KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - O nedenle, izninizle 5X8, kırk dakika değil ama konunun önemini belirtmek açısından biraz geniş bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Servet vergisiyle ilgili bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Maddenin teknik yazımına ilişkin görüşlerimi bu genel değerlendirme sonrasında ifade edeceğim. Herhâlde Thomas Piketty bu teklifi görseydi gözleri yaşarırdı, 2013 yılında yazmış olduğu Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital isimli kitabında kapitalizmin eşitsizliklerini gidermek için artan oranlı bir servet vergisi önermiştir. Belki de Thomas Piketty'nin bu önerisi ilk kez Türkiye'de uygulanıyor bilemiyorum, dünyada başka ülkede uygulandı mı duymadım, bilmiyorum ama bilgim eksik olabilir, bilgi varsa sizden almaktan memnun olurum. Artan oranlı servet vergisi... Thomas Piketty Fransalı bir iktisatçı, bunu asla Türkiye'yi gözeterek önermiş değil. Elbette Türkiye alabilir, bunu uygulayabilir ama o, kapitalist ekonomileri, gelişmiş ülke ekonomilerini, onların kamu harcamalarını, kamu gelirlerini, sosyal devlet anlayışını, sosyal devlet uygulamalarını, refah devletinde meydana gelen sorunları görerek böyle bir şeyi öneriyor; küreselleşmenin vergi oranlarında meydana getirmiş olduğu, âdeta ülkelere dayattığı vergi rekabeti sonrasında oran düşüşleriyle birlikte vergi sistemlerinin ne kadar zorlukla ayakta kaldığını ve azalan vergi gelirlerini telafi etmek üzere dolaysız vergilerden oran düşüşleriyle kaynaklanan vergi gelirleri azalışını dolaylı vergilerdeki artışlarla telafi etmek durumunda olan gelişmiş ülke ekonomilerinin kamu harcamalarına daha yeterli kaynak bulabilmesi amacıyla ve gelir dağılımındaki adaleti sağlamak amacıyla artan oranlı servet vergisini öneriyor. Bu ülkelerin OECD rakamlarına göre ortalama vergi yükü, sosyal güvenlik primleri dâhil yüzde 35'ler seviyesindedir. Türkiye'deki vergi yükü, yine OECD rakamlarına göre, sosyal güvenlik primleri dâhil yüzde 25'ler seviyesindedir. Sosyal güvenlik primlerini belki ayrıca değerlendirmek lazım, o ayrı bir analizi gerektiriyor, başka bir zaman onu da konuşma imkânı buluruz.

Şimdi, arada onların vergi yükü ortalama yüzde 35 seviyesinde olduğu hâlde ki... OECD ülkeleri dediğimiz zaman çok geniş bir yelpazeden söz ediyoruz; Japonya'dan İsrail'e kadar, Brezilya'ya kadar, Amerika Birleşik Devletlerine kadar vergi gelirleri, sosyal güvenlik sistemleri çok farklı ülkelerin sistemlerinden söz ediyoruz.

AB ülkelerinin vergi yükü diye konuşursak, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinin vergi yükü diye konuşursak çok daha yukarılarda bir orandan söz ederiz. Yüzde 35'i esas alalım. OECD ortalaması yüzde 35, Türkiye ortalaması yüzde 25 seviyesinde. Türkiye'de vergi yükü neden o ülkelere kıyasla 10 puan daha aşağıda? Bunun analizine girmeyeceğim ama sonuçta böyle bir gerçek var. Dolaysız vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı aşağıda. Size bir örnek vereceğim.

Bu sırada, Gelir İdaresindeki arkadaşlardan rica ediyorum, kaç kere size telefon ettim, şu rakamları bir set hâline getirip de bana vermediniz, eskiden bunları "tüketim vergisi trendleri" diye bir kitap yapıp dağıtırdık, bir şeyler yapardık, lütfen, sayfanıza bakın OECD rakamlarını da biraz çoğaltın, ben OECD'nin sayfasına gidip aldım, bir kısım istatistikleri, buna gerek yok, Gelir İdaresinin sayfasından ben tüm OECD istatistiklerini alabilmeliyim.

Şimdi, servet unsurları üzerinden alınan verginin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Türkiye'de yüzde 1,2'dir, OECD ortalaması 1,9'dur; Türkiye'de daha düşüktür. Servet unsuru deyince aslında emlak vergisi akla gelir. Motorlu taşıtlar vergisi de düşünülebilir ama motorlu taşıtlar vergisi giderek bir çevre vergisi özelliğini kazanan bir vergidir, belki ileride Türkiye bunu tamamen bir çevre vergisi olarak da tanımlamak durumunda kalabilir.

Kurum gelirleri üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla payına bakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - OECD ortalaması yüzde 2,9'dur, Türkiye 1,6'dır; çok aşağıda. Şöyle bir tablo göstereceğim size, şu kurumlar vergisi oranlarını gösteren bir tablodur: Türkiye'deki kurumlar vergisi oranı dünyanın en düşük oranlarından birisidir. Ama tek başına kurumlar vergisi oranı bir anlam ifade etmiyor, "Kâr dağıtımı hâlinde ulaşılan oran nedir?" ona bakmak lazım. Kâr dağıtımı hâlinde ulaşılan oran yüzde 35,65'tir tam mükelleflerde, bu teklifle yüzde 40'lık tarifeyle beraber yüzde 37,6'ya çıkıyor. Uzun süre AK PARTİ iktidarı, kâr payı üzerindeki vergi yükünü düşük tutmakla ve yatırımcı çekmekle övündü. Fakat gelgelelim, toplam vergi gelirlerine baktığımızda bunun orada olumsuz etkisini görüyoruz. Gelir ve kâr üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranına baktığımızda, Türkiye'de bu rakamın yüzde 5,4 olduğunu, OECD ortalamasının yüzde 11,3 olduğunu görüyoruz. Türkiye OECD ortalamasının yarısı oranında gelir ve kârları vergiliyor. Şimdi, adaletsizlik bir kere buradan başlıyor. Daha çok örnek verebilirim, OECD rakamları, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergiler... Türkiye, OECD'nin en yüksek ülkesidir, dolaylı vergilere yüklenmiştir. Özellikle özel tüketim vergisi oranıyla Türkiye, OECD'nin -yanlış söylemeyeyim- en yüksek ülkesidir diyebilirim.

Şimdi, böyle bir adaletsizlik var, bu adaletsizliği gidermenin yolu kayıt dışı ekonomiyi minimize etmektedir, ortadan kaldırmak demiyorum, bu, imkânsızdır, her ülkede bir miktar kayıt dışı vardır. Ama ekonomisinin dörtte 3'ü ile üçte 1'i arasındaki bir orana tekabül eden kısmın kayıt dışı olduğu Türkiye'de, orayı vergileyemeyen iktidarların sürekli olarak "Kayıt dışını kayda alacağız." diye programlar, stratejiler yayınlayıp da gele gele buradaki eksikliği servet vergisiyle telafi etmeye çalışması aslında politikaların iyi dizayn edilmediğini gösteriyor. Elbette, servet de mali gücün bir kriteridir. Gelir, tüketim, harcama; bunlar mali gücün kriterleridir. Her 3'ünün de uygun bir bileşimle vergi gelirleri yoluyla vergi sistemine yansıması lazım. Temel problem burada. Kayıt dışını kayda alamayan iktidar... Haksız rekabete yol açan ve işletmelerin büyümesinin, küresel ölçekte işletmeler olmasının önündeki en büyük engel olan kayıt dışını iktidar kayda alamıyor. Kayıt dışının nedeni kayıtlı olmanın maliyetinin yüksekliğidir. O nedenle kayıt dışılık var. "Efendim, denetim az vesaire..." Bunlar ikincil unsurlar. Türkiye, ücret üzerindeki vergilerde -istihdam vergileri diyelim daha doğrusu- atılmış olan adımlara rağmen -adımlar atıldı, prim indirimleri yapıldı, teşvikler verildi- hâlâ AB ülkeleri içerisinde, OECD içerisinde en yüksek yüke sahip ülkelerden biridir. Yanlış hatırlamıyorsam, şu an rakam önümde değil, 7'nci sıradadır, belki bir başka tarifle 10'uncu sırada olabilir, her neyse ama yüksek ülkelerden biridir. Önemli olan istihdamdaki vergi yükünü aşağı düşürmek, dolaysız vergilerin payını artırmak ve o şekilde bir vergi yükünün adil şekilde dağılımını sağlamaktır. Bütün bunların hiçbiri yapılmıyor. Bir anda, işte "Servetten vergi alalım." Alınsın tabii, bir şey demiyorum. Değerli konuttan, pahalı evi olan kişiden elbette bir vergi de alınsın.

Şimdi, maddeyle ilgili görüşlerimi söyleyeceğim. Arkadaşlar, bir kere çok büyük bir yanlışlığı şimdi bir önergeyle düzeltiyorsunuz onu gördüm. Doğrusu bu maddenin, bu şekilde yazılmış olmasından ben üzüntü duydum. "Bu madde nasıl yazılır buraya gelir?" diye. Bir tanım yapıyorsunuz "Türkiye'deki bütün konutlar değerli konut vergisine tabiidir." diyorsunuz sonra "5 milyon liranın altı istisnadır." diyorsunuz.

Bakın, bilgi veriyor herhâlde arkadaş.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Cumhurbaşkanının yetkisi vardı altında, onu...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim, ayrı konu. Bakın, bütün konutlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aklıma şu geldi: Her yıl bütçe kanununa bir vergi harcamaları raporu ekliyorsunuz. Bu böyle geçseydi, ben size önümüzdeki yıl bütçesinde buradan kaynaklı vergi harcaması tutarı nedir diye soracaktım. Böyle bir şey olur mu? "100 bin liralık ev de vergiye tabidir." diyorsunuz, sonra diyorsunuz "5 milyonun altı istisnadır." Neyse bir önergeyle onun düzeltildiğini gördüm. Bunun adı değerli konut vergisi. Arkadaşlar, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu bu. Kanun aslında, yerel yönetim geliri olan emlak vergisini düzenliyor, o kanunun içine siz merkezî yönetim geliri olmak üzere bir başka vergi ekliyorsunuz. Bunu daha önce söylemiştim, bir kez daha tekraren söyleyeyim. Götürüp bunu ayrı bir yerde düzenleyin, ayrı bir kanun yapın, bir şey yapın. İlla Emlak Vergisi Kanunu'na niye ekliyorsunuz? Bunun emlak vergisiyle en küçük bir ilgisi yok. Bunun emlak vergisiyle bir bağı yok arkadaşlar. Konut olunca bunun adı emlak vergisiyle ilgili diye bir şey yok. Anlatacağım.

Değerli konut vergisi, Emlak Vergisi Kanunu içinde yer alıyor. Emlak Vergisi Kanunu'nun neresinde "konut" diye bir kelime var bana söyleyin? Var mı? Yok, hayır. Mesken nitelikli binalardan söz eder, mesken nitelikli bina. "İş yeri" de demez "diğerleri" der. Meskenler binde 2... Binde 2 değil mi arkadaşlar?

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Büyükşehirlerde binde 2.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Büyükşehirlerde binde 2 -iş yeri demez de hani biz konuşma dilinde iş yeri deriz- diğerleri binde 4'tür, mesken. Orada ne diyor? "Mesken olarak kullanılan binalar" diyor. Siz ne diyorsunuz burada "Mesken nitelikli taşınmazlar." "Bina" da demiyorsunuz, niyeyse "taşınmaz" demişsiniz. Niye dediniz bilmiyorum, açıklama bekliyorum.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Rezidanslar...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir saniye, devam edeyim, hepsini cevaplarsınız. Sadece bunun adına "değerli konut vergisi" demişsiniz, maddelerin her yerinde "mesken nitelikli tanışmazlar" diyorsunuz. O zaman bunun adına "değerli mesken vergisi" deyin. "Konut" diye bir kelime yok hiçbir yerde arkadaşlar. Gelişigüzel kavramlar, gelişigüzel kullanılmaz.

Devam ediyorum, emlak vergisinde "mesken olarak kullanılan" der. Burada "mesken nitelikli" yani tapu kaydı... Bağdat Caddesi'nden örnek veriyorum: Bağdat Caddesi, tapu kaydı mesken ama iş yeri olarak kullanılıyor. İş yeri, yıllardır iş yeri -hatta imar barışına da başvurdu herhâlde- siz onun tapu kaydına bakacaksınız. "Sen istediğin kadar iş yeri olarak kullan kardeşim burayı, bunun tapu kaydı meskendir, değeri de 5 milyon liranın üzerindedir, senden bu vergiyi alırım." diyeceksiniz. Herhâlde bunu tartışmışsınızdır.

Devam ediyorum. Krediyle kişi bu evi aldı, krediyle aldı. 5 milyon liralık ev aldı, 5 milyon lira da kredi aldı bankadan, faiz ödüyor. Ya adamın 5 milyon liralık evi var da 5 milyon lira da borcu var. Bu kredi borcunu düşmeyecek misiniz? Bak, düşmezseniz bunun adı haraç olur, gasp olur. Ya krediyle aldım ben evi. Bir de konut piyasasını, inşaat sektörünü teşvik ediyordunuz siz, bankalara diyorsunuz ki "Aman kredi açın." Şimdi diyorsunuz ki: "İstediğin kadar krediyle ev al, saymıyorum burada, çatır çatır ver bana. Sen zenginsin, 5 milyon liralık evin var, bana vereceksin." Şimdi, bana diyeceksiniz ki: Efendim, gayrimenkul sermaye iradı olarak kendisi beyan ederse kredi faizini düşebilir orada. Kredi faizini, borcunu düşmüyorsunuz ayrıca adam aldı, kendisi oturuyor. Ya, servet vergisiyse bu arkadaşlar, bırakın, diğer borcunu alacağını, o binanın kredi borcunu buradan niye düşmüyorsunuz siz?

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ -Krediyle araba alıyoruz ama MTV ödüyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Bakan Yardımcısı, krediyle araba alıyor... MTV bir servet vergisi değildir. Bakın, eğer o tartışmaya gireceksek girelim.

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ - Ama vergi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfü Elvan geçti)

BAŞKAN - Tamamlayabilir misiniz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Şimdi, otomobil bir servet unsurudur ama ondan alınan motorlu taşıtlar vergisi bir servet vergisi değildir. Onun gerekçelerine bakarsanız görürsünüz. Bir ulaşım politikasının aracı olarak o vergi alınır. Son değişikliklerle de bu vergiyi çevre vergisi olmaya yakınlaştırdık demiştir zamanın Hükûmeti, kanun gerekçesiyle. Lütfen, onlara bakın.

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ - Üstadım, özün önceliğine göre vergi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim?

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ - Özün önceliği... Sizin ki şekil şartı. Ben özün önceliğinden bahsediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - "Özür" mü dediniz?

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - "Özün önceliği..."

HAZİNE VE MALİYE BAKAN YARDIMCISI OSMAN DİNÇBAŞ - Özün önceliği...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Neyse aynı dili konuşmuyoruz herhâlde, siz o şekilde devam edin.

BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama arkanızdaki arkadaşlara sorup bilgi alırsanız onlar sizi teknik yönden destekler zannediyorum.

Şimdi bir kere "taşınmaz" lafı olmaz, bina. Taşınmaz, Medeni Kanun kavramıdır, Emlak Vergisi Kanunu "bina" kelimesini kullanır. "Mesken nitelikli binalar" diyeceksiniz arkadaşlar, niye "taşınmaz" diyorsunuz? Terminolojide bir beraberlik sağlayın, mademki Emlak Vergisi Kanunu içerisinde yapıyorsunuz bunu ya da çıkarın başka bir kanuna koyun bunu.

Evet, devam ediyorum. Şimdi, tasarrufu kısıtlı binalar var Emlak Vergisi Kanunu madde 30 der ki: "Tasarrufu kısıtlı binalarda..." Tarihî eser, emlak tahakkuk eder onda 1'ini öder. Yani satmaya kalksa satamayabilir, alamayabilir, alan birisini bulamayabilir. Kolay değildir, tarihî eser, eski bir ahşap ev, köşk mesela, restorasyon masrafı, şusu busu dediğin zaman olağanüstü rakamlar çıkar ama değeri yüksektir, o bağı kurmamışsınız burada tasarrufu kısıtlı binalarla ilgili bir şeyi söylemiyorsunuz.

Kaç yılda bir değerleme yapılacak? Yok. Emlak vergisinde dört yılda birdir. Dört yılda bir ve her yıl o değerler yeniden değerleme oranın yarısı oranında artırılır. Bazen kanun numarası veriyorum, 2002 yılındaki 4751 sayılı Kanun bilin ki benim Genel Müdürlük dönemimdir. Bakın oraya, emlak vergisinde her yıl vergiler yeniden değerleme oranının yarısı oranında artar. Niye o zamanki Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu böyle kabul etmiş? Çünkü emlak piyasasında değer otomatikman enflasyon oranında, yeniden değerleme oranında artacak diye bir şey yok, fahiş rakamlara çıkıyor. Yeniden değerleme oranının yarısı olsun ki makul olsun. Şimdi, rakamı belirliyorsunuz "Her yıl yeniden değerleme oranında artacak." diyorsunuz ama bakmışsınız ki bu değerleme bu 5 milyondan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, lütfen...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ben konuşmayacağım Başkanım, Sayın Genel Müdürümüz konuşsun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bu değerlerin yeniden değerleme oranıyla ulaştığı değerler piyasa değerinin altında olacak.

Tecrübelere kulak verin arkadaşlar, bir şey yapıyorsanız kendi içinde tutarlı ve sağlam olsun.

43'ün madde başlığı "vergiye ait değerler" değil mi? Niye "vergiye ait değerler? Bu vergi. Peki, şeyde niye farklı bir kelime kullanmışsınız? Madde 44 son fıkrada "vergi oranlarına esas değer" demişsiniz. Yani ya "vergi oranlarına esas değerdir" ya "vergiye ait değerdir" iki tane farklı kavram olur mu?

Sayın Demiröz, herhâlde o dikkatinizden kaçtı.

44'ün üçüncü fıkrası "42 nci maddede yer alan istisna tutarını aşan mesken nitelikli taşınmazlar..." "Vergi oranlarına esas..." vesaire vesaire demeye gerek yok. "Tarifede yer alan..." Yukarıda bir tarife var çünkü, uzun uzun onu tarif etmeye gerek yok, onun adı tarifedir.

Kaç yılda bir değerleme yapılacak belli değil.

"Matrah kanunla belirlenir." Yine burada değerleme şirketine belirletiyorsunuz. Bununla ilgili tartışmayı önceki maddelerde yaptığım için tekrar o konuya girmiyorum.

Son olarak söyleyeceğim de şu: Önceki maddelerle bağlantılı olarak veraset ve intikal vergisi kısmını tarttınız mı yani kişi tapu harcının yüksekliği karşısında 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'na göre "Ben evimi bağışlıyorum..." Çünkü 7338 sayılı Kanun'da değer, emlak vergisi değeridir. Dolayısıyla emlak vergisi değeri üzerinden... Diyeceksiniz ki: Bağışlamada tarife yüksektir ama öyle bir imkân orada var. Ben baktım, yüzde 20'lik orandan devrettiği zaman her şartta sizin tapu harcından daha düşük olacak ve bağışlar patlayacak.

Bir de arkadaşlar, burada yargı yolu kapalı. Değerler belirleniyor, yargı yolunu kapatmışsınız. Geçen arada "Hayır, yargı yolu açık." falan dediniz, kesin diyorsunuz. Kesinleşen değerlere itiraz ediyor. Değerler Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün internet sayfasında ilan ediliyor, ilgilisine tebliğ ediliyor. İlgilisi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne itiraz edebiliyor. On beş gün içinde itiraz sonuçlandırılıyor ve verilen karar kesin. Yargı yolu kapalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, lütfen tamamlayın.

GELİR İDARESİ BAŞKANI BEKİR BAYRAKDAR - İtiraz edilmeyen değer kesinleşti...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakın, süresinde yapılan itirazlar on beş gün içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır ve kesinleşen değer aynı usulle ilan ve ilgilisine tebliğ edilir.

Siz ilk cümleyi okudunuz Bekir Bey. Kesinleşen değer... Bakın Vergi Usul Kanunu'na, Emlak Vergisi Kanunu'na değerlemelerle ilgili "Vatandaşa tebliğ edilir. Bu tebliğe karşı şu kadar sürede dava açılır." diye özel hükümler vardır. Yargı yolunu kapatmışsınız.

Benim görevim, bizim görevimiz uyarmaktır, uyardım, görüşlerimi ifade ettim.

Teşekkür ederim.