| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 31 .10.2019 |
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Banka ve sigorta muameleleri vergisine ilişkin olarak 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Gider Vergileri Kanunu'nun söz konusu 33'üncü maddesinde kambiyo muamelelerinde verginin binde 1 olarak uygulanacağı belirtilmiş durumdadır. Binde 1'le ilgili olarak Cumhurbaşkanının herhangi bir artırım yetkisi bulunmamaktadır. O zamanki düzenlemede bu artırım yetkisinin Cumhurbaşkanına -o zaman Bakanlar Kuruluna- verilmemesinin gerekçesi bu piyasalara, döviz piyasalarına güven vermek olarak açıklanmıştı çünkü ideal bir vergi sisteminde mevzuatın öngörülebilir olması gerekir, saydam olması gerekir, vergi yükünün öngörülebilir olması gerekir. Eğer mevzuat saydam değil ise, Cumhurbaşkanına aşırı yetkiler veriliyor ise, yarın bu yetkinin nerede, ne zaman kullanılacağı belli değil ise, öngörülemiyor ise mevzuatın saydam olmadığı kabul edilir.
Şimdi, bu vergi binde 1'den binde 2'ye çıkarılıyor ve Cumhurbaşkanına binde 2'yi 10 katına kadar artırma yetkisi veriliyor. Bir kere, yetkinin çok geniş tutulması doğru değil. Yetki aralığı, alt ve üst sınırlar arasındaki oranı belirleme yetkisi oldukça sınırlı olacak ki mevzuatımız saydam olsun, iş dünyasına güven versin. Bu aralığı daraltmak lazım. İkincisi: Vergi oranı artırılıyor. Daha önce binde 0 olan oran, 2019 Mayıs ayında Cumhurbaşkanının kararıyla binde 1 olarak değiştirildi, yükseltildi. Amaç dolarizasyonu önlemek, bunu önlemekti. Şimdi binde 2'ye çıkarılıyor, amaç dolarizasyonu önlemek. Bir ekonomide ulusal paranın 2 temel özelliği vardır: Bir, değişim aracıdır, alışveriş aracıdır; iki, tasarruf aracıdır. Şu anda Türk lirası güven duyulmaması nedeniyle tasarruf aracı olmaktan önemli ölçüde çıkmıştır. Şu tablo onu gösteriyor, bakın. 2005 yılından 2019 yılı 18/10/2019 tarihine kadar olan rakamları bir grafik hâlinde buraya yansıttım, Merkez Bankasının rakamlarıdır. Toplam mevduat içerisinde yabancı para cinsinden mevduatın payı şu kırmızı eğri. Alttaki mavi eğri de yabancı para cinsinden para miktarına, M2'ye oranı. İkisi aşağı yukarı birbirini doğruluyor. Bir bakarsanız, en zirve noktaya Ekim 2019'da çıkmış. Neden? Nedenini önceki dönemlere bakarak söyleyeyim. 2011 yılında bu eğri en dip seviyesine inmiş durumda. Ekonomide güvenin olduğu dönemlerde insanlar, tasarruf sahipleri dolardan, yabancı paradan çıkıyor, TL'ye dönüyor. Güvenin olmadığı dönemlerde istediğiniz kadar önlem alın, istediğiniz kadar vergi getirin bu eğriyi aşağıya çevirmek mümkün değil, insanlar yabancı paraya, dövize yöneliyor. Şimdi, bu vergi şu eğriyi aşağıya indirmeye yetmeyecektir, asla yetmeyecektir, tam tersine, bu vergi Tahtakale'yi yeniden kaybettiği saltanatına oturtacaktır. Bu mevduatı alır, ihtiyacı olan Türk lirasını temin etmek için Tahtakale'den gider bunu bozdurur. Binde 1, binde 2 hesabını yaparlar, serbest piyasa ile resmî kur arasındaki o vergiyi de hesap ederek tasarruf sahibi hesabını yapar, buna göre davranışını sergiler.
Bunlar çözüm değil arkadaşlar, bunlarla döviz piyasasını, Türkiye'nin tasarruf piyasasını, tasarruf ihtiyacını yönlendirmek asla ve asla mümkün değildir. Ben döviz karaborsasının, Tahtakale'nin yeniden ayağa kalkacağını düşünüyorum, bunlarla bir yere varmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.