| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 22 .10.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Evet, Sayın Başkan, tekrar teşekkür ediyorum.
Ödemeler sistemi, ekonominin güvenliği açısından son derece önemli. Belki de büyük bir iddia olabilir diye düşünebilirsiniz ama eğer herhangi bir ülkenin lideri şu anda var olan ödemeler sistemine bir şekilde müdahale eder de herhangi bir ülkeyi orada bloke ederse bir üçüncü dünya harbi çıkmamasının hiçbir sebebi yok. Son derece önemli bir şey bu, şunun için: Ülkeler kendi menfaatleri peşinde koşuyorlar ve bunda da gayet haklılar ve gerekeni yapıyorlar ancak uluslararası bir düzen var; o düzenin içerisinde de uygulanmış, kabul edilmiş kurallar var, o kurallara da tarafların uyması gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla, literatürde "haydut devlet" diye bir şey var. Amerika Birleşik Devletleri'ne "haydut devlet" denilebilir mi bilmiyorum ama başındaki lider bir haydut lider, onu söyleyeyim.
Bu söz konusu olan yaptırımların etkin olmasını gerektiren şey, Amerika Birleşik Devletleri'nin ulusal parası olan doların şu anda dünya ekonomisinde oynadığı rol. Bu rolü Birinci Dünya Harbi'nden önce, altın standardının geçerli olduğu dönemde İngiliz sterlini oynuyordu. Dolayısıyla da hegemon paraya sahip olan ülke de dünyaya bir noktada hegemonyasını kabul ettiriyor ve baskı yapıyor.
Birinci Dünya Harbi bitti, iki harp arasında 1925 yılında ülkeler, özellikle, Avrupa ülkeleri harp öncesi pariteden tekrar altın standardı sistemine döndüler ama ekonominin temelleri dislokasyona uğradığı için pariteler tutmadı; 1925'ten 1936'ya kadar sürekli karşılıklı devalüasyonlar yaptılar; bu devalüasyonlar sonucunda da ülkelerin ekonomisi bir bakıma kaosa girdi ve bu kaosun sonucu tabiri caizse Almanya'da Hitler iktidara geldi, bunu kendi özel yöntemleriyle bir çırpıda çözdü ve arkasından da İkinci Dünya Harbi'ne girdik.
Bu ödemeler sistemi son derece önemli. İki harp arasında bu sorunu çözebilmek için özellikle Avrupa ülkeleri kendi aralarında, İsviçre'nin bir köşesinde, Basel şehrinde -şu andaki havaalanının bir ucu, toprağı Fransa'da; bir ucu, toprağı Almanya'da; bir ucu İsviçre'de; havaalanından çıktığınız zaman, bir kapıdan çıkıp Fransa'ya, bir kapıdan çıkıp Almanya'ya, bir kapıdan çıkıp İsviçre'ye girebiliyorsunuz- Uluslararası Ödemeler Bankası, Uluslararası Takas Bankasını kurdular ve o dönemde bir miktar bu işi hafiflettiler ama bu da bu sorunu çözmedi, sonuçta İkinci Dünya Harbi çıktı.
İkinci Dünya Harbi'nden sonra, harbin esnasında bu uluslararası ödeme sistemine, para düzenine bir yön vermek için işte, bildiğimiz, herkesin bildiği Bretton Woods Sistemi ortaya çıktı, tartışmaları, görüşmeleri yapıldı; arkasından IMF kuruldu, Dünya Bankası kuruldu, gümrükleri düzenlemek için o zamanki adıyla GATT, bugünkü Dünya Ticaret Örgütü kuruldu ve dünya yeni bir nizama kavuştu ve bu nizam belli bir yere kadar geldi.
Bugün gelinen nokta itibarıyla Amerikan dolarının dünya ekonomisindeki hegemonyası şöyle: Amerikan ekonomisinin dünya ekonomisindeki büyüklüğü, dünya ticaretindeki payı yüzde 10, küresel üretimdeki payı yüzde 15 civarında. Bununla beraber, Amerikan dolarının dünya ticaretindeki faturalama açısından baktığımızdaki payı, toplamın yarısı yani dünyada 70 küsur trilyon dolar ticaret hacmi var, bunun yarısı dolar üzerinden faturalanıyor ve uluslararası rezerv para ve bunun avantajını yaşıyor. Bizim gibi ülkeler, biz, ekonomimizi ayakta tutabilmek için rezerv biriktirmek zorundayız. Biriktirilen rezerv de genellikle "hard currency" dediğimiz dolar ve euro cinsinden, genellikle euro cinsinden ve dolayısıyla bu da son derece maliyetli. Aslında dünya nizamı böyle olmasa, niye biz pahalı rezerv... Paramızı veriyoruz alıyoruz; doları alıyoruz, piyasaya TL'yi veriyoruz, ondan sonra da ekonomi üzerinde etki yapmasın diye bir de yüksek faiz oranıyla sterilize ediyoruz. Bütün dünya bunu böyle yapıyor ve maalesef bütün dünyaya bunun maliyeti var. Dolayısıyla Amerikan doları rezerv para ve şu anda dünyadaki bütün merkez bankalarının toplam rezervlerinin yüzde 65'i Amerikan dolarında.
Onun dışında, küresel gayrisafi hasılanın yüzde 70'nin olduğu ülkelerin çıpası olarak kullanılıyor dolar ve toplam ülke sayısının 1/3'ü parasını şu anda dolara bağlamış durumda, dolara pek etmiş durumda. Kalkınmakta olan, gelişmekte olan ülkeler tarafından ihraç edilen borçlanmaların 2/3'ü dolar cinsinden. Biraz önce de söyledim, rezervlerin önemli bir kısmı, yüzde 65'i dolar cinsinden. Dolayısıyla dünyada şu anda bir dolar hegemonyası var, bu hegemonya çerçevesinde de bunu işlevselleştiren dünyada bir ödemeler sistemi var. Dolayısıyla bu ödemeler sistemi içerisinde, Amerikan hükûmeti kalkıp da "Size dolarımı kullandırmıyorum." dese -bunu Japonya'ya da söyleyebilir, İngiltere'ye de söyleyebilir, Türkiye'ye de söyleyebilir, Suudi Arabistan'a da Çin'e de söyleyebilir- böyle bir şey söylese tıkanır kalırsınız. Maalesef, parası güçlü olan ve herkes tarafından kabul edilen ve ödemeler sisteminin ana aygıtı olan bu iş üzerinden bir "leverage" alıyor bu ülke. Dolayısıyla şu anda dünya ülkelerinin, özellikle merkez bankalarının üzerinde düşündükleri, mesai harcadıkları, kafa yordukları şey: "Acaba biz bu rezerv para hegemonyasından kurtulabilir miyiz, herkes tarafından kabul edilebilen ve herkese belki faydası olabilecek bir para sistemi yazabilir miyiz, para oluşturabilir miyiz?" Bunun üzerinde çalışılıyor.
Bilirsiniz, Bretton Woods'da 1943'te Amerikalı delege Profesör Wait'ın tezi kabul edildi. Keynes orada İngilizleri temsil ediyordu, o "bancor" diye bir para teklif etti fakat o dönemde Amerika güçlü olduğu için İngiltere'nin tezi kabul edilmedi. Şu anda dolar dünyaya hâkim, dediğim gibi, dünya ticaretinin yarısından fazlası dolar üzerinden fatura ediliyor.
Zaman zaman kamuoyunda çıkıyor, bundan bizar olan ülkeler, yöneticiler tarafından "Kendi aramızda ulusal paralarımız üzerinden ticaret yapalım." deniliyor. Aslında son derece akıllı, mantıklı bir söylem.
Onun dışında, geçenlerde okudum, ben özellikle Merkez Bankası Başkanımızdan ve arkadaşlarımdan rica ediyorum, Rusya'da bir sistem varmış, o sisteme Türkiye de katılmış. Rus rublesinin dünyada ticaretindeki hacmi nedir ki bizim oraya girmemiz -girelim, tamam, yapalım fakat- bizim bu sorunumuzu, doların bu kadar dominant olduğu bir yerde sorunumuzu ne kadar halledecek? Yani bu, biraz iç piyasaya verilen bir tüketim maddesi gibi geliyor bana. Bunu yapalım, keşke ülkeler kendi aralarında kendi ulusal paralarını kullansalar ve bunun üzerinden ticaret yapsalar fakat rakamlar ortada. Bu rakamlar çerçevesinde, Demokles'in kılıcı gibi, bu ödemeler sisteminden tehdit herkesin başında duruyor. Buna Türkiye dayanamayacağı gibi İngiltere de dayanamaz, Japonya da dayanamaz. Dolayısıyla yapılması gereken şey, doları nasıl tahtından indiririz? Herkes bu soruyu soruyor, bizim ülkemizde de bu soru soruluyor ama verilen cevap da son derece yüzeysel, hamasete yönelik, ne olduğu bilinmeyen, zaman zaman iç piyasaya tüketim malzemesi olarak verilen bir söylem ve bundan biz fayda görmüyoruz, bundan zarar görüyoruz; bunun ayağı yere basmıyor.
Bir paranın dünya parası olabilmesi için dünya üretiminde bir kere yeriniz olacak, sözünüz olacak; bunun arkasında bir bilim dünyasının olması lazım. Amerikan dolarının arkasında sadece Amerika'nın Boeingleri, Facebookları vesaireleri yok, bunun arkasında Harvard'ı var, Cambridge'i var, Boston Üniversitesi var, harıl harıl bilim üretiyor, o bilimi teknolojiye dönüştürüyor; o teknolojiyi alan bir Çinli, bir Koreli de bunu alınabilir, satılabilir mala dönüştürüyor. Bunun arkasında bu var, paranın gücü buradan geliyor.
Dolayısıyla, yapılması gereken şey, bu dolar hegemonyasından, bu tehditlerden nasıl kurtarılabiliriz? Bu sene Amerika'nın Wyoming eyaletinde Jackson Hole denilen yerde merkez bankası başkanlarının yaptığı toplantıda İngiliz Merkez Bankası Başkanı bir sunum yaptı, "web" sitesinde var. Sunum şunu söylüyor: "Acaba doların saltanatından bu dünya nasıl kurtulur?" Orada verdiği cevap şu: Bir sentetik, dijital para yaratılsın -aynen Keynes'in 1943'te söylediği gibi- bu parayı oluşturan sepetin içerisine istikrarlı, güvenilir diğer ulusların paraları da girsin ve dolayısıyla da dünya ticareti acaba bunun içinden yapılabilir mi diye bir fikir ortaya attılar. Ben bu fikrin şu anda çocuk olduğunu bile düşünmüyorum, ana rahmine yeni düştü yani bunun arkasından çok kısa sürede bir şeyin geleceğini düşünmüyorum ama dünya bu soruyu soruyor ve bunun cevabını arıyor.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Keynes'in teklifi aynı zamanda, değil mi?
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Evet.
Bu sorunun cevabını arıyor. Bu cevabı aramak...
BAŞKAN - Bir de tabii burada şeyi de söylüyor "Her merkez bankası kendi dijital parasını oluştursun." diyor değil mi oradaki ilave açıklama?
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla yasal getirilen bu kanun teklifinin arkasında yatan şey, bu ve benzeri sorular ve bu sorulara verilecek olan cevap.
Lafı çok uzatmayayım, ortada iki şey var; bir, dijital para var; bir de kripto para var. Dijital para, bizatihi merkez bankasının kendi parası fakat o parayı öyle bir yöntemle kullanılabilir hâle getiriyor ki kaydi paradan, banknottan vesaireden dışarıya çıkarıyor, belki de aracıyı ortadan çıkarıyor. Şu anda biz bir ödeme yapmak istediğimiz zaman telefonumuzdan veya bankadan, bankaya gidiyoruz, bankanın Merkez Bankasında serbest tevdiat hesabı var, benim ödeyeceğim kişi başka bir bankadaysa onun da var, dolayısıyla Merkez Bankasındaki serbest tevdiat üzerinde mahsuplaşma yapılıyor ve o para oralardan alınıp veriliyor. Yeni getirilmek istenilen sistem... Aslında bu serbest tevdiatı da ortadan kaldıran yeni bir sisteme doğru gidiyor ve dünya bunun üzerinde çalışıyor ama kripto para devleti de ortadan kaldırıyor. Şu anda 1648 Vestfalya Antlaşması'ndan bu tarafa devletin rolü, kamunun ve özelin yaptığı işlemlere bir bakıma otantisite vermesi, onu resmîleştirmesi... Noterleri var, devletin kurumları var, daireleri var, mühür basıyor, tapusu var vesairesi var. İşte bu "black chain" denilen olaydan hareketle, artık devletin bu resmîleştirme işini de ortadan kaldırarak doğrudan doğruya kişiler arasında resmîleştirme yapmak gibi bir durum var. Bu tartışılıyor ve onun için de ödemeler sistemi bunun için tartışılıyor. Burada devletler şu anda şu soruyu soruyor...
BAŞKAN - Başkanım, kusura bakmayın, sözünüzü kestim. Bir de şey değil mi... Tabii, farkı da şu: Dijital paranın bir karşılığı var, kripto parada bir karşılık yok.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Kripto paranın bizatihi kendisi bir değer, hâlbuki dijital paranın arkasında ulusal merkez bankası parası var. Dolayısıyla tartışılan konu bu. O nedenle, yapılması gereken şey, bence doğru bir şekilde bu işleri tek bir yerde birleştirip ve bunun üzerinden kurumsal bir hafıza oluşturmak.
Ekonomideki iş bölümüne baktığımızda genelde merkez bankalarına verilen görev fiyat istikrarı. Finansal istikrar görevi ise tarihsel olarak merkez bankasının dışında kurulmuş BDDK gibi daha ziyade gözetim ve denetimden ve "makro ihtiyati tedbirler" dediğimiz düzenlemelerden sorumlu kurumlara verilmiş. Dünyanın en yaşlı, en eski merkez bankası olan İsveç'e baktığımızda -İsveç Merkez Bankasının bugün dört yüz yıldan fazla bir yaşı var- dört yüz yıllık döneminde en az bu gözetim ve denetim işi 3 kez el değiştirmiş; belli bir süre gidiyor, bir yerde bir kriz çıkıyor; o krizde gözetim, denetim, düzenleme merkez bankasındaysa otorite "Sen bunu yapamadın." diyor, alıyor, ayrı bir kurum kurmuş -BDDK gibi- ona vermiş; bir altmış yıl, yüz yıl daha gidiyor; bir kriz daha çıkıyor, geliyor, 3 kere el değiştirmiş, gelmiş.
Yakın zamana geldiğimizde, biz, 2001 krizinden önce, 1999'da ve 2001 krizi esnasında Türkiye'deki sistemi Anglosakson İngiliz sistemine göre kurduk. İngiltere'de banka gözetim ve denetimi "Financial Services Authority" denilen bizim BDDK karşılığı bir kuruma verilmişti fakat 2008 krizinde görüldü ki bu kurum, finansal istikrarla ilgili olarak merkez bankasının üzerine düşen bazı görevleri yapamadığı için ve yetkilendirilmediği için bu kriz yaşandı denildi ve bu çalışmaların sonucunda şimdi tekrar eskiye dönüldü, sadece tüketici haklarının korunmasıyla ilgili düzenlemeler bu kurumda bırakıldı, onun dışında ödemeler sistemi, menkul kıymet mutabakat sistemi ve banka gözetim ve denetimi yeni kurulan merkez bankası bünyesindeki bir kuruma geri devredildi. Dolayısıyla dünyadaki genel trend bu. Almanya'da da yeni bir otorite kuruldu. Bunun doğrusu yanlışı yok, bunun doğrusu yanlışı, dediğim gibi, para neredeyse, parayı basan ve paranın üstündeki otorite neyse genel kanı bu işin de orada olması gerektiği. Dolayısıyla bu düzenlemenin Merkez Bankasına tekrar geri dönmesi bugün itibarıyla doğru bir karardır diye düşünüyorum. BDDK da bundan alınmasın çünkü mesela Merkez Bankası Kanunu'nun 12'nci maddesinde... Yapısı sağlam, batma ihtimali yok ama geçici likidite sıkıntısı olan bir banka olduğunu düşünün; bu bankanın batmaması için -batmayacak, bilançosu sağlam ama likidite sıkıntısı var, iş göremiyor- bunun yapılması için Merkez Bankasının oraya bir likidite enjekte etmesi lazım. Kanun öyle düzenlenmiş ki Merkez Bankası hem veren hem de karar veren olmasın diye BDDK'ye bu görev verilmiş. BDDK, Merkez Bankasına bir rapor verecek, "Evet bu banka sağlamdır ama geçici olarak likidite sıkıntısı var, sen parayı ver." demesi lazım fakat pratikte gördük ki bu çok da o kadar kolay bir şey değil. Dolayısıyla aynı yerde bu tür şeyler, birtakım çıkar çatışmaları, menfaat çatışmaları vesaire var ama buna rağmen son tahlilde şu anda optimum görülen çözüm, bu işin Merkez Bankasında olması şeklindedir diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayın.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - O nedenle ben bu getirilen, yapılan düzenlemelerin doğru bir düzenleme olduğunu düşünüyorum fakat düzenlemede bir tane itirazım var.
Sayın Başkan Yardımcım, size verseler bile siz bunu almayın. 6'ncı maddede diyor ki sizi bir yere ortak edecekler, sakın o ortaklığı yapmayın.
BAŞKAN - Onu o maddede konuşalım efendim.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sakın o ortaklığı yapmayın çünkü siz düzenleyici ve denetleyicisiniz ve emredicisiniz, ortak olduğunuz yere emredemezsiniz. Siz namuslu, dürüst de olsanız bir yerde bir sorun çıktığı zaman sizin bütün doğru kararlarınızın etkinliği ortadan kalkar. Bu yetkiyi almayın, verseler de almayın ve bence yasadan da bu çıkarılsın.
Evet, çok teşekkür ediyorum.