| Komisyon Adı | : | (10 / 102, 461, 682, 977, 981, 982) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Şağdan Başkaya'nın, üniversitelerdeki Yaban Hayatı Bölümleri, Türk kültüründe avın yeri ile Türkiye ve dünyada av ve avcılığın durumu hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .10.2019 |
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Hocam, öncelikle çok teşekkür ederim, çok güzel bir sunum, ben de epey faydalandım, yararlandım.
Şunu kabul etmek lazım: Bir defa avcılık bir gerçek, dünyanın bir gerçeği, Türkiye'nin bir gerçeği. Dolayısıyla o gözle bakmak zorundayız. Bu avcılıktan köylünün gelir elde edilmesi konusunu ilk ben başlattım, köylüye pay verilmesini 1997 yılında. O günden bugüne kadar bazı köylerimizde önemli oranda köy tüzel kişiliklerine para aktarıldı ve çok da faydası görüldü onun ama bu Büyükşehir Yasası çerçevesindeki köylerin mahalleye dönüşmesiyle bu payları belediyenin alması da bir sıkıntı yarattı, o konuda da bir çalışma yapıyoruz. İnşallah, köylünün tekrar alması sağlanacak hâle getirilmesi gerekir. Size bir örnek vereyim: Geçen yıl Nallıhan'da bir Anadolu yaban koyununun avlanması için ihaleye çıkıldı, 575 bin TL'ye avlatıldı, 575 bin TL'ye bir yaban koyunu ve bunun yüzde 80'ini de belediyeye bırakıldı. Nallıhan Belediyesi bu konularda hassasiyetini gösterdi, bir araç aldı Nallıhan Millî Park Şefliğine, güzel de oldu.
Şimdi, büyük bir sektör tabii, avcılık sektörü. Sizin rakamlara göre, 500 bin eğitim almış avcımız var, her yıl ortalama 150-200 bin civarında pul alınıyor, avlanmak için, bu yıl herhâlde 400 liraya yakın bir avlanma bedeli alınıyor yaklaşık. Bunların yaban hayatına harcanmaması konusunda da sizinle hemfikirim yani harcanması gerekir çünkü onun için toplanıyor, maalesef o konuda eksikler olduğunu da görüyoruz.
BAŞKAN - Biz bunu da raporumuza yazarız.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Tabii, yazılması lazım, kesinlikle Başkanım, yazılması lazım.
Şimdi, buradaki eksiklik şu arkadaşlar: Şimdi, hocamı ben dinledim dikkatlice, evet, dünyanın her tarafında yaban hayvanlar artıyor, binlere ulaşıyor. Türkiye'de yaban hayvanlarının yeteri seviyede artmamasının sebeplerini bir araştırmamız lazım. Bunun sebebi sadece avcılar değil tabii ki. Yani o doğal dengeyi siz bozarsanız, ki bozulmuş vaziyette ülkemizde, o doğal dengenin bozulmasından dolayı yaban hayvanlarını çoğaltamıyoruz. Bunun içinde kaçak avcılar var, özellikle zehirli ilaçlar var, orman yangıları var, ormanların daraltılması var, yaban hayatının gelişme alanlarının daraltılması var, bir sürü sebepleri var. Bunların bir sebebi de kaçak avcılar. Bu kaçak avcılık konusunda denetim yok diyorsunuz, doğru, kabul, yeterli değil denetim. Mesela, ben size bir örnek vereyim, bizim dönemimizde elemanımız da son derece kıt ve azdı, yeni kurulmuştu o dönem tekrar. Biz şunu yaptık: 3 kişilik ben bir ekip kurdum, altlarına bir araba verdim -araba sıkıntımız da olmasına rağmen- "Bütün Türkiye'de serbestsiniz. Her tarafa istediğiniz zaman gidersiniz, kontrolünü yaparsınız ve o kontrolleriniz neticesinde de ben sizi hiçbir konuda aramam." dedim. Nitekim, gitti arkadaşlar, bizim Genel Müdürlük yaptığımız dönemde bu kaçak avcılığı büyük oranda da o 1 ekip bile önledi. Ben de zaman zaman helikopter kiralıyordum -Orman Genel Müdürlüğü bize helikopter de vermiyordu, biz de kiralıyorduk Genel Müdürlük parasıyla- yanımıza da basını alıyorduk, gidiyorduk üç saat boyunca, Sultansazlığı'na gidiyorduk, Seyfe Gölü'ne gidiyorduk, Gölbaşı'na gidiyorduk falan, oraları dolaşıp geldikten sonra akşam yakaladığımız bu kaçak avcıları televizyonda göstermek suretiyle de caydırıcı olmaya çalışıyorduk, oradaki gayemiz caydırıcı olmaktı. Dolayısıyla istedikten sonra çok şeyler yapılır.
Bir de fahri av müfettişliğini getirmiştik. Böyle güvendiğimiz, bildiğimiz insanlara fahri av müfettişliği belgesi verdik, o arkadaşlarımız inanılmaz şekilde görev yaptılar sizlerle beraber, avcı kuruluşlarıyla beraber.
Şimdi, yani buna sizler de önemli destek veriyorsunuz bir defa kaçak avcılığın önlenmesi için. Bu kaçak avcıları önlemedikten sonra avcı algısı hep zor durumda bırakıyor sizi, savunamaz durumda kalıyorsunuz siz. Yani orada bir vaşağı vuruyor insan, ne diye vuruyorsa? Veya gidiyor, bir kartalı vuruyor.
BAŞKAN - Leoparı vurdular.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Leoparı öldürdüler. Yani Türkiye'de işlenebilecek en büyük cinayetlerden bir tanesi. Adam birde karşısına geçti, poz verdi. "Yok, bana saldırdı da..." Hiçbir hayvan durup dururken saldırmaz, siz daha iyi bilirsiniz. Dolayısıyla bu algılar bizim hep gerçekten ülkenin doğasına sahip çıkan, ülkedeki yaban hayvanlarına sahip çıkan ve bilinçli bir şekilde avcılık yapan insanların da algısını zayıflatıyor. Sizler şunu yaparsınız: Bir defa erkek hayvan avlanır, bir. İkincisi: Yaşlı hayvan avlanır, iki. Popülasyonu o bölgede artmışsa avlanır ki bu doğal dengenin bir parçasıdır. Yani bunu da hepimiz görmemiz lazım. Ama asıl sorun, kaçak avcılarla mücadele. "O mücadelede yeterli derecede sizler görev yapıyor musunuz?" dersek, ben aynı kanaatte değilim, yapamıyorsunuz. "Bize devlet görev verdi de yapamadık mı, yapmadık mı?" diyebilirsiniz, ona da hak veriyorum.
Şimdi, asıl mesele şu arkadaşlar, hocam gerçekten konuya vâkıf bir arkadaş. Mesela yaban hayatı bölümünün açılması için ilk teklifi ben götürdüm İstanbul Orman Fakültesine 1997 yılında, ondan sonra altyapı çalışmaları başladı. Uçkun Geray Hoca'yla falan çalışıldı o dönemlerde, sizler bilirsiniz hocam ve yaban hayatı bölümleri açıldı, çok da güzel fakat bunun adının tarif edilmemesinden dolayı da maalesef yaban hayatı bölümü mezunu arkadaşlarımıza görev verilmemesi gerçekten bir eksiklik.
Başkanım, bu yaban hayatı bölümü mezunlarına Orman Bakanlığında kadro verilmesi konusunda da bizim tavsiye kararımızın olması lazım yüzde yüz, bunu takip etmemiz lazım, o son derece önemli.
BAŞKAN - Raporumuza yazarız onu.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Hocam, yine belirtti, orman fakültelerinden mezun olan arkadaşlar ki orman teşkilatını yönetiyor, avcılığı yıllardan bu yana, orman teşkilatından mezun olan arkadaşların yetişme tarzı şu: Ormanı bir tomruk, odun üretim merkezi olarak görüyor. Yetişme tarzı bu, dersleri o. Yaban hayatıyla ilgili ders yok, avcılık dersleri var, o da yarım sömestr okutuluyor.
PROF. DR ŞAĞDAN BAŞKAYA - 1'inci sınıfta "management" dersi var, yaban hayatı yönetimi dersi var. Yönetim dersi 4'te olur, 1'de veriliyor yani verilen önem o.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - O da yarım sömestr falan okutuluyor.
Dolayısıyla, bizim ormancılar ormana metreküp olarak bakıyor. Hatta bir zaman şöyle bir tartışma oldu o dönemde, bilginiz olsun diye söylüyorum: Ben avlakların, avlak sahalarının özel sektöre de verilmesini savundum o görev yaptığımız dönemde. Bizim o dönemdeki Orman Genel Müdürümüz dedi ki: "Efendim, yasak, biz veremeyiz kanunen, ormanlarda özel avlak veremeyiz." Dedim ki: "Otele veriyorsunuz, bir sürü yere veriyorsunuz yani niye özel avlağa vermiyorsunuz? Özel avlağa verdiğiniz yerde yapılaşma olmaz, bir tane kulübe yaptırırsınız geçici, verirsiniz." "Yok, bizde kanuna göre otlatma yasak." dedi. Dedim ki: "O zaman biz bütün geyikleri, karacaları ormandan atalım, aynı keçileri attığımız gibi, otlatmanın yasak olduğunu ortaya koyalım." Yani böyle bir zihniyet var ve bu değişmedi. Dolayısıyla hocamın dediğine katılıyorum, yaban hayatı bölümlerinden, mutlaka oradan mezun arkadaşlarımızın işlendirilmesi lazım ve bu konuya ciddi manada destek verilmesi lazım.
Türkiye'nin çok büyük potansiyeli var. Türkiye'deki yaban hayvanı popülasyonu itibarıyla yeterli olmamasında herkesin bir eksikliği var mutlaka, kusuru var ama yaban hayatı çeşitliliği bakımından da cennet bir ülkede yaşıyoruz. Yani niye, Amerika'nın, Almanya'nın, burnumuzun dibindeki Bulgaristan'ın kazandığı, Macaristan'ın kazandığı kadar kazanamıyoruz?
PROF. DR ŞAĞDAN BAŞKAYA - Başkanım, Uçkun Hocayı bilirsiniz, çok katkınız oldu, sağ olun.
İki yıllık kurduk, dedi ki: "Başkaya, bu ülke dört yıllığı kurmaz, zor olur, kaldıramayız." dedi. İstanbul'un Dekanı dedi ki: "Gel İstanbul'a, burada kuralım, sen yürüt." falan. Derken, önce iki yıllığı kuralım diye, iki yıllık 1997'lerde kuruldu ve dört yıllığını kuracaktık güya ardından, seneye, 2009'a nasip oldu, kaldı yani.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Şimdi ben asıl sizlerden şunu öğrenmek istiyorum arkadaşlar, yani soru olarak bunları iyi kötü konuştuk. Hocam eksikleri belirtti, sizler belirttiniz. Biz neticede bu toplumun insanlarıyız. Yani hepimiz bu toplumda nasıl daha iyi yapabiliriz, yaban hayatını nasıl çoğaltabiliriz, av sektörünü nasıl geliştiririz ki çok büyük bir sektör ve av sektöründen geçimini sağlayan epey insan var.
Geçen yıl Silah Sanayicileri Derneğinin Genel Kuruluna katıldım. Orada da Huğlu Fabrikasının sahibine dedim ki: "Satışların nasıl gidiyor?" Dedi ki "Yetiştiremiyoruz." dedi. "Ya, peki, ne oluyor?" dedim. Dedi ki "Hep Amerika'ya satıyorum ben olduğu gibi, Türkiye'ye yetiştiremiyorum." Yani, Türkiye'deki silah sanayisi bir taraftan da hem ordumuza yavaş yavaş destek vermeye başladı hem de yurt dışına ihracat yapmak suretiyle de o konuda çok önemli bir görev üstleniyor; bunu da bilmek lazım.
Şu da yüzde yüz doğru: Eğer bizim avcı kesimi çok dikkatli ve ciddi bir eğitimden geçirilirse her zaman milis kuvvet olabilecek, asıl görevini yapabilecek pozisyondaki arkadaşlar ki devletin bu konuda bu insanlarımızı bir milis kuvvet olarak zamanı geldiği zaman değerlendirebileceği bir unsur hâline getirmesi de çok büyük fayda getirir ülkemiz açısından. Mesela ben 15 Temmuzda yaşadım, gördüm; çok avcı arkadaşımız Ankara'da bizzat yani öyle vatansever bir anlayış içerisinde geldiler, bu tankları durdurmak için de mücadele ettiler. İçinde dernek başkanları vardı, yönetimdeki arkadaşlar vardı; onları görmekten de mutlu olduğumu özellikle belirtmek istiyorum.
Sorum şu Hocam: Biz bu popülasyonu nasıl artırırız? Yani bizde tür çeşitliliği var, saha var, her şey var. Bunu nasıl artırırız? Asıl soru bu. Mühim olan artırmak. Artırdıktan sonra ava açılır, ne bileyim, avcılar bu konuda rahatça avcılığını yapabilir ama biz popülasyonu artırmadıktan sonra yasaklarla karşı karşıyayız.
PROF. DR. ŞAĞDAN BAŞKAYA - Şöyle bir şey söyleyeyim, Türkiye'de azılıyor mu? Dünyada azalan türler var. Bakınız, Avrupa Birliği ülkelerinin toplamında 101 tane av kuşu türü var, 101. Yani Maltalının da, Finlandiyalının da ateş ettiği 101 tür, memeli türleri ise 30'ün üzerinde. Bizim Türkiye'deki toplam memeli türü av olarak 13 tanedir; bunlar da tilki, çakal, sansar gibi mücadele maksatlı hayvanlar gibidir ve diğerleri de av turizmine sunulan hayvanlardır. Bizim av turizminde toplam avlattığımız hayvan sayısı bugün 500; verdiğimiz kota ki o yaban koyunu da dâhil olmak üzere, karaca kotası 30 tane ve en çok yaban keçisine kota veririz ve yaban keçisine verdiğimiz kota bugün 300 tane.
Az önce İsmail Bey buradaydı, kendisi Genel Müdür olur olmaz kendisine bir kısa rapor hazırladım; dedim, üniversite olarak bize göre eksiklikler şunlardır, yapılması gerekenler de bunlardır diye. Sağ olsun, aldı değerlendirdi, personeliyle de paylaştı eksiğini gediğini. Şunu söyledim: Bakın, sadece YHGS dediğimiz yaban hayatı geliştirme sahalarımızda popülasyonlarımızın arttığını kendileri sayımlarıyla gördüler. Bunun dışındaki sahalarda da mesela, Giresun'un sadece üç ilçesinde, Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk ilçelerinde bin tane yaban keçisi dolaşıyor; bunu çoban da çekiyor bugün çok rahat cep telefonuyla böyle yamaçta, sivil vatandaş da görüyor. Avrupalının elinde olsa sadece o binlik sürüden ama o sürüyü koruyup kollayarak, yöneterek tabii ki yani onun hastalığıyla bile ilgilenmek zorundasınız... Biz böyle sadece bakıyoruz, ondan sonra hasat etmeye gidiyoruz; elimizde tüfek, av turizmine sunuyoruz. Çok da zinhar, yanlış bir iş. Bu binlik sürüden bile 300 tane alınabilecekken çünkü alıyor zaten, oradaki vatandaş alıyor bunu, kaçak göçek alıyor. Ben o dağlarda çadır kuruyorum, sabaha doğru, gece olur olmaz mavzer vınlıyor, tın; tamam, gitti bir tane diyoruz yani. Çünkü o binlik sürü hasat edilmese 500'ü dişi, hemen hepsi doğurgan dişi değil elbette ama 300 kadarı doğurgan dişi; ikişer, üçerden doğumla beraber sürüye 600 katılır, bir senede 1.600 olur, üç dört sene sonra orada elinizde bir sürü hayvan olur yani bunu yönetirseniz tabii ki, yönetirseniz. Olmadığına göre müthiş bir kaçak av var. Nerede? Bakın, yaban keçisinden bahsediyorum; taa Muğla Datça'dan başlar Hakkâri'ye gider, Sivas'tan Artvin'e gider. Bir türden biz. Burada adamlar 1 milyon avlattırıyor ya, bir döngüleri var ya: Yaban keçisi türü artıyor.
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Anladım; bir, kotayı artıralım. Başka?
PROF. DR. ŞAĞDAN BAŞKAYA - Yo, artıralım demiyorum; yönetmek için sahaya hâkim olmamız lazım. Sahaya hâkim değiliz, gidip avlatmaya çalışıyoruz.
Dick Cheney ava geldi Artvin'e, Amerikan Başkan Yardımcısı. Adama biz orada muhafaza memuru yolluyoruz "Git, bununla ilgilen." diye; sahalarımız böyle. Gelen bir vatandaş var karşına. Ben avcıyım diyelim, gittim bir yere, Almanya'dan, Amerika'dan geldim veya Türkiye'den yani çok zengin insanlar geliyor ama İngilizce bilmeyen bir muhatap. Kim o? Muhafaza memuru. Biz onu veriyoruz ona rehber; ya, onu bölge müdürü karşılasa ya. Yani ne olur yani?