KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ben de birkaç örnek vererek örneklerle açıklamak istiyorum, daha iyi oluyor.

Bence öğretmenler de balıkların durumunu çok iyi anlayabilirler. Başımızdan geçen bir olayı anlatacağım.

Ben Edirne'nin Havsa ilçesindenim. Havsa'da deniz olmadığı için Tekirdağ'dan balık gelir ve belediye hoparlöründen de sürekli şöyle söylenir: "Tekirdağ'dan taze olarak getirdiğimiz balıklar şurada satılıyor." Bizim de bir öğretmenimiz var, Ali Hoca. "Ali Hoca, sen balıklardan anlarsın, bak bakalım bayat mı?" Ali Hoca, tabii, herkesten iyi anlıyor ve Ali Hoca'nın da tiki var. Balıkçıya gidince, balıklara bakınca, tiki sürekli böyle oynayınca balıkçı da "Ya, sen benim balıklara bayat mı demek istiyorsun?" diyor. "Yok, ya öyle değil." Bir kavga çıkıyor. Şimdi, bizim tartışmamız da buna benziyor.

Yine, siz de bir örnek verdiniz, ben de bir örnek vereyim. Bizim bütün yem bitkileri dersinde, çayır, mera derslerinde koyarlar böyle, "Bu hangi ottur? Şu nedir? Bu nedir?" derler. Bir arkadaşımız yoncayı bilemedi. Peki, hoca ne dedi ona? "Ya, bunu inek 3 kilometre öteden tanıyor, sen nasıl tanımazsın?" Yani buna benziyor bizim tartışmamız, yapmayalım lütfen. Türkiye'de insan kaynağı çok önemli, bunu söylüyorum tekrar.

Yine, Uğur Dündar'ın bir programında -belki görmüşsünüzdür, ben hiç unutmuyorum, hep bu örneği veriyorum- bir okul hademesi köpeğe ameliyat yaparken yakalandı ama köpeği iyileştirdi. Hocam, küçükken hademe biyoloji öğretmeni olmak istiyormuş, biyoloji kitaplarını çok okumuş, anatomiyi öğrenmiş, köpeğin hayatını kurtarmış ama içeri girmekten kurtulamamış. Yani bu tip örnekler çok fazla.

"Müfredat" dediniz, ben müfredat hazırlama kurullarında çok durdum, siz de durmuşsunuzdur yani sonuçta öğrenci yetiştireceksiniz. Hem sanayinin istediği tipte bir öğrenci yetiştirmeniz lazım, ülkenin geleceğinde bir mühendis kafası olması lazım. Bazen dersleri değiştirebilirsiniz, örneğin biz genetik dersini kaldırmıştık, tarım ekonomisinde ne gerek var demiştik ama bir balık bilimcinin, su ürünleri mühendisinin genetik dersini okuması lazım, hangi balığı hangi balıkla çiftleştirmek lazım, bunlar önemli. Sonuçta o müfredatları hazırlayanlar da en az doktora eğitimi almış hocalar değil mi? Asistanlar mı ders programlarını hazırlıyor? Veya "Git, başka bölümden ders al." diyor. Siz yüksek lisans da yönetmişsinizdir, doktora da yönetmişsinizdir. Ne diyoruz? Git başka üniversiteden, başka bir alandan... Şimdi, Sayın Bakanım gibi, git, inşaat fakültesinden sulamayla ilgili ders al, akışkanlar mekaniği dersi al, senin tezin buna uygun diyoruz, hatta ikinci danışman, üçüncü danışman yapıyoruz. Niye? Farklı alanlar var, multidisipliner çalışmalar var. Yani şimdi, böyle kestirip atmayalım. Ya, Barış Bey ne kadar güzel söyledi, Sinop'ta demek ki o konuda belki 2-3 hoca gelmiş, belki de onlara ders bulmak için o kadar çok hastalık dersi kondu, o da olabilir. Olmuyor mu zaman zaman bunlar? Oluyor.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Ama "Su ürünleri" dediğiniz zaman genelleştiriyorsunuz, 12-13 ders diye yazılmış.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ama Hocam, bakın, birbirimizi anlıyoruz.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Tabii ki.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Şimdi, dilimizi düzeltirsek... Başkanımız da ne kadar güzel açıkladı, "Veteriner askerde..." Baktı da, zor kalınca yapmayacak mı? Belki ameliyat da yapacaksınız, belki o ameliyatı yaptığınız için ceza bile alacaksınız ileride ama hayat kurtaracaksınız.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Kesinlikle.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Yani şimdi, böyle kestirip atmak son derece yanlış.

Şimdi, Sayın Genel Müdür de konusunda uzman, ne güzel su ürünlerini şey yapmış, hâliyle tabii ki diyor ki: "Ne şiş yansın ne kebap yansın." Yanlış anlamayın. Yani bu yasada çok fazla mühendislikle ilgili bir şey yok ama yasa çıktığı zaman 1971 yılında su ürünleri mühendisi yoktu ki, şimdi var. Biz bunlara da bir kolaylık sağlayalım madem böyle bir yasa çıkmış. Niye yoldan geçen birine "Gel bakalım, seni fahri su ürünleri mühendisi yapalım, fahri su ürünleri yetkilisi yapalım, bizi ihbar et..." Ya orada iki tane şirket varsa, o adam diğer şirkette çalışıyorsa, diğer şirketi kötülemek için sürekli ihbarda bulunuyorsa, bu da olabilir.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) - 10 bin lira cezası var ve elinden alınıyor yetkisi.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Şeytanın avukatlığını yapıyoruz ama. Ya, o cezayı alana kadar... Şimdi, Ergene'ye su atan fabrikalar cezayı nasıl ödüyorlar biliyor musunuz? Hiçbir şey değil. "Elektrik parasını ödeyeceğime cezayı öderim." diyor yani cezalar bazen caydırıcı olmuyor.

FATMA AKSAL (Edirne) - Biz de caydırıcı olsun diye bu kanunu yapıyoruz.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Eminim Sayın Vekilim.

FATMA AKSAL (Edirne) - Yani caydırıcı olmadığını, Su Ürünleri Kanunu'nun olmadığını düşündüğümüz için caydırıcı bir kanun yapıyoruz.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ama işte, bakın, böyle tartışa tartışa... Yani böyle otursak, her maddeyi, biz size anlatsak, siz bize anlatsanız gayet güzel bir şekilde çıkar ama tartışırsak, kavga edersek...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, hocam, burada eklenmesi gereken şu: Hastalıkla ilgili çalışan su ürünleri mühendisi olabilir, hatta hastalıkla ilgili çalışan mikrobiyologları da koyabiliriz. Bunlar olabilir ama ben de diyorum ki: Su ürünlerinin Türkiye çapındaki müfredatı birbirinin aynı değil.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ama işte bir orta yolu bulabiliriz.

Ben sözümü bitirdim.