KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Evet, yani ne desek... Şimdi, buna benzer bir durum 1996 yılında oldu. Hatırlarsınız, birçok veteriner ve ziraat mühendisi öğretmen yapıldı. Doğru muydu? Türk eğitiminin hep sorunlu olduğunu tartışıyoruz. Şimdi, birçok eğitim fakültesi mezunu, 500 bine yakın kişi işsiz ama onlar hâlâ görevdeler. İyi mi? İyi oldu. Neden? Köye ilk defa bir ziraat mühendisi gitti öğretmen olarak. Hatta köy muhtarları şöyle dedi bize: Ya hocam, bize bir ziraat mühendisi geldi hem öğretmenlik yapıyor, öğleden sonra da çıkıyor, bize nasıl buğdayda gübreleme yapılır, budama nasıl yapılır, bunu öğretiyor. Veteriner de yok mu, bir tane de veteriner öğretmen gönderseniz de hayvanlara baksalar diye komik durumlar oldu. Yani bunlar olmaması gereken şeyler. Peygamberimizin de bir sözü var, bunu hepimiz biliyoruz: "İşi ehline verin." Ama siz bunu yıllarca yapmadınız. Yani hep liyakatsiz kişilere... Türkiye'nin bazen gittiniz kozmik odasının anahtarlarını da verdiniz. Yani konuları buraya getirmek istemem ama biz su ürünlerini mühendisini çalıştırmak istiyoruz, konusunda uzman olmuş bir kişiyi göreve davet ediyoruz. Şimdi, veterinerlere bu görevi vermişsiniz burada. Veterinerlerin görevi ayrı. Onların görevi de kutsal ama bir su ürünleri mühendisinin dört yıl boyunca sürekli balıkla, tatlı suyla, tuzlu suyla, akarsuyla aldığı eğitim başka, veterinerin aldığı eğitim başka. Veteriner belki balık yetiştiriciliği beslemesi dersi almıştır üçer saatte. Ben de bir balık yetiştiriciliği dersi aldım, ben de o zaman ders verebilirim veya ben de o zaman görevli olabilirim. Böyle bir şey olabilir mi? Olmaz, olmaması gerekir. Ben de biyoloji dersi almıştım, gideyim biyoloji hocamın yerine ders vereyim. Olur mu hocam, siz öğrencilerinize tamam der misiniz?

HASAN KALYONCU (İzmir) - Olur mu öyle şey?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Beni derse sokar mısınız? Kimse sokmaz. Sokmaz.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Farklı şey.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Farklı şeyler değil. Yani burada daha ciddi olarak düşünmemiz lazım. Biz madem istihdam yaratmak istiyoruz ben size istihdam sahaları söyleyeyim. Ziraat mühendisleri, veterinerlere, su ürünleri mühendislerine veya iki yıllık mezunlara madem iş sahası arıyorsak, istihdam sahası arıyorsak krediler verelim, sıfır faizli kredileri zamanında verdiniz, ciddi anlamda batırdınız, satılık çiftlikler dolu. 9,5 milyar lira para verdiniz siz Ziraat Bankası ve Halk Bankasını kullanarak. Ne dediniz? "Aman Türkiye hayvancılığı batıyor." O yıllarda da battı, şimdi battı. Niye? Hep yanlış yapıyorsunuz. Tartışmıyorsunuz, fikirlerimizi dikkate almıyorsunuz, bilimin ışığında hareket etmiyorsunuz, teknolojiye bakmıyorsunuz. Niye? Bizim adamlarımız olsun. Birçok tekstilci gitti evlerini ipotek etti, fabrikalarını ipotek etti, 1.500 baş süt hayvanı aldı, besicilik yaptı. Hatta ben o zaman okula gelenler vardı. Ben tarım ekonomisi konusunda çalışıyorum. Fizibiliteden bahsettik. Fizibilitesi uygun mu diye geldiler, şöyle söylüyor gelen bir arkadaş: "Ben bin başlık süt inekçiliği yapmak istiyorum." Nereye yapacaksın? İşte Çatalca'nın bir köyüne. Ben de soru soruyorum: Sevgili arkadaşım, sen bin başlık süt hayvancılığı yapacaksın, bir inek kaç litre süt verir? Bilmiyor. Bakın, şimdi siz diyorsunuz ki "biraz eğitim verirsek bunu fahri görevli yapabilir." Bu, yatırım yapacak, bir ineğin kaç litre süt verdiğini bilmiyor. Sorun bakalım Tarım Bakanına bir ineğin ne kadar süt verdiğini. Bilmiyor ama yardımcıları biliyordur. Konuyu anlayana kadar, muhakeme edene kadar Türkiye'de süt üretimi düşüyor. Neden düştüğünü anlayabiliyor mu Sayın Bakan. Sizin bakan olmanız gerekirken niye konusunda eğitim almamış bir kişi bakan olabiliyor bu ülkede?

Neyse, konuyu değiştirmeyeyim, devam edeyim. 25 litre süt verir dedim. Sen bin tane hayvan alacaksın, ne kadar yapar, 25 ton; 25 ton sütü nereye satacaksın? "Hiç düşünmedim" dedi. Hiç düşünmeden yapılan yatırım çok Türkiye'de. Bu paralar boşa gitti. Ondan sonra şu hareketi yaptı: Hocam, bu işi besiciliğe çevirsek. Yani böyle mi yatırım yapılır? Türkiye'de maalesef böyle yatırımlar yapıldı. Ben bunların fotoğraflarını çektim. Ne zaman? Siyasi olunca. Girin internete, sadece Edirne'de 164 tane satılık çiftlik bulursunuz. Neden? Yanlış yatırımlardan. Bu kaynaklar boşa gidiyor. Şimdi bizim de en önemli kaynağımız insan değil mi? İnsan kaynağımızı, niye fakülteler açıyoruz, niye her ile bir üniversite açtık, çoğunda hocalar yoktu. Hocaları eğitmek kolay mı? Bir bilim adamının yetişmesi için çok uzun yıllar geçiyor. Bir bilim adamı her konuda ders verir mi? Vermez. Kendi bildiği alanda verir, hatta onun daha da ilerisine gitmeye çalışır. Ne kadar az konuda ders verirse o kadar çok uzmanlaşır. Biz uzmanlaşmayı burada tartışalım istiyoruz, siz genelleştirmeye çalışıyorsunuz. Genelleştire genelleştire sonra insanları kategorize ediyorsunuz, bizim gibi düşünenler olsun, ille bizim gibi düşünsün diyorsunuz. Olmaz, bizim mezhepten olsun, bizim tarikattan olsun, bizim memleketten olsun. Bunlara girmeyelim.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) - Girmeyelim, doğru.

OKAN GAYTANCOĞLU (Edirne) - Bir yasa çıkartıyoruz. Bu yasa belki bir daha kırk sene sonra değişecek. Düzgün çıkartalım. Yani buradaki ibareleri madem bu fakülteleri açmışız, bu kadar çok insan kaynağını buraya vermişiz. Şimdi, geçen Trakya Üniversitesinin açılışı vardı. Sayın Şentop geldi. Türkiye'de yatırımlar durdu ekonomik sıkıntılarla. İşte rektör diyor ki: "İşte ben Meclis Başkanımıza rica ettim, bazı yatırımları destekleyecek." Güzel bir şey. Demek ki fakültelerimizde bunlar çok ciddi sorun. Öğrenci bunu görecek. Laboratuvarlar açmışız. Hiç bu eğitimi görmeyen kişiler gidecek, neymiş burada, el konulan maddelerin analizlerini yapacak. Ya bunları nereden biliyor veya bildiyse de unuttu. Ama bir su ürünleri mühendisi bu konuda eğitim almış, dört yıl süreyle eğitim almış, belki yüksek lisans yapmış, belki de okuduğu kitaplar, bilimsel kitaplar hep bu yönde. Bunlar da gelişsin. Yani zorla yapmayalım. Ha, insan kaynağımız yetersizdir, bir kişi çok konuda uzmanlaşmak zorunda kalabilir. Ama 82 milyonluk bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede insan kaynağı var. Her ilde üniversitemiz var, fakültelerimiz var, olmayan konularda zaten hemen YÖK gereğini yapıyor. Şu konuda eksiğimiz var, hızla yetiştiriyoruz. Ne yaptık bundan yedi sekiz sene önce? Tıpta sorunlarımız vardı, tıp fakülteleri açmaya önem verdik, yardımcı sağlık personeli açmaya önem verdik, özel sağlık liseleri açıldı. Şimdi çoğu boşta. Yani insan kaynaklarını doğru kullanamıyoruz, planlama yapamıyoruz. O yüzden, madem bize gerek duymuyorsanız o zaman niye toplantı yapıyoruz, niye bizi dinliyorsunuz. Şimdi, sizin de canınız sıkılıyor, biliyorum. Bizi dinlerken canınız sıkılıyor, ya konuşuyor, konuşuyor bunlar. Evet, zaman geçirdiğimizi zannedin. Saatlerce konuşuyoruz ama biz bu işi düzgün yapmak istiyoruz. Siz düzgün yapmak istemiyorsunuz, kusura bakmayın. Bu işi düzgün yapmak isteseniz derseniz ki ya tamam, bak, burada şöyle bir şey var, tamam bunu da böyle yapalım ya da biraz daha sonra düşünelim. Ama siz bir an önce bitirelim, biz de hiçbir şey konuşmayalım, bitsin. Ondan sonra biz bir yasa çıkardık. E, sonra? Ya neler var Türkiye'nin geçmişinde. İşte ben en basitini söyledim. Eğitim sistemi. Yani bir sürü mühendisi, kimya mühendisini, şununu, bununu hepsini öğretmen yaptık, sonra onları başka kurumlara geçirmek için elimizden geleni yaptık. Bunlar yanlış şeyler. Neyse hadi daha fazla canınızı sıkmayayım. Şimdilik bu kadar yeter.