| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .10.2019 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kaboğlu Hocamın söylediği gibi, kişi özgürlüğü ve güvenliği açısından tutuklama çok önemli. Anayasa'nın 19'uncu maddesi açık. Burada tutuklamanın koşulları açıkça belirtilmiş durumda. Bu çerçevede de suçsuzluk karinesi var. Bu insanların tutuksuz yargılanmaları bir amaç olmalı. Tabii, bu soruşturma evreleri adil yargılanma hakkı açısından gözaltına alınmadan ta infazın sonuna kadar devam eden bir süreç. Adil yargılama hakkının ihlalleri de bu süreçte oluyor.
Tabii, savcılar açısından soruşturma evresindeki tutukluluk sürelerini ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren ve girmeyen olarak belirlemek ve altı ay ve bir yılı geçemez şeklinde düzenleme getirmek olumlu ancak bu sürelerin de uzun olduğu düşüncesindeyim ben. Bu sürelerin daha aşağılara indirilmesi gerekiyor. Bu konuda da vermiş olduğumuz bir önerge var. "Bir yıl" denilen süre kısa bir süre olmakla beraber terör anlamında, terör tanımı konusunda Hasan Bey de açıklamada bulundu "bunun tanımının yapılması konusunda" dedi. "Terör" dendiği zaman bir meydanda çıkan, orada "Ben demokrasi istiyorum, özgürlük istiyorum." diyen 3 kişi birden alınıyor, terör maddesine göre yargılanmaya başlanıyor. O terör tanımının da yapılmasıyla birlikte... Şu anda o tanım yapılmadığına göre uygulamada da inisiyatif ve zihniyet, uygulama zihniyeti vatandaşın meşru muhalefet hakkını, muhalif tavır koyma hakkını terör suçlarına indirgeyecek bir yargı, bağımlı bir yargı ve hâkim, savcı zihniyeti ağırlıklı olduğuna göre "bir yıl" denilen süre kısa süre olmakla birlikte, terör ve anayasal suçlarda bu durumun iki yıla kadar uzatılabilmesi bence doğru değil. Örneğin, biraz önce, dediğim gibi, demokratik hakkımızı kullandık bugün yaptığım konuşmada olduğu gibi, çıktık, Soma'da hakkını arayan işçiler geldi, Manisa'da durduruldu ve orada haklarını aramaya devam ederken aldılar, götürdüler, Kaz Dağları için de aynı şekilde, 26 Ekimdeki mitinge gelmek için İstanbul'dan yola çıkanlar gözaltına alındı. Acaba, gözaltına alınanlar hangi suçtan, 2911'e mi, 7/2 TMK'ye göre mi değerlendirilecek? O nedenle, demokratik hakkımızı kullandığımız zaman ya da bir bildiriye imza attığımız zaman terör suçundan hakkınızda soruşturma açılırsa iki yıl sürebilecek bir soruşturma... Bu soruşturmayı savcı iki yıl sürdürecek ve yaşanan da bu ve tutuklu kalacaksınız. Zaten, o savcı bir yılda soruşturmayı tamamlamıyorsa, iddianameyi bir yıl içinde hazırlamıyorsa savcı görevini yapmamış oluyor. O savcılar için de bir şeyler getirmek lazım. Devlet, savcı aleyhine, hâkim aleyhine açılacak davalarda, hangi devlet dönüp de savcıya, hâkime rücu etti? Haksız tutuklamalarda devletimiz hangi şekilde rücu etti? Ben öyle bir karar görmedim, gören varsa bir hukukçu olarak bana anlatsın. Ne oluyor?
HASAN SUBAŞI (Antalya) - Tazminat belli bir oranda yüklenebilir.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Evet.
Bu nedenle, tutuklama konusunda bu kuralı getirirken biraz da haksız tutuklama yapan ve bu süreçte dava açmayıp da özgürlükten yoksun bırakan o savcılar hakkında da gerekli çalışmayı yapmak gerekir düşüncesindeyim. Bu konuda örnek de var, örneğimiz de belli, Osman Kavala. Örnek de belli arkadaşlar. Yaşamımızda bu örnekler devam ediyor.
O nedenle, bir de bir itirazım da var. OHAL KHK'siyle yasaya kalıcı olarak getirilen -ben bu konuda farklı düşünüyorum- terör suçları ve anayasal suçlarda tutukluluk süresini beş yıl uzatmak, iki artı beş imkânı aynen durmakta. Yani reform paketinde yine OHAL var. OHAL çıkarılmadıktan sonra yargıda reform olmaz. OHAL'in kalıntıları devam ettiği sürece yargıda reform olmaz arkadaşlar.
Teşekkür ederim.