KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri ve değerli bürokratlar; toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

On Birinci Kalkınma Planı'nda Sayın Başkanımızın Bakanlığı döneminde yapılan toplantılarda söylediğim bir hususu burada da ifade etmek istiyorum. Özellikle her kalemiyle ilgili konuşulabilir ama ben özellikle "beşerî sermaye" konusunda yani "nitelikli insan ve güçlü toplum" başlığı altında birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.

Türkiye'nin en önemli gücünden bir insan kaynağı ve beşerî sermayenin artırılması -daha önceki kalkınma planlarına kısmen bakarak söylüyorum bunu- bu kalkınma planında hayli geniş yer verilmesi benim açımdan çok olumlu bir yaklaşım olduğunu görüyorum. Çünkü ekonomik sermayemiz ve teknolojiyle ilgili söylenecek çok sözle beraber ama beşerî sermayenin güçlendirilmesi, sosyal yardımlardan kadının güçlendirilmesine, istihdamdan eğitime kadar, sağlığa kadar pek çok alanın bu başlık içinde hemen pek çok detayı dikkate alarak yapılmış olmasını son derece olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.

Burada, tabii, özellikle benim çok uzun yıllardır çalıştığım engelliler konusuyla ilgili birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Özellikle "eğitim" başlığı altında özel eğitimin yaygınlaştırılmasıyla ilgili hususları son derece önemli buluyorum ama burada belki şuna bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum: 2005 yılına kadar Türkiye'de engellilerle ilgili hiçbir düzenleme yoktu. Ben1989 yılında engelliler alanında çalışmaya başladığımda yurt dışından misafirlerimiz gelirdi ve derlerdi ki: "Türkiye'de engelli az galiba." Niye? Çünkü sokakta göremezlerdi. Hem öz güven problemi vardı hem istihdam ve eğitim problemi vardı hem yerel yönetimler açısından ciddi eksiklikler vardı. Artık evde bakım aylıklarından tutun ücretsiz eğitim ve rehabilitasyona kadar, evden alınıp ücretsiz eğitim ve rehabilitasyonun yapılmasına kadar açıkça söylüyorum ve bunu çok samimiyetle söylüyorum: Bu alanda devrim niteliğinde düzenlemeler yapılmıştır. Ama bundan sonraki en önemli ihtiyaç artık bu alanda, daha tematik uygulamalara ihtiyaç vardır. Yani genel engelli politikalarından öte, engel türüne göre daha tematik programlara ihtiyacımız var hem sağlık hizmetlerine erişimde hem eğitime erişimde hem de engelli istihdamının artırılması noktasında. Bu arada, tabii, şunu ifade etmem lazım engelli istihdamı deyince: Özellikle kamuda engelli istihdamı artışı ve e-KPSS uygulamasının engelli istihdamını artırmadaki önemli rolünü de buradan ayrıca ifade etmek istiyorum.

Diğer yandan, ailenin güçlendirilmesi bahsine girmek istiyorum. Buradaki tanımı müsaade ederseniz yapayım, aslında vaktimin tamamını kullanmak istemiyorum ama bu iki tanım doğru bilinmediği için ailenin güçlendirilmesi konusunda kavram ve literatür hatası yaptığımızı düşünüyorum. Güçlü aile çözüm, üretim kapasitesi yüksek ailedir yani aile bir sorunla karşılaştığında bu sorunu bir çatışmasız ortamda çözebiliyorsa biz bu aileye "güçlü aile" diyoruz. "Sağlıklı aile" ise sosyoekonomik yapısı farklı da olsa kendi içinde hak ve görev dengesi olan ailedir yani sosyoekonomik yapıları değişiklik gösterebilir, kır-kente göre değişiklik gösterebilir ama burada önemli olan hakların bir tarafta, görevlerin bir başka tarafta yığılmamasıdır. Onun için kendi içinde bir hak, görev dengesi varsa bu aileler de sağlıklı ailelerdir.

"Ailenin güçlendirilmesi" dendiğinde -son dönemdeki gündemle de biraz ilişkilendirmek istiyorum bu hususu- aile bireylerinin tek tek güçlendirilmesinden bahsediyoruz aslında bir anlamda. Yani ailenin çözüm, üretim kapasitesi nasıl güçlenecek? "Aile" bir soyut kavram ve kurum. Oradaki bireylerin yani sadece erkeğin değil, kadının, çocuğun, yaşlının, varsa engellinin güçlendirilmesi... Az önce engelli politikalarını anlattım. Daha önce bir ağır engelli birey ailenin parçalanma nedeniyken 2005'ten bu yana aşağı yukarı, son on iki, on üç yılda yaptığımız politikalar gereği, onların uygulamaları gereği artık ağır engelli birey ailenin parçalanması değil, bir arada kalma unsurlarından biri olmuştur. Ailenin güçlendirilmesi konusunu sadece kadın ve erkek, kadın ve aile ilişkisi üzerinden yapılmasının eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle bu engelli politikalarının ve engelli politikalarının uygulamalarının burada özellikle altını çizmek istiyorum. Aileyi güçlendiren en önemli politikalardan biri son on yılda yaptığımız engelli bireyi güçlendiren politikalardır.

Diğer yandan, eğitim ve sağlığa erişimde, özellikle kız çocuklarının sağlık ve eğitim erişimlerinde eksik kalmamaları için şartlı nakit transferlerinde yaptığımız uygulamalar başta olmak üzere eğitime ayrıca gireceğim çünkü özellikle kız çocuklarının yükseköğrenime erişimi on altı yılda yüzde 3,5'tan yüzde 47,4'e çıkmıştır. Bakın, bu rakamı hiç küçümsemeyin. Eğitim en önemli fırsat eşitliği aracıdır hem cinsiyetler arası hem sosyoekonomik yapılar arası. Yüzde 3,5 neresi, yüzde 47,4 neresi? Bireyi en güçlendirebileceğiniz alanlardan biri eğitime verdiğiniz destektir ve eğitimle yarattığınız fırsat eşitliğidir. Bu anlamda kız çocuklarının eğitime erişimi, şartlı nakit transferleri ve beraberinde sağlığa erişim, burada yapılan ödemelerin pozitif ayrımcılıkla daha yüksek olması kız çocukları için ve bunun anneye yapılması da özellikle kız çocuklarının eğitime katılması ve bu vesileyle güçlenmesi noktasında da son derece önemli. Tırnak içinde tekrar söylüyorum: Aileyi güçlendiren politikaları hem kadını hem aileyi güçlendiren politikalar olarak görüyorum.

Burada "istihdam" başlığı altında özellikle kadınların hem kendi namına çalışan hem işveren olarak çalışan hem de iş gücüne katılımı noktasındaki hedeflerin hem çok gerçekçi olduğunu hem de çok idealist olduğunu söylemek isterim.

Bir de Parlamentoda kadının katılımı dediğimizde mesela siyasi katılımı da son derece önemli. Bakın, gözden kaçıyor, 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi, 1934'ten 2001 yılına kadar kadının Parlamentodaki siyasi katılımı ne yazık ki 1934'te olan yüzde 4'ü asla aşmadı. Bakın, bugün mangalda kül bırakmayanlar bu rakamlara dönüp bir baksınlar. 1934'ten 2001'e kadar yüzde 4'ü aşamadı, hatta bazı dönemler yüzde 1-yüzde 1,5'un altına düştü. Bugün Parlamentodaki kadın katılım oranı yüzde 17, el insaf diyorum. Tabii ki yetmez ama evet dediğimiz bir oran, buradaki bu plandaki hedefin de yüzde 20 olmasının son derece sevindirici olduğunu ifade etmek isterim.

Diğer yandan, kadına yönelik şiddetle mücadeleyle de ilgili birkaç husus söylemem lazım "kadın" başlığı altında. Biliyorsunuz 6284 sayılı Yasa 2012 yılında çıkarıldı ve yaklaşık yedi yıl geçti üzerinden. Kadına yönelik şiddetle mücadele için önemli bir yasa olduğunu düşünüyorum fakat bu yedi yıl içinde özellikle koruma tedbir kararlarının maksada matuf olup olmamasıyla ilgili bir etki analizine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yani bu koruma tedbir kararlarından amacımız nedir? Şiddetin tekrarlanmaması, o evde var olan şiddetin nihayetlenmesidir. 34 civarında koruma tedbir kararı var, bunlar kanuna o dönemde yazılırken şiddetin tekrarlanmaması için yazılmıştı fakat uygulamalarda zaman zaman görüyoruz ki bunların uygulaması bu sonuca matuf uygulamalar olamayabiliyor uygulayıcılardan kaynaklanarak. Bunun raporda görmek istediğimi ifade etmek isterim, özellikle Şiddetle Mücadele Yasası'nın koruma tedbiri kararlarında mutlaka bir etki analizine ihtiyaç olduğunu burada ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım.

İstihdam konusuna girdim, dönmeyeyim oraya tekrar. Ha, bu arada, tabii, "iş gücü piyasasına girme ve katılma, dijital dönüşüm ve insana yaraşır iş fırsatları" ifadesini son derece pozitif buluyorum ve bu plan için uygulanabilir olması açısından önemli bulduğumu ifade etmek istiyorum, kayıtlı istihdamın teşviki de bununla birlikte.

Sağlık konusuna gelince, yine, özellikle AK PARTİ döneminde son on yedi yılda... Hatırlayın 2002 yılında hastaneleri birleştireceğiz dediğimizde karikatür konusu olmuştu bu, "Hastaneleri birleştireceğiz." iddiası bile. Bugün hani milattan önce bir uygulamadan bahseder gibi bahsediyoruz ayrı ayrı hastaneler olmasından ve vatandaşların kendi ekonomik statülerine göre ayrı ayrı hastanelere gidiyor olmasını ya da sosyal güvenlik statülerine göre ayrı ayrı hastanelere gidiyor olmasını sanki milattan önce bir şeymiş gibi anlatıyoruz. Artık böyle bir konuyu konuşmuyoruz bile. Gençlere bunu anlattığımızda "Ne anlatıyorsunuz bize?" diyorlar ama burada özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin yaygınlaştırılması hususunu son derece pozitif bulduğumu ifade etmek isterim. Bugün aile hekimliğindeki müracaatçı sayısı 3.207 iken bunun önümüzdeki beş yıl içinde 2.700'e çekilme hedefini özellikle son derece pozitif bulduğumu ifade etmek isterim. Burada bir de sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması... Ben bir Anadolu şehri milletvekiliyim, bu, büyük şehirler için de keza geçerli ama kendi şehrimdeki uygulamalardan biliyorum ki bu özellikle sağlık hizmetlerinde yine devrim niteliğinde bir düzenleme. Özellikle palyatif bakım gerektiren yatağa bağımlı hastaların evde bakım sağlık hizmetlerini almasının yaygınlaştırılmasını son derece pozitif buluyorum. Burada şunu söylemem lazım: Nüfus projeksiyonumuz ortada değerli milletvekilleri. Bugün Türkiye kritik eşiğe çok yakın durumda. 2,1 doğurganlık hızımız, 2'nin altına düştüğünde biliyorsunuz ki artık kritik eşikteyiz ve nüfusumuz yaşlanıyor. Beşerî sermaye diye konuşmamın başında bahsettiğim husus o kritik eşiği aştığımızda artık bizim için bir dezavantaj hâline dönüşecek çünkü yaşlı nüfusumuz buna bağlı olarak hızla artmakta. Önümüzdeki beş yıl değil belki ama önümüzdeki on yılın muhakkak en önemli sorunlarından biri geriatri hizmetleri ve yaşlı hizmetleri olacak hem sağlık açısından hem de bakım hizmetleri açısından. Bu planda da bunun öngörülmüş olmasını ayrıca son derece pozitif bulduğumu ifade etmek istiyorum. Tabii, burada şu önemli, bir ilave belki olabilir: Yaşlılar üzerine yapılan araştırmalarda görüyoruz ki yaşlılarımızın yüzde 60'ı -bu konuda araştırmaları merak edenler bakabilir- evinde ya da çocuğuyla kalmak istiyor yani bakım hizmetine ihtiyaç duyduğu zaman dahi evinde ve çocuğuyla olmak istiyor. Biz hem kadın istihdamını artıralım hem de yaşlıların evde bakımını kolaylaştıralım dediğimizde bir dengeyi tutturmak zorundayız. Bu yaşlı bakımı tek başına bir kadın görevi olmamalı. Bunun için yaşlıların evde bakımının sadece yalnız yaşlılar için değil, evinde çocuğuyla olan yaşlıların da evinde bakım hizmetlerinin kolaylaştırılmasının az önce söylediğim yüzde 60'lık kitle için önemli bir husus olduğunu ifade etmem lazım. Tabii, bu arada SGK'nin sağlık hizmetlerini denetlemesini ve bununla beraber sağlık hizmetlerini kullanırken hem vatandaş hem meslek mensuplarının eğitilmesi hususunda gerekliliğini ifade etmek istiyorum.

Tabii, eğitimle ilgili iki cümle daha söyleyeceğim ve bitireceğim, süremin tamamını kullanmayacağım. Tekrar ifade etmek isterim: Eğitim en önemli fırsat eşitliği aracı. Eğitimle ilgili yapabileceğimiz her yatırım, her politika gelecekle ilgili, bu beşerî sermayenin güçlenmesiyle ilgili yapacağımız en önemli yatırımlardan biri olacak. Ne yazık ki hâlâ ikili öğretimden kısmen bahsedebiliyoruz. Benim şehrimde de 5 okulda şu an ikili eğitim var. Bunun tekli eğitime geçmesinin yüzde 100 hedefi bu beş yıllık planda bitiyor olmasından son derece olumlu bulduğumu ifade etmek isterim.

Diğer yandan, özellikle meslek eğitimi. Ortaöğretimde ve üniversitede sektör ihtiyaçlarıyla beraber yapılan bir analiz sonucunda belirlenmesini, bu plana girmiş olmasından dolayı mutluluğumu ifade etmek isterim. Çünkü sektörün dijital dönüşümüyle beraber artan ve değişen ihtiyaçları var ve bölgesel ihtiyaçlar var. Eğer hem ortaöğretimde hem üniversite eğitiminde biz meslek eğitimini bu ihtiyaçları baz alarak yapmadığımızda aynı zamanda bir istihdam sorunu da yaşıyoruz çünkü bu bölümleri bitiren gençlerin beraberinde gelen istihdam sorunu da oluyor. Bu, özellikle milletvekili ve vatandaş ilişkisinde de çok tanığı olduğumuz bir alan. Onun için bu planlamanın yani sektör analizi, sektörle iş birliği içinde bu planlamanın yapılıyor olmasını bu planda görmüş olmaktan dolayı mutluluğumu ifade etmek istiyorum.

Diğer yandan, rehberlik araştırma merkezlerinin yapısının güncellenmesiyle ilgili bir başlık var, bu da beni son derece mutlu eden bir başlık.

Bir de, tabii, son cümle olarak söyleyeyim: Eğitimde tüm paydaşların eğitim sürecine dâhil edilmesi bu beş yıllık plan için yine eğitim başlığı altında son derce olumlu bulduğum bir husus olduğunu ifade etmek isterim.

Bu plana emeği geçen, bu süreç içinde çok emekli bir çalışma olduğunu biliyorum, geçmişte bakanlıkta tematik planlamalar yapıp bunlar için çalışan da biri olarak yani küçük tematik şeylerin bile ne kadar vakit aldığını bildiğim için bir ülkenin beş yıllık planını yapmanın ne kadar büyük bir emek olduğunu anlayabiliyorum. Bu anlamda bu plana emeği geçen tüm emekçilere de buradan teşekkür ediyorum. Hayırlı olmasını diliyorum.