| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On Birinci Kalkınma Planının (2019-2023) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/777) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .07.2019 |
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bürokrasinin değerli temsilcileri; önce Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcıma teşekkür etmek istiyorum. Hem 2019 yılı bütçesini Genel Kurulda sunarken hem de kalkınma planına ilişkin olarak burada sunumunu yaparken teknik sunumlar yaptı, günlük siyasi tartışmalara, polemiklere yaslanmayan, sunumunda oralara yer vermeyen bir sunum yaptı. Esasen, bütçe, kalkınma planı gibi konular, kavramlar böyle konuşulmalı, böyle sunulmalı. Kendisine bu çerçevede bir sunum yaptığı için, güzel üslubu için çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, önce bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum: 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konulması Hakkındaki Kanun hepinizin malumu olduğu üzere kalkınma planının görüşülmesi için özel süreler öngörmüştür. Amaç, bunun herhangi bir kanun gibi görüşülmesini önleyerek hak ettiği süreyi bu kanun görüşmelerine vermek ve olabildiğince bu kanunların iyi çıkmasını sağlamaktır. Bizim hukukumuzda bir, bütçe kanunu, iki, kalkınma planına ilişkin kanun özel bir şekilde görüşülür, başka hiçbir kanunun ayrıcalığı yoktur. Ne diyor 3067 sayılı Kanun: "Hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem Genel Kurulda aralıksız görüşülür." Bundan amaç, süreyi mümkün olduğunca uzun tutmaktır.
Bugün konuşmaya başlarken usul konusunda söz alan arkadaşlarım oldu. Ben usul konusunda söz talep etmedim. Sayın Başkanın tutumuna doğrusu üzüldüm. İki yıl Meclis Başkan Vekilliği yapmış, kuralları uygulamış bir milletvekili olarak benim o kuralları esnetme yönünde bir hareketim, girişimim asla olamaz. Ayrıca, verdiği örnek doğru değil. "Uygulama hep böyledir." Hayır, ben burada sekiz sene Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak görev yaptım, Sayın Mustafa Açıkalın, Sayın Sait Açba Komisyon Başkanlarımızdı. Onların usul tartışmasında Komisyon üyesi olmayanlara söz verdiğini hatırlıyorum. Ancak Komisyon Başkanının takdiridir bu, Komisyon üyesi olmayanlara usul konusunda söz vermemesini herhangi bir eleştiri konusu yapmam. Benim de kanaatim, doğru olan, Komisyon üyelerinin konuşmasıdır. Ama "Hep böyle olmuştur Komisyonda." diye örnek verirseniz ben tarihten örnek veririm, hayır, hep öyle değildir. Her neyse, benim hatırlatacağım konu buydu. Sonuçta usulle ilgili, görüşülmeyle ilgili alınmış olan karar Komisyon üyesi olmayanları da etkiliyor, konuşma sürem kısıtlanıyor çünkü. Ayrıca önceki planlarda bölüm sayısı çok fazla olduğu için konuşma süreleri çok uzundu. Şimdi hiçbir kalkınma planında olmadığı şekilde bu kalkınma planında bölüm sayısı hazırlayanlar tarafından ikiye indirilmek suretiyle Parlamentonun konuşma süreleri bürokrasi tarafından otomatik olarak kısıtlanmıştır. Yapılması gereken nedir? O zaman, konuşma süresini artırmaktır. Önceki görüşmelerle paralellik sağlamak isterse Komisyon ve Genel Kurul bu konuşma sürelerini artırırdı.
Bunları söyledikten sonra -süreler çok çabuk geçiyor- hemen çok kısaca görüşlerimi ifade edeceğim. 2023 hedefleri, biliyorsunuz, AK PARTİ tarafından 2011'den önce ifade edilmişti. Sayın Başbakan Erdoğan o zaman 2023 hedefleri diye çok iddialı hedefler ortaya koymuştu. Bir kısmı söylendi, belki tekrar olacak ama söyleyeceğim tekrar: 2023 hedefi AK PARTİ'nin 2011 seçim bildirgesinde gayrisafi yurt içi hasılada 2 trilyon dolardı. Şimdi 2023 hedefi 1 trilyon dolar. 2018 gerçekleşmesi 784 milyar dolardır. Hemen söyleyeyim, 2023 hedefinin bu kalkınma planıyla, bütçeyle, programla gerçekleşme imkânı yoktur. Kişi başına düşen gelir 2011'de 2023 için 25 bin dolar ifade edilmişti, 2018 gerçekleşmesi 9.632 dolardır. 2023 hedefi 12.484 dolardır, bu rakamın da hayal olduğunu ifade edeyim. 2018 rakamı olan 9.632 dolarlık kişi başına gelir bizim 2017 yılı kişi başına gelirimizdir. Yani on bir yıl geriye gitmişiz. Şu an 2007 hedefinin, 2007 yıl sonu gerçekleşme rakamının gerisindeyiz. İhracat aynıdır, ithalat aynıdır, AR-GE harcamalarına girsek aynıdır, turizm gelirleri aynıdır. Uluslararası doğrudan yatırımlarda 2018 yılı hedefi 28 milyar dolardı, gerçekleşme 12 milyar dolar olmuştur, bunun da aşağı yukarı yarısı gayrimenkul satın almadır.
Değerli arkadaşlar, 2023 hedefleri yok yani 2011'de telaffuz edilen 2023 hedeflerinin hiçbirini göremiyoruz. Devlet Planlama Teşkilatı yok edildi, yerine Kalkınma Bakanlığı kuruldu, o da lağvedildi şimdi Cumhurbaşkanlığı Bütçe ve Strateji Başkanlığı olarak bir birim oluşturuldu. Eski planların kalitesini göremiyoruz. Bizim hukukumuzda Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 13'üncü maddesine bakılırsa, kalkınma planı, yıllık program, bütçe sıralaması vardır. Yani beş yıllık kalkınma planını Bakanlar Kurulu ya da şimdi Cumhurbaşkanı yıllık programlar yayınlayarak uygulamayı belirler. O yıllık programlar da her yılın bütçeleriyle hayata geçirilir. Bu sıra, 5018 sayılı Kanun'da da aynen korunmuştur.
Şimdi garip bir durum, ortada kalkınma planı yok ama yıllık program var, şimdi de kalkınma planını görüşüyoruz yani dostlar alışverişte görsün anlayışıyla hazırlanmış olan bir plan tasarısını görüşüyoruz. 2023 hedefleri yok başlangıçta ilan edilen. "Ne var 2023 için bu planda?" diye baktığımda, "Millet bahçeleri kurulacak." deniliyor. Kişi başına 25 bin dolar geliri bir kenara bırakmışız, millet bahçeleri yaygınlaşacak. Bir de Akkuyu Nükleer Santrali bitirilecek, onu gördüm. Bir arkadaşımız ifade etti, planda da baktım. Dünyadaki ilk 100 üniversite içerisine 2 üniversitemiz girecek. Hangi Türkiye girecek? PISA sınavlarında fen bilimlerinde, okuduğunu anlama ve matematikte 50'nci sıralarda olan Türkiye girecek. Uluslararası araştırmalarda, kendisine yapılan atıf sayısı olarak bakıldığında, bilimsel makale açısından İran'ın gerisine düşmüş olan bir Türkiye. Elbette o hedefler gerçekleşse mutlu oluruz ama bu, 2011'de ilan edilen o 2 trilyon dolarlık millî gelir hedefi gibi bir hedefe benziyor.
Değerli arkadaşlar, çok kısaca maliye politikasıyla ilgili bölüme ilişkin görüşlerimi açıklayarak konuşmamı sonlandıracağım. Önceki planda olduğu gibi bir durum analizi yok, öyle tercih etmişler, bunun üzerinde durmuyorum, bilginize sunuyorum.
Maliye politikası, amaç, 253 no.lu paragraf: "Mali disiplinin kararlılıkla devam ettirilmesi suretiyle kamu maliyesinin güçlü ve sürdürülebilir yapısının korunması temel amaçtır." Gördüğünüz gibi, maliye politikasında gayet iyiyiz, mali disiplin var, bunu kararlılıkla devam ettireceğiz, bu tartışmasız, bu suretle kamu maliyesinin güçlü ve sürdürülebilir yapısını koruyacağız. Şu an güçlü, sürdürülebilir bir yapıya sahip, bunu koruyacağız, hiçbir şey yapmaya gerek yok. O zaman bu "Politika ve Tedbirler" başlığı altında niye o kadar şey saydınız? Bakın, ne kadar kopuk.
Bazı başlıklarla ilgili görüşlerimi söyleyeyim: "Ödeme gücüne göre artan oranda vergilendirmeye yönelik mekanizmalar artırılacaktır." Vergi hukukunda ve Anayasa'mızda mali güç ilkesi vardır, buraya "ödeme gücü" yazmışsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yani kusura bakmayın, bu işi bilmeyen birisi yazmış buraya bunu. Mali gücü olan birisinin o an için ödeme gücü olmayabilir, bankada vadeli parası vardır, işte, bonoya bağlamıştır, "Şu an ödeyemem ama altı ay sonra öderim." der. Mali güçle ödeme gücü farklıdır, bunu bilmeyen insanlar maliye politikasını belirliyor burada.
"Artan oranda vergilendirmeye yönelik mekanizmalar artırılacaktır." Daha birkaç gün önce burada götürü vergileme usulüyle ilgili bir maddeyi Gelir Vergisi Kanunu'na Komisyon yerleştirdi.
"Lüks ve ithal yoğunluğu yüksek ürünlerden ÖTV'ye tabi olmayanlar gözden geçirilerek vergi düzenlemesi yapılacaktır." Yeni vergiler geliyor. "Gayrimenkul sahipliği üzerinden, gayrimenkul üzerinden alınan vergiler artırılacaktır." anlamında cümleler. "Gayrimenkul fiyatları dibe düşmüş, gayrimenkuldeki vergileri artıracağız." diyen bir anlayış.
Yine, özel tüketim vergisinde "Özel tüketim vergisinin kapsamı genişletilecektir." diyor. Vergiler buraya gizlenmiş. "Lüks tüketim mallarına ilişkin olarak kapsam genişlemesi yapılacaktır." diyor.
Değerli arkadaşlar, özel tüketim vergisi Avrupa Birliği vergisidir, Türkiye de başarılı bir şekilde özel tüketim vergisinde AB'ye uyum sağlamıştır 2002 yılında. Özel tüketim vergisi madenî yağlardan ve akaryakıt ürünlerinden, alkollü içeceklerden, tütün mamullerinden alınır. "Lüks mallar" olarak isimlendirilen malların özel tüketim vergisi kapsamına alınması ÖTV'ye geçilirken KDV'deki yüzde 25-40'lık oranların kaldırılmasından kaynaklanmıştır. KDV standart orana indirilmiş, yüzde 40 ile 25 standart oran arasındaki farklar ÖTV olarak şekillendirilmiştir ve Bakanlar Kurulunda da kanunda belirlenen yüzde 6,7'lik ÖTV oranının artırılması için yetki verilmemiştir. O zaman diğer bütün ürünlerde Bakanlar Kurulunun -o zaman-artırım yetkisi varken bu ürünlerde yoktu, buzdolabında, çamaşır makinesinde, diğerlerinde fakat maalesef, 2007 yılında burada AK PARTİ'li arkadaşlar bir değişiklik yaptılar, artırım yetkisi verdiler ve bugün hâlâ biz, buzdolabında, çamaşır makinesinde ÖTV ödüyoruz, kimi ürünlerde Cumhurbaşkanı -eskiden Bakanlar Kurulu- bu vergileri artırıyor. Bu ürünlerin tamamen ÖTV kapsamı dışına çıkarılması gerekirken "lüks ürünler" denilerek birtakım ürünlerin ÖTV kapsamına alınması düşüncesini doğru bulmuyorum.
Sayın Başkanın toleransını zorlamak istemiyorum. Daha sonra fırsat bulursam gene görüşlerimi ifade ederim.
Teşekkür ederim.