KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri; iktidar, ekonomik krizi aşma yönünde sistemli bir program açıklamış değil ancak attığı adımlardan bir programın tasarlandığı ortaya çıkıyor. Benim gördüğüm, iktidar, ekonomik krizi aşmak için dört ayaklı bir program uyguluyor. Bunun birinci ayağında, Merkez Bankası Başkanının görevden alınması var. İkinci ayağı, Merkez Bankası ihtiyat akçelerine hazinece el konulması var. İhtiyat akçelerinin hazineye aktarılması demiyorum, ihtiyat akçelerine hazinece el konulması var. Üçüncü ayağı, TÜİK'in istatistikleriyle oynayarak, TÜİK memurlarının, görevlilerinin marketlere gideceği günü o marketlere telefon ederek fiyatları indirmek suretiyle ve bir kısım zamları temmuz ayına kaydırmak suretiyle memur maaşı zammını düşük tutmak. Dördüncü ayağı da yurt dışı çıkış harcının artırılması. Bu ayakları tamamlayacak olan bir madde de bugün önümüzde, mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir düzenleme.

On yedi yıl sonra ülkeyi bir kriz ortamına sürükleyip ve firmaların, işletmelerin mali sektöre olan borçlarının yeniden yapılandırılması düzeyine taşıyan iktidarın bu maddede büyük sorumluluğu vardır. İşletmeleri kötü yönetenler olabilir, işletmelerin nakit akışını iyi planlayamayan işletmeler olabilir, yöneticiler olabilir, işletme sahiplerinin kusurları olabilir ama bu madde kapsamına giren, girecek olan o milyarlarca liralık, 400 milyar liralık büyüklüğün tek sorumlusu vardır, en büyük sorumlusu vardır o da iktidarın kendisi.

Değerli arkadaşlar, mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin ilk düzenleme 2002 yılında 4743 sayılı Kanun'la yapıldı. İstanbul yaklaşımı Kanunu. Daha sonra 2006 yılında, Anadolu yaklaşımı olarak isimlendirilen, KOBİ'lerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun çıktı. Her iki kanunda da AK PARTİ iktidarlarının herhangi bir sorumluluğu yoktu, 2006'da çıkanda dahi çünkü KOBİ'ler 2001 krizinden çok ağır etkilenmişti, hâlâ o krizin etkileri altında ezilmiş olan, mali durumlarını düzeltememiş olan KOBİ'ler vardı, öyle bir yasa çıktı. Fakat şimdi önümüze gelen bu madde, 2002 ve 2006 İstanbul ve Anadolu yaklaşımlarından çok daha kapsamlı bir düzenlemeyi öngörüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Önceki iki yasa ayrı yasalar olarak çıkmıştı, bu iki ayrı yasanın konusu burada tek maddeyle düzenleniyor. Maddeyi anlayabilmek için önce gerekçesine baktım, gerekçe yarım sayfa. Gerekçeyi anlayabilmek için maddeyi okudum çünkü madde 2,5 sayfa; işler tersine dönmüş durumda, gerekçeyi anlayabilmek için maddeyi okumak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, maddenin değerlendirmesine geçiyorum. Üç ana konuda düzenleme yapılıyor burada. Birincisi, yapılandırma maliyetini düşürmeye yönelik düzenlemeler, bu da daha çok vergilerde oynamak suretiyle yapılıyor. Ne yapılıyor? Yapılandırma kapsamında düzenlenecek olan sözleşmelerle ilgili olarak Damga Vergisi Kanunu'na göre damga vergisi istisnası, Harçlar Kanunu'na göre harç istisnası getiriliyor, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'na göre banka ve sigorta muameleleri vergisi istisnası getiriliyor. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu'ndan istisna getiriliyor. Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5'inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17'nci maddesinde yer alan belli bir süreyle aktifte tutulan gayrimenkullerin satışından doğan kazançların kurumlar vergisi ve katma değer vergisinden istisna edilmesine yönelik istisnalar burada da kullanılıyor. İlave bir adım daha atılıyor -çok önemli bir adım, çok iyi tartışmamız lazım, önergeyle getirilmiş durumda o- değersiz alacaklarla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Bu işin faturasını vatandaş ödeyecek, bankalar ödemiyor. Bankalar ödesin diye bir yaklaşım içerisinde değilim, yanlış anlaşılmasın, ekonomik krizler bütün işletmeler gibi bankaları da etkiliyor, onlar da kredi müşterilerinin kredilerini vadesinde ödeyememiş olması nedeniyle, batmaları nedeniyle kredilerini ödeyemiyorlar, bankalar da elbette ekonomik krizden etkileniyor. Sonuçta ekonomik krizlerin bütün faturası hazineye yani vatandaşa çıkar.

Şimdi, bakın, rakamlar tartışmalı. 400 milyar mı, farklı bir rakam mı? Donuk kredilerin toplamı burada tabloda 106 milyar Türk lirası fakat 400 milyar lira gibi bir rakam telaffuz edildi. Yeniden yapılandırılan ya da çerçeve anlaşmasına göre yeni bir itfa planına bağlanan kredilerin toplamı 108 milyar lira. Bugüne kadar değersiz alacak grubuna girmeyen bu alacaklar bu önergelerle değersiz alacak olarak addedilecek ve Vergi Usul Kanunu'nun 322'nci maddesine göre gider yazılacak bunlar. Bunun faturası hazineyedir. Bakın, burada hiç kimse şunu düşünmesin: Damga vergisi istisnası, harç istisnası... Hayır, buradan otomatikman, eğer bu rakam 400 milyar liraysa yüzde 20'si, 80 milyar TL gider yazılacak; 80 milyar TL. 400 milyar TL değersiz alacak olarak yazılacak, bunun kurumlar vergisi tutarı 80 milyar liradır, yüzde 20'den. Fatura vatandaşa çıkacak, ücretliye çıkacak, esnafa çıkacak, dar gelirli insanımıza çıkacak, ayakkabı tamircisine çıkacak, bakkalımıza çıkacak; herkese çıkacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayabilir miyiz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, tamamlayacağım.

Esasen önergelerden bir tanesi bir sonraki maddeyi yürürlükten kaldırıyor, dolayısıyla bir sonraki maddede o önerge üzerinde konuşmayacağım. Burada da izninizle o konuşma süremi kullanmak istiyorum. Teşekkür ediyorum yaklaşımınız için.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yapılandırmanın maliyetini düşürmeye yönelik düzenlemeler var. Çok sayıda alacaklının bir araya gelerek yapılandırmayı süratle sonuçlandırmasına yönelik düzenlemeler var. Yapılandırmanın zimmet olmadığına yönelik düzenleme var. Elbette zimmet olmamalı. Bankacılık Kanunu'nun zimmet maddesi esasen dönemine göre... O dönemi olağanüstü dönem olarak adlandırıyorum, büyük bir bankacılık krizi yaşandı, hazineden kamu bankaları ve TMSF'ye devredilen bankalara toplam 47 milyar dolarlık bir kaynak aktarıldı, bunların hepsi milletin vergilerinden ödendi. O olağanüstü dönemde çok katı bir zimmet maddesi yazıldı. O dönemi, o dönemin şartları içerisinde o maddeyi değerlendirirsek doğru olur. Onu bugüne taşıyıp bugün değerlendirirsek çok doğru olmaz, bugün için çok sert bir maddedir. Zaman içerisinde de o maddede 2 değişiklik yapıldı, zimmet maddesi biraz daha yumuşatıldı. Ancak burada, bir sonraki maddede düzenlenmiş olan ancak önergeyle bu madde kapsamına dâhil edilen bir zimmet tanımı var: "Bu maddeye göre yapılan yeniden yapılandırmalar zimmet sayılmaz." Bu madde hangisi? Geçici madde. Bunun mefhumumuhalifinden ne çıkar? Geçici madde dışında yapılan yapılandırmalar zimmet sayılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

Şu an BDKK'nin 2008 yılında yayınlamış olduğu yönetmelikteki çerçeve anlaşma uyarınca, bankaların, banka sisteminin bugüne kadar yapılandırdığı rakamın toplamı 108 milyar liradır. Pardon, düzeltiyorum, çerçeve anlaşma öncesi yapılan yapılandırmaların tutarı 108 milyar liradır; çerçeve anlaşma uyarınca, BDDK'nin çerçeve sözleşmesine dayalı olarak yapılan yeniden yapılandırmanın tutarı da 700 milyon lira civarındadır. Yüksek bir rakam yok çünkü insanlar, firmalar kendilerinin afişe olmasını istemiyor; oraya başvurursa çok ağır koşulları var, yükümlülükleri var; ticari itibarları zedelenecek. O nedenle BDDK'nin yönetmeliği başarılı olmadı. Şimdi, buradaki bu "zimmet" tanımı, korkarım ki insanları ürkütecektir, başvurmalarını engelleyecektir. O zimmet maddesi aynen buraya taşınıyor. Tavsiyem, oturup bir daha değerlendirin, daha anlamlı bir düzenleme yapın.

BAŞKAN - Evet, lütfen Sayın Hamzaçebi...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir şey daha söyleyeyim: Şimdi, krize nasıl geldik? Çok değerli yorumlar yaptı Sayın Öztrak, Sayın Böke; diğer arkadaşlarımız güzel değerlendirmeler yaptılar. Bakın, döviz geliri olmayan şirketlere döviz cinsinden borçlanma izni verildi. Sonra bu kriz başladığı zaman bundan tekrar vazgeçildi, "Yanlış yapmışız." denilip tekrar eskiye dönüldü. Yap-işlet-devret sözleşmelerinin, kamu-özel iş birliği sözleşmelerinin toplam tutarı 122 milyar dolardır. Bakın, bunlar bütçede borç olarak gözükmüyor ancak kreditörler Türkiye'nin dış borcunu hesaplarken oturup bu rakamlara da bakıyorlar. Bunlar sanki bir sihirli formül gibi önümüze, Türkiye'nin önüne getirildi. "Beş kuruş ödenmiyor..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, hepsinin faturası millete çıkıyor, millet ödüyor bu faturayı. Hepsi dönüp dolaşıp bizim vatandaşın vergilerinden ödeniyor. Daha bu 122 milyar doların yaratacağı etkiyi, krizin derinleşmesine yapacağı katkıyı yaşamış değiliz; bunu da yaşayacağız. Ama bu 4 önlemde umarım iktidar başarılı olur yani Merkez Bankası Başkanının görevden alınması, ihtiyat akçesine Hazinece el konulması, memur maaş zamlarının baskı altına alınması ve yurt dışı çıkış harçlarının artırılması.

Hayırlı olsun.

Teşekkür ederim.