KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Finansal yeniden yapılandırmadaki amaç, gelir gider dengesi geçici olarak bozulduğu için borçlarını ödemekte güçlük çeken işletmelere destek olmak. Yeniden yapılandırmayla, yeni itfa planları oluşturarak, ilave kredi verilerek bunların yaşatılması, katma değer üretilmesi, bilançolarının uzun vadede düzeltilmesi; hem kendi bilançolarının düzelmesi, kredi kullandığı bankalarda da işini devam ettirdiği takdirde rasyolarının düzeltilmesi amaçlanmaktadır.

Tabii, bugün itibarıyla baktığımızda bu yapılandırmalar nasıl oluyor? Bu yapılandırmalar, düzenleyici otoritenin yayınlamış olduğu Karşılıklar Yönetmeliği çerçevesinde yapılmakta. Tabii, bu yapılandırmalarda bankalar, banka yönetimi, bankacılar, mevcut mevzuat dâhilinde inisiyatif kullanabilmekte, anapara silme, ilave kredi kullandırma konusunda çok fazla yetki kullanamamakta. Kullandığı takdirde, ileriye dönük olarak ilave kredi verdiğinde, efendim anaparadan düştüğünde, ileride diyelim ki o firma temerrüt ve "default" olduğunda herhangi bir sorumluluk doğar." düşüncesiyle iştahlı davranmamakta.

Tabii, son dönemde de baktığımız zaman, özellikle 2018 yılının ağustos ayından itibaren yaşanan kur şoku, artı faizlerin yükselmesi, enflasyon nedenlerinden dolayı reel sektördeki o firmaların bilançolarında da bozulma yaşanmaya başladı. Onunla ilgili ben birkaç rakam paylaşmak istiyorum. 2017 yılının sonu itibarıyla tahsili gecikmiş alacaklar yani krediler, bankalarda birinci grup, ikinci grup, üçüncü grup olarak sınıflandırılmakta. Birinci gruptaki krediler canlı krediler, hayatını devam ettiren, ödeme yükümlülüğünde bir problem olmayan, taksitlerini ve faizlerini zamanında yatıran, bir problem yaşamayan firmalar olarak değerlendirilmekte.

İkinci grup firmalar da yakın izlemedeki firmalar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Rakam ne?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Paylaşacağım, rakamları da paylaşacağım.

İkinci gruptaki krediler de taksitlerini, faiz ödemelerini zamanında yapamayan, daha çok bir aydan sonra o sınıflandırmaya giriyor. Diyelim ki bir firma taksitini yatıramadı, üzerinden bir ay süre geçti, 31'inci günde yakın izleme sınıflandırmasına dâhil edilmekte ve altmış gün daha burada kaldığında toplam doksan gün olduğunda üçüncü gruba yani tasfiye olunacak alacaklar sınıfına girmekte. Ondan sonra banka bununla ilgili olarak icrai aşama, hukuki süreç başlatıyor.

Tabii, 2017 yıl sonuna baktığımızda, tahsili gecikmiş alacakların toplam tutarı 64 milyar TL. 31/3 itibarıyla baktığımızda, o ilan edilen sektör rakamına baktığımızda bu rakam 106 milyar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkinci grup mu?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Yok, tasfiye olunacak alacaklar kısmı yani üçüncü gruptaki.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 64 neydi?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - 64, 2017 yıl sonu yaklaşık 1,5 yıldan sonra bu rakamlarda bir artış var. Yani biz niye bu düzenlemeyi yapıyoruz, niye böyle bir düzenlemeyi buraya getirdik, neden ihtiyaç olduğunu açıklamak adına ben bu rakamları paylaşmak istiyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 107 cari mi?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Evet, evet, 31/3 itibarıyla ilan edilen, bu sektörün.

Yakın izlemedeki kredinin toplam tutarı da ikinci gruptaki, 92,8 yani 93 milyar. 31/12/2017 bir buçuk yıl önceki rakam. Şimdi de 31/3 itibarıyla 285 milyar. Yani burada bir artış var ve TOA rakamları yani tasfiye olunacak MPR rakamlarına baktığımız zamanda da orada bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde 3'ten 4,5'lara doğru giden bir seyir var. Yani bizim bu düzenlemeyle bankacıların elini güçlendirmemiz, banka yönetiminin elini güçlendirmemiz gerekiyor. Ayrıca, tabii bu düzenlemenin içerisinde hem alacaklı kuruluşlar hem bankalar hem borçlular için de bir teşvik unsurlarını dâhil ettik yani vergi, resim, banka sigorta muamele vergileri, harçlar, tapu harcı, ipotek, damga vergisi gibi birtakım şeyleri buraya getirdik.

Diğer taraftan, tabii bu finansal yapılandırmayla ilgili olarak geçmişte buna benzer bir örnek var, İstanbul Yaklaşımı. 2002 yılında uygulanan bir İstanbul Yaklaşımı var ve bir de başarılı olan bir uygulama var. O uygulamanın bire bir benzeri bugün getirdiğimiz bir çerçeve anlaşması belirleniyor. Bu yeniden yapılandırılacak kredilerle ilgili olarak nasıl bir yöntem izleneceğine dair bir çerçeve anlaşması oluşturuluyor. Bu çerçeve anlaşmasını da bugün sektördeki, kamu bankaları ve özel bankalar olmak üzere hepsi imzalamış vaziyette. Özel bankanın 1 tanesi imzalamamış diye biliyorum ama o da herhâlde imzalayacak. Sektördeki tüm bankalar bu çerçeve anlaşmasını imzalamış vaziyette. 2002 İstanbul Yaklaşımı yaklaşık üç yıl devam etmişti. Bu dönemde bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü yaklaşık 200 milyar civarındaydı; kredilerin toplamı da 74 milyar dolardı ve İstanbul Yaklaşımı çerçevesinde yapılandırılan kredinin toplam tutarı da 6 milyar dolar civarında, yüzde 8'de tekabül ediyor. Tabii orada bankalar arasında biz uzlaşma kültürü, karşılıklı bir diyalog kültürünü de geliştirdi. 2001 yılı sonunda tasfiye olunacak alacaklar oranı yüzde 11'di, krizden sonra 29'a çıktı ve sonra 2004 yılının sonunda da 6'lara düştü hatırladığım kadarıyla. Yani bu hakikaten İstanbul yaklaşımı o dönemde kullanıldı ve olumlu sonuçlar, güzel sonuçlar elde edildi.

Tabii, dün de genel değerlendirmelerde, buradaki konuşmalarda yeniden yapılandırmayla ilgili, finansal yaklaşımla, yapılandırmayla ilgili olarak bir "Fonlama ihtiyacı olmayacak mı?" şeklinde bir soru geldi. Evet, fonlama ihtiyacının çok fazla olacağını ben düşünmüyorum ve zaten Merkez Bankası bankalara ihtiyacı olan fonlamayı likidite çerçevesinde yapıyor. E, olsaydı kötü mü olurdu? İyi olurdu ama bugün için bu likidite imkânları, TL'ye olan ihtiyaç belli, dün de bunları hep konuştuk, bugün de konuşuyoruz. Ve tabii bir de, ayrıca, şu an itibarıyla -dün de belirttim- bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 4 trilyon 300 milyar TL'ye yükselmiş vaziyette. Bunun içerisinde toplam nakit kredilere baktığımızda sadece nakit olan risk 2,5 trilyon yani 2,6 trilyona yükseldi. Gayrinakdi kredilere baktığımızda yani teminat mektupları, akreditifler, diğer kredilere baktığımızda da bir 800 milyar da orada var. Yani bu büyüklüğün bugün ve gelecekte yönetilmesi gerekiyor. Bu rasyoların bozulmaması adına bankalardan kredi kullanan ve bu bankaların bilançolarının neredeyse yüzde 75'ine yaklaşan bu büyüklüğün yönetilmesi gerekiyor, bu amaçla getirdik. Tabii ki konuşmalar esnasında sorularınızı da yanıtlayabilirim, birlikte, düzenleyici otoriteden arkadaşlarımız var, genel hatlarıyla...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kredilerin dağılımı...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Kredi derken, şu...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkinci grup, birinci grup krediler dağılımı var mı, batan krediler...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Onlar çok sağlıklı bir şekilde... Şöyle: Firmalar birçok bankalardan kullanabiliyor. Sayı anlamında verdiğiniz zaman, mükerrer bir sayı olabilir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Rakam...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Kümülatif rakam verdim biraz önce.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kredilere göre dağılımı var mı? Hani, işletme kredileri...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Şöyle, sektör olarak şunu verebilirim: Mesela, ikinci grup yakın izleme kredisinde, inşaat sektörünün yakın izlenen krediler içerisinde payı yüzde 5,5. Enerji sektörünün yüzde 13,7.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Mesela tüketici kredileri bunun içinde ne kadarını oluşturuyor?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Var. Var: Mesela bireysel, yani şu an 31/3 itibarıyla takipteki yani üçüncü gruptaki, artık yükümlülüklerini doksan gün boyunca yerine getiremeyen firmalar içerisinde, 106 milyarın içerisinde bireysel ihtiyaç takip riski 11 milyar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 11...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Evet.

Konut kredileri 1,1.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Konut 1,1. Ticari krediler...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Tabii, bunun içerisinde ticari, KOBİ gibi ayrımları da biraz sonra arkadaşlardan da...

Bakın, ikinci gruptaki rakam 284 milyar, otuz gün sonra o ikinci gruba atılıyor. Yani taksitini zamanında yatırmamış, faizini yatıramamış, otuz gün sonra. Bunun içerisinde, o doksan güne giderken altmış gün içerisinde yatırabiliyor. Yani zaman zaman o gruba giriyor çıkıyor, giriyor çıkıyor. O nedenle bunun tamamının takibe gidecek diye tamamı tasfiye olunacak alacaklar, üçüncü...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Zorlanan...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ya "zorlanan" demeyelim de, işte, bu tip firmaları bizim bu yapılandırma programıyla, bu düzenlemeyle nefes aldırmak yani vadelerini uzatmak, belki yeni kredi veremesek bile... Diyelim ki kırk sekiz ay vadeli bir firma var, bir firmaya kırk sekiz ay kredi kullandırılmış, taksitleri ayda 1 milyon. Ya, bunu biz doksan altı aya çıkardığımızda ayda 500 ödeyecek yani belki kredi vermesek bile o firmaya her ay bir 500 bin ilave bir kredi vermiş gibi nefes almasını sağlayacağız. Bunlar, tabii, rapora bağlanacak. Biraz önce söylediğim gibi, bu yeniden yapılandırma kapsamında çerçeve anlaşması var. O çerçeve anlaşması içerisinde ilave kredi verebilmenin şartları var.

Bir de, tabii, özellikle bir firma diyelim ki 5 tane bankadan kredi kullanabiliyor. Firma ödeme anlamında güçlük yaşıyor, bankaya gidiyor, yeniden yapılandırma talebinde bulunuyor, riski büyük olanlar mutabakata varıyor "Yapılandıralım." diyor ama riski küçük olan, alacağı fazla olmayan banka riskini bir an önce tahsil etmek adına yanaşmıyor. Burada alacaklı kuruluşları bir araya getirip mutabakat sağlayıp borçlu firmanın yaşatılması, hayatını devam ettirmesi, zaten hayatını devam ettiremiyorsa-dün de söyledim- tasfiye edilmesi; yaşatılması gereken bir firma varsa yaşatmak, yaşatılması imkânsız olan varsa da bunun tasfiye edilmesi... Zaten çerçeve anlaşmasında bunun koşulları, ilave kredi vermenin koşulları, ana paradan silmenin koşulları, hepsi var.