KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın kıymetli bürokratları, sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündeme alınan (2/2019) esas numaralı Kanun Teklifi vesilesiyle, Plan ve Bütçe Komisyonunun eski bir üyesi olarak sizlerle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, Komisyon Başkanlığına seçilen Sayın Lütfi Elvan'a da görevinde başarı ve kolaylıklar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hazırladığımız ve bugün sizlerin huzurunda görüşeceğimiz kanun teklifimiz; ekonomi, finans, kamu maliyesi, sosyal güvenlik, kamu-özel iş birliği, enerji ve diğer çeşitli alanları ilgilendiren toplam 32 maddeden oluşmakta ve 15 farklı kanunda değişiklik yapılması öngörülmektedir.

Kanun teklifimizle düzenlenmesi öngörülen konular hakkında sizleri kısaca bilgilendirmek istiyorum. Bildiğiniz üzere, 2018 yılının Ağustos ayında yaşanan kur şokunun etkisiyle mevduat bankalarımızın takipteki alacaklarının toplam nakdî kredilerin oranı artış göstermiştir. Bankalar, bilançolarında taşıdıkları sorunlu kredilerin artışta olduğu dönemlerde malumunuz, kredi arzını daraltmayı, ellerindeki parayı kısa vadeli ve likit varlıklara yatırmayı ve böylece bankacılık otoritesi tarafından sınırları belirlenmiş olan sermaye yeterlilik ve likidite karşılama oranlarını tutturmayı hedeflerler. Bankacılık sektörünün bilançoları incelendiğinde, Eylül 2018 ile Mayıs 2019 tarihleri arasında banka kredilerinde nominal bir artış olmadığı görülmekte ve bu durum reel anlamda kredi daralması yaşandığını göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bu teklifimizde yer alan ana başlıklarda hedeflediğimiz durum, ekonominin iç dengelerinde durağanlaşan kaynakları harekete geçirerek sağlıklı bir ekonomik büyümeyi gerçekleştirebilmektir. Bu kanun teklifimizle, yeni enstrümanlar devreye sokularak ekonomide yaşanan olumsuzlukların bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan bu süreçte, bankalardaki sorunlu kredilerde yaşanan artış nedeniyle, sorunlu kredilerin yapılandırılması teklif edilmektedir. Kredi vadelerinin uzaması ve nakit akışlarının vadeye uygun hâle getirilmesi sonucunda, firmaların yeniden katma değer sağlayacak olması hem bankaların hem de firmaların bilançolarını düzeltecek, bu sayede üretimin, yatırımın, ihracatın, ticaretin, istihdamın, kısacası, sürdürülebilir büyümenin en önemli unsuru olacaktır. Bu döngüyü tersine çevirmek için yapılması gereken, tıkanan kredi kanalının tekrar açılmasıdır. Bankaların aktifinde bulunan sorunlu krediler hızlı ve etkin bir şekilde çözümlenmelidir; yapılandırılabilecek olanlar yapılandırılmalı, diğerleriyse hızla tasfiye edilmelidir.

Kredi kanalını tekrar çalıştırmak için bankaları mali anlamda daha dirençli hâle getirmenin yanında, finansal yeniden yapılandırmalar yoluyla bankaların aktif kalitelerinin yükseltilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, kredi kanalında son bir yıl içerisinde görülen tıkanıklığı açmak için bir yandan bankaların mali yapısını güçlendirecek tedbirler alırken, diğer yandan yeniden yapılandırmaları yasal ve kurumsal bir çerçeveye oturtarak bazı vergi istisnalarıyla teşvik etmek gerekmektedir.

Bu çerçevede, hazırladığımız kanun teklifinin 16'ncı ve 17'nci maddeleriyle, bankalara iki yıl süreyle finansal yeniden yapılandırma imkânı sağlanmakta, Sayın Cumhurbaşkanımıza bu süreyi iki yıl daha uzatma yetkisi verilmektedir. Söz konusu düzenlemelerle, ulusal ve uluslararası konjonktür kaynaklı makroekonomik gelişmeler dolayısıyla reel sektörde ortaya çıkabilecek finansal sorunların çözümlenmesi, yapılandırma programlarını içeren bir uzlaşı platformunun oluşturularak finansal güçlük yaşayan borçlu firmalara ödeme gücü kazandırılması ve bu suretle katma değer yaratmaya ve istihdam oluşturmaya devam etmelerini amaçlamaktayız.

Bununla birlikte, teklifte yer alan bir diğer önemli husus, zorunlu karşılıklarla ilgilidir. Bildiğiniz gibi, makro risklerin azaltılmasına katkıda bulunmak amacıyla uygulanan para politikası çerçevesinde zorunlu karşılıklar aktif bir para politikası aracı olarak kullanılmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler özellikle 2008 küresel krizinden sonra zorunlu karşılıkları bir para politikası aracı olarak daha sık kullanmaya başlamışlardır. Ülkeler, munzam karşılıkları kullanırken kendi özgün makro iktisadi sorunlarına pratik çözümler geliştirme amacına odaklanmışlardır. Bu açıdan bakıldığında, Brezilya ve İsrail gibi bazı ülkelerde dış kırılganlıklar kontrol altına alınmaya çalışılırken Çin gibi bazı ülkelerse doğrudan desteklemek istedikleri sektörlere kullandırılan kredilere ilişkin performans eşikleri belirlemişlerdir. 2008 küresel krizine kadar munzam karşılıklar daha çok bankaların pasif kalemleri yani mevduat üzerinden yoğun olarak tesis edilen bir araçtı; kriz sonrasındaysa, banka bilançolarının aktif kalemleri de dikkate alınmaya başlanmıştır. Bilanço dışı kalemler de kademeli bir şekilde munzam karşılık düzenlemelerinde dikkate alınan ek parametreler olmuştur.

Bu çerçevede, teklifimizin 3'üncü ve 4'üncü maddeleriyle, sıkça değişen piyasa koşullarını da dikkate alarak zorunlu karşılık oranlarının belirlenmesinde mali kuruluşların bilanço içi veya dışı uygun görülen kalemlerinde meydana gelen değişikliklerin dikkate alınmasını düzenlemekteyiz.

Teklifimizde öne çıkan bir başka önemli düzenleme de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında biriken ihtiyat akçelerinin hazineye devri konusudur. Konuya ilişkin olarak tarihsel geçmişe baktığımızda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının sadece üç yıl zarar ettiğini görmekteyiz. Bunun dışında Merkez Bankası her yıl kâr etmiştir ve son yıllarda ülkemizin en çok kâr eden anonim şirketidir. Zamanla ülkemizin en kârlı anonim şirketi hâline gelmiş Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının yıllık kârını dağıtmaması yüksek maliyetli sorunlara yol açmaktadır. Bunu iki kalemde özetlemek gerekirse, hazineye devredilmeyen her türlü kâr dağıtılmayan kâr tutarı kadar ek borçlanma oluşturduğu için iç borçlanma faizlerinin aynı oranda yapay şekilde yüksek kalmasına yol açmaktadır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kârı son tahlilde piyasadan çekilen paradır. Kâr ne kadar yüksekse o kadar yüksek miktarda piyasa fonlama ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bu açıdan bakıldığında, son günlerde kamuoyunun gündemini sıkça meşgul eden bir konu olarak yedek akçe devrinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından para basılması anlamına gelmediğini de ifade etmek gerekmektedir.

Bununla birlikte, yedek akçe politikalarında diğer ülke örneklerine gelince, uygulamanın aslında her ülkenin takip ettiği bir genel kural olmadığı gerçeğiyle karşılaşmaktayız. Örnekleri şöyle sıralayabiliriz Kanada, Meksika ve Çin merkez bankaları kârlarının yüzde 100'ünü hazineye devretmektedirler. Polonya'ysa kârın yüzde 98 seviyesindeki tutarını hazineye devretmektedir. Güney Kore ile Güney Afrika'ysa kârın yüzde 90 seviyesini hazineye aktarmaktadır. Hindistan'sa başka bir uygulama yapmaktadır, kârın yüzde kaçının devredileceğine Merkez Bankası kendisi karar verebilmektedir ancak Hindistan Hükûmeti bu kararı devre dışı bırakan ikinci bir karar alabilmekte ve son durumda Hükûmet, asıl karar verici olmaktadır.

Teklifimizin 5'inci ve 6'ncı maddeleriyle, Merkez Bankası Yasası'nda yapılacak ihtiyat akçesi düzenlemesiyle kâr dağıtımının dünya örnekleriyle uyumlu hâle gelmesi sağlanmaktadır.

Tüm bu düzenlemelerle birlikte teklifimizi genel olarak özetleyecek olursak, vergi uygulamalarının basitleştirilmesi; mükelleflerin vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması amacıyla kazanç üzerinden alınan vergilerde bir kısım mükellefler için hasılat esaslı kazanç tespiti yoluyla gayrisafi hasılanın yüzde 10'unun vergiye tabi kazanç olarak esas alınması; yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye'ye getirilmek ve bunlar üzerinden yüzde 1 oranında vergi hesaplanmak suretiyle millî ekonomiye kazandırılması; yurt dışına çıkış harcının 15 TL'den 50 TL'ye çıkarılması. Merkez Bankasının hızlı ve etkin karar verebilmesi için ilgili mali kurum ve kuruluşlardan talep ettiği bilgilerin gerçek zamanlı ve anlık karşılanmasının temini, yurt dışı borçlanması yapmak suretiyle aylık bağlanan sigortalılara ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılarak bu kişilerin borçlanma karşılığı ödemiş oldukları tutarları çok kısa sürede emekli aylığı olarak geri almaları Sosyal Güvenlik Kurumunun mali yapısını olumsuz etkilediğinden ve kurum ve kişiler açısından nimet-külfet dengesinin hakkaniyete daha uygun şekilde düzenlenmesi amacıyla borçlanma oranının yükseltilmesi; ülkemizde elektrik motorlu otomotiv markası veya markalarının üretilmesinin ve bu araçların yurt içinde tercih edilirliğinin vergisel yönden desteklenmesi amacıyla düzenleme yapılması; elektronik iletişim cihazlarına ait kimlik bilgilerinin başka cihazlara kopyalanması nedeniyle oluşan kayıt dışı ekonominin ve muhtemel güvenlik açıklarının ve mağduriyetlerin engellenmesi, yurt dışından sıfır araç olarak getirilen ve üçüncü şahıslara satılan ikinci el araçlar nedeniyle oluşan sorunların giderilmesi, ayrıca, sağlık, enerji ve eğitim yatırımlarına yönelik kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçlarına ve vatandaşlarımızdan gelen taleplere yönelik olarak çeşitli konularda ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi konuları teklifimizde yer alan değişiklikleri oluşturmaktadır.

Maddeler üzerine geçildiğinde sizleri daha detaylı bilgilendirmek üzere sözlerime burada son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.