| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .01.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, önce bu, medya dili üzerinde bir iki şey söylemem lazım. Sabahleyin benim de arkadaşlar... Yani buna şiddet denecekse bir şiddet oldu ama. Şimdi, Binnaz Hocam da bir başka şey paylaşmış "Diyanet imamlarının zihinlerinde sülfürik asit var." sözü.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Ben paylaşmadım bunu, nerede duydular bilmiyorum.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Neyse, bilmiyorum şimdi.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hiç ilgim yok.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Sevgili arkadaşlar, demek istediğim şu...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Yani gidip medyaya bunu ben söylemedim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Bilirim.
Sülfürik asit rivayetlerden arındırılmadıkça diye süren bu zihniyet değişimine ihtiyaç var diye başlamıştık. Bunlar olacak, yani bunlardan elbette iyi sonuçlar da doğacak.
Şimdi, ben mahalle konusuna dönmek istiyorum. Bu konuda çok ısrarlıyım. Fakat mahalle konusunda, muhtemelen -şimdi gazetenin ismini vermeyeyim- arkadaşımız haberi çok cımbızlayarak aktarmış. Şimdi "mahallenin namusu" bir deyiştir arkadaşlar. Bu benim söylediğim bir kavram değildir, bir deyiştir. Tıpkı "Üzüm üzüme bakarak kararır." tıpkı "Armut dibine düşer." gibi bir deyimdir. Bizim kadim medeniyetimizde, Anadolu kültürümüzde mahallelilik ve mahalle kültürü, komşuluk ilişkileri fevkalade önemlidir.
Şimdi, bakınız, burada, önce sunumu yapan hâkime Hanıma da çok teşekkür ediyorum. Dikkat edin, hep sonuçları konuşuyoruz. Konuştuğumuz burada sonuçlar. Mesela ben bu vesileyle hâkime Hanıma da sormak istiyorum: Siz olayı yaşayan insanların ailelerine misafir oluyor musunuz, konuk oluyor musunuz ya da mahalledeki "kanaat önderi" dediğimiz teyzelerinizi çağırıp konuşuyor musunuz? Ulaştığınız kanaatler ve kararlar kuşkusuz ki tek yanlı ya da kim daha çok informe ediyorsa -işte, biz buna "medya dili" diyoruz- onun öne geçtiği kararlar hâline dönüşüyor. Bunun adaleti sağlayabileceği konusunda ciddi kuşkular var. Ama bizde toplum geçtiği süreçler itibarıyla polis, hâkim ya da hâkime ya da jandarma dediğinde zaten ödü kopuyor toplumun.
Örneğin doğu, güneydoğuda gelişen olaylarda artık valiler ve komutanlarımız Kürt kardeşlerimizle şarkılar söyleyip halay çekmeye başladığında toplumun birbirine yaklaşımı, devlete yaklaşımı çok daha değişti. Ama önceden gördüğünde karşıda bir insan değil, onu yok edecek bir düşman unsuru görüyordu.
Dolayısıyla, ben diyorum ki: Bütün bu kurumların dışında bu Komisyon anılmaya değer bir iş yapsın, bir "think tank" oluştursun, bunun illa resmî adının da olması gerekmez, bir STK hüviyetinde olur. Türkiye'de ve dünyada bu konuyla ilgilenen, özellikle de medeniyet değerlerinden -tek medeniyet demiyorum, bütün medeniyet değerlerinden- bir hamuru oluşturacak bir ekip bu olaylar olmadan önce, sadece kadına yönelik şiddeti kastetmiyorum, toplumsal olarak insanlığın yaşayabileceği serüven sürecinde negatif olayları vuku bulmadan önleyebilecek tedbirleri geliştirecek ve uygulamaya sokacak. Teorik temellerini önce oluşturalım ama teorik olarak ne yaparsanız yapın siz önünüze gelen dosyalardaki bilgilerden hareket etmek zorundasınız ve buna göre sonuçlandıracaksınız.
Şunları söylemiştim, söylüyorum: Böyle bir bilinç, Anadolu'nun kadim kültüründe ve medeniyetinde olan böyle bir bilinç geliştirilir, bu, mahalleden başlamak üzere, beldelere, şehirlere yaygın hâle getirilebilirse mahallemizde olumsuz şeyler önlenir, vuku bulmadan önce önlenir. Burada polisiye tedbirleri mahalleli alacak değil. Ayrıca bu, butona karşıt, aykırı bir şey de değil. Yani siz vuku bulsun ya da bulmasın alacağınız bütün güvenlik tedbirlerini alın ama benim söylediğim, toplumun kendi içindeki dayanışmasına dayalı bir süreçtir. Mesela, benim doktora tezim ahilik kurumudur. Ahiliği modernize edin, esnaf teşkilatına uygulayın, esnaf teşkilatı içerisinde o bölgedeki ticari hayatı sekteye uğratacak hiç kimse barınamaz. Ama bu barınamayan insan öldürülüyor anlamına mı geliyor? Öldürülmez.
Dolayısıyla bu mahallelerimizde de bizde var olan bu değerleri... Çünkü arkadaşlar, bakın, modern tedbirlerle bunları önleyemiyoruz. Şimdi, batı toplumlarının damak zevki farklı, giyim zevki farklı, yaşam tarzları farklı, inançları farklı, yaşadıkları coğrafyalar farklı. Kuşkusuz ki en genelde, total olarak merkezde insan vardır, insanın duygu ve düşünceleri her coğrafyada aynıdır ama gerçekten yetiştiği kültür ortamı, yetiştiği örf, âdetler, aldığı eğitim bu hususları çok derinden etkilemektedir. Ben bir mahallelilik kültüründen bahsediyorum. Hatırlayınız, bir teyzemizin elinde file varsa gider mahallenin gençleri, onu elinden alır; bir komşumuzda bir hastalık meydana gelmişse gece saat ikide, komşu gurbettedir ama hiç önemli değil, o apartmanda oturan ya da mahallesinde oturan bir komşu kızı, eşi ya da çocuğu o hasta kimse onu alır, tedavisini yaptırır, tekrar getirir ve bütün mahallede anında onlar haberdar olur, sahip çıkar, sorunu yerinde çözer.
Demek istediğim husus şudur: Benim mahalle örneğinden hareketle vermek istediğimin esası şudur -zaten tamamı okunduğunda bu görülecektir- araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur, bu bizde atasözüdür. Ben diyorum ki: Arkadaşlar, bakın, kısa süreli de olsa burada bir Komisyon oluşturduk, her birinizin katkısı çok önemli, her birinizin yetişmişliği, bulunduğu konum gerçekten çok önemli, siz de bunların hakkını veriyorsunuz. Gelin, biz bu hususlara ilişkin elimizdeki bütün verileri değerlendirelim ve yer yüzü insanlığına da örnek teşkil edebilecek bir şey ortaya koyalım. Ya, dün kısmen ifade ettim, tekrar etmek istiyorum: Seks kölesi edilen çocukların suçunu kim kaldıracak? Ya da genelevlere gidip "Ya, sizi hangi şartlar buralara düşürdü?" Yani kuşkusuz birtakım olumsuzluklar düşürdü.
Şimdi, Kur'an bize diyor ki: "Bir insan bir eksiğinden dolayı nasuh tevbesi ederse yeniden doğmuş gibidir." Biz öyle yapmıyoruz. Sürekli devri sabık yaratıyoruz, insanların eylemleri üzerinden orayı sürekli kaşıyoruz. Toplumsal olarak mahalle bunu çözüyor, mahalle bunu kaşıttırmıyor, "Bu aile konusudur, biz gireriz araya, çözeriz" diyor. Çözebildiği kâr, çözebildiği yarar. Yani farklı enstrümanları... Bizim maksadımız şiddeti önlemek değil mi? Bütün enstrümanları, üstelik de medeniyet değerlerimizden kaynaklanan enstrümanları devreye sokmakta ne mahzur var? Hiçbir mahzur yok.
Şimdi, hâkime hanım da söyledi, sevgili arkadaşlar, iki şeyin pazarlığı olmaz: Karı koca ilişkisinin ve dostluğun. Bu iki olgunun pazarlığı olmaz. Pazarlık hâline getirildiği andan itibaren karı koca ilişkisi de yürümez, dostluk ilişkisi de yürümez. Yani bunun hepimiz zaten farkındayız.
Şimdi, eğitim, eğitim, eğitim, başından beri bunu söylemeye çalışıyorum, bütün arkadaşlarım da bunu söylüyor. Şimdi, olabilir, insanlar evlenirler, anlaşamayabilirler fakat dikkat edin, arka planda aileler çocuklarını gelin ederken ne söylüyorlar? "Beyaz gelinlikle çıktın, beyaz kefenle geri dönersin." Oysa ailelerimiz bu anlamda, bu sosyal olaylar karşısında eğitilseler...
Ya, biz sonuçları konuşuyoruz, oturmuşuz mahkeme masasında, sonuçlarda hüküm veriyoruz. Yani bu sorunu çözmez ki. Olmasın demiyorum bakın, bu da yarın farklı yansıtılır. Yani bu sosyal medya üzerinden mahalle konusuyla ilgili, bana uygulanan şiddeti şimdi hakikaten ne yapsın işte, medya dili kirlettiği zaman, arkadaşlar ve olayları cımbızla maksadının dışına çıkardığı zaman... Mesela, benim merhume annemi ağzına alıyor. Ben söylemekten teeddüp ederim. Şimdi, bu haber böyle verilince Twitter'dan başka yorumlar var. Bana -hakikaten teeddüp ederim- "Mahalleli seni ve sana ait olan şunları, şunları şöyle yapsın." diyor, "Ha, bu olmadı, mahalleli ananı şöyle yapsın." diyor. Şimdi, peki, arkadaşlar, bu toplumsal soruna çözüm önerisi bağlamında tarihe adanmış bir özdeyişle örnek vererek katkı vermek isteyen insana uygulanan bu şiddet nereden kaynaklanıyor? Çok açık. Dolayısıyla eğer bizim, mesela, gerçekten de RTÜK'le falan konuşmak lazım bu şiddet konularında ve toplumsal diğer hususlarda da. Yani toplumun zararına olabilecek, oradan farklı sonuçlar çıkarabilecek... Tamam, anlıyorum, yani gazeteci haber değeri olan şey peşinde koşar, reyting yapacaktır, bunu çok anlıyorum. Hani hep örnek verirler ya, işte köpeğin insanı ısırması normaldir ama insan köpeği ısırınca haber olur.
Bu durum böyle arkadaşlar, bu mahalle konusu böyle. Bir kere daha kayıtlara girsin istedim.