KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın burada olamayacağım için çok önemsediğim bir konuyu ifade etmek için söz aldım ama öncesinde bir önceki konuşmamda Soma Komisyonu Raporu'ndan bahsetmiştim. Buradaki tasarıyı da diğer komisyon çalışmaları sırasında şöyle bir gözden geçirdiğimizde, Soma Komisyonu Raporu'nun tasarı hazırlanırken Bakanlık tarafından hiç dikkate alınmadığını gördük. Şimdi hem kayıtlara geçmesi açısından şunu söyleyeyim: Soma Komisyonu Raporu 596'ncı sayfayla 652'nci sayfaları arasında tam 58 sayfa çözüm önerileri kısmından oluşmaktadır ve 673 ila 685'inci sayfalar arası 12 sayfada da çözüm önerilerinin özet metni bulunmaktadır. Lütfen ilgili bakanlık bu konuda bir çalışma yapsın çünkü 4 partiden oluşan -gündüz de vurguladığım gibi- bir Komisyonun yapmış olduğu çözüm önerilerini gündeme almamanın affedilir bir tarafı yok. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu 2011 yılında, 2010'da Meclisin Araştırma Komisyonu bu konuda çalışmış, o günkü öneriler dikkate alınmadığı için Soma faciasında ilk kez duyuyormuş gibi olduğumuz şeylere şaşırıyoruz oysaki orada var. Şimdi, burada 58 sayfa çözüm önerisi var. Ben 12 sayfalık özetini kendi grubumuzun zaten daha önceden bilgisi var ama bu konuyu lütfen hem iktidar grubu hem de bakanlık bürokrasisi dikkate alsın.

Söyleyeceğim ikinci husus, esas önemli gördüğüm mesele, yetkilendirmiş tüzel kişilik tanımı tanımlar kısmında geçti, şimdi 6'ncı maddede de önemli bir şekilde tartışılması gerekiyor. Ben "6'ncı madde bu gece tartışılacak mı?" diye sordum, "Tartışılacak." dendiği için yarınki Balıkesir görevime bir başka yolla ulaşmak için kaldım, şimdi 6 konuşulurken burada olmazsam önemli bir eksiklik olacak. Bir kere, yetkilendirilmiş tüzel kişiliğe yapılan yetki devri Anayasa'ya göre bu denetim görevi, izleme görevi kamu eliyle yapılması gerektiği için Anayasa'ya aykırı. Mutlaka hatırlayanlar veya araştıranlar, inceleyenler vardır, bunu 1986'da ANAP Hükûmeti...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - O komisyonun başkanı "Bir devrim." dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben şimdi Soma Komisyonuyla ilgili çözüm önerilerini söyledim, o ayrı bir konu. Ben yetkilendirilmiş tüzel kişilikle ilgili konuşuyorum. Soma Komisyonunun Başkanıyla hemfikir olduğumuz konu, muhalefet şerhi yazmadığımız çözüm önerileri kısmıdır, yani katıldığımız kısım, o tamam. Şimdi ben yetkilendirilmiş tüzel kişilerle ilgili konudaki endişemi dile getirmek için söz aldım.

1986'da ANAP bunu denedi, yeminli teknik bürolar kurdu, Anayasa Mahkemesi bunu Anayasa'ya aykırı buldu, iptal etti. Bugün getirilen Anayasa'ya göre devlet tarafından yapılması gereken denetim ve izleme yetkisinin yetkilendirilmiş tüzel kişiliklere devri anayasal açıdan tartışmalıdır ve tekrar iptal edilebilir. Birinci sakınca bu.

İkinci sakınca: Bütün dünyada yaşanan profesyonel mesleklerin işçileştirilmesi sürecinin bir uzantısı olarak bunu görmekteyiz -bunu böyle ifade etmek gerekir- ve maden mühendisliği gibi bir mühendislik dalının görev, yetki, sorumluluk ve imtiyazlarını bir tüzel kişiliğe devretmek, yani o meslek dalından olmayan sermayedarların kuracakları tüzel kişiliklerde maden mühendisi istihdamı yoluyla bir mesleğin proleterleşmesi, işçileştirilmesi sürecine getirir. Maden mühendisleri kamuda istihdam edilebilirler, serbest olarak çalışabilirler. Müşavirlik şirketleri var şimdi maden mühendislerinin maden mühendislerince istihdam edildiği. O dahi MİGEM'le ilgili yani ispata muhtaç diyeyim nezaketsizlik olmasın diye ama yoğunluklu olarak gelen en önemli eleştiri, bu müşavirlik şirketleri ile MİGEM'deki bazı görevlilerin organik ilişkileridir. Herkes MİGEM'de iş görülmesi sırasındaki bu organik ilişkilerin bazı ket vurmalar, bazı ön açmalar, bazı hızlandırmalar, bazı yavaşlatmalarda endişe ediliyor, tırnak içinde söylüyorum, diyelim ki bunlar dedikodu ama yoğun bir dedikodu. Bütün dünyada şunu ifade edelim: Bir mesleğin meslek erbabınca doğrudan yetki ve sorumluluğunun üzerinde taşınması o mesleği etik çizgilerde tutar. Bunun bir tüzel kişiliğe devredilmesi ve orada bu meslek sahiplerinin istihdamı etik çizgiden uzaklaştırır. Bu, dünya gerçeğidir. Bu, örneğin bazı meslek dallarında dünyada tamamen reddedilen bir şeydir. Örneğin, avukatlık bürolarının ortakları Türkiye'de de avukat olabilirler ama avukat olmayan birisi avukatlık bürosu kurup da avukat istihdam ederse o işte etik ve ahlaki sıkıntılar çıkar. Mesela avukatlık mesleğinde dünya ölçeğinde bu genelde reddedilen bir iştir. Eczacılıkta eğer eczacı kendi sahip ve mesul müdürü olduğu eczanesinde -buna dünya 'community pharmacy' diyor- halk eczanesinde görev yapıyorsa: Bir: İlaç bağımlılığı, ilaç suiistimali, kamunun harcaması yani hastanın gördüğü zarar düşer, kamunun harcaması düşer, suiistimaller ve etik dışı davranışlar düşer. Market eczaneler ya da eczane zincirlerinin sahiplerinin sermayedarlar olduğu durumda bir bakıyorsunuz madde bağımlılığı artıyor, ilaçtan zarar görme artıyor, sekonder ve tersiyer maliyetler, ikincil, üçüncül maliyetler artıyor. Mesela bunu yapan Amerika ilaca 900 dolar para ödüyor ama halkın sağlığını düzgün koruyamıyor. En çok ilaç suiistimali de orada. Bunu bir müşahhas örnek olarak ifade ediyorum kendi alanım olduğu için ama hangi meslek dalına bakarsanız bakın, o meslek dalını piyasaya açarsanız, bir başkasının emrine verirseniz, mesleğini kendi yetki, sorumluluk ve imtiyazlarıyla icra etmiyorsa etik dışı tartışmadır.

Şimdi, bugün geldiğimiz nokta... Öyle bir tüzel kişilik tanımlıyorsunuz ki Anayasa Mahkemesine gider, bozulur, bozulmaz falan. Bir mesleği bir sermayedarın kuracağı, eğer derseniz ki "sadece bu meslek mensuplarının sahip olacağı", bu temeldeki hatayı örtmez ama kusur ve risk durumunu hafifletir. Bir meslek grubuna bunu yaptırmanız en sonunda kamuya da zarar verecek, bir mesleği de ortadan kaldıracak. En sonunda dönüp baktığınızda sektöre de zarar verecek bu. Bu konudaki yapılan düzenlemeyi son derece tehlikeli buluyorum.

Ayrıca, bu Komisyonun, üzerine alınmasın ama, maden mühendisleriyle bu iş tartışılmadan ve illa bir şeylere çözüm arıyorsanız o meslek odasını yanınıza, arkanıza da demiyorum bakın, yanınıza alarak ama kesin karşınıza almamalısınız...

BAŞKAN - Burada ya, maden mühendisleri burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Burada, onu biliyorum. Bakın, şu andaki Komisyon salonundan bahsetmiyorum ama tasarının hazırlanması sürecinde ben onların açıklamalarını dinledim. Diyorlar ki: "Bizimle ilgili bir karar veriliyor, bu bir tek bize sorulmadı." Bu süreçte buraya davet etmiş olmanız bunu hafifletir. Ama karşı çıkıyorlarsa o. Bir de nerede...

BAŞKAN - Biz davet ettik, bugün buradalar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam. Zaten dinlemiş olmanız hafifletir diyorum, bu salonla ilgili değil diyorum, buraya gelmiş olmaları iyi.

Sayın Başkan, toparlama niteliğinde şunu söyleyeyim: Eğer ki bir mesleğin icrasına ilişkin birtakım sıkıntılar görüyorsanız, sahada ölçüyorsanız, bütün dünyada yapılan şu hamle çok demokratik, bilimsel ve sonuç odaklı bir hamledir. O meslek örgütünün temsilcilerini alacaksınız karşınıza "Size de yetki verelim. Kendi denetim mekanizmalarınızı da kurun, bize de önerin, sizinle birlikte oluşturulacak kurullarda ama bu işi sizin mensuplarınız yapacak, sizinle birlikte denetleyeceğiz, sizi de karar alma mekanizmalarına dâhil ediyoruz." diyeceksiniz. O zaman akademiden, o zaman bilimden, o zaman akla gelebilecek yani o mesleği bir bilim dalı olarak kabul ediyorsanız -ki kabul etmemek mümkün değil maden mühendisliği için- esas çözüm orada. Siz çözümü bu işi piyasaya açmakta, birilerini yetkilendirmekte ararsanız, inanın bu işin sonu facia olur ve buna karşı da hukuk yollarıyla mücadele edilir, demokratik yollarla mücadele edilir ama bu mücadeleler kaybedilirse de, kazanılırsa da varılan noktada hep birlikte kaybetmiş oluruz, bu salonda bulunan herkesin ve yer altında çalışan 49 bin kişinin sağlığı ve hayati tehlikesi düne göre daha fazla artmış olur, sağlık tehdidi altında oluruz.