KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu ben sadece gündeme riayet ettim. İlk sözü aldığımda Sincan'la ilgili söz kuralım şeklinde böyle bir kabul oluştu, sonra bu kaydı; o nedenle tekrar söz aldım. Sanırım ikinci gündem olmayacak. Demek ki gündeme uymamak gerekiyormuş, böyle istediğini söylemek gerekiyormuş. Cezasızlıktan, Madımak'a...

BAŞKAN - Şöyle söyleyeyim, arkadaşlarımız eğer gündeme uyarsa zaten problem yok ama...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sorun yok, ben de o yüzden söz aldım tekrar.

Şimdi Sayın Başkan, şöyle, burada İnsan Hakları Komisyonuz ve İnsan Hakları Komisyonu olarak bizim 5 Aralık 1990 tarihli 3686 sayılı Kanun gereğince bir kuruluş düzenlememiz var. Ve burada aslında...

BAŞKAN - Tek kanunla düzenlenen Komisyonuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet, tek kanunla düzenlenen Komisyon ve bir ihtisas Komisyonu ve bence Anayasa Komisyonu kadar hatta daha da önemli bir Komisyonun üyeleriyiz. Ben şunu ifade etmek istiyorum: Bu yıl yani 24 Hazirandan bu yana -bir yılı geçti, temmuz ayına giriyoruz- iki toplantı yaptık.

BAŞKAN - Dört toplantı...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - 17 Ekim 2018, 14 Kasım 2018 -her biri ikişer saat sürdü yanılmıyorsam- Göç ve Uyum Alt Komisyonu 21 Kasım, 26 Aralık olmak üzere iki toplantı, Tutuklu ve Hükümlü Alt Komisyonu 14 Aralık, 15 Mayıs, 22 Mayıs olarak üç toplantı... Bunu istatistik olarak çıkardım ve toplamda yani ben genel bir toplam yaptım, on dört saat ortalama bir yılda İnsan Hakları Komisyonu ve alt komisyonları toplantı yapmış bulunuyoruz ve şu ana kadar tek icraatımız -tırnak içinde- Cezaevi Alt Komisyonunun Sincan Cezaevine gidişi, rapor düzenlemesi ve bu raporu aylardır hâlâ kabul edip geçiremedik. Şimdi, bu tablo normal değil. Siz girişte Komisyon Başkanı olarak şunu ifade ettiniz, dediniz ki: İşte, sürekli bir çalışma hâlindeyiz, ziyaretlerimiz var. Avrupa Birliği elçileriyle, diğer kurumlarla ziyaretler oluyor. Sanırım bu ziyaretler sadece size yapılıyor Komisyon Başkanı olarak. Komisyon üyelerinin haberi yok. Nasıl bir temas var, hani ne isteniyor, ne paylaşılıyor, biz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak uluslararası elçiliklere ya da ilgili mekanizmalara, kurumlara nasıl bir bilgi veriyoruz; o konuda benim Komisyon üyesi olarak hiçbir bilgim yok. Yani bunu da not etmek istiyorum. Bu böyle olmamalı. Yani bir ziyaret olduğunda en azından usulen de olsa Komisyon üyelerine bir yazı yazılabilir "Bu tarihte şöyle bir ziyaret var ya da biz ziyaret edeceğiz. Katılır mısınız, katılmaz mısınız?" şeklinde. O bizim kendi programımıza, takvimimize göre değişebilecek bir mesele.

Şimdi, diğer bir mesele, dediniz ki: "Gelen başvuruların -bir istatistik verdiniz, girmeyeceğim, zamanı emin olun tasarruflu kullanmaya çalışıyorum- yüzde 90'ına yanıt verdik, çözüm ürettik." Ben de "Hayır" diyorum, çözüm üretmediniz, yanıt verdiniz. Doğru, yanıt veriyorsunuz, birazdan kendi başvurularıma verdiğiniz yanıtları keşke tek tek söyleyebilseydim ama zaten üç cümleden ibaret yanıtlar var.

Yanıtlar nasıl oluyor? Benim elimde yaptığım başvuru listesi var. Sadece hapishanelerle ilgili değil, spesifik işkence olaylarıyla ilgili ve benzeri birçok başvurum var. Bana verilen yanıtlar genellikle "İlgili bakanlığa soruldu, ilgili bakanlığa sunuldu, alt komisyona bildirildi..." böyle teknik, iki satır, ezbere, matbu yanıtlar veriliyor ama hiçbirine çözüm bulunamıyor. Yani biz o sorunla temas edemiyoruz, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz bizim başvurumuzu Komisyon üyeleri olarak ciddiye alıp "Hadi şu işlemi yapalım, hadi sizi davet edelim, başka bilginiz var mı?" şeklinde maalesef bir işlem yapmadı. Ve ben şunu söyleyeyim: Şu ana kadar 46 başvuru yapmışım, 33 başvuruma yanıt verilmiş, istatistik olarak söylüyorum. İyi görünüyor değil mi? 33 başvuruya yanıt verilmiş. Ama hepsini dosyalıyorum, hiçbirinde çözüm odaklı bir cevap yok. "Ben bildirdim." diyor.

Şimdi, bir kere İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun görevi bizim başvurularımızı bakanlığa bildirmek değil, bakanlığa sormak da değil. Şüphesiz yapabilir yazışmayı. Adalet Bakanlığına sorar, İçişleri Bakanlığına sorar ya da bilgi ister. Ama bizim Komisyonumuzun özelliği, kanunla kurulmuşuz ve ayrı bir ihtisas komisyonu olarak... Bakanlık siyasi bir merci, tamam. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundan bütün partiler var. Hele şu anda yürütme ve Cumhurbaşkanlığı sisteminden sonra bakanlığın görüşlerine niye gözü kapalı "Evet" diyeyim ki bir milletvekili olarak? Zaten bakanlık kendi polisini, kendi memurunu genel olarak kötülemez, bize aksi bir yanıt vermez. Yani biz önergeler de veriyoruz, soru önergeleri de veriyoruz.

Ama ben açıkçası bu dönem buraya girmek isterken bir milletvekili şunu umut etmiştim: Gireceğiz, orada aktif çalışacağız. En azından sorunların yüzde 1'ine bile bir derman olabilirsek, çare üretebilirsek bir insan hakları savunucusu olarak -Ben siyasetten önce uzun yıllar insan hakları aktivistiydim, hâlâ da öyle görüyorum- bir fayda sağlamayı umuyordum; öyle bir şey yok.

İşte, Komisyonun görevleri -yani hepimiz biliyoruz- gelişmeleri izlemek. İzliyoruz, hepimiz yazılı olarak izliyoruz, doğru. Yine, uluslararası sözleşmeleri bu konuda yasal düzenlemeler önermek. Tek yasal düzenleme önerdik mi? Hayır, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak.

BAŞKAN - Tabii ki...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben bilmiyorum. Biz İnsan Haklarını İncleme Komisyonu olarak bir yıl içinde hangi soruna dair bir yasa önerisi sunduk? Yani bu konuda belki bilgim yoktur, yani ben olmadığı kanaatindeyim.

Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisine havale edilen kanun tasarı ve teklifleri ile KHK'lerle ilgili bunları görüşmek -bunları görüşmek görevimiz var- ve Meclis komisyonlarının gündemindeki konular hakkında istem üzerine görüş ve öneri bildirmek. Bunu yaptık mı? Yapmadık.

Yine, iyileştirme ve çözümler önermek. Ne için? İnsan hakları uygulamalarının taraf olduğu uluslararası anlaşmalara Anayasa ve kanunlara uygunluğunu incelemek ve bu konuda araştırmalar yapmak. Yaptık mı? Hayır.

İnsan haklarının ihlale uğradığına dair iddialarla ilgili başvuruları incelemek ve gerekli gördüğü hâllerde ilgili mercilere iletmek. Yok.

Yine, gerektiğinde dış ülkelerdeki insan hakları ihlallerini incelemek ve bu ihlalleri o ülke parlamenterlerinin dikkatlerine doğrudan veya mevcut parlamenter kurumlar aracılığıyla sunmak. Yaptık mı? Yapmadık.

Her yıl yapılan çalışmaları, elde edilen sonuçları yurt içi ve dışında insanlarına saygı ve uygulamaları kapsayan bir rapor hazırlamak. Bu sadece görevleri. Yetkileri de var. Yetkiler çok daha iyi, çok daha geniş. Yani bu yetkileri kullanabilirsek insan hakları ihlallerine gerçekten çözüm üretebiliriz, en azından yol açabiliriz.

İlk 5'inci maddenin yetki konusunda inceleme yapmak, ilgilileri çağırıp bilgi almak yetkimiz var. Kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi isteme yetkimiz var. Yine, uzmanların görüşlerine başvurma yetkimiz var.

Şimdi, biz, burada, bu yetki ve görevleri açıkçası kullanmadan, toplantıda -Bu 3'üncü toplantı- sadece kayıtlara geçsin diye resmî görüşleri söylemek değil görevimiz. Bunun vebali büyüktür. Yani Türkiye'de bu kadar vahim insan hakları ihlalleri tartışılırken, bize her gün onlarca mektup gelirken, işkence iddiaları ve somut işkence görüntüleri, Halfeti'de, geçen hafta Urfa'da, dün Diyadin'de somut gözümüzün önünde cereyan ederken İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak üç maymunu oynamak, bunları bilmiyoruz, görmedik, ilgilenmiyoruz ya da bizim alanımıza girmiyor demek ne bizim kuruluş kanunumuza ne Anayasa'mıza ne de kişisel olarak bizim etik değerlerimize uygun değil.

Şimdi şöyle söyleyeyim: 3 önemli olay var. Gerekli hassasiyet ve özen gösterilmiyor kesinlikle. Mesela Halfeti olayı. Benim Halfeti'ye ilişkin, Sayın Başkan, elimde dilekçem var, 13 sayfalık dilekçe yazdım. Takdir edersiniz ki bu bir emektir. Ben gerçekten bu 13 sayfayı yazarken ilkin Komisyona başvurdum önerge vermeden. Biz gidelim Halfeti'ye bu olayı bir inceleyelim. Türkiye ve dünya kamuoyunun gündemine oturdu. Halfeti'de kadınlar cinsel taciz ve istismara uğradı. Halfeti'de Af Örgütü acil eylem çağrısı yaptı. Halfeti'de Urfa Barosu, Diyarbakır Barosu ve bölge baroları onlarca sayfalık rapor yayınladı, "İşkence yapılıyor." dedi. Urfa Barosu avukatları bu konuda bir hafta bas bas bağırdı, hâlâ da söylüyorlar. Bizim avukatlarımız gidip ziyaretler ettiler ve işkencenin izlerini tespit ettiler Halfeti'de. Ve benim dilekçeme yanıt verilmedi bırakın gitmeyi.

Ya şunu da yapabiliriz: İlla gitmemiz gerekmiyor. Halfeti'deki Emniyet Müdürünü, ilgili TEM şube yetkililerini buraya çağırıp dinlememiz gerekiyor. Siz insanları yüzükoyun niye yere yatırdınız? Siz insanları sanki bir kamp, bir esir kampıymış gibi, Guantanamo gibi, niye yerlere yatırdınız? Bize bir izah edin. Yani bunu sorma hakkınız vardı. Ve Halfeti'yle ilgili yapılan tutuklamalardan sonra bize çok daha vahim kadın ihlalleri başvurusu geldi. 90'lı yıllardan sonra yine gözaltında cinsel taciz ve istismar iddiaları en ciddi şekilde önümüzde.

Somut talebim: Bu Komisyonun bugün Halfeti'yle ilgili bir karar almasıdır. Dilekçemi tekrar ediyorum. İlgili Komisyon üyelerinin de bilgisine sunuyorum. Ya gidelim -benim talebim gitmek- ilgililerle görüşmek hem mahpuslarla hem emniyet yetkilileriyle, kim gerekiyorsa, barolarla görüşme yapalım ve Halfeti'yi aydınlığa kavuşturalım.

Diğer mesele, yine, Urfa'da geçen hafta İçişleri Bakanının da açıklama yaptığı bu Kur'an'ın yere atılması atılmaması meselesi var. Orada da işkence var, işkence var. Ve sonra biz de video yayınladık. Halkların Demokratik Partisi olarak ailenin çekmiş olduğu videoyu yayınladık. Ev paramparça edilmiş. Arama değil o, o arama dışında bir şey. Ve yine kameralar önünde, videolar önünde gizli çekimler yapılmış, işkence yapılmış. Ama bizim İl Milletvekilimiz Ayşe Sürücü gidip -Kur'an yere atılmış- yerden kaldırıyor, yerine koyuyor. Hani olay yerine gidiyor hemen akabinde ve oradaki dağınıklığı, dağıtmayı, baskıyı, işkence izlerini gösterdiği için bizzat İçişleri Bakanı tarafından hedef gösteriliyor. Yani Urfa'ya gitmemiz gerekiyor hem son olay için hem ilk olay için.

Diğeri de Sayın Başkan, çok önemli: Dün bir olay yaşandı Diyadin'de. Diyadin Belediye Eş Başkanlarımız bizim açıkça darp edildi, kafaları bantlı -ilgisini çeken varsa bakabilir- Evren Demir ve Betül Yaşar.

Mesele ne? Hayri Oruç isimli bir vatandaş belediyeye girmek istiyor arama sırasında polis memuru -iddia bu, bize aktarılan- karnına yumruk atıyor, onun üzerinde Belediye Eş Başkanlarımız da "Dövemezsiniz." diyor. Hani belediyeye geliyor, bir halk iradesinin tecelli ettiği, halka hizmet sunan bir yerde. Bunun üzerine Belediye Eş Başkanlarımız... Eş Başkanlar, halk iradesiyle seçilen, Diyadin halkının oy verip onları Belediye Başkanı seçtiği kişiler birkaç tane kolluk gücü tarafından alenen darp ediliyor; görüntüler belli. Muhtemelen ilginizi çekmiştir, bakmışsınızdır. Ve bizim İl Milletvekilimiz Dirayet Dilan Taşdemir olay yerine gidiyor, diyor ki: "Ne oluyor burada?" Hemen gözaltı da yapıyorlar. Yani birkaç kolluk gücü. Siz nasıl arama yaparsınız? Hemen belediyede bir arama başlatılıyor. Yok efendim, hard diskler, yok dosyalar, yok şunlar, yok bunları alırız... Diyor ki: "Sizin arama kararınız nerede siz belediyeye geldiniz, Eş Başkanları müşahedede tutuyorsunuz, böyle bu kadar yakıp yıkıyorsunuz ortalığı da?" Diyor ki: "Ben devletim." Lütfen size toplantı sırasında izleteyim. "Devletim." diyor milletvekiline. Bu da moda oldu. Nerede bir HDP'li vekil görseler, bir polis memuru çıkıp karşımıza "Ben devletim." diyor. Ya sen devletsin de ben kimim? Ben de milletim. Millet olmasa devlet olmaz. Devlet milletin üstünde değil. Devlet, halk iradesinin üstünde değil. Devlet, halka hizmet etmek için var.

Sen bir polis memuru olarak yüz binlerce oyla seçilen bir milletvekiline "Ben devletim, istediğimi yaparım." diyor. Bu da yetmiyor. "Yazın nerede, yazın?" Diyor ki: "Savcı, sözlü, şifahi talimat verdi." Ve ortalık şu anda Diyadin'de toz duman. Bu mesele bizde yaşanıyor, Türkiye'de ha, Fransa'da, Almanya'da, Papua Yeni Gine'de yaşanmıyor. Biz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz ve bu meseleye dair gündemimize bile gelmiyor. Buna ilişkin çok sayıda ihlal başvurularımız var.

Sayın Başkan, toparlıyorum. Yani demem o ki bizim Komisyon olarak bir karar verelim, sadece kayıtlara geçsin diye konuşmayalım. Yani resmî görüşlerimizi söylemeyelim. Yani doğal olarak siz AK PARTİ milletvekilleri, Komisyon üyeleri, hani resmî görüşleri kayıtlara geçiriyorsunuz ama bir de hakikat var. Biz hakikati temsil ediyoruz. Gerçekten hakikati anlatıyoruz. Aksi bir şey varsa benim bu söylediklerimin aksini ispatlayabilirseniz gidelim olay yerine, kadınlarla biz kadın milletvekilleri olarak görüşelim. Size nasıl bir tacizde bulunuldu, nasıl bir istismarda bulunuldu? Evli barklı kadınlar, genç kız olsun, çocuk olsun, hiç fark etmez yani bu çok ağır bir suçtur. İnsanlığa karşı suçtur bu. İşkence insanlığa karşı suçtur, zaman aşımı yoktur. Sizin iktidarınız gidecek, bunlar yine yargılanacak ama önemli bugün görevimizi yapmamızdır.

Yine diğer vekilimiz Sayın Gergerlioğlu söyledi. Bu kaçırılma olayları. Bundan daha vahim bir iddia olur mu? İşkence ve kayıp. Yani 1990'lı yıllarda ben İnsan Hakları Derneğinde yöneticiydim, işkence, kayıp, köy boşaltmalar, köy yakmalar, faili meçhul cinayetler. Biz yirmi, otuz yıl sonra tekrar aynı noktaya mı dönüyoruz? Yani bunu biz kabul etmemeliyiz, biz halkın temsilcileri olarak gerçekten bu soruna çözüm aramak zorundayız. Yani biz hiçbir şey her şey güllük gülistanlık diyerek olaylar bitmiyor, işkence bitmiyor. Sayın milletvekili şey dedi...

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Niye çekiyorsunuz? Hangi hakla çekiyorsunuz siz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bizim hakkımız var, bizim görüşlerimizi halka ifade etme, yayma hakkımız var. Demin de çekildi, itiraz etmediniz çünkü bizim...

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Burası propaganda yeri değil.

BAŞKAN - Sayın Beştaş...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Eronat konuşmasında dedi ki...

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Propaganda yeri değil burası.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Dedi ki: "Ciddi sorunlar yokmuş demek ki" dedi. Pedlerin markalarını sorguladılar. Ben de şunu söyledim.

OYA ERONAT 'Diyarbakır) - Öyle demedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben de şunu söyledim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yalan söyleme. Yalan söylüyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Yalan söyleme" diyemezsin. Yalan söyleyen sizsiniz.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, lütfen...

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Tamam, doğru söylemiyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani temiz bir dil kullanın. Biz burada sokak konuşması yapmayalım.

OYA ERONAT (Diyarbakır) -Siz sokak konuşması yapıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Deminden beri tek bir cümlemde gördünüz mü böyle bir...

BAŞKAN - Sayın Beştaş...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Tek bir cümlemde "yalan" kavramını gördünüz mü?

OYA ERONAT (Diyarbakır) - "Yalan" kavramını geri çekiyorum. Doğru söylemiyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siyasi etiğe ve ahlaka uygun bir dil kullanın. Tamam mı? Biz siyasetçiyiz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Tamam, özür dilerim. Doğru söylemiyorsunuz. Doğru söylemiyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siz de doğru söylemiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, lütfen toparlar mısınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Toparlıyorum zaten. Başta toparlayacağımı söyledim.

Bu...

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Sayın Başkanım, yani burada...

OYA ERONAT - Ya burası PKK propaganda yeri midir yahu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz propaganda yapmıyoruz, çözüm arıyoruz, çözüm. Biz hakikatlerin üstüne gitmeye çalışıyoruz ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun -bu konularda anlattığım yüzde 1'ini anlatmadım gerçekten- Somut talebim, Halfeti, Urfa Merkez işkenceleri ve onlardan şu anda akut bur vaka var, Diyadin'de şu anda halk çok rahatsız...

Ben konuşuyorum, siz niye buna müdahale ediyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, tamam... Tamam Hakan Bey, lütfen...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Söylenenlerden neden rahatsız oluyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Beştaş, yalnız şöyle bir sorunumuz var.

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Siz oradaki şüphelileri koruyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Kimi koruyoruz?

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Şüphelileri orada yakalamışlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Belediye başkanlarımızdan söz ediyorum ya.

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Halfeti olayını söylüyorum ben de.

BAŞKAN - Hakan Bey... Sayın Beştaş...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şüphelilerin hakları var. Şüphelilere işkence yapılır diye bir kural mı var?

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Dinlemiyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşkence var diyorum ben sana.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, müsaade eder misiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşkence var diyorum ben sana. Halfeti'de işkence yapılıyor.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, müsaade eder misiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşkence yok diyerek yok olmuyor.

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Başsavcı...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başsavcı yalan atıyor.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, bir şey söylemek istiyorum, bir saniye.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz gördüğümüze mi başsavcıya mı inanacağız?

BAŞKAN - Sayın Beştaş müsaade eder misiniz. Müsaade eder misiniz.

HAKAN KAHTALI (Malatya) - Sizin dediğiniz doğru, başsavcı yalan söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet, başsavcı yalan atıyor.

BAŞKAN - Hakan Bey... Hakan Bey, bir saniye...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Delilleri karartıyor.

BAŞKAN - Sayın Beştaş bir sorunumuz var yalnız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bitiriyorum yalnız.

BAŞKAN - Bir sorunumuz var yalnız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Buyurun.

BAŞKAN - Bakınız, şu Komisyon görüşmelerinizi buraya danışmanlarınızı getirerek canlı yayın yapmanız, her şeyden önce Komisyonumuza olan bir saygısızlığın ifadesidir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Asla değil.

BAŞKAN - Kesinlikle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Asla.

BAŞKAN - Çünkü bunu daha önce tartıştık, konuştuk. Dolayısıyla bu biraz da buranın ortamını, huzurunu kaçıran bir meseledir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yasal bir engel gösterin Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ben Başkan olarak bu şekilde düşünüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ha siz öyle düşünüyorsunuz.

BAŞKAN - Ben öyle düşünüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yasal engel gösterin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Diğer vekil arkadaşlar da yaptı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yapıldı, bizden önce yapıldı diye biz de yaptık. Ben yapıldığı için yaptım. Geçen toplantıda da yapmadım mı?

BAŞKAN - Sayın Beştaş, lütfen toparlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani buna ben gerçekten yapıldığı için bir rutin diye yaptım yani böyle bir derdim de yok. Ayrıca yasal engel yoksa burada görüşlerimizin yansımasının hiçbir sakıncası yok. Biz gizli bir şey konuşmuyoruz. Bu, kapalı bir toplantı değil. Bu kapalı bir toplantı değil. Basın varsa, kayıtlara geçiyorsa benim de bunu yapma hakkım var. Rahatsız olmayın.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Tribünlere oynuyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Somut olarak tribünlere oynamıyoruz. Bizim derdimiz var, derdimiz. Derde çare arıyoruz. Tamam mı?

Ama Sayın Başkan...

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Ne kadar büyük bir ajitasyon yaptınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ajitasyon yapmıyorum Sayın Vekilim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Biz kimsenin sözünü kesmedik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz kimsenin sözünü kesmedik.

OYA ERONAT (Diyarbakır) -Siz susmuyorsunuz ki neyi keseceksiniz. Allah Allah!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben işkence mağdurlarının sözlerini burada aktarıyorum. İşkenceyi anlatıyorum. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundayım. Gerçek sizin dediğiniz değil sadece. Siz kendi dediğinizi gerçek kabul ediyorsunuz.

BAŞKAN - Maalesef kesmek zorunda kalacağım.

Lütfen arkadaşlar, lütfen...

Siz de tamamlayınız, son cümleleriniz lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak hep birlikte görevimizi yapalım. Benim çağrım budur. Bundan sonra rutin toplantılar yapalım. Bu ay olabilir, bir buçuk ay olabilir, iki ay olabilir, birlikte karar verelim ve akut meselelerde gerçekten olay yerine gidiş taleplerini aktif bir şekilde değerlendirelim çünkü bizim Komisyonumuzdan beklentiler var. İhtisas komisyonuyuz.

Teşekkür ediyorum.