KOMİSYON KONUŞMASI

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sayın Başkanım, tabii, bu Kentsel Dönüşüm Kanunu'nun çıkış nedenini biliyoruz. İşte, 1999 depremini yaşadık Kocaeli bölgesinde, merkez üssü Gölcük ve bu depremden dolayı yaklaşık 17 bin insan hayatını kaybetti. Bilimsel olarak yapılan araştırmalarda da şöyle söyleniyor: 17 bin insandan sadece 1 kişi deprem nedeniyle hayatını kaybetti. Geriye kalan 16.999 kişi sağlıksız ve projeden yoksun bir şekilde yapılmış binaların yıkılması nedeniyle hayatını kaybetti." Bu, bilimsel bir araştırma. Dolayısıyla kentsel dönüşüm gerçekten ülkemiz açısından çok önemli, İstanbul açısından çok önemli, Kocaeli açısından ve 81 vilayetin tamamı açısından çok önemli. Yani 1999 depremini ben Kocaeli'de yaşadığım için biliyorum, Kocaeli'nin genel olarak şehircilik yönüyle, çevre düzenlemeleri yönüyle, sosyal tesisler yönüyle 1999 öncesi ile bugünü karşılaştırırsak karşılaştırılamayacak nitelikte çok çok daha iyi bir konumda, yapılan binalar hakeza çok çok daha iyi bir konumda ama 1999 depreminde ölen bir insanı geri getirme şansımız yok.

Dolayısıyla bizim burada amacımız binaların sağlıklı bir şekilde yapılması. Tabii, bu binalar yapılırken de burada hak sahiplerinin yani orada yaşayan vatandaşın öncelikle hakkını hukukunu korumamız lazım, müteahhidin değil. Öncelikle orada yaşayan vatandaşın, orada başını soktuğu 100 metrekare ev arsa bu binanın bir an önce yapılması için bizim çalışmamız lazım, gayret göstermemiz lazım. Buradaki düzenleme bu. İşte, Fikirtepe örneğinde görüyoruz, başka yerlerde görüyoruz; müteahhit geliyor, cebinde beş kuruş para yok, vatandaşla oturup anlaşıyor, biraz da cazip teklifler veriyor. Vatandaş da o cazip teklifleri görerek kanıyor ve devrediyor yeri kendisine. Devrettikten sonra hemen müteahhit gidiyor, buradaki yere karşılık, başka borçlarına karşılık burada ipotek tesis ettiriyor, haciz tesis ettiriyor. İnşaatı yapmadan çekip gidiyor, ondan sonra o iş orada sürüncemede kalıyor. Müteahhide hiçbir şey olmuyor, olan oradaki vatandaşa oluyor. Vatandaş mağdur oluyor, vatandaşın binası yapılmıyor ve yıllarca kalıyor. Ondan sonra mahkemeye gidince de öyle kolay kolay da çözülmüyor. Dolayısıyla buradaki uygulama biraz da vatandaşı korumaya yönelik. Müteahhidi mağdur mu ediyor? Hayır. Müteahhide deniliyor ki: "Sen buraya gireceksin. Yapacak mısın? Yapacaksın. Bir miktar para koymak zorundasın sen, beş kuruş paran yoksa kusura bakma bu işe giremezsin. Paran olacak." Her birimizin değişik işlerle meşgul olan arkadaşlarımız var, ticaret yapan arkadaşlarımız var. Sıfır parayla ticaret yapılır mı? Yapılmaz, bir miktar koyuyorsunuz. Bir miktar koyacaksın, yapacaksın. Ne kadarını yaptın? Sana düşen burada 6 daire mi? Bu inşaatın ne kadarını yaptın? Yüzde 80'ini yaptın, yüzde 70'ini satabilirsin. 6 dairenin yüzde 70'i olarak 4 daireyi satabilirsin. Bu da gayet doğal, mantıklı olan bir şey. Buna itiraz etmek, vatandaşın hakkını hukukunu korumaktan ziyade parası olan müteahhidin hakkını hukukunu korumak ya da ticari amaçla bu işi yapan insanın hakkını hukukunu korumak gibi bir durum çıkıyor ortaya ki ben bunu gerçekten esefle karşılıyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Pardon, kim öyle söyledi?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Arkadaşlar hep o şekilde söyledi. Siz değil ama diğer arkadaşlar öyle söyledi.

"Hangi müteahhitle konuştunuz?" Ya, hangi müteahhitle konuşulup konuşulmadığı çok önemli değildir. Önemli olan bu yasada, burada mağdur olan insanların, her an kafasına yıkılma tehlikesi olan oturdukları binaların bir an önce yapılması ve yapacak insanın da bu işi dolambaçlı yollardan değil de gerçekten kendi imkânları ölçüsünde bir an önce bitirmesi. Önemli olan o. Bu konuda destek olmamız lazım. Kentsel dönüşüm, Türkiye'nin gerçekten gelecekte yaşayacağı birçok sıkıntının önüne geçecek olan bir uygulamadır.

Az önce söyledim, tekrar söylüyorum: Çok güzel binalar yapabilirsiniz, çok şık, güzel şehirler yapabilirsiniz ama bu binalarda, o sağlıksız binalarda ölen bir insanı geri getirme şansınız yok. Biraz bu anlamda düşünerek değerlendirmek lazım kentsel dönüşüm konusunu.

Teşekkür ederim.