KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

24'üncü madde, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un uygulamada karşılaşılan sorunlarını çözmek amacıyla düzenlenmiş, öyle anlaşılıyor. Elbette ki iyi niyetle hazırlanan bir madde ancak -örneklerini vereceğim- eksiklikler var, artı, maddede çok kötü sonuçlara yol açabilecek düzenlemeler de var.

Fikirtepe örneği çok iyi bir örnektir. Fikirtepe'te şöyle bir tablo var: Fikirtepe Kadıköy'ün çok yoksul insanlarının yaşadığı bir mahalledir. Fikirtepe ismi bir genel ismi ifade ediyor, altında 3-4 tane mahalle vardır onun. Burada bir kentsel dönüşüm uygulaması başladı. Bir kısım inşaat bitti, insanlar sitelerine taşındı fakat çok büyük bir kısmı sitelere taşınamadı, bitmeyen inşaatlar var hatta temel kazısı yapılmış olup inşaatı hiç başlamamış olanlar var. Şimdi, burada birtakım önlemler getirilmiş. Arkadaşlar, bu önlemler Fikirtepe örneğine hitap etmiyor, onu çözmüyor. Şimdi, örnek veriyorum, 24'üncü maddede (10) numaralı fıkrayla yapılan düzenlemeye göre "...satış vaadi sözleşmesi veya arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapım işini üstlenen müteahhite -arsa- devredilmiş ise, malikler adına kat irtifakı kuruluncaya kadar, o yapım işine ait malzeme ve işçilik alacakları hariç olmak üzere, müteahhitin üçüncü kişilere olan borçlarından dolayı bu taşınmazlar hakkında haciz ve tedbir uygulanamaz." Güzel, kat maliklerini koruyan bir düzenleme. Peki, müteahhit bankadan kredi almış ve ipotek etmiş burasını, ipotek etmiş -bu, bir örnek- banka haczini uygular, onu engellemiyor "Onu engelleyelim" demiyorum, engelleyemeyiz zaten.

İkincisi: Fikirtepe'de oturan vatandaşlarımız var, bir de o inşaat projesinden proje üzerinden daire satın almış olan vatandaşlarımız var, üçüncü kişiler, Fikirtepe'de oturmuyor; müteahhit kendine kalan daireleri satışa çıkarmış, proje üzerinden satmış, satış vaadiyle satmış, sözleşme yapmış, her neyse. Senetler almış, senetleri bankaya koymuş, tahsil ediyor, vatandaşlar da o senetleri maalesef ödüyorlar. Bana yakındılar. Bunu önleyen bir şey yok orada. Müteahhit kayıp, ortada yok ama o vatandaşlar senetleri ödemeye devam ediyor. Bu projelerin hepsi çok güzel bir şekilde vatandaşlara sunuluyor, İngilizce kavramlar çok kullanılıyor. Ne diyor mesela? "Manhattan dream" Manhattan rüyası. Bakıyorsunuz, bir video var, muhteşem evler, muhteşem mobilyalı, deniz manzaralı. Bir kere bu projelerin hepsi ya deniz manzaralı ya orman manzaralı, hepsi kent merkezinde, metroya çok yakın ve daire değil, hepsi rezidans, yaşam tarzı satıyorlar; ortada daire yok. Vatandaşlar Fikirtepe'de kazılmış o çukura bakıyor, oraya çadır kurmuşlar "Nerede bizim evlerimiz, ne olacak?" diyorlar. Bu madde o insanların sorununu çözmüyor. Müteahhit ölmüş, inşaat ortada kalmış; çözmüyor. Müteahhit iflas etmiş, konkordato ilan etmiş; çözmüyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Maddede önlem olarak bir düzenleme yapılmış, düzenleme özetle şunu öngörüyor: Müteahhit kat malikleriyle sözleşme yaptı, sözleşme uyarınca inşaat başladı, kendisine kalan daireler var, inşaat devam ediyor, sözleşmeye göre inşaatın belli bir aşamasında bu dairelerin satış hakkını kat maliklerinden alabilir. "İşte, şu seviyeye gelince 1 tane daireyi satabilirsin." "Şu seviyeye gelince şu 2'nci daireyi satabilirsin." diye kat malikleriyle sözleşme yapılmıştır; bu satış iznine güvenerek müteahhit oraya giriyor zaten, o teklifi veriyor. Şimdi, maddenin (13) numaralı fıkrasında diyor ki: Müteahhit kendisine kalmış olan bu daireleri öyle hemen satamaz, idareye başvuracak, idare yerinde tespit yapacak veya yapı denetimi sisteminden bunun kontrolünü sağlayarak inşaatın tamamlanma oranını belirleyecek. Yani müteahhidi idarenin, devletin eline bırakıyoruz. "İnşaatım bitti -ya da şu aşamaya geldi, yüzde 80'i tamamlandı- 2 daireyi satma hakkım var sözleşmeye göre, satacağım, bana izin ver." diyecek, çevre ve şehircilik il müdürlüğüne başvuracak. Çevre ve şehircilik il müdürlüğü kendi elemanlarıyla yerinde tespitini yapacak ya da Yapı Denetimi şirketlerinden destek isteyerek onlara "Kontrol et." diyecek, onlar "Bu iş bitti." "Evet, yüzde 80'ine ulaştı inşaat." diyecek, "İki daireyi satabilir."diyecek. İdare de bu oranın yüzde 10'u altındaki oranda müteahhit payına düşen bağımsız birimlerin satışının yapılabileceğine ilgili tapu müdürlüğüne bildirir. Müteahhidi idarenin eline atıyoruz. Arkadaşlar, yürümez, kilitlersiniz, kilitlersiniz; müteahhit şu hükmü gördüğü anda hiçbir yere girmez. Bunu hazırlayan arkadaşlar acaba sektörle konuştu mu? Sektörle konuştu mu, sayın teklif sahibi arkadaşımızdan rica ediyorum; kilitleyeceksiniz, saydam olmayan ilişkilere yol açacaksınız orada.

Kadıköy ilçesinden örnek vereyim: Müteahhit bir binada bazen 2 daireyle kentsel dönüşüm inşaatını yapabilir yerine göre. 4 dairedir payına düşen, yüzde 80'i tamamlandığında, yüzde 70'i tamamlandığında her neyse, 2 dairenin satış hakkını elde ediyor, bu oranın yüzde 10'u altındaki oranda, 2 dairenin yüzde 10'u yani "1,8'ini satabilirsin." diyecek ona yani 1'ini satacak. Tatbik kabiliyeti yok arkadaşlar, tatbik kabiliyeti yok. Kusura bakmayın, bunu hazırlayanlar sektörle, vatandaşla, kentsel dönüşüm ihtiyacı duyan o apartmandaki kat malikleriyle oturup konuşmamış. Ezbere, masa başında, Ankara'da yazmışlar, buraya getirmişler. İşlemeyecek, sistemi kilitleyecek, göreceksiniz. Böyle geçer, Genel Kurulda da böyle yasalaşırsa -buradan iddiayla söylüyorum- ileride, bu maddeyi değiştirmek için çok kısa zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun değişikliği teklifiyle gelinecektir.

Teşekkür ederim.