| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .05.2019 |
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli komutanlarım; öncelikle, tabii, 1927 yılından bu yana, doksan iki yıl sonra "peygamber ocağı" dediğimiz askerliğimiz değişiyor hatta değişmiyor, yeni bir yasa çıkıyor. Onun için, ben, bu akşam, doksan iki yıl sonra, Türk milletini çok yakından ilgilendiren bu kadar önemli bir yasada Sayın Millî Savunma Bakanımızın hem komutanlık yapmış olması hem de Savunma Bakanı olması itibarıyla burada olmasını dilerdim. Bence böyle önemli bir yasada Millî Savunma Komisyonunun izahatlarını Sayın Bakanın da kendisinden dinlemek isterdim, bunu önemle arz ediyorum. Yani bu önemli bir yasadır, Sayın Bakanın burada bulunması bu işin öneminin daha çok hissedilmesini sağlardı. Bilmiyorum, yurt dışında mı, şehir dışında mı? Ama bu, doksan iki yıl sonra ortaya çıkıyorsa bunun önemsenmesi gerekir, oldubittiye gelmemesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm fertlerini uzaktan yakından mutlaka ilgilendiriyor; 15 yaşındaki çocuğu da ilgilendiriyor, 35 yaşındaki gurbetçiyi de ilgilendiriyor.
Tabii, diğer açıdan, bu yasanın değişmesinin ana sebeplerinden birini eğitimli insan gücünün etkin olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılması olarak beyan ettiniz. Eğitimli insan gücünün, Türk Silahlı Kuvvetlerinde eğitimli insan gücünün etkin kullanılması ile -öğlen aldığımız izahatta- ilkokul mezunu olarak orduya giren bir kişinin generalliğe yükselebilecek olması ya da "devamlı askerlik yasası" denildiğinde, kışlaya er olarak giren birisinin general olmasını çok tutarlı bulmuyorum, açık söyleyeyim. Yani eğitimli insan gücü ile ilkokul mezunu erin general olması arasındaki bağlantıyı sizlerin nasıl kurabildiğinizi merak etmekteyim. Bu bence çok önemli bir uçurumdur. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana misyonu ve vizyonu çok önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda en önemli paydaya sahiptirler. Onun için -öğlen de arz etmiştim, tekrar bunu önemle istirham ediyorum- bunun açılması lazım, ne olduğunu Türk milletinin bilmesi lazım. Yani yeni askerlik yasasının sloganı şu olmamalı: Sayın Bakanın ağzından, Sayın Cumhurbaşkanının ağzından, Sayın Millî Savunma Bakanlığı yardımcılarının, Sayın ASAL Komutanımızın ağzından şu izahat başlamamalı ilk maddede: "Kışlaya ilkokul mezunu giren bir er general olacak." Yani bu bir askerlik yasasının cazibesi olmamalı. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin lojistik yapısını, lokasyonunu, kritik konumunu iyi biliyoruz. Bunlar bizim Askerlik Yasası'nı değiştirmemiz için bir done olmamalı, istirham ediyorum. Bunun medyada paylaşılması, konuşulması... "Askerlik yasası" dediğinizde, ilk çıkan, "Kışlaya er olarak giren, general olacaktır." Bu bir şey değil yani bence kıstas olmamalı sayın komutanlarım, sayın bakan yardımcılarım. Ben bunu önemle istirham ediyorum, bunun altı çizilerek önce... Ben Millî Savunma Komisyonu üyesi bir milletvekili olarak bana mikrofon tutulduğunda: "Sayın Vekil, söyleyin bakalım..." İlkokul mezunu bir erin nasıl general olacağının cevabını ben öğrenmeliyim bu gece, bilmeliyim. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi olarak değil ki tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri bilmeli. Yani söyleminiz olduğu için söylüyorum Sayın Komutanım, yanlış anlamayın, ben ilk notumu aldım, ilkokul mezunu olarak orduya giren bir kişi generalliğe yükselebilecek. Bunu bir kıstas olarak bir kenara koyalım. Bunun maddelerini almak ya da ayrıntılarını öğrenmek isterim.
Ayrıca, er olarak giren kişinin hangi kademelerden geçerek, hangi sınavlardan geçerek, dışarıdan bir okul bitirmek zorunda olup olmadığını da biz bilmeyerek; bu yükselim, bu terfi hangi mülakatlara göre, hangi kıstaslara göre, hangi sınavlara göre, hangi sözlüye göre yapılacaktır? Bir ÖSYM kontrolünde midir, bir YÖK kontrolünde midir ya da bunun harp akademileriyle ilgili doğrultusu nedir? Yani "Birbirine kıyasla alaylı-mektepli ilişkisinde akademiler bu anlamda pasifize edilmiş olur mu?" diye sormadan edemiyorum.
Diğer açıdan, yine 1111 sayılı Askerlik Yasası'ndan yola çıktığımızda, askerliğin alta aya indirilmesi mutlaka Millî Savunma Bakanlığımızın asker ihtiyacının karşılanmasıyla doğru orantılıdır. Profesyonel askerliğe doğru bir geçiş var gördüğüm kadarıyla. Bunu olumlu buluyorum, olumlu görüyoruz yani altı ay askerliğin yapılması, en azından gelecekler. Ama diğer açıdan da tabii, -gündüz aldığımız bilgilerde de- 2 milyon 200 bin yükümlü var; 1 milyon 600 bini öğrenci, 600 bin yoklama kaçağı ve bakaya var. Bir sefere mahsus verileceği söyleniyor ama diğer açıdan da bu kişiler yoklama kaçağı ve bakaya. Bir 600 binden söz edildi, bir de 460 binden ama -yine aldığımız bilgi- bir yıla mahsus, örneğin 2020'de 145 bin bedelli askerlikten faydalanacak bir kontenjan olduğu söylendi bize. 145 bine göre kıyaslarsak; 600 bin kişide sadece bakayalar ve yoklama kaçakları girse 450 bini boşta kalacak, açıkta kalacak. Bu müracaatlara girerlerse bu kişiler, siz direkt bu 450 bin kişiyi yoklama kaçağı olduğu için alacak mısınız askerliğe? Bu yoklama kaçakları ve bakayalar alenen yakalanacak mı, askerliğe sevk edilecek mi, durumları ne olacak; bu da meçhul. Yani şöyle: 600 bin kişi başvuracak bu kuraya gireyim diye, bir kooperatif çekilişi gibi. Çıkmayanlar ne yapacak? Bunun sonuyla ilgili bir kararınız var mı? Mesela, bunu vatandaş biliyor mu? Bu 600 bin kardeşimiz yarın yeni askerlik yasası çıktığında bu kuradan faydalanamazsa, ki 600 bin kişi sadece yoklama kaçağı ve bakaya, bir de yeni vatandaşlar, yeni kardeşlerimiz girecek bu kuraya 20 yaşında, 21 yaşında, 22 yaşında, 23 yaşında. Yani benim tahminim, 1 milyon vatandaşımız bu işe başvuracak. Bilmiyorum, takdir sizlerindir, belki bir istatistiki bilginiz vardır ama bu, tahmin. Bu 600 bin kişinin 100 bini bu kurada bedelli askerliğe talip olabilirse ya da kazanırsa bu hakkı, 500 biniyle ilgili nasıl bir uygulama düşünüyorsunuz Millî Savunma Bakanlığı olarak? Bu 500 bin kişi size başvurduğunda, kimliğini deşifre ettiğinde ya da alenen ikametgâhları tespit edildiğinde askere mi alacaksınız acilen? Alırsanız zaten, sizin başka askere ihtiyacınız kalmıyor, 500 bin kişi otomatikman giriyor baktığınızda. Bir de bu 100 bin olacağı meçhul. Yani belki bu 145 bin kişinin 15 bini kuraya girecek, dışarıdan giren 200 bin kişi, 300 bin kişi katılacak. Onun için, burada, ben rakamlarla ilgili muğlaklık görüyorum. Neden görüyorum? 600 bin yoklama kaçağı ve bakaya ciddi bir nüfustur yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin er mensubundan, er nüfusundan fazladır. Böyle bakarsak bununla ilgili bir karar verilmesi lazım, netleştirilmesi lazım.
Diğer açıdan, sayın bakan yardımcısı -gündüz konuştuk, yine söylüyorum- bedelli askerlik için verilen tarihler, yine aynı iktidar döneminde, 2011 yılında 30 bin lira, 69 bin kişi faydalanmış, 69.073 kişi. 2014 yılında, bundan beş yıl önce 18 bin lira, yaklaşık 200 binin üzerinden vatandaşımız faydalanmış, 203 bin kişi. 2018'de, bundan altı ay önce 15 bin lira; şimdi 31 bin lira. Yani bu rakamları siz neye göre çıkarıyorsunuz? Yani bu rakamlar bir ihtiyaç hasıl oluyor da buna göre mi toplanıp "Hadi ya, bu yıl da bunu toplayalım." mı diyorsunuz? Bana 30 bini, 18 bini, 15 bini, 31 bini biri anlatsın yani. Devalüasyon desen değil, enflasyon desen değil. Bu ülkede TEFE, TÜFE... Hiçbiri değil. 15 bin liranın altı aylık bir dönemde 31 bine çıkmasının kıstası nedir? Bu bedeli neye göre belirlediniz? Şimdi, 15 bin lira veren vatandaşımız daha askerliğini yapmadı. Daha ocak, şubat, mart, nisan, mayısta askere gidecekler var. Siz şimdi bu yasayı çıkarıyorsunuz, 31 bin lirayı veren de bir günden kaybetti. Biri 15 bin, biri 31 bin. Hangi adalet, hangi hak, hangi hukuk? Bunun bu kadar artmasının... "Madem bir ihtiyaç vardı, beş ay önce göremediniz mi, dört ay önce göremediniz mi? Üç ay evvel bu paralı askerlik alelacele çıkarken göremediniz mi?" diye sormadan edemiyorum çünkü arasında çok ciddi bir rakam var.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede asgari ücret 2 bin lira yani 31 bin lira on beş buçuk aylık asgari ücret, on altı aylık asgari ücret ve bir ayda yükümlü ediyorsunuz, geliyor askere. Dershanede öğretmen, çıkıp geliyor. Bir de hasbelkader, tam sınavlarının önüne de denk gelirse öğretmenlikten de vazgeçiyor. Ama bununla beraber ısrarla söylüyorum... Ki bugün, bundan sonra, enteresandır tabii, artık bizler de Millî Savunma Komisyonu üyesi olunca gurbetçiler de yazıyor yani bu da Allah'ın bir lütfu olmuş. Ali Özşan diye bir kardeşimiz yazmış, Pazarcıklı, İsviçre'de yaşıyor: "Sayın vekilim, biz de takip ediyoruz, bu işlere nereye gidecek, nereye varacak? Tam bu sohbetin üzerine olunca ben de WhatsApp'tan yazdım: Yanlış anlamayın dedim, orada asgari ücret kaç para, ne kazanıyorsun? "Ya, vekilim, parasında pulunda değiliz ama ben 3.750 frank maaş alıyorum." dedi. Sayın Komutanım, 3.750 frank 22.800 lira para yapıyor, aynı parayı alıyorsunuz. Buradaki gariban on altı ay para ödeyecek parası peşinse. Krediye baktım şimdi, maşallah, kredi çıkmış, bu yasa çıkmadan, bedelli askerlik kredisi, hemen bankalar bekleyip durur; 36 bin lira ödeyecek, 36 bin lira bir yılda, 3.033 lira taksitle. Şimdi, bu ülkede yaşamak suç mu ya? Yani İsviçre'de yaşayan bir buçuk aylık asgari ücretle askere gelmeden askerliği ödeyecek de Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı memleketini terk etmediği için suçlu mu olacak? Bunun kıstasını neye göre belirliyorsunuz? Dövizle askerlik diye ayırmayın o zaman, deyin ki "bedelli askerlik" herkes TL'ye çevirsin. Yani sizin dövizli askerlik diye söylediğiniz kelimeler burada kırtasiye fazlalığından başka bir şey değil. Siz dövizle askerliği ayırmamışsınız ki. Dövizle askerlik eşittir, euroya bölün 31 bin, marka bölün, franga bölün; böyle bir şey yok arkadaşlar. Yani bu memlekette 2 milyon 200 bin yükümlü var, Allah rızası için, bu 2 milyon 200 bin kişinin karşılığında da 6 milyon işsiz var. Gurbetçi vatandaşımızı tabii ki ben saygıyla karşılıyorum, hasbelkader gitmiş Almanya'ya, İsviçre'ye işçilik yapıyor ama bana yazdığı yazı burada, "3.750 frank burada asgari ücret Vekilim." "Kaç para yapıyor?" dedim, 22 bin 800 lira yazdı Ali Özşan. Metin Çıbık diye bir kardeşimiz "Almanya'da 2.250 euro maaş alıyorum." dedi. Yani arkadaşlar 31 bin lira Türkiye için ya. Gurbetçiyle bunu aynı tutarsanız, yurt dışındaki çalışanla Türkiye'deki vatandaşı aynı tutarsanız bu adaletli olmaz, bunun adaleti de olmaz. O, askere gelmiyor bir de bakın, o, Almanya'da kalıyor, İsviçre'de kalıyor. Siz burada vatandaşı haklı olarak temel eğitime alıyorsunuz, ben bunu kabul ediyorum, Peygamber ocağıdır, bir ay mutlaka gitsin ama buradaki insanın yaşamını derdest ediyorsunuz ya. Adam neredeyse "Altı ay yapayım da kurtulayım bu işten." diyecek duruma geliyor. İşsizliğin 6 milyonu bulduğu bir ülkede 31 bin lira para istemek, bir ay yükümlülük yapmak ağır bir külfet olur, lütfen, dövizli ile bedelliyi ayırın ya da dövizliyi kaldırın, bedelliye herkes başvuruyor, eurosu olan da doları olan da frangı olan da TL ödüyor deyin bu iş kapansın. Ama yurt dışındaki asgari ücret ile Türkiye'deki asgari ücret bir değil ve çok farklı, ne olur, bunu bir ayırın. 22 bin 800 lira maaş alan kardeşimiz "Tek çıksın, ben 10 bin euro da veririm, bu iş kapansın." derdinde ve onlar için bu iki aylık maaşa tekabül ediyor, yanlış anlamayın çok büyük bir para değil. Yani iki aylık asgari ücreti 7.500 franktan 45-50 bin lira yapıyor, ben de size bunu 10 katı yapın demiyorum, euronun farkı kadar yapın demiyorum ama bir fark olmalı yani gelir farkı varsa gider farkı da olmalı. Çünkü her asgari ücretli askerlik yapacak diye demiyorum ama öğretmeni var, memuru var, hasta bakıcısı var, hepsinden bize telefonlar geliyor "Ya Vekilim, 15 bini kaçırdık, vallahi battık." diyorlar, 31 bin çünkü.
Ha, ikinci mesele, benim görüşüm, bunu bedelli yapıyorsak, bedelli de bundan sonra kalıcıysa bir şeyleri alıştıra alıştıra geçirmemiz lazım, bir safahat olması lazım. Öncelikle bu 600 bin kişinin Millî Savunma Bakanlığımızca, ASAL Komutanlığımızca bir filtreden geçirilmesi lazım. 600 bin kişinin yaşlarını, konumlarını, mevkilerini, iş durumlarını, maddi durumlarını gözden geçirmesi lazım. Bu 600 bin kişi içinde 40 yaşında, 45 yaşında 100 bin, 200 bin kişi çıkıyorsa bu 45 yaşındaki kardeşimiz bir aylık gelir, bedelliyi de öder ama bu 600 bin kişinin içinde 22 yaşında varsa bunun da bir ayrımının yapılması lazım. "Biz kuraya tabi tutuyoruz." diyorsunuz ama daha beş ay evvel bir aydan dolayı bu memlekette yüz binlerce insan bedelliden faydalanamadı. Niye o zaman beş ay evvel yaş getirdiniz, şimdi yaş sınırı yok? Yani onun için, doksan iki yıl sonra değişen bir yasanın arkasında kimsenin soru işareti yaşamaması lazım, kimsenin "Bu neden böyle oldu?" dememesi lazım. Ben 2014'e takılmıyorum, 2011'e de takılmıyorum ama bizler milletvekili olduk, aynı Meclisten geçirdik 15 bin lirayı, şimdi aynı Meclisten 31 bin lirayı geçiriyoruz. Aynı Meclisten üç ay sonra 45 bin lirayı mı geçireceğiz? Aynı Meclisten altı ay sonra 50 bin lirayı mı geçireceğiz? Bunun bir çizgisi olması lazım. Lütfen, bu memlekette işsizlik had safhada, yokluk had safhada. Sayın Cumhurbaşkanının çok önemli bir sözü var "İş adamının evladı evlat da oradaki işçi Mehmet Bey'in evladı evlat değil mi?" dedi, o zaman, o işçi Mehmet ağabeyin evladının 2 bin lira asgari ücret aldığını düşünerek lütfen bu işleri tesis edelim, bu işleri kuralım. Ramazan, mübarek günde hiç kimse üzülmesin, yarın bu yasa çıktığında Sayın Cumhurbaşkanımızın bahsettiği o işçi Mehmet ustanın da evladı da askerlik yapabilsin ya da bedelliden faydalanabilsin. Ben bunu önemsiyorum, bu konunun devamında eğer aynı şekilde geçecek olursa da Cumhuriyet Halk Partisi olarak şerh koyacağımızın bilinmesini istiyorum Sayın Başkanım, Sayın Bakanım.
Tabii, diğer açıdan, biraz önce Sayın Çelebi Vekilimin de söylediği gibi, bu yedek astsubaylık meselesi tam açılmış bir noktada değil ve yedek astsubaylıkla ilgili "isteğe bağlı" diyorsunuz ama kura geliyor. Paralı askerlikte de öyleydi, daha evvel 145 bine kadar galiba kura yoktu ama şimdi, bugünden itibaren duyduğumuz bilgiye göre bundan sonra paralı askerliğin tamamı kuraya tabi. Yedek astsubaylığın kıstası nedir? Yedek astsubay kuraya tabi olacak mı yoksa yedek astsubay talebiyle ilgili bir sınırınız var mı? Yani biz 50 bine kadar, biz 100 bine kadar başvuran yüksekokul mezunlarını kesinlikle yedek astsubay yapacağız diyecek misiniz yoksa bir kuraya tabi tutacak mısınız? Yoksa bu muğlak ifadeyle isteğe bağlı... Nedir isteğe bağlı, ben bunun açıklanmasını istiyorum. Yani isteğe bağlının kararını kim verecek; bakan mı verecek, başbakan mı verecek, cumhurbaşkanı mı verecek, ASAL komutanı mı verecek? Bu kişilerin hangi muameleye maruz kalacağını bilerek bu işe adım atmaları gerekir.
Sayın Bakanım, şimdilik geneli üzerinden söylüyorum tabii ama diğer açıdan da yine, biraz evvel sayın vekilim de söylediler, değerli arkadaşlar, Allah uzak eylesin, yaklaşık iki günde bir, üç günde bir biz bu memlekette şehit veriyoruz. Şimdi, yeni bir askerlik yasası çıkarıyoruz diye reklam yapar gibi bu TOKİ vaatleri nedir? Ölen uzman çavuşlarımız, ölen astsubaylarımız, ölen polislerimiz TOKİ'den ev almadı da neyin reklamını yapıyoruz ya? Doksan iki yıl sonra yeni askerlik, TOKİ vaadi yani bankanın kredi kartı reklamı gibi. Allah rızası için, ölen kardeşlerimiz TOKİ'den niye almadılar ev? Niye ölen şehitlerimize TOKİ'den ev hediye etmedik de şimdi bu şansı veriyoruz? Yapmayın Allah aşkına, TOKİ vaadi varsa Silahlı Kuvvetlerimizin her personeli için olsun, şerefle ben yanında dururum. TOKİ rezidans yapmayı bırakır, toplu konut yapar, aslanlar gibi ev sahibi yapar. Ama bunu lütfen, Peygamber ocağı olan bir yerde vaat olarak kullanmayın, hiç hoş bir şey değil. Ev için kimse askere gitmez, kimse müzelere bedava gireceğim diye askere gitmez, hiç kimse babam otobüse bedava binecek diye askere gitmez. Biz hâlâ Denizli'de kına yakıp gönderiyoruz, davulla zurnayla garajdan uğurluyoruz. Askerlik Peygamber ocağıdır. TOKİ vaadini yanlış buluyorum, hoş bulmuyorum. Verin ama bugünden itibaren uzman çavuşlarımıza, astsubaylarımıza, teğmenlerimize, hepsine verin ve taksitleri varsa ödesinler ama bunun bir yeni askerlik vaadi olarak şu kanunda geçmesini üzücü buluyorum. Şunu mu demek istiyorsunuz: "2019'a kadar yapan yaptı, kalan kaldı, giden itti, haydi yenilere biz TOKİ verelim." E, olur mu, hoş olur mu? Bir önceki uzman çavuşumuz üzülmez mi? O "Ben niye bu işe girdim." Demez mi? Onun için, TOKİ vaadinizi lütfen tüm silahlı kuvvetlerimize, tüm jandarma kuvvetlerimize, tüm emniyet kuvvetlerimize verelim ama bunu Millî Savunma Bakanlığının bir askerlik yasası içinde getirmeyelim, bu başka bir şey olsun. Bu, Şehircilik Bakanlığımızın bir vaadi olsun, bir söylemi olsun ve tümünü kapsasın. Yani bu, insanlarda bir ayrım yaratıyor. Yeni askerlikle ilgili endişeniz mi var, askere geleceklerle ilgili bir endişeniz mi var? Acaba "Biz buraya asker bulamayız." diye bir sorun mu yaşıyorsunuz da TOKİ vaadinde bulunuyorsunuz, müze vaadinde bulunuyorsunuz ya da ailesine bakım vaadinde bulunuyorsunuz? Bunlar askerliğin tartışılacağı yer olmamalı bence. Burası Plan ve Bütçe Komisyonu değil Millî Savunma Komisyonu, ne olursunuz, Peygamber ocağını incitecek söylemlerden uzak duralım. Peygamber ocağının, 1923 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin, şanlı ordumuzun hiçbir vaade ihtiyacı yok. Allah'ın izniyle, Çanakkale'de 6 metre cephede iki dakikada ölen şehitlerimizin ruhunu incitmeyelim. Biz askerliği askerlik çizgisi içinde konuşalım, askerlik iskeleti içinde konuşalım. Vaatle, şununla bununla uzman çavuşa gerek yok, göreceksiniz, bu yasa çıksın, siz gelen taleplerden başınızı kaldıramayacaksınız, bırakın kurayı, "Artık yeter, sağ olun." diyeceksiniz. O kadar uzman çavuş, o kadar astsubay, o kadar subay, o kadar erbaş gelecek, ben bunu biliyorum. Zaten ülkemizde vatandaşımızın en özeli, en kutsalı askerliktir. Bir de üstüne üstlük bir ekonomik kriz var, 6 milyon kişi işsiz, askere gidecek, kardeşimiz 4 bin lira, 5 bin lira maaş alacak -Allah daha fazla versin- gidecek yurt dışında orada özel harekât tazminatı alacak. E, şimdi, burada bunlar ile TOKİ... Yani ne demesini bekliyorsunuz? "Hadi oğlum, biz ev sahibi olacağız, sen askere git." Böyle bir şey yok, ben bunları kabul etmiyorum. TOKİ vaadini lütfen başka bir yerde kullanalım, tüm Silahlı Kuvvetlerimize tahsis edelim, bu yeni yasada çıkmasın.
Yine, biraz evvel de söylediğim gibi, yeni askerliğin maliyetinden bahsediyorsunuz, bedelliden bahsediyorsunuz. Bedelliyle ilgili, bence bir sefere mahsus, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bakayalarının azalması adına, 145 binle sınırlı kalmasını doğru bulmuyorum, madem bir sefere mahsus veriyorsunuz... Ve yine söylüyorum, bakın bu çok önemli, pazartesi sabahı bu yasa çıksın, salı günü Türkiye'de hepimizin başı ağrıyacak. Muğlak bir ifade, 600 bin bakaya var, 145 bin kişi alacaksınız. Bununla ilgili, madem bir sefere mahsus çıkıyorsa deyin ki: "Kardeşim, bu askerlik 17 bin lira, 20 bin lira." 600 bin kişi faydalansın ama bir yaş sınırı koyun madem üç ay evvel yaptığınız gibi, beş ay evvel yaptığınız gibi. Ondan sonra deyin ki: "Evet, yeni askerlik yasası çıkmıştır, 2020'den sonra hayırlı olsun." 20 yaşında, 19 yaşında, 21 yaşında gelsin. Ama şimdi elimizde bu kadar bakayanın biriktiği, 2 milyon 200 bin yükümlünün olduğu bir memlekette 145 bin kişiyle sınırlarsanız yine bir üzüntü, yine bir hüsran ve Silahlı Kuvvetlerimiz için yine bir bakaya ordusu çıkar ve çıkacak, çıkacak göreceksiniz ve bununla ilgili de ne yapacağımızla ilgili sıkıntı yaşayacağız. Şu anda ordunun mensubu kadar bakayayı yeniden kışlaya getirmek zorunda kalacağız, o da mağduriyetler yaratacak işiyle ilgili, aşıyla ilgili, eviyle ilgili. Bunların çok önemsenmesini ben istirham ediyorum.
Şimdilik geneli üzerinde görüşüm bunlar. Tabii, ben yine söylüyorum: Asker ocağı, Peygamber ocağıdır. Bir günde çıkmaz, iki günde çıkmaz ama bununla ilgili çalışma yaptığınızı söylüyorsunuz. Aynı çalışmaları yedi yıldır görüyoruz ve yedi yıldır işte bu rakamlar ortaya çıkıyor. Neye göre belirlendiğini hâlâ bilemiyorum. Her yıl talep değişiyor. Ama şu anda 31 bin liraya çıkardığımız yasayı konuşurken 15 bin lirayı verip sırada bekleyenler var, daha yirmi günlük askerliğini yapmamışlar var. Onunla bunun arasındaki ince çizgiyi Değerli Bakan Yardımcımızın ve komutanlarımızın belirleyeceği düşüncesindeyim.
Yine, altı ayla ilgili -bu aciliyet gerektirebilir- kışladaki kardeşlerimize artık bu müjde duyuruldu, onlar bu hayırlı haberi bekliyorlar. Bu hayırlı haberi de -bunun iktidarı muhalefeti yok- bu Komisyon olarak inşallah verme şansımız olur. Ama tamamını bir günde çıkaralım derseniz, biraz evvel sadece bir kısmını saydığım sorunlar yarın Millî Savunma Bakanlığımızın kapısında devasa sorunlar olarak ortaya çıkacaktır, bunu bilmenizi istirham ediyorum.
"İsteğe bağlı" gibi, "istekli" gibi ya da "talep edildiği" gibi muğlak ifadelerin çıkarılarak net ifadelerle "Yedek astsubaylık için başvuracak kişi sayısı budur, sınavı budur, şu tarihte girilecektir. Olursa olur, olmazsa da asker olur." gibi, bakayalarla ilgili de "Kuraya girdiniz, paralı yaptınız, yaparsanız yaparsınız, yapamazsanız kışlaya girersiniz..." Çünkü bakaya, siz onu bırakamayacaksınız, müracaatta bulunacak size, TC'si sizde, e, 450 bin kişiyi yeniden de salamayacağınıza göre 450 bin asker demektir bu.
Bunların tamamının çok daha ince ayrıntılarla görülmesini önemle istirham ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.