| Komisyon Adı | : | (10 / 102, 461, 682, 977, 981, 982) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma programının ve görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi ile Komisyona davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .05.2019 |
YUNUS KILIÇ (Kars) - Arkadaşlar, şöyle, bunların hepsinin çözümü var da fakat asıl mesele şu: Yüz yıldır birikmiş problemi bir yılda çözmemiz mümkün değil. Bir kere öncelikle bunu kabul edeceğiz. Şu anda Türkiye'de iyi niyetli bakanların 700 bin, biraz işin içerisinde olanların en az 1,5 milyondan fazla rehabilite edilmesi gereken veya onlara yaşam alanı oluşturulması gereken hayvan var ortada. Bu sadece kedi, köpek, başka hayvan türlerini de söylemiyorum.
Bazı belediyelerin güzel uygulamaları var, barınaktan ziyade yaşam alanı. Bu yaşam alanları fakat sürdürülebilirliği, ekonomik olarak ve metrekare olarak baktığınız zaman, hayvanların refahını da gözeterek baktığınız zaman büyük alanlara ihtiyaç var. Örneğin, Samsun Belediyesi bunları yapanlardan bir tanesidir fakat birikmiş problemimizi düşündüğünüz zaman, milyonlarca hayvanı düşündüğünüz zaman bunları bir anda yapabilmek zor. Şimdi, biz dönüp dolaşıp bakın, sonunda şuraya geleceğiz: Biz elimizdeki mevcut sokak hayvanlarının, bakıma ihtiyacı olan hayvanların, korunması gereken hayvan gruplarının sayılarını peyderpey nasıl azaltacağız? Bunun yolu belli, başka yolu yok, kim ne derse desin, kısırlaştırma. Kısırlaştırmaya geleceğiz. Kısırlaştırılacağı sürece kadar ne yapacağız bu hayvanları? O zaman işte belediyelerin eskisinden daha çok bütçelendirilmelerine ve bu bütçelerini kendilerinin sorumlu olduğu bu alana harcamalarını takip edeceğiz. "Denetleme" dediğimiz bu, başka bir şeye gerek yok. Belediyeler de şu anda zor durumda. Mesela, ben, kedim bizzat yaşadığım -söylemeyeceğim ilçeyi de şey olmasın diye- 50 defa kendim bizzat hekim olarak, milletvekili olarak, akademisyen olarak belli tedbirleri almalarıyla alakalı belediye başkanının bizzat kendisiyle -tanırlar bizi- konuştuk. Yapabileceği bir şey yok. Mahalleye geliyorlar, bazı kontrol, zapturapt işlemleri yapabilsinler diye ama orada birisi çıkıyor, kıyameti koparıyor, oradaki çalışanlar kendilerini zor kurtarıyor ondan. Dolayısıyla bu keşmekeşte belediyelerin de kendi işlerini yapmaları mümkün değil ve denetlemek de mümkün değil. Dolayısıyla bizim öncelikle, herkesin kendi işini yapabileceği kanuni hakları tanımamız lazım, sonra bunları takip etmemiz lazım. Hasan Hocamın dediği tamam, belki küçük yerlerde hayvan grupları varsa ama 1,5 milyon havyanın içerisinde her gün davranış özelliklerini değiştiren binlerce hayvan var. Bunları takip etmeniz, kontrol altına almanız mümkün değil. Hayvanlar niye saldırır bize? Hayvan öncelikle kime saldırır? Hayvanlar her şeyi hissederler yani sizin vücudunuzdaki o enzim değişikliğinden, hormon salınımlarınızdan, ondan korkup korkmadığınızdan, davranışlarınızdan, adım atmanızdan, yere basıncınızdan bunları ayırt ederler, öncelikle bunu yaparlar. Kendilerine alan açmak için yani "Siz benim alanıma müdahale etmeyin, buralarda mümkünse fazla dolaşmayın, geçmeyin. Buralar bana ait." duygusunu vermek için yaparlar. Sonra, biz de onlara saldırdığımız anda bu sefer bir kıyasıya mücadele başlar, kim üstün gelirse. Üstün gelecek taraf sonuçta belli ama bir sürü istemediğimiz görüntüler ortaya çıktıktan sonra. O yüzden, bu şekilde lokal ve sonuca çok etki etmeyecek tedbirlerden ziyade, genel tedbirler almamız lazım, almayı önermemiz lazım, biz alacak taraf değiliz ve bunları, denetleme işini de sert bir şekilde bizim oluşturacağımız raporda tavsiye etmeliyiz. Yapabileceğimiz bu.