| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .05.2019 |
İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu Kapadokya bölgesi ülkemiz açısından son derece önemli bir bölge. Sayın Milletvekilimiz Açıkgöz'ün hassasiyetlerine ben de katılıyorum, o yönüne katılıyorum. Ama tabii "Kanun incelendiğinde Cumhurbaşkanlığı sistemiyle uyumlu bir yaklaşım." dedi. Doğrudur
fakat bu, devlet yönetiminde biz nereye gidiyoruz sorusunu da benim aklıma getiren bir kanun. Şimdi burada bir ara "paralel devlet yönetimi filan" denildi biliyorsunuz. Bu FETÖ meselesinden dolayı "paralel devlet yönetimi filan" çok konuşuldu bu ülkede. Şimdi idare tahsis ediyoruz biz yani yeni bir kurum tahsis ediyoruz ve valiliğin, belediyenin, Tarım Bakanlığının, Orman Bakanlığının, işte Tabiatı Koruma Kurulunun filan yetkilerini alıyoruz, bu idareye veriyoruz. Bu, bir paralel yönetimdir devlet yönetimi açısından. Şimdi bu kurullar niye var? Yani bir başka yöntem bulunamaz mıydı? Yani bu kurullarımızı da elimine etmeden, pasivize etmeden, yetkilerini bir anlamda almadan ellerinden, Kapadokya bölgesi için bu kurullardan oluşan bir komisyon oluşturulup daha hızlı karar almaları sağlanamaz mıydı? Şimdi burada devlet yönetimi açısından bir hata var sanki, bir yanlış var. Yani biz her bölgeye, her yere böyle idare, böyle kurullar, komisyonlar kurarsak bu devleti ne hâle getiririz, bu devlet nasıl yönetilebilir? O zaman sorarım: Kültür Bakanlığı niye var? Şimdi koskoca bir Kültür Bakanlığımız var. Kültür Bakanlığına bu yetki tamamen verilebilir mesela. Niye "bir idare" diye bir anlaşılamaz... Gene Sayın Bakan Yardımcım kimlerden kurulacağını ifade etti ama yarın, bu kanunda yazmadığı için Sayın Bakan Yardımcımızın bu sözlerinin havada kalma ihtimali de çok kuvvetle muhtemel. Onu da burada ifade edeyim. İnşallah öyle bir durumda kalmazsınız. Yarın yüz yüze geldiğimizde yine sorarız. Dolayısıyla bu kanun bizi bu yönüyle öncelikle ilgilendirmeli. Kapadokya'nın hassasiyeti, özelliği önemi, orada şüphe yok, orada problemimiz yok ama bu kanunu, devlet yönetimimiz açısından, devlete bakış açımız açısından arızalı bir teklif olarak düşünüyorum ben. Dolayısıyla bu yönden değerlendirilmeli diyeceğim ama siz zaten değerlendirmeyi yapmışsınız. Ama ben burada tarihe bir not düşmek açısından bu kanaatlerimi de ifade etme gereği duyuyorum. Yoksa diğer konular mesele değil, onların maddeleri filan mesele değil. Bu perspektif ören perspektifidir.
Bir de, az önce bir tartışma yaşandı. Nevşehir Belediye Başkanının "İmamoğlu'na destek açıklaması yapan sanatçıları etkinliklere davet etmeyeceğim." sözü. Şimdi, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi öncelikle demokrasiyi özümsemiş insanların oluşturduğu bir meclistir. Kimse kanaatlerinden dolayı ayıplanamaz. Herkes siyaseten kanaatlerini kırmadan, dökmeden ifade etme hakkına sahiptir. Biz buna demokrasi diyoruz zaten. Anayasa'mızda da bu garanti altına alınmıştır. Mevzuatımızda bu hak garanti altına alınmıştır; kimse inançlarından, düşüncelerinden dolayı kınanamaz.
Şimdi, bir sanatçının, herhangi bir insanın Sayın Binali Yıldırım'a destek açıklaması takdir edilecek bir davranış ise Sayın İmamoğlu'na ya da başka bir siyasi görüşe bağlı insanlara destek açıklaması da ayıplanamaz. Şunu demeye belki hakkı vardır, şunu yapmaya daha doğrusu Belediye Başkanının: Oraya gelecek sanatçıları kendisi belirler, ona saygı duyarız ama ilan ederse "Filan, filan, filan sanatçılar kardeşim, benim etkinliklerime gelemez." bu, cezalandırmadır. Bunu CHP'li bir belediye başkanı da yapsa ayıplı bir davranıştır, desteklenemez; İYİ PARTİ'li de yapsa, MHP'li de yapsa, AK PARTİ'li de yapsa. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde demokrasiyi, insan haklarını savunması gereken insanların, efendim "Bu doğrudur." yaklaşımını ben anlamakta zorlanırım. Olmaz. Yani biz herkesin hukukunu, herkesin hakkını savunmak iddiasıyla zaten yeminimizde de bunu ifade etmiş insanlar olarak, herhangi bir gruba yönelik olarak yapılan kirletici, yok sayıcı, cezalandırıcı bir açıklamayı hangi belediyeden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın bizim her birimizin, hepimizin ortak bir fikirle bunu kınamamız gerekir diye düşünüyorum, saygılar sunuyorum. Fazla da uzatmaya gerek yok, arkadaşlarımızın görüşlerine de katılıyorum, inşallah bunlar değerlendirilir.
Sağ olun.