| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1580) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .02.2019 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum. Tekrar söz aldığım için değerli Komisyon üyelerinin hoşgörüsüne sığınıyorum.
Burada, biraz da dolaylı olarak, getirilen teklif dolayısıyla âdeta Sayın Kaboğlu çok nazik bir şekilde -tırnak içerisinde- "Üç-beş oy için mi acaba yapılıyor?" tarzında bir dikkat çekmede bulundu, değerli Komisyon üyemiz de seçim öncesi bir girişim olduğunu ve bir bakıma ittifak ilişkisi çerçevesinde olduğunu söyledi.
Şimdi, hepimiz siyaset yapıyoruz ve halkın, seçmen davranışının arkasındaki saiklerin neler olduğunu biliyoruz. Türkiye 1950'den beri -1946'da başladı- bir demokratik tecrübeye sahip. Eminim ki, halkımız bir oy verme davranışında bulunurken bir sağduyu, bir akıl, bir basiret, bu çerçevede bütün olanları değerlendirir ve kendi siyasal davranışını o çerçevede tayin eder, tercihlerde bulunur. Eğer burada ifade edildiği gibi, üç-beş oyu kazanmak yahut da karşılıklı -biraz başka bir dünyadan intikal edecek kelimeyle söyleyecek olursak- "clienter" bir ilişki çerçevesinde bir iş yapmaya kalkacak olsak, muhakkak bunu da halk değerlendirir. Benim kanaatim, böyle bir şeyin halkın nezdinde bir karşılığı olmaz ama genel manada, yapılan işin farklı siyasetlerde de olsa, bir anlamı, bir arka planı olduğu kanaati hasıl olursa bu, herkes nezdinde daha olumlu bir kanaat ortaya çıkartır.
Şimdi, burada da sayın Komisyon üyelerini dinlerken esasen teklifin kendisine ilişkin bir itiraz dile getirilmediğini ama yükseköğretim konularının ve üniversite adlarına ilişkin farklı yaklaşımların dile getirildiğini gördük. Yani teklifin mahiyetine ilişkin çok temel bir itiraz konulmadı.
Bu teklif, Milliyetçi Hareket Partisinin 50'nci yıl dönümü ve rahmetli Alparslan Türkeş, sadece Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Başkanı olarak değil, aynı zamanda biraz önce anlatmaya çalıştığım çerçevede Osmanlı'dan cumhuriyete intikal eden milliyetçi coğrafyanın çok önemli sembol isimlerinden birisi olduğu için bu teklif gündeme geldi.
Esasen rahmetli vefat edeli yirmi iki yıl oldu, 4 Nisan 1997 tarihinde vefat etmişti. Bakın -yirmi iki yıl sonra- vefat etmiş ve vefat ettiği sırada Mecliste temsili yoktu galiba değil mi Milliyetçi Hareket Partisinin? 1997'de var mıydı efendim?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yoktu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Vefat ettiğinde Mecliste temsili olmayan bir siyasi hareketin, yirmi iki yıl sonra bunu temsil eden kişiye ilişkin Meclise bir teklif geliyor. Bunun anlamını sadece basit bir siyasal ilişki olarak değil de toplumsal ve politik tarihimizin temel akslarından biri olarak okumak kanaatimce çok yerinde olur.
İsimlendirme meselesine gelince, şüphesiz bilim insanlarına ilişkin isimlendirmeleri, sanatçılara, edebiyatçılara ilişkin isimlendirmeleri yapmak gerekir, buna yönelik başka isimler de var.
Ben de üniversitede hocalık yaptım. Siyaset bilimi derslerine girdiğimde öğrencilere soruyordum "Siyaset nedir?" diye. Çocuklar, siyaset bilimi hocasının siyasete ilişkin bu sorusunda "Murat ne olabilir?" diye bir süre teenniyle davrandıktan sonra, akıllarına gelen her tür olumsuz değerlendirmeyi ifade ediyorlardı siyasete ilişkin "Siyaset ikiyüzlülüktür." "Siyaset yalancılıktır." Siyaset insanları kandırmaktır." vesaire diye, sonra da soruyordum çocuklara: "Genç yaştasınız, peki hayatta geleceğe ilişkin kendinize rol model olarak aldığınız birtakım isimler vardır mutlaka, bunlara ilişkin ne tür örnekler verirsiniz?" diye sorduğumda hemen başlıyorlardı: "Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak, Menderes" dışarıdan örnek vereceklerse " Washington, Napolyon" akıllarına çok çeşitli isimler geliyordu ama emin olun ben hiç "Ben Picasso olmak istiyorum." "Ben Victor Hugo olmak istiyorum.", "Ben Orhan Pamuk olmak istiyorum.", "Ben Nazım Hikmet gibi sanat, edebiyat alanında temayüz etmek istiyorum..." 17-18 yaşındaki gençlerden bahsediyorum. Şimdi, bu biraz da toplumsal kültürle alakalı bir husus. Sayın Kaboğlu birtakım üniversite isimlerinden bahsetti, kimi yerlerde yer isimleri veriliyor, çok doğru, kimi yerlerde bilim tarihine geçmiş olan insanların isimleri veriliyor, bizim toplumsal ve kültürel tarihimiz bakımından da belki örgütlenme yapımızdan, tarihsel maceramızdan bu tür siyasal önderliklerin toplumun kaderi ve hayatı üzerinde etkili olmasını getirdiği bir kolektif hafıza ve müktesebat bu tür isimlendirmeleri öne çıkartıyor kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.