KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Hayır efendim, böyle bir usul yok, lütfen.

Ben cevap vereceğim, bendekiler resmî rakamlar. Bakın, siz kendinize göre söylüyorsunuz, ben resmî rakamları söyleyeyim, bu mevzuyu kapatalım.

Arkadaşlar, hani Türk lirası üzerinden söylediğimiz zaman elbette Türkiye de enflasyon olan bir ülke olduğu için rakamları kıyaslamamız çok sağlıklı olmuyor. Dolar üzerinden söylediğimiz zaman dünyadaki konumu da ortaya çıkmış oluyor. Hani 2002 yılını hep baz aldığımız zaman haklı olarak bir tepkiniz oluyor, kızarsınız ama bizim de sorumluluk alanımız o zaman. Mesela siz, Orhan Bey, hiçbir dahlimizin olmadığı 1980'lerdeki darbeyle bile neredeyse AK PARTİ'nin sorumlu olduğunu ilişkilendirdiniz.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Öyle bir şey yok. Alınıyorsanız o sizin meseleniz, öyle bir şey söylemedim.

BAŞKAN - Efendim, bakın, böyle bir şey yok, orada o zaman da yine varsa varsa AK PARTİ'nin dışında burada temsil edilen diğer partilerin bir kökeni var, biz hiç yokuz. Dolayısıyla bizim baz almamız gereken yer, sağlıklı olarak kendimizi sorumlu tuttuğumuz için baz almamız gereken yer 2002'dir. 2002'de bu ülkede... Siz demin dediniz ya: "Çiftçi sayısı bu kadar azaldı, tarımda kullanılan arazi miktarlarımız düştü." Evet, bu rakamlar doğru ancak bir doğru daha var: o zaman bu ülkedeki çiftçi üretim yaparken gayrisafi millî hasıla içerisindeki katkısı 24 milyar dolardı, bugün 63 milyar dolardı. Bu, doların yükselmesinden dolayı biraz düştü; 52, 52,5 milyar dolara düştü.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Peki, gayrisafi millî hasılaya oranını söyler misiniz ama?

BAŞKAN - Hayır, o düşer, o, gelişmekte olan ülkelerde düşer, 9'dan başlamıştır, 6'lara kadar düşmüştür, doğru.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - 10'dan 6'ya. Olması gereken şu anda 180 milyar dolar.

BAŞKAN - Bakın, efendim, hayır, öyle değildir. Bütün gelişmiş ülkelerde, bizim örnek aldığımız ve ekonomik olarak ulaşmaya çalıştığımız ülkelerde -siz çok iyi bilirsiniz ama söylemiyorsunuz ne yazık ki- çiftçi oranı yüzde 4'ler civarındadır. Gelişen ülkelerde böyledir arkadaşlar.

Bakın, bizim problemimiz nedir? Bunlar değil konumuz, gündemimiz. Ben özellikle Başkan olarak dağıtmak istemiyorum ama madem seyrek toplanıyoruz, bundan sonra daha sık toplanacağız, buna emin olabilirsiniz, burada birikmiş söylemlerimizden de bazılarını söylemekte fayda var.

Şimdi, bizim üreticimiz elbette azalıyor gün geçtikçe fakat dediğim gibi bütün dünyadaki seyir böyledir. Bizim sıkıntımız nedir, biliyor musunuz? Dünya bunu yüz, yüz elli yılda yaparken, araya Sanayi Devrimi'ni ve tarım devrimini koymuşken biz bunların tamamını kaçırmış bir ülke olarak otuz yılda yapmak zorunda kaldık. Bizim otuz yıl önceki köylü varlığımız genel içerisinde yüzde 60-65'lerin üzerindeyken bugün yüzde 10'ların altında, büyükşehir belediyeleriyle beraber rakamlar biraz karışık ama 15-20 olduğunu düşünün. Bakın, ne demek bu, biliyor musunuz? Eskiden köyde o teknolojinin kullanılamadığı çağlarda köyde yaşayan 4 insan şehirdeki 1 insana daha üretim yapmak zorundaydı arkadaşlar. Şimdi tam tersi ve daha çok tüketimimizin olduğu, refah seviyemizin yükseldiği yıllarda, milyonlarca turist ağırladığımız yıllarda köydeki 1 insan 4 insana üretim yapmak zorunda kalıyor. Şu andaki bu dönüşümün hızlı olmasının, ülkemizin çok eskilere dayalı birtakım sıkıntılarından dolayı ayak uyduramayışının sıkıntılarını yaşıyoruz. Şu anda sizin de bizim de hepimizin üzerindeki ağır yükün sebebi budur. Bu ağır sohbetler ve konuşmaların sebebi budur. Elbette bu ülke belli sıkıntıları yaşıyor ama önemli olan günbegün çözülüyor mu, çözülmüyor mu, buna bakmak lazım. Bizdeki rakamlar çözülüyor olduğuyla alakalıdır. Elbette muhalefetin muhalefet etme hakkı vardır, konuşacaktır, saygı duyuyoruz.

Başka bir rakam daha gene Orhan Bey'inkine cevap olsun diye... Tabii, dedik ya, şimdi, hani Türkiye'de kitaplarda bile yazan şöyle güzel bir söylem vardır... Bakın, ben hem ziraatçıyım hem veteriner hekimim. Dolayısıyla bu müktesebata biz de sahibiz. Üstelik üniversitede hocayız, biliyorsunuz, bunların dersini veren insanlarız biz. Kitaplarda şöyle güzel bir şey yazar: Efendim, "Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülke."

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - İdi.

BAŞKAN - Yetiyor mu, yetmiyor mu? Neye bakacağız? Aldığımıza, sattığımıza bakacağız arkadaşlar. Her şeyi üretemeyebiliriz.

Bakın, ülkelerde üretimler neye göre dizayn edilir? Maliyete göre, değil mi? Siz bir ülkede "Her şeyi üretiyorum." diyemezsiniz. Sizin işçiliğiniz yüksektir. Özellikle bugün bahsimize konu olan 57 ülkedeki işçiliklere göre birçok işçiliğimiz fazla. Sen onunla aynı ürünü üretmeye kalkarsan maliyetin 3 katına çıkar, dünyada pazar bulamazsın. Artık Türkiye kapalı bir ülke değil, dünyayla rekabet eden, her gün dünyadaki kotaları ve fiyatları izleyen bir ülkedir. Dolayısıyla dünyaya göre üretim yapmak zorundayız. Bazılarına çıkarız, bazılarına artırırız. Konjonktürel olarak, taktiksel olarak, stratejik olarak artırırız, azaltırız ama en son rakam nedir, bakın, ben size söyleyeyim ve bunu kapatacağım.

AYHAN BARUT (Adana) - Keşke bu rakamları bize de verseydiniz.

BAŞKAN - Türkiye'nin, arkadaşlar, efendim, 2002'den 2017'ye kadar tarımda toplam ihracatı 184 milyar dolar. Az gibi görünebilir. Peki, ithalatımız nedir? 2002'den 2017'ye kadar...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Çok eski, evet, doğru, 2017'ye kadar.

BAŞKAN - Evet, şimdi güncelleyebiliriz. Son, peki ithalatımız ne? Arkadaşlar, 118 milyar dolar. Arada ne var? Aşağı yukarı 68 milyar dolar. Peki, kârda mıyız? Arkadaşlar...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - O rakamları yenileyin Sayın Hocam. "Hocam" diyeceğim çünkü bilim insanlığınızı öne çıkardınız.

BAŞKAN - Efendim, özür dilerim. Biz şimdi neye göre konuşacağız? Biz istatistiğe göre konuşacağız. Yahu şimdi, Hollanda'yı getirin, her gün tabiri caizse gözümüze dirersiniz, Hollanda, Hollanda... Küçücük bir ülke, Türkiye'nin kaçta...

AYHAN BARUT (Adana) - Yanlış mı Başkanım?

BAŞKAN - Yanlış! Arkadaşlar, Hollanda'nın bütün tarımsal faaliyetleri ithal edip ihracata dayalıdır. İthal eder, katma değeri yükseltir, satar. Hollanda'nın eti budu ne? Biz de o noktaya yavaş yavaş geliyoruz bakın.

Şimdi, "buğday" dediniz, Sayın Vekilim anlattı. Buğday, evet, biz buğdayı ithal ediyoruz ama bazı özellikli buğdayları, bizde yeterince olmayan buğdayları ithal ediyoruz ama bunu daha yüksek katma değerli una, irmiğe, makarnaya, bisküviye dönüştürerek ciddi bir şekilde kâr ediyoruz. Bunları da arada söylemek lazım ki tabiri caizse bu işin emeğini çeken biz de en azından biraz daha şevkle işimize sarılalım, daha iyi yapalım, ülkemize daha çok katkı yapalım diyorum.