KOMİSYON KONUŞMASI

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Bakanım, öncelikle, Komisyonumuza geldiğiniz ve bu açıklayıcı bilgilendirmeyi yaptığınız için teşekkür ediyorum.

Vizyon belgesinde de ortaya konulan, bugün burada da bizlerle paylaştığınız perspektif gerçekten hem bizler tarafından hem de bütün kamuoyu tarafından dikkatle, ilgiyle, merakla ve destekle takip ediliyor. Bunun için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Ben konuşmaya başlarken -Yıldırım Bey çıktı herhâlde ama gıyabında olacak fakat düzeltmeye mecburum- bizim siyasi görüşümüzle aynı çizgide olmayan herhangi bir vakıfta, bir sivil toplum kuruluşunda, bir dernekte meydana gelmiş münferit bir olayı o vakfın tamamını itham edici bir şekilde gündeme taşımanın doğru olmadığını düşünüyorum. Yanlış anladıysam Yıldırım Bey'den özür dileyerek tashih etmesini de rica ediyorum. Ama Ensar Vakfıyla ilgili sanki Ensar Vakfının kurumsal kimliği ve Ensar Vakfı mensuplarının bütününü tecavüzcü gibi itham edecek bir söylemin doğru olmadığını düşünüyorum

Sayın Adıgüzel, benim de yöneticisi olduğum Birlik Vakfının da adını andı. Birlik Vakfı, başta Sayın Abdullah Gül olmak üzere, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bir önceki Meclis Başkanımızın da kurucusu olduğu, benim de Ankara şubesinin yöneticisi olduğum bir vakıf. Dolayısıyla bu açıdan bu vakıfları sanki illegal kuruluşlarmış ya da toplumla çatışmalı kurumlarmış gibi bir çerçevede sunmanın çok doğru olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca, eğitim en nihayetinde toplumun bütününü ilgilendiren bir politika merkezi. Bu açıdan, belki sadece şunu eleştirebilirsiniz: "Niye başka vakıflar, başka dernekler de yok?" diyebilirsiniz çünkü eğitimin çok sayıda paydaşa ihtiyacı var. Bu paydaşlıkların içerisinde en önemlisini de sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğunu düşünüyorum. Kaldı ki Ensar Vakfı kurulduğu 1979 yılından bugüne kadar diğer vakıflarla...

İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Vekilim, bir öğretmen dışında bir kişinin okulda eğitim öğretim faaliyetine katılmasını siz nasıl savunabilirsiniz? Siz eğitimcisiniz.

BAŞKAN - Sayın Koncuk...

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Ben bunu doğru buluyorum. Dünyanın her tarafında eğitimin paydaşları vardır. Sivil toplum kuruluşları da eğitimin paydaşlarıdır.

İSMAİL KONCUK (Adana) - O zaman öğretmenleri atalım, kaldıralım öğretmenleri. Yapmayın ya!

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Dolayısıyla Birlik Vakfı da Ensar Vakfı da İlim Yayma Cemiyeti de bunların hepsi ayrıca kamu yararına çalışan vakıflardır ve her birisinin ilgi odağında öğrenci vardır, her birisinin ilgi odağında da eğitim vardır. Bu açıdan, eleştirilerinizi "Niye bunlarla paydaşlık yapıyorsunuz?" diye değil, "Niye bunların yanı sıra şunlarla da paydaşlık yapmıyorsunuz?" diye yöneltirseniz bana göre daha doğru olur.

İkincisi: Burada arkadaşlarımızın bir kısmının Sayın Bakanımızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle atanmış ve AK PARTİ hükûmetlerinin bir Bakanı olarak burada bulunan Sayın Bakanımızın sözlerinden hareketle on yedi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde eğitimle ilgili hiçbir şey yapılmamış gibi anlamalarını da açıkçası garipsedim, bunu da ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanımızın vizyon belgesinde de buradaki konuşmasında da ortaya koyduğu birçok şeyin ön çalışması zaten daha önceki dönemlerde yapılmış ve Sayın Bakanımızın da ortaya koyduğu yeniliklerle, uygulamalarla birlikte vizyon belgesi hâline gelmiş çalışmalar.

Bunun dışında, Sayın Bakanımıza sormak istediğim hususlar var. "12'nci sınıflar hazırlık sınıfı olacak." denilmişti. Bu, bir sonraki yıl uygulamaya geçecek mi? Geçecekse nasıl uygulanacak? Geçmiş dönemlerde test çözen, tost yiyen öğrenci eleştirisi vardı. Dolayısıyla 12'nci sınıfları hazırlık sınıfı yapmak bu eleştiri açısından nereye oturuyor, bunu da ben Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum.

Özel okulculuk... Kendisi de özel sektörden geldiği için bu konuda son derece duyarlı olduğunu biliyorum. Toplam hedef olarak yüzde 15 gibi özel eğitimi taşımak istediğimiz bir hedef vardı. Bu açıdan, teşviklerin kademeli bir şekilde kaldırılacak oluşu ve standartlar yönergesinde yapılacak değişiklikler özel okulculuğun gelişmesi önünde bir engel teşkil eder mi, bunu merak ediyorum.

Derslerin azaltılacağından bahsetmiştik. Son derece önemli bulduğum hususlardan bir tanesi bu. Öğrencilerin fazla ders yükü açısından ve bir miktar da beceri, kabiliyet ve yeteneklerinin gelişmesine fırsat vermesi açısından bunu önemli buluyorum. Ancak hangi sınıflarda, hangi dersler ve kaç saat azaltılacak, bununla ilgili bir somutlaşan durum var mı, bunu merak ediyorum.

Temel liselerin kapatılmasıyla ilgili bir konu gündeme gelmişti. Temel liseler bence başarısızlıkları nedeniyle kapatılmıyor. Zaten yasada bir süreyle mukayyet kuruluşlardı bunlar. Dolayısıyla yasal süreleri, var olma süreleri dolduğu için temel liseler kapatılıyor. Ancak şunu mutlaka görmemiz lazım: Özellikle FETÖ mücadelesi çerçevesinde dershanelerin kapatılma sürecinde Türkiye'nin çok önemli bir potansiyelini oluşturan dershane kurucuları, sermayedarları ve dershane öğretmenlerinin kademeli bir şekilde eğitim sisteminin içerisinde bu başarıyı özel sektöre, özel okulculuğa taşıyabilmek için bir geçiş dönemi çalışması olarak ortaya konulmuştu. Bir geçiş dönemi projesi olmasına rağmen başarılı örnekler buradan ortaya çıktı. Ancak o zaman bu projeyi isteyenler de bir süreyle mukayyet olmasını zaten talep etmişlerdi; süre doldu. Dolayısıyla temel liseler başarısızlıkları nedeniyle kapanan kurumlar değil. Kapanması da gerekiyor. Ben de kapanması konusunda farklı düşünmüyorum.

Kurslara gelince... Sayın Bakanım, bu konuda endişelerimiz var, bu endişeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, kapatılan FETÖ okullarından ve kapatılan FETÖ dershanelerinden açığa çıkmış çok sayıda öğretmen var. Bu öğretmenlerin bir kısmı merdiven altında çalışmalarını yürütüyorlar. Ancak legal olarak Anayasa Mahkemesi kararından sonra, dershane değil -altını çiziyorum- tek ders kursları olarak yapılanan, takviye ders imkânı veren bu kurumların kapatılması FETÖ'cü öğretmenlere bireysel ders verme imkânı açabilir. Burada dijital dershaneciliği anladığım kadarıyla bir çözüm önerisi olarak ortaya koyuyorsunuz. Önemli bir çalışma. Bu çalışma bu açığı kapatabilecek bir çalışmadır ama şu soruları da mecburen sormak zorunda kalıyoruz: Problem, sınavlı sistem mi, test usulüne dayalı ölçme biçimi mi, okul dışı takviye dersleri mi, yoksa sadece kurslar mı? Eğer sadece kurslarsa problem, burada başka bir çelişki var demektir. Eğer problem sınavlı sistemse, test usulüne dayalı ölçme sistemiyse, okul dışı takviyeye karşı negatif duruşumuz ise o zaman dijital dershanecilik de okul dışı bir takviye anlamı taşıyor. Ancak yine de bunları, birbirinin karşıtı olarak değil, birbirini bütünleyen ve öğrenciye tercih imkânı tanıyan imkânlar olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Dijital platformla ilgili de şunları merak ediyorum açıkçası: Sanıyorum, dağdaki bir öğrencinin bile, koyun güden bir öğrencinin bile hemen ulaşabileceği çok başarılı video derslerinin olduğunu söylediniz. Bunlar hazırsa Bakanlığımız çok uzun süreli bir hazırlık çalışması yürütmüş, yıllara dayanan bir hazırlık çalışması yürütmüş demektir. Burada, özel sektör bu çalışmanın neresinde yer alacak? Nasıl bir üretim süreci yürüyecek ve özel sektörde çalışan özel okullar ya da bu alanda hizmet veren bu kurslar bu sistemin içerisinde nasıl yer alabilecekler? Bu konularda bilgi verebilirseniz memnun olurum.

Tekrar Komisyonumuza katıldığınız ve çok önemli çalışmaları bizlerle paylaştığınız için teşekkür ediyorum.