KOMİSYON KONUŞMASI

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Ben de teşekkür ediyorum.

Tabii ki Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu gerek sorunlarla gerek çözüm önerileriyle önemli komisyonlardan biri Meclisin çatısı altında çalışan ama hep tali olarak çalışmak gerçekten büyük bir sıkıntımız yani belirleyici olamamak. Biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi özel istihdam büroları çok teknik. O teknik konular bizi aslında bir yerlere götürüyor, o teknik konular çok önemli yani onların da görüşülmesi çünkü onun sonucunda kadının sorunlarının nereye geleceği, kadın istihdamının, kadına karşı şiddetin, aile kurumunun nasıl yeşereceğini de az çok bize şekillendiren kısmı aslında teknik kısımları. O yüzden konuşulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

İkinci olarak, tabii ki tasarı önemli bir tasarı. Getiriliş sebepleri, gerekçeleri arasında işte, doğurganlık hızının azaldığı, ülkemizin yaşlanan bir nüfusu olduğu ve doğurganlık hızını artırmakla beraber tabii kadınları iş gücü camiasında da tutup iş kaybını engellemek olduğu ifade ediliyor yanlış anlamadıysak, ifadeler onun üzerinde. Şimdi, şöyle bir gerçeklik var, bilmiyorum hani siz hangi araştırmalardan aldınız bu sonuçları ama: Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun araştırmalarına göre Türkiye nüfusu 76,7 milyon son açıklanan verilere göre ve bu nüfusun dörtte 1'i yani yaklaşık 19 milyon küsuru gençlerden oluşuyor, Avrupa'nın en genç nüfusu Türkiye'de şu an. Gene Hacettepe Üniversitesi'nin beş yılda 1 yaptığı nüfus ve sağlık araştırmaları var, onların verilerine göre de Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı 15 yaşın altında, oldukça genç, dinamik bir nüfus. Gene onların yaptıkları araştırmayla 65 yaş üstü nüfusumuz yüzde 8'i oluşturuyor. Yani akut vadede, kısa dönemde Türkiye'nin yaşlanması gibi bir problemi yok gibi görünüyor. Hani uzun vadede belki bir seksen yıl sonra, yüz yıl sonra bu sorunla karşılaşılabilir. Bu sorunların çözümleri ne olabilir, tabii ki onları da konuşacağız ama şu anlamda yani akut olarak bu risk görünmüyor. Ama yapılan araştırmalar şunu da gösteriyor: Gelişmekte olan bölgelerdeki nüfusun, genç nüfusun yüzde 60'ı okumuyor, düzenli bir işte çalışmıyor, düzensiz işlerde çalışıyor. Okullaşma net oranı yüzde 38,5; gerçekten çok düşük ama genç işsizliği şu an yüzde 19'larda, üniversite işsizliği daha da yüksek rakamlarda.

Doğurganlığa gelince, sanırım son araştırmalar gene, Hacettepe Üniversitesinin nüfus sağlık araştırmalarına göre doğurganlık hızımız 2,26. 2008'deki araştırmalarda da 2,6'dıydı. Yani bu bize şeyi gösteriyor, doğurganlık hızının azalmadığını, tam tersi durağanlaştığını gösteriyor. Durağanlaşma var ama yaklaşık son on yıla yakın süredir de kendini koruyor, yani doğurganlıkta bir azalmamız yok. Ama doğurganlıkta azalmayı sanki istihdamda olan, çalışan kadınların çocuk yapamaması gibi ifade ettiniz ama hani gerçekler, yapılan araştırmalar tam da bunun aksini söylüyor: Yani kişi başı gelir arttıkça, eğitim düzeyi yükseldikçe, kentleşme, şehirleşme oranı arttıkça doğurganlık hızının bununla ters bir şekilde azaldığını gösteriyor. Dünyadaki yapılan araştırmalar şunu da gösteriyor: Sadece nüfusu kişi, çocuk sayısı üzerinden değil tam tersi o nüfusun üretkenliği üzerinden eğer siz politikalarınızı kurgularsanız o zaman sonuç alabilirsiniz. Neye karşı? Hem toplumun gerçekten dinamik üretken bir nüfus olması hem de yaşlanan nüfusla mücadele edebileceğinizi gösteriyor. Tam tersi doğurganlık hızını siz ne kadar, işte, "Çok çocuk doğurun..." Ki bu politikalar yeni değil tabii ki, yani yeni olarak sunuluyor ama 2008'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en az 3 çocuk söylemiyle başladı ve arkasından işte, kadın bakanlığının adından kadının çıkarılması, birçok projeler, yapılanlar işte, Hükûmetin, belediyelerin uyguladığı projeler, arkasından işte diğer şeyler en son da tabii "Annelik kariyerdir, gerisi teferruattır."

Şimdi, yasanın tümüne bakıldığında tabii ki olumlu şeyler var yani bir şeyi eleştirirken olumlu ve olumsuz yönlerini hep beraber söylemek lazım, eleştiri bunu gerektiriyor, muhakkak ki yapılması gereken olumlu maddeler de var ama bunu yaparken genele baktığımızda, bir bütüne baktığımızda şunu görüyoruz: Kadının, sanki annelik, aile... Aileden bahsediliyor ama, kadının adı geçmiyor ama maddelere indiğinizde ailenin tüm sorumluluğunu; çocuk bakımı, evde bakım, bunların içinde eğitimi dâhil kadına yıkıldığı görülüyor. Yani aileden, çocuktan sorumlu sadece kadın, baba bir tarafta, birinci sorumluluğu kadının da asıl işi, asıl görevi, esas görevi ailede evde bakım işlerini yapmak, çocuğa bakmak gerisi de işte, bundan vakit kalırsa gidip çalışmak, o da isterse, o da esnek bir şekilde. Özellikle bu özel istihdam bürolarının çalışma şekilleri net değil. Evet, şu an bir şablon konuluyor ortaya ama bu sistem yerleştikten sonra bunun genele nasıl yayılacağı, bu sürelerin nasıl değerlendirileceği... Zaten şu an yüzde 52 kadın 15-49 yaş arası, yüzde 52 nüfus ne çalışıyor ne okuyor. Yani çalışma hayatındaki kadınlara baktığınızda zaten kayıt dışı çalışıyor. Yani bunlar yok, bunların içinde olan nüfusa baktığımızda da zaten kadın vasıftan yoksun, niteliksiz, kayıt dışı, zor koşullarda çalışıyor ancak öyle işler bulabiliyor niteliksiz çünkü yeterince eğitim alamamış, çünkü yeterince fırsat eşitliğinden yararlanamamış. Dolayısıyla zaten bu işlerde çalışırken bir de bu özel istihdam büroları aracılığıyla bunu yasalaştırmak, resmiyete dökmek... Gelecekte de belirsiz bu arada yani bu desteklerin nasıl sağlanacağı, ne olacağı belli değil. Bu kısmi zamanlı çalışma iki, dört, altı aylık, çocuk sayısına göre ilk çocukta iki, dört ve altıya doğru giden kısmi, esnek çalışma olumlu. Yani bakınca da kadın bu süre içinde bir hak kaybı yaşamıyor gibi görünüyor ama uzun vadede bakınca gerçekten, yani o nitelikli iş sahibi olma, kıdem alma, ilerleme, bu anlamda bir hak kaybını yaşayacağı kesin. Şu an bunun ödemesi -muhakkak bir bütçesi var ki külfeti ağır olacak gibi görünüyor- yine İşsizlik Fonu'na refere edilmiş ama bu İşsizlik Fonu bu sistem tamamen yerleştikten sonra kim bunu ödeyecek, nasıl ödeyecek, o da muğlak.

Dolayısıyla "Kadın istihdamını artıracağız." demek bu paketle mümkün değil, "Doğurganlığı artırmak istiyoruz, kısa vadede böyle bir niyetimiz var." Belki kısa dönemde olabilir ama uzun vadede doğurganlığı artırabileceğini de sanmıyoruz çünkü yapılan çalışmalar öyle. Ama istihdamı artırır mı? Hayır, tam tersi. Bugünün çalışan kadınlarının gelecekte iş kaybı yaşayacağı, çalışmayacağını da gösteren bir tasarı.

Tabii, maddeler üzerinde konuşacağız ama şimdi İsveç modelinden bahsediliyor, işte, İskandinav ülkelerinden bahsediliyor, çok güzel, tabii ki onlarda da esnek çalışma var, evet, ama sadece bir taraftan alıp siz buna monte ederseniz olmaz. Orada yapılmaya çalışılan en önemli şeyler çok yaygın bir kreş desteği, gerek 0-3 yaş, gerek 3-6 yaş okul öncesi kreş desteği sisteminin yüzde 100'lere, yüzde 90'lara yakın bir şekilde kamu hizmeti olarak, kamu destekli olarak sunulması ama siz o kısmını görmüyorsunuz. "Kreş desteği" adı altında o da Maliye Bakanlığının şerhiyle ki daha önce de biliyorsunuz, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin olsun Çalışma Bakanı Faruk Çelik olsun "300 TL ayda kreş yardımı yapacağız." sözünü çok defa tekrar ettiler ama her zaman Maliyenin şerhiyle karşılaştı ve hayata geçmedi. Şimdi de gene bu kreş desteğinde de, her iki desteğinde de belediyelerin, kreş ve bakımevi açmasında da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının izniyle kurulacak olan vergi teşvikinde de gene Maliye Bakanlığının şerhi var. Artı, belediyelerle ilgili çok ciddi bir sıkıntımız var. Yani en son Büyükşehir Kanunu'na da konuldu, 100 bin nüfusuna çıkarıldı; 50 bindi 100 bin yaptık biz sığınma evi açmayı. Şu ana kadar açılan bir sığınma evi yok, bunun bir yaptırımı yok, cezası yok. Yani bunu nasıl sağlayacağız, neyle finanse edeceğiz, gene belli değil bu yasada da. Yani özel istihdam bürolarının nasıl kurulacağı, cezası, her şeyi açık açık net var ama bu kreş sisteminin neyle finanse edileceği, yaptırımlarının ne olacağı belli değil. Gene, sadece özel kreşlere vergi teşvikiyle, beş yıllık bir muafiyetle siz bu sorunu çözemezsiniz. Yani şu an kreş fiyatlarını biliyorsunuz, asgari ücretlere yakın ya da yarısı. Yani bunu kim karşılayacak? Bunu karşılayacak bizim gerçekten kitlelerimiz var mı? Bizim sorunumuz zaten bunu elde edemeyen yani asgari ücretin altında geçinmeye çalışan, bununla beraber üretime katkı sunmaya çalışan kadınlara destek olmakta.

Biz eğer hem doğurganlığı artıralım diyorsak güçlü aile, mutlu aile yapalım diyorsak bunun için bir kere aileye bir bütünlüklü yaklaşmak lazım, o gözle bakmak lazım. Yani sadece kadını alıp, bütün sorumluluğu kadına manevi yükle beraber yıkıp "İşte, bu senin görevin." deyip üzerine bir de şiddet, baskı uygulayarak bunu sağlamaya çalışırsak bunu gerçekleştiremeyiz. Aile; anne, baba, çocuklardan oluşan bir bütün, dolayısıyla bir sorumluluk varsa eşit bir şekilde, adaletli bir şekilde, insan haklarına uygun bir şekilde ve en önemlisi bence o ailenin mutluluğu, geleceği için, sağlığı için dolayısıyla toplumun geleceği için, bizim geleceğimiz için en sağlıklı sistemin bu olması gerekir, bunun üzerinden kurgulanması gerekir. Yani bunda sadece anneyi sorumlu tutarak bunu sağlayamayız. Dolayısıyla geniş kitlelere kreş desteği vermeden kamusal anlamda, ücretsiz, yaygın, her mahallede, devlet buradan çıkmadan -tam tersi bu yasada olduğu gibi, piyasalaştırılmaya çalışıldığı gibi- bunu sağlarsak ve eşit bir şekilde aileye bir bütün olarak bakabilirsek sanırım istediğimiz, sizin de istediğiniz, bizim de istediğimiz ve olması gereken hem demokratik anlamda hem güçlü, büyük Türkiye, güçlü nüfuslu Türkiye anlamında ulaşmış oluruz diyoruz.

Tabii, ben de maddeleri üzerinde konuşacağım.

Teşekkür ediyorum.