KOMİSYON KONUŞMASI

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Değerli Başkanım, önce şahsınızı ve değerli Komisyon üyelerini ve TTK'mizin Genel Müdürünü ve onun şahsında bütün çalışma arkadaşlarını, diğer kurumlarımızdan devlet erkânında olan bütün arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz diyorum.

Aslına bakarsanız geneli üzerinde ben konuşacaktım, bir dinleyeyim, bakalım, ne oluyor, gidiyor diye çünkü o orada yaşayan, maden mühendisi olan -bunu bir meziyet olarak söylemiyorum- dokuz yıldır bu KİT Komisyonunda TTK'yle ve onunla, kömür işletmeleriyle uğraşan, bilfiil yerinde gören, Maden Araştırma Komisyonunda üç ay görev yapan, Başkan Yardımcılığı yapan bir kardeşinizim. Bunları söylerken niye bunu söylüyorsunuz? Sadece bir şeye cevap vermek için değil. Söyleyen arkadaşlarımıza, Komisyonda olan kardeşlerimize teşekkür ediyorum, başta Zonguldak milletvekillerimiz olmak üzere. Tabii, yöremizin bir eksiğini, bir noksanını, bir sıkıntısını, bir derdini dile getiriyorlar. Bunlar bugün değil, dün de vardı, bugün de var; bunun iyileştirilmesi için bütün arkadaşlarımız, geçmiş dönemdeki bütün Zonguldak milletvekilleri ve Komisyonda olan arkadaşlarımızın tümü hep bu konuda yardımcı olmuşlardır. Zaman zaman şunlar söylenirdi: Zonguldak'ın hikâyesi bilinmediği için, tarihî bilinmediği için "Efendim, bizim vergilerimiz Zonguldak'a aktarılıyor. Dolayısıyla siz bedavadan orada bizim vergilerimizden istifade ediyorsunuz." denirdi.

Zonguldak'ın geçmişi çok önemli. Genel Müdürüm bir tarihçesini de anlattı, ta padişahlık döneminden kalan kanunlarla idare edilir, Havza-i Fahmiye kanunları ile ve ona benzer; kurumları cumhuriyet tarihinde ilk kurulan kurumlar Amele Birliği gibi, ona benzer kurumlar gibi, ta cumhuriyet tarihinin ilk kurumlarıdır. Cumhuriyet tarihinde ilan edilen ilk illerden bir tanesi de Zonguldak ilidir. Yapı itibarıyla bu işletmelerin orada olmasından dolayı da zorunlu iskâna tabi olan bir yerdir, tabiatı o kadar güzel olmasına rağmen zorunlu iskân yapıldığı için, gelen insanların barınma ihtiyacı olduğu için gecekondulaşmanın çok fazla olduğu bir ildir. Türkiye'nin hemen hemen geçmişte bugün özeti gibi olan da bir ildir. Bütün illerimizden hemen hemen -İzmir ve ona benzer bazı iller hariç- tüm insanlarımızın iş bulma amacıyla geldiği bir ilimizdir Zonguldak. Bunun için tabii özel sıkıntıları saydılar arkadaşlar, Genel Müdürümüz bir kısmına cevap verdi.

Yer altı işletmelerine -hep söyledim, dün de söyledim, TKİ'nin görüşmelerinde de- gitmek lazım. Her gelen insanı, KİT Komisyonunun tümünü biz Zonguldak'a davet ediyoruz. Oraya gelsinler, bakanlarla biz girdik, geçmiş bakanlarla girdik, bundan önceki hükûmetlerle, ilgili bakanlarıyla ocaklara girdik, oralarda gördük, gördüğümüz zaman bugün burada söylediklerimizin büyük bir kısmının hayata nasıl geçirildiğini göreceksiniz. Yani bir bakarsınız, bu zarar meselesiyle ilgili, niye yapılamadığıyla ilgili, 2 kilometrenin niye on yılda, dokuz yılda tamamlanmadığına bakarsınız. 2010 yılında bir tane uçak havaalanından kalktı, biz buradan Trabzon'a gittik işte "Havaalanı oldu." adı altında. Hemen iner inmez, on dakika sonra Gelik dediğimiz Karadon muhitinde grizu patlaması olduğunu duyduk ve on dakika sonra geriye döndük geldik. Orada 30 kardeşimiz şehit olmuştu. Yani ocağın altındaki olan bir hazineyi arama gibidir, çok önemlidir, tabii ki bilimsel çalışmaları vardır, sondajları vardır, "Bilinen, görünen rezervlerle ilgili niye çalışılmadı?" denilebilir. Bunu yaşamak lazım. Onun için hepinizi -özellikle rica ediyorum- kurum adına olsun, kendi adıma olsun, Zonguldak'a davet etmek istiyorum.

Diğer kısımlara gelince, çok haklıdırlar, şehit aileleri bizim için çok anlam taşıyan şeydir. Zonguldak gerçekten büyük bedeller ödeyerek ocaklardan kömürü çıkarmıştır. Bugün, evet, ihtiyaçlarda sıkıntı vardır, işte onda 1'i karşılanıyor, doğru ama o dönemlerde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemlerde, 1960 yılında 250 bin ton diye Ereğli Demir Çelik kurulmuştu, ona göre planlanmıştı ocaklardaki üretimler. Sonra tabii büyüdü, Türkiye büyüdü; 3,5 milyon ton, 4 milyon ton sadece Erdemir'in ihtiyacı oluşmaya başladı taş kömürüne. Karabük Demir Çelikler aynen öyle. İhtiyaç doğdu. Buna göre de taş kömürü büyümeye başladı o dönemden sonra. Ama önceleri bizler inanın -özür diliyorum- katırlarla, eşeklerle ve insanların arkasındaki küfelerle kömür çıkarırdık çünkü 100 metreden, 150 metreden kömürü çıkarırdık. Bugün 1.100 metre dediğimiz derin havzalara iniyoruz, onların çok büyük masrafları var, havalandırması var, güvenliği var, işte kuyular var. Bir kuyunun açılması normalde dediğimiz... 3 tane kuyu açtık biz o dönemden sonra. Bunlar kendi imkânlarımızla da olmadı. Önceleri bunu Polonya çok iyi yapardı, sonra Çin devreye girdi, Çinlilerle yapmaya başladık o kuyuları ve dolayısıyla üç yıl, beş yıl gibi bir süre geçiyor. Değerli Milletvekilim Yaşar Bey şöyle söyledi: "İşte bu 2012'den bu zamana kadar bir şey olmadı." Çok haklı ama işte o saydığımız sebeplerle bu iş kolu günübirlik, senelere sarih olacak şeyler değil. Bugün verdiğimiz havzalar var, ruhsatlarını verdiğimiz havzalar. Genel Müdürüm söylüyor, diyor ki: "Beş yılda ancak üretime geçebilir." Amasra'da Hattat Holding yedi yılın üzerinde, daha yeni yeni, üretime bu sene, 2019 senesinde geçecektir. Ben hepsini gittim, gezdim ve galerilere indim.

Yani şunu anlatmak istiyorum: Burası çok özel bir kurumdur. İhtiyaç var mıdır? Vardır. Sübvanse edilmeli midir devlet tarafından? Edilmelidir çünkü çok önemli bir kuruluşumuzdur. Neticede kömür bizim, insan bizim, onun zararının hesabı yapılmaz. Yani bir şey vardır: "Kavgada yumruk hesabı yapılmaz." diye, özür diliyorum, bu da böyledir. Bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlara baktığınız zaman oranın desteklenmesi lazım ki sizler bunu zaten destekliyorsunuz, görmeden bile destekliyorsunuz. Biz -hassaten rica ediyorum- oraya herkesi davet ediyoruz, arkadaşlarımız gelirse bizi sevindirir ve dolayısıyla da buna bu gözle bakılmasını arzu ediyorum.

Şehitler meselesiyle biz uğraşıyoruz. Bakan Bey'le de, mevcut Bakan Bey'le de Zonguldak'a geldik, şehit aileleriyle toplantılar yaptık. Evet orada çıkan kanun belki Soma'yla ilgili ve Soma'da ilk defa olduğu için, 2013 ve sonrası diye adlandırıldığı için bir sıkıntı doğurmuştur. Onun tarihinin değil de bir hesaplama usulünün hem Genel Müdürümüz hem Bakanlık bunun üzerinde bir çalışın. Bunun şöyle bir şeyi var: İşçi alımında bu şehit aileleri alınacak diye bir şey yok, o kanunu çıkarabilirsek onunla çalışma devam ediyor. Şehit ailesinin süresi yok. O kurumda yine şehit aileleri bu alım bittikten sonra da olacaktır. Şunu Deniz Bey çok iyi bilir, bu geçmişte de böyle olmuştur, aldığımız işçilerde, 5 binin üzerinde, biz iktidar olduğumuz dönemden bu yana: İşçi almışızdır ihtiyaç olduğu için, şimdi de yine Cumhurbaşkanımız -Allah razı olsun, sağ olsun- bu eksiği gördüğü için, yine bu ekonomik krizin olduğu bir dönemde, sıkıntıların olduğu bir dönemde 1.500 işçinin alınmasının ihtiyaç olduğunu, hiçbir kuruma alınmazken -böyle işletme anlamında söylüyorum- Zonguldak'a bunu söylemiştir, bizi rahatlatmıştır. Bunlar bu şekilde çözülecek ve onun uğraşısı içerisindeyiz. Doğrudur, bir kanuna gerek duyuluyor. Alelacele çıkarılmış o dönemde, Soma'yla ilgili bir kanundu, insanlarımızın yaralarını sarmak içindi. Geçmişten de çok fazla da bizim orada birikmiş olan, böyle, şehit ailesinin çalışabileceği anlamına gelebilecek çocukları da büyük sayıda yoktur. Bunu çalışıyoruz, inşallah onu da çözeceğiz.

Diğer konularla ilgili söyleyecek çok da bir şey yoktur. Ben katkı verdiğiniz için sizlere tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Bunu bu maddede söylememin tek nedeni bir cenazemiz vardır bizim, acil olarak saat ikide gitmek zorunda kaldığımız için yoksa geneli üzerinde konuşacaktım. Allah razı olsun, şimdi konuşma fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Hepinizin desteğinden dolayı da ayrıyeten teşekkür ediyorum hepinize.

Ben TTK'ye, yönetimine tekrar başarılar diliyorum. İnşallah yeni gelecek yıllarda daha iyi stratejilerini belirlemişler, daha çalışma sistemlerini değiştirmişler. Biz indik ocaklara. Mekanizasyon ve yarı mekanizasyon dediğimiz, bu çok önemli olaydır. İşçi sayısını da bugünkü norm kadronun dışında daha azaltarak da çözülebilecek bir olaydı çünkü o mekanizelerde çalışanlar yaklaşık olarak dörtte 1 miktarda azalmış olacaktır, daha doğrusu dörtte 3'ü azalmış olacaktır o mekanize olan ocaklarda. Tabii, bizim jeolojik yapımız da çok müsait değildir, dünyayla da çok kıyas edilebilecek bir konumda da değildir. Çok fay atımları vardır, kırımlar vardır. Yani bu literatürde, kömür dilinde söylediğimiz; ocaklarda çalışırsınız, bir ayak dersiniz 100 metre, 200 metre, bir bakarsınız orada bir fay kırığına gelirsiniz, onun devamını bulabilmek için yani körün bir yerde araması gibi bir şeye benzer bu. Ya böyle de ocak, yerin altı yerin üstüne hiç benzemez, orada karanlıkta gidersiniz. Onun için de kömür bize lazım, taş kömürü çok lazım. Üretebildiğimiz kadar fazlasını çıkarmalıyız hem özel sektör hem kamu dediğimiz anlamda. Bu bir okuldur, TTK; onun için söylüyorum, onun şeysi olmaz. Özel sektöre de bir okulluk vazifesi görüyor. Aynı zamanda 99 depreminde de çok faydalarını gördük bu tahlisiye ekiplerinin. Adapazarı'nda, diğer yerlerde Zonguldak ekibi gelerek bu işleri orada organize etti. Benim de Adapazarı'nda kardeşimin beyi vardı o dönemlerde, ben de oradaydım. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu kurumun bir hafızası ve bir mektep oluşu var, onu öyle muhafaza edeceğinizi, edeceğimizi düşünüyorum.

Ben, bu fırsatı verdiğiniz için de ayrıyeten Başkanım, teşekkür ediyorum, sağ olasınız, çok teşekkür ediyorum.