| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1410) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .01.2019 |
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli üyeler, saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, şunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum: Komisyonumuz genelde uyum içinde çalışmaya gayret ediyor ancak ne var ki muhalefetin önerdiklerini ve sivil toplum örgütlerinin beyanlarını da çok dikkate almadan yine kendi bildiğini yapmayı sürdürüyor. Bu dönemin başlangıcında da özellikle sizden rica etmiştik, dedik ki burada bir konsensüs sağlanabilirse ağırlıklı olarak iktidarın dediği değil, muhalefetin de dediklerinin dikkate alınmak suretiyle kanun maddelerinde yer verilirse, düzenlemelerde yer verilirse daha uyum içinde, daha iyi, nitelikli, halkın sorunlarına cevap verebilen kanunlarımızı çıkarmış oluruz diye belirtmiştik ama maalesef, yine işin başında da bunları tam anlamıyla göremediğimizi belirtmek isterim.
Komisyonumuza sektörel talepler yeterince alınmamıştır. Son dakikada haberdar edildiğimiz, içine son derece tartışmalı hükümlerin de sıkıştırıldığı kanun teklifi görünümlü tasarıların ivedi getirilmemesi konusunda hassasiyetimizi bir kez daha belirtmek isterim.
Geçen dönem elektrikte kayıp kaçak düzenlemesinde bunu yaşadık. Ardından, zeytincilikle ilgili son derece zararlı bir kanun, Mera ve Kıyı Kanunu hükümleri, üniversitelerde yeni kadrolaşma ve milletvekillerine vekillikleri bitince kadrolarıyla birlikte üniversitelerine geri dönme hakkı tanıyan düzenleme tepkimizi çekmişti. Maalesef bunda da sonradan yine kanun hükmünde kararnamelerle farklı bir düzenleme, isteğimiz dışındaki düzenlemeler de yapıldı. Sanki biz bunları hiç konuşmamışız gibi, şimdi de maden ve petrol piyasaları başta olmak üzere, sektörün tüm kesimlerinin kaygıyla karşıladığı bir kanun teklifini gündemde öncelikle sıraya almış bulunuyorsunuz.
Maliyetleri artıran, cezai hükümleri çoğaltan, sektörde var olmak isteyenleri yatırımdan soğutabilecek, madenleri ve petrol rafinerilerini hiç yok yere kapatabilecek bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldığımızı belirtmek isterim. Bu plansız, öngörüsüz, hukuken sorunlarla dolu, maliyeti yüksek olan teklif bizim Komisyonumuzun ahengine de pek uygun düşmüyor. Alt komisyon görüşmeleri de gösterdi ki sektör temsilcileri dostlar alışverişte görsün usulüyle dinlenmiş, orada da çok önemli değişiklikler maalesef olmamıştır. Talepler, uyarılar yeterince dikkate alınmamış, muhalefetin yapıcı önerileri, önergeleri sektörden gelen taleplere de genelde kulak tıkanmış, herhangi bir değişiklik de maalesef olmamıştır.
Kabul edilen önergelerin ve eklenen yeni maddelerin neredeyse tamamı iktidar partisinden gelmiş ve sektörlerin özellikle ısrarla üzerinde durduğu maliyet artırıcı hükümler konusunda yeterli adımlar da atılmamıştır.
Teklifin tüm paydaşlarla ortak bir çatı altında müzakeresi gerekirken bu yol da denenmemiştir. Sektör, kriz şartlarında bu teklifin mali yükünü anlatmaya çalışırken teklif sahiplerinden kapsamlı bir etki değerlendirme analizi gelmiyorsa, bu teklif maddelerinin her birinin maliyeti anlatılamıyorsa, ortada çok ciddi bir yasama sorunu var demektir.
Böylesi yüksek maliyetleri olan bir kanun teklifi ancak uzun diyaloglarla, teknik incelemeyle önümüze getirilmiş olmalıydı. Alt komisyonda bunu önerdik ve kritik maddelerin geri çekilmesini, olgunlaştırılmasını istedik ama garip bir telaşla, dar bir lobinin çıkarları uğruna burada binlerce firmanın tehlikeye atıldığı bir düzenlemeyle yine karşı karşıya kaldık.
Değerli milletvekilleri, iş dünyasının ve meslek odalarının değerli temsilcileri; 6 AKP milletvekili tarafından hazırlandığı görülen ama arka planda madencilik alanında çok sınırlı bir lobinin bakanlıkla faaliyeti sonucunda ortaya çıktığı anlaşılan bu teklif, birtakım değişiklikler geçirmiş olsa bile, Maden Kanunu'nu, Petrol ve LPG'yle ilgili kanunları âdeta bir ceza kanununa dönüştürecek içeriktedir.
Tekliften sektörün son dakikada haberi olmuştur dolayısıyla teklif, dar bir masanın ürünüdür. Madenciliğin ülkemizde küçük ve orta ölçekli işletmelerin yoğunlukta olduğu bir zeminde yürütüldüğü düşünülürse, sektörün genelinde gerek çalışanlar gerekse işletmeciler açısından yüksek kâr oranları maalesef yoktur. Sektör yeni teşvik ve destekler beklerken iktidar madencilere kriz fırsatçılığıyla yaklaşmaktadır. Bu teklif, daha nitelikli madencilik için kanun yapmak varken daha çok para cezası, daha çok faaliyet durdurma cezasına mahkûm bırakmaktadır. Tarihimizin en büyük maden faciasını bu iktidar döneminde yaşadığımız hatırlanırsa, madencilikteki temel sorunların daimi nezaretçi, mühendis ya da yetkilendirilmiş tüzel kişileri cezaya boğarak çözülemeyeceği on altı yılda anlaşılmış bulunmaktadır.
Sorunun, madenciliğimizi topyekûn, bilimsel bir anlayışla ele alarak, ayrıntılı yönetmeliklerle düzenleyerek, ayrı bir maden iş kanunu çıkararak, yeni bir maden bakanlığı kurarak, siyasi kayırmacılığa son vererek, dünya ölçeğinde bir madencilik anlayışı getirerek çözülebileceğini belirtmek istiyorum.
Sayıştayın son Türkiye Taşkömürü Kurumu 2017 denetim raporu da göstermiştir ki, maden sahalarında redevans artışı, kaçak usulde madenciliği büyütmüş, işçi sağlığı ve güvenliği daha riskli hâle gelmiştir. Sorun, mühendis cezalandırmakla, işletmeciyi ağır cezaya boğmakla çözülemiyor, çözülmeyecektir de. Sorun, redevanslı işletme anlayışındadır, maden sahalarını havza madenciliğiyle işletmek varken daha fazla sahaya parçalamakla ilgilidir. İşbu kanun, maden sahalarını daha fazla parçaya bölmenin, daha fazla rezerv kaybının, daha fazla iş kazasının, daha çok üretim zorlamasının temelini atmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu teklif, madencilikte birikmiş temel sorunlarımızı çözmeye değil, maden denetimlerinde maden mühendislerini baştan günah keçisi ilan etmeye yöneliktir. Alt komisyondaki kısmi iyileştirmeler yeterli değildir. Madenciye ve madenciliğe topyekûn sorunlarını çözmeye yönelik bir düzenleme gelmesi gerekir.
Teklif, kriz şartlarında maden işletmecilerinin ödeyeceği cezaları insafsızca katlamaktadır. Arama ruhsat bedellerini kriz koşullarına rağmen kimi yerde kat kat artırmakta, işletme ruhsatlarına ise 1 kata kadar zam yapmakta, teşviklerde kısmi daralmalara yol açmakta, âdeta "Krizde madencilik yapmayın." demektedir. Teklif, sanki madenciliğin gerçeklerine gözünü kapatmıştır. Ruhsat alanlarındaki muhtemel rezervlerin çok kısıtlı zaman içinde görünür rezerve dönüştürülmesi şartı teknik ve mali yönden imkânsızdır. Sektördeki aktörleri iş yapmaktan, yatırımdan soğutacak bir düzenlemedir.
Madencilikte ileri teknolojiyi, havza madenciliğini, madencilik yapılan sahaların parçalanmamasını, işçi sağlığında ve güvenliğinde daha ileri yöntem ve mevzuata geçmeyi konuşmamız gerekirken bu teklif, kara düzen madenciliği daha maliyetli şartlarda yapmayı önermektedir. Bu teklif, hesapsız ve plansız, öngörüsüz bir madenciliğin, daha pahalı petrol arama ve işletme anlayışının önünü açmaya dayalı bir düzenlemedir. Bu anlayışın hiçbirimize faydası olmayacaktır.
TÜPRAŞ'ın ve petrol sektöründeki diğer firmaların da verilerle ortaya koyduğu üzere, daha maliyetli petrol teslimatı konusundaki açık uyarılar gösteriyor ki bu teklif, yerli petrole ve petrol ürünlerine de zarar verecektir, maliyetleri katlayacaktır, hatalı bir hesaplamayla piyasayı olumsuz etkileyecektir.
Biz hem bu hatalı kanun maddelerini geri çekmeliyiz hem de bu kriz sürecindeki maliyet artışlarıyla birlikte hatalı enerji özelleştirmelerinin öz eleştirisini de yapmak zorundayız. Özelleştirme ne getiriyor, ne götürüyor; bunların irdelemesini iyi bir şekilde yapmamız gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, sektör temsilcileri, teklifin sağlıklı bir ortamda tartışılmadığını belirterek kamu madenciliği ile özel sektör madenciliği arasındaki dengenin bu teklifte göz ardı edildiğini iddia etmektedir ve bu da görünmektedir. Bunun geniş çapta değerlendirilmesi ve etki analizinin yapılması gerektiği görüşündeyiz. Komisyonun bu dengeyi gözetmesi ve kanun teklifinin en baştan ele alınarak daha sağlıklı ortamda tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Size sadece dört yıl öncesinden örnek vermek istiyorum: 2014'te kurulan ve raporu dört yıldır görüşülmemiş TBMM Soma Araştırma Komisyonunun tüm tespitleri, uyarıları, çözüm önerileri bu kanunda dikkate alınmamış, önceki yapılan çalışmalar çöpe gidecektir.
Soma Komisyonunu hatırlayalım. Komisyon Başkanı 24'üncü Dönem AKP Milletvekili Ali Rıza Alaboyun dört yıl önceki Maden Araştırma Komisyonunu açarken madencilikteki rezerv kaybında asıl sorunun redevans yönteminde olduğunu ve havza madenciliğine geçilmemesinin zararlarını anlatmıştı ama burada bunun dikkate alınmadığını görüyoruz. Komisyondaki CHP'li üyelerimiz de maden mühendislerinin sahada yeterli yetkiyle donatılmadığını vurgulamışken ve aynı Başkan daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da yapmışken gelinen noktada, bu teklifle beraber, Meclisimizin Soma ve Ermenek facialarından ders almadığını bu düzenlemede görmekteyiz. Oysa dört yıl önceki Komisyon ana raporunun bir bölümü redevans sorunlarını, havza madenciliğinin gecikmesinin zararlarını, madencilikte bütüncül, bilimsel yaklaşım eksikliğini, maden işletmeciliğinde izlenen üretim yöntemi yanlışlarını açıkça belirtmiştir. Oysa getirilen teklifin 20'inci maddesinde de görüleceği üzere, dört yıllık süreç bugün tersine işlemiştir. Yeni maddeyle ruhsat sahalarının Türkiye Taş Kömürü Kurumu eliyle daha fazla bölünmesi, maden sahalarının parçalanması ve bu yolla maden rezervlerinin kaybı baştan kabul edilmiş, kamu kurumlarının iş kazalarındaki yükümlülüklerinden kurtarılması amaçlanmaktadır. Bir anlamda, redevansla verilen alanların yeterince denetlenemeyeceği, bu sahalarda iş kazası olacağı öngörülmüş ancak bunun sonuçlarından kamu kuruluşlarının etkilenmemesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalı ve madencilikte tüm kesimleri etkileyecek bu geri gidişe karşı bu teklifi Komisyondan da geri çekmelidir ve yeniden bir düzenleme getirmelidir. Daha sonra tüm sektör temsilcilerini toplayarak sağlıklı bir kanun teklifini ortaya çıkarmalıyız diye düşünüyorum.
Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalıdır dedim çünkü bu teklifin 4'üncü maddesinin ilk hâlinde Maden Kanunu'na madenlerin "millî menfaatlere uygun" işletileceği ibaresini eklemeyi önerenler, yerli maden mühendislerini yüksek cezalarla sektörden ayrılmaya zorlamaktaydı. Neyse ki bu hüküm alt komisyonda kısmen düzeltildi ama burada yeniden ele alınmalıdır, bu ceza hükmü yeniden düzenlenmelidir.
Değerli üyeler, Komisyonumuz gündemine sahip çıkmalıdır dedim çünkü bu Komisyon daha geçen yıl görüşüp hızla Genel Kurula sevk ettiği Türkiye Uzay Ajansının kurulması hakkındaki tasarıyı yasalaştırmamıştır. Geçtiğimiz haftalarda, bir sabah kalktığımızda, bu tasarıda geçen ajansın Meclis yerine Cumhurbaşkanı kararıyla kurulduğunu öğrenmiş olduk. Komisyon artık yürütmeye daha fazla yetki devretmemelidir, bu yetkileri kendisi kullanmalıdır.
Teklifin 4'üncü maddesiyle madenciliğe millî menfaat üzerinden yaklaştığını iddia edenler, aynı teklifin 31'inci maddesiyle Batman Petrol Rafinerisini kapatabilecek bir hesaplama hatası yapmaktadır. Eğer böyle bir tehlike yoksa teklif sahiplerinin getirdikleri teklifin her bir maddesinin mali etki analizinin önümüze konulması gerekmektedir.
Teklif sahipleri "millî menfaat" diye dursun, aynı maddede yerli ham petrolün hem rafineri alım fiyatını yükseltip hem de rafineri ile üretici arasında eşit paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin tamamını bu kriz şartlarında rafineriye yüklemektedir.
Bu teklif, sektör oyuncuları arasında dere geçerken at değiştirmekle eş değerdir, adil rekabetin önüne de maalesef geçmektedir.
Öngörülemez ve sürekli değişken piyasa kuralları koymak, yatırımları baştan caydırmaktadır. Yatırımın kaçtığı, ertelendiği yerde bankalardan elde edilen faiz kazancı artmaktadır. Böylece en yüksek kurumlar vergisi ödeyenler sanayi ve enerji kuruluşları değil, maalesef, bankalardır.
Teklifte madencilik için "millî menfaat" diyenler, kamu yararı için çalışan kuruluşları da teklifin ilk hâlinde yok saymışlardır. Teklif, 8'inci maddede uzmanlaşmış devlet kuruluşlarını sayarken madencilikte ihtisaslaşmış olan Maden Mühendisleri Odasını devre dışı bırakmaktadır. Maden Mühendisleri Odasını devre dışı bırakan bu tanım 18'inci maddede asıl karşılığını bulmakta ve ihalelik maden sahalarının bir sınırlamaya tabi olmaksızın ihtisaslaşmış devlet kuruluşlarına ihalesiz olarak verilmesinin önünü Enerji Bakanının takdiriyle maalesef açmaktadır.
Teklif, yine 8'inci maddesiyle maden faaliyetiyle bir köprü, yol, baraj ya da yandaş bir şirketin özel yatırımı aynı arazide çakışırsa bu maden faaliyetinden vazgeçilmesi ya da tam tersine, madenler için şahısların yatırımlarının ertelenmesi için yetkiyi Bakanlığa devretmektedir.
Teklif, MTA'nın şirket kurması, piyasaya açılması hususunda ek düzenlemeye gitmek isterken biz de sormak isteriz: MTA'yla ilgili bundan önceki torba düzenlemede yurt dışına şube açılması yetkisi verilmiştir. Bu yetkiden sonra MTA yurt dışında hangi işi yapmıştır, neyi başarmıştır ki Türkiye'de bunu başaracaktır? MTA'nın 2019 bütçesinde bu faaliyetleri için ne kadar rakam öngördünüz de bugün o tarihte almadığınız yetkiyi şimdi şirketleşme konusunda almak istiyorsunuz? MTA'nın yurt dışına açılmasına karşı değiliz ama yurt içindeki maden rezervleri konusunda her şeyi hallettik de tek işimiz yurt dışı faaliyetlerine mi kaldı? MTA'yı bu tür fuzuli işlerle de meşgul etmemeliyiz.
MTA'nın şirket kurması ve kamu personelinden transfer yapmasına dönük bu teklifin 1'inci maddesi, personelin özlük hakları ve kazanılmış hakları bakımından sorunlar doğuracaktır. Bu madde yasalaşırsa MTA üzerinden kurulacak şirkete kamunun izniyle geçen personel zaman içinde şirketten ayrılarak eski görevine yani kurumuna döndüğünde, kurumunda daha önceden aldığı hiçbir kadro ve pozisyon dikkate alınmayacak, bu personelin hangi şartlar altında görevine geri döneceğine o anki siyasi kadrolaşmanın karar vermesi beklenecek, liyakat ve kurumsal hafıza arka plana itilecektir. Beraberinde İş Kanunu hükümleri de yok sayılacak, çalışma mevzuatına aykırı biçimde, bu personel geri dönüşü hâlinde şirketten kıdem tazminatı maalesef alamayacaktır. Özetle teklif, şirketleşme uğruna personelin kıdemini, birikimini, liyakatini ve iş tatminini görmezden gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu teklif, zaten zor şartlarda çalışan maden mühendislerine getirdiği cezalarla Maden Kanunu'nu âdeta Ceza Kanunu'na dönüştürmektedir. Maden mühendissiz maden olmaz. Bu teklifle madencilik sektörü öngörülemez hâle bürünecektir. Bir maden iş kanunu çıkarmak varken yasalara yamalar yaparak piyasaya düzen getirdiğini sanmanın sektöre faydası maalesef olmayacaktır.
Biz, her sahada yetkisi artırılmış, sorumlulukları net tespit edilmiş, hesap vereceği sahada yetkili kılınmış bir mühendislik için çalışmalıyız. Oysa bu teklifte böyle bir yaklaşım yoktur; tam tersine, yerli maden mühendisini, yerli maden işletmecisini cezalandıracak hükümler çoktur. Alt komisyonda kısmen düzeltilen bu madde Genel Kurulda eski hâline çevrilmemelidir. Meclis, madene kilit vurulmasına da yol açacak bu hatayı yapmamalıdır. Aksi takdirde, sahada nitelikli ve yerli mühendise bu kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde yetkisi az olan ama para cezası çok olacak mühendisler artık başka mesleklere kayacaktır. En ufak bir hatamız, 150 bin civarında çalışanı, yan sektörleriyle 900 bine yakın insanı doğrudan etkileyecektir.
Ufak hatalar ya da yanlış bildirimler nedeniyle, gerçek dışı beyanda bulunarak kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen, haksız yere hak iktisabına yol açan düşük maaşlı bir teknik eleman ve daimî nezaretçi, yazılı uyarılmak yerine her defasında ceza ödeyecek; şirket, önce ceza, ardından hatalar tekrar ederse ruhsat iptaliyle madenini kapatmakla ve işçiler işsiz kalmakla karşı karşıya kalacaktır.
Maden mühendisleri bu maddenin ilk hâliyle sektörden kaçacakken önergelerimiz ve ısrarımızla büyük bir yanlışlıktan kısmen dönülmüştür. Teklifin ilk hâlinde yer alan maddenin Genel Kurul ve Komisyon aşamasında yeniden gündeme getirilmesi büyük hata olacaktır. Kriz şartlarında uygulanacak bu cezalar, maaşlı mühendisi, teknik nezaretçiyi sorumluluk almaktan uzak tutacaktır. Zira, mevcut kanunda zaten bu maaşlı çalışanı caydıracak hüküm varken bir de para cezasıyla çalışanı caydırmanın mantığı yoktur.
Maden firmaları, muğlak hükümlerle, ayrıntılı düzenlenmemiş yönetmeliklerle ruhsat hukuku ve para cezalarının keyfiyete bırakılmasından çok endişelidir. Hükûmet "Madencilikte kriz yok." demeye devam etmekte ama sektör ve çalışanlar hiç de öyle düşünmemektedir.
Bu teklifin ilk hâli, madenlerde âdeta işsizliğe adanmıştı. Alt komisyonda kısmi düzeltmeler yapılması maalesef yeterli değildir. Bizim yamalar yaparak madencilikte yol almayacağımız bir gerçektir. Yeni bir maden kanunu ve yepyeni bir maden iş kanununa mesai harcamaktan başka çaremiz yoktur.
Şu an önümüze getirilen teklifi bir daha düşünelim. Bu teklife çoğu maden firması karşı, Maden Mühendisleri Odası karşı, TÜPRAŞ Genel Müdürü açıkça uyarıyor "Zarar ederiz, fabrikamızı da kapatırız." diyor, sendikalar tepki gösteriyor. Kurulan alt komisyon sektörü göstermelik dinliyor, iktidar da yine bildiğini okumaya devam ediyor.
Madenlerde yerli üretimi etkileyecek, işsizliği tetikleyecek, petrol rafinerilerinin kapanmasına bile yol açacak bu hatalı teklif hakkında alt komisyonda reddedilen önergelerimizin burada yeniden dikkate alınmasını istiyoruz.
Unutmayalım, birbirinden farklı çıkarları olsa bile, madencilikte, petrol endüstrisinde tüm kesimlerin aynı anda tepkisine neden olan bu teklif, Meclise sunulmadan sadece iki gün önce sektör görüşüne açılmıştır. Bu, yangından mal kaçıran anlayışın, madencilikte ceza tedbirleriyle doğru yolu bulacağını sanan bu aksak görüşün derhâl değişmesi gerekir.
Teklif, içerdiği cezalar, getirdiği yüksek bedellerle yanlış yoldan gitmektedir. Madencilikte sorun az ceza kesilmesinde değil, yerli üretimi teşvik edecek madencilik politikasının önünün açılmaması, madenciliğin yapılma, maden rezervlerinin kullanılma ve işletilme yöntemidir. Sorunu teknik nezaretçiye, mühendise ve yetkilendirilmiş tüzel kişiye yıkarak madenciliği maalesef geliştiremeyiz, ilerletemeyiz.
CHP olarak, dört yıl önce Soma Komisyonunda savunduğumuz çizgiyi ve Haziran 2018 seçim bildirgemizdeki çevre ve enerji vizyonumuzu aynen korumaya devam ediyoruz.
Kamunun kendisinin işletmiş olduğu madenlerde redevans usulünün kaldırılması gerekirken, maden sahalarının parçalanmaması ve havza madenciliğine geçilmesi gerekirken bu teklif maden sahalarını daha fazla bölmek için yeni madde getirmektedir. Devlet kendi madenini kendi işletmeli, redevans kalkmalı, işçi güvenliği sağlanmalı, ileri teknolojili arama zorunlu olmalıdır.
Maden mühendisini, teknik nezaretçiyi, yetkilendirilmiş tüzel kişiyi, maden işletmecisini yüksek para cezalarıyla, maden kapatmalarıyla tehdit eden bu teklifin ilk hâli, madenciliği geliştirmek yerine madenciyi, mühendisi, işletmeciyi tehdit gibi cezalarla âdeta maden kapatmaya zorlamaktadır; açmanın da önünü kapatmaktadır. Madenciliğimizin ilerlemesi için ceza değil, ileri teknolojiye dayalı madencilik, arama ve ruhsatlandırma süreçlerinin kolaylaştırılması, maden ruhsatı verme süreçlerinin siyasallaştırılmaması gerekir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak ifade etmek gerekirse yer altı kaynaklarımızın, maden stoklarımızın mutlaka iyi bir şekilde değerlendirilmesine ihtiyaç vardır ama bunu bu şekilde değil, daha geniş anlamda yapacağımız görüşmelerle, düzenlemelerle ve sektör temsilcileriyle ve sivil toplum örgütlerinden alacağımız bilgilerle değerlendirip ona göre bir teklifin ortaya çıkarılması uygun olacaktır.
Sonuç olarak, Maden Kanunu Ceza Kanunu'na dönüşmesin, yerli madencilik krizde daha fazla krize girmesin, ülkemiz de bu düzenlemeden zarar görmesin diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.