KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın açıklamalarına teşekkür ediyorum. Gerçekten, 6552 sayılı Yasa görüşülürken bunun Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasını ortaya koyduk ve durumun aciliyeti nedeniyle Anayasa Mahkemesine götürdük, 4 maddenin tamamını Anayasa Mahkemesi iptal etti, bunlardan bir tanesi bu.

Şimdi, siz de izah ettiniz, biz Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini eski metnin önüne yazarak, bu sebeplerle olursa böyle diyerek bir hüküm ihdas ettiniz ve bunun Anayasa'ya aykırılığının ortadan kalktığını ileri sürüyorsunuz. Valla, isim vermek istemem ama kim önerdiyse bu aklı kutlarım o akıllıyı, yok böyle bir şey. Bak, ben size bir örnek vereyim Sayın Bakan: Şimdi, siz, yine bu dönemde, 2011 yılında çıkarılan -yasanın numarasını tam olarak şey yapamayacağım- Sendikalar ve Toplu Sözleşme, Grev, Lokavt Kanunu'nda biz bir düzenleme yaptık burada, dedik ki işte grevlerle ilgili düzenlemeden sonra: "Altmış gün süreyle Bakanlar Kurulu erteleyebilir." Ne gerekçesiyle? Millî güvenlik gerekçesiyle. Şimdi, bak, burada kullanacağınız kavram, tıpkı o yasadaki gibi bir hakkın kullanılmasını engelleme amacıyla işlem görecek.

Bugün Birleşik METAL-İŞ Sendikasının üyeleri Danıştaya Bakanlar Kurulunun sanal alemde aldığı ya da önceden imzalarını verip üstüne yazı yazıldığı metnin iptali, yürütmenin durdurulması için Danıştaya dava açtılar. Niye? Çünkü, millî güvenlik gerekçesiyle METAL-İŞ kolundaki bir grev Bakanlar Kurulunca ertelendi. Erteleme nasıl bir hakkın suistimali, izah edeyim onu. Bu yasa yapılırken de söyledim, arkadaşlar dinlemediler, bir kez de burada söyleyeyim, eski Toplu Sözleşme, Grev, Lokavt Kanunu'nda var olan hükümler çok daha geriye gitti. Burayla bağını şöyle kuruyorum: Her ikisinde de bu metinde ve orada ortak konu: İnsanları baskı altına alabilmek, korkutmak ve sindirme amacına yönelik. Burada sopa TİB Başkanın elinde, bakanların, Hükûmetin elinde. Efendim, "Yaşam hakkıyla kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması." Her şeyi orada millî güvenliğe bağladınız gibi, burada da bu özgürlüğü buna bağlayarak engelleyeceksiniz, engellemeniz mümkün. Yani, ben şunu anlamıyorum: Hükûmetin, Anayasa Mahkemesinin bu gerekçelere dayandırmış olsa bile böyle bir kişiye yetki verilmesinin kötüye kullanılabileceğini ileri sürmüş olmasına rağmen, AKP'nin ısrarla, Anayasa Mahkemesi kararlarına, yargı kararlarına rağmen ısrarla bu düzenlemeyi getirmiş olması... Yani hiç kusura bakmayın, burada hem Bakan olarak hem de bu kurulun Başkanlığını yaptınız saygım var ama yani sizin metninizin olmadığını çok iyi biliyoruz, onun için de size yönelik bir şey söylemek istemiyorum, zorlanıyorum kullanacağım kelimeleri kullanmakta.

Bakın, orada millî güvenlik gerekçesiyle ertelediniz grevi. Burada da, tekrar ediyorum, mal güvenliğinin korunmasına dayandıracaksınız veya gene "millî güvenlik" diyeceksiniz ya da her şeyde olduğu gibi kamu düzeninin korunması. Böyle muğlak bir kavramı sebep diye metnin önüne koymanız burada Anayasa'ya aykırılığı ortadan kaldırmaz Sayın Bakan. Bu, hakkın kötüye kullanılmasına her zaman fırsat verecek düzenlemedir. Bizim kanunlarımızda eskiden eskiye var olan bir düzenleme vardır. İşte, burada millî güvenlik, kamu güvenliği ya da kamu sağlığı vesair yani her şeyi halkı çok seviyoruz da onu koruma amaçlı yapıyoruz gibi ama burada halkı baskı altına almak, bireyin hak ve özgürlüklerini kullanmasını engellemek ve bir kişinin eline sopayı verip onu korkutma amacına yönelik. Yani, "TİB Başkanı bakanlıkların talebi üzerine Başkanlık tarafından İnternet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verebilir." Kim verecek? TİB Başkanı. Ya, bu nedir? Bu TİB Başkanı her şeyin üzerinde yetkilendirdiğiniz bir adam konumuna geliyor. Anayasa Mahkemesinin esas üzerinde durduğu ana unsurlardan birisi bu. Bu, tekli güç kullanımına fırsat verecek bir düzenlemedir. Yani, şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz bunu her hâlükârda yirmi dört saat içerisinde hâkim önüne getireceğiz acil hâllerde."

Arkadaşlar, ülke süratle diktatörlük yönetimine gidiyor, süratle. Yargı margı hikâye. Memlekette yargı mı kaldı da "Yargıya havale edeceğiz." diyorsunuz. Yargıyı da halletiniz. Yani, bu düzenlemelerin hepsinde geçiyor. Ne istedilerse verdiniz. Şimdi de o yapıdan kurtulmak için kanunla düzenleme getiriyorsunuz. Ya, bir ay kalmış, iki ay kalmış, Meclis kapanacak. Bugün adaylardan alacağınız paralar İnternet'e düştü, 5 bin lira, 2 bin lira. Tabii ki bir karardır, saygı duyarım ona.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Siz ne kadar alıyorsunuz?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Çok ya da az onu değil. Önder, benim söylemek istediğim şu: Seçime doğru gidilirken böyle düzenlemeleri aciliyet vardır diye getirmek hiç inandırıcı değil, bir.

İkincisi de: Böyle seçime gidilirken bu tür düzenlemeleri bu Meclise getirmek korku imparatorluğunu toplumun üzerine iyice yerleştirme arayışınızın bir tezahürü. Bundan vazgeçin Sayın Bakan. Diğer arkadaşlara da üzülerek söylüyoruz bazı sözcükleri, size onu da kullanmak istemem asla ama bu metni geri çekin lütfen. Anayasa'ya aykırılığı açık, bütün siyasi partiler de bunun bu kanun teklifinden, torba tekliften çıkarılmasını talep ediyor, Bu talebe değer verin lütfen.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.