KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Bakan; öncelikle bundan yirmi yıl önce gerçekleşmiş, bir devlet memurunun, bir kamu görevlisinin herhangi bir ihalede yüksek fiyatla mal alımından doğan bir usulsüzlüğünün tespitiyle, o zamanki Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye Başkanının kolundan tutup adalete teslim etmesiyle yargılanmış, hapse girmiş ve cezasını çekmiş birisini; ders alması gerekirken, tüm AKP'nin o siyasal tutum ve davranışı örnek alması gerekirken, sanki 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının açığa çıkmasından sonra onunla o birmiş gibi sunmaya kalkışması bir suçluluğun telaşının dışa vurumundan başka hiçbir şey değildir.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Öyle bir şey demedim. 1,5 milyar dolar borç ödedik. Benim söylediklerimi bir okuyun.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisi ile Doğru Yol Partisinin koalisyon döneminde ortaya çıkan bir suistimali, Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı, adalete teslim ederek örnek alınması bir davranış sergilemiştir. Peki, 17-25 Aralıkta açığa çıkan, yatak odasında bulunan para sayma makineleri, Banka Müdürünün evinde bulunan paralar, çocukların "Sıfırlayamadım, 30 milyon daha var." dediği paralar konusunda siz ne yaptınız? Parmaklarınızla aklayarak mahkemeye gitmelerini engellediniz. Cumhuriyet Halk Partisinin tutumundan ders almalıydınız, siyasal terbiyesini, ahlakını örnek almanız gerekirdi.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Mahkemeler karar verdi onunla alakalı.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Hangi mahkeme verdi, hangi?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hangi mahkeme karar verdi? Anayasa Mahkemesine gitti mi?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bu ülkede sadece Anayasa Mahkemesi mahkeme değil.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Savcı verdi, savcı, mahkeme vermedi. Niye gitmediniz Anayasa Mahkemesine?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - İtiraz edilen mahkemeler oldu. Ağır cezalara itiraz edilmedi mi?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mahkeme ile savcıyı karıştırıyorsun.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Örnek alacaktınız o olayı, siyasal olayı...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ağır ceza mahkemeleri mahkeme değil mi?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Mahkeme değil, savcı, savcı...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - El insaf ya, sizin için söylenince zorunuza gidiyor, yok böyle bir şey ya.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Savcı mahkeme mi?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ağır ceza mahkemesi mahkeme değil mi? Ağır ceza mahkemesi nedir bu ülkede, nedir ağır ceza mahkemesi?

BAŞKAN - Sayın Erdinç, müdahale etmeyin lütfen.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Savcının görevi ne?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ülkede mahkeme koymadınız be.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Niye değiştirdiniz ilk savcıyı yerinden, madem savcıya güveniyordunuz?

BAŞKAN - Sayın Çetin, sözlerinize toparlayın lütfen. (Komisyon sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

Sayın Çetin bir sözlerini toparlasın, yapmayın.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Yahu, kendi yaptıklarınızı bize söylemeyin. Siz yıllarca yaptınız, minareyi çalıp kılıfına uydurdunuz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ne yaptık, ne? Ne yaptık, söyle bakalım?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - İnsan yaptığını ve gördüğünü bilir, yaptığını ve gördüğünü bilir.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Eskişehir'e gel, Eskişehir'e gel, görelim seni.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Söyle bir tane, İSKİ'yi söyledin işte.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Örnek söylüyor, Eskişehir'e gel.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ne var Eskişehir'de?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ne yok ki.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Savcı iki hafta önce on dokuz yıl hapis istedi, haberin var mı?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Kime istedi?

SALİH KOCA (Eskişehir) - Senin Büyükşehir Belediye Başkanına.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yahu, bak, sen oraya çamur atamazsın.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yargılanıyor hiç olmazsa, adam gibi çıkıp yargılanıyor.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Üç yıldan beri ağır cezada yargılanıyorsunuz. (Komisyon sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

ADNAN KESKİN (Denizli) - Mahkemede yargılanıyor, siz de yargılanın mahkemede.

BAŞKAN - Arkadaşlar, yeter lütfen; lütfen yeter, bu üslupta Komisyonu götüremem.

Sayın Çetin, buyurun...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yargılanıyor, başkalarının arkasına saklanmıyor.

BAŞKAN - Sayın Keskin, müsaade edin konuşsun Sayın Çetin. Sayın Çetin'in sesinin niye kesiyorsunuz?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Niye müdahale ediyorsun? Oraya müdahale et.

BAŞKAN - Oraya ettim zaten müdahale.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Cemaatle otuz yıldır yan yana yürüdünüz, uzun ince bir yoldaydınız.

ÖNDER MATLI (Bursa) - Şimdi siz yürüyün inşallah.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yürümüyoruz, ihtiyacımız yok.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Şimdi siz niye yanlış olduğunu göre göre beraber yürüyorsunuz?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ne yanlışı, o sana göre yanlış.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - "Ne istediler de vermedik." diyen Cumhurbaşkanıydı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bakın, açayım isterseniz. (Komisyon sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, arkadaşlar...

ÖNDER MATLI (Bursa) - Ya, Başkanım, niye hep bize bağırıyorsun? Onlar da bağırıyor, niye hep bize bağırıyorsunuz Başkanım?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sen niye bağırıyorsun Önder?

BAŞKAN - Efendim, Allah Allah, tabii ki size bağıracağım, sana söylüyorum oğlum, sen anla gelinim, hayret bir şey.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Eskişehir yargılanıyormuş, ayıp mı yargılanmak? Siz yargılanmadan bile kaçtınız.

BAŞKAN - Evet, Sayın Çetin, toplarsanız lütfen.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tamam.

BAŞKAN - Ama ortalığı karıştırmadan toparlayın lütfen.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sen bana deminden söz verseydin bu kadar olmazdı.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, gerçekten kaçak sarayda 13 tane başkanlık oluşturuldu. Kabineniz bile artık sanal kabine hâline geldi, orada yeni bir kabine, paralel bir kabine kuruldu. Bundan sonra siz seyredin. İşte, konumuzla da ilgili. Yani, niye Yeşilaya vakıf kuruluyor, ben size onu sordum az evvel.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kamu görevlisi görevini yaparken elbette birtakım hizmet alacak, mal alacak, mal satacak, şunu yapacak bunu yapacak, oralarda bir suistimal varsa yargıya gitmekten... Eğer bir hatası varsa o hata ayrı, suistimal ayrı. Yanlış hesap Bağdat'tan döner, gelir müfettiş, bakar, gider yargıya, eğer bir suistimal yoksa aklanır ama bir suçu varsa mahkûm olur. Bu tür suçlarda hiç kimsenin oyla bir diğerini aklamaya, "O suçsuzdu." demeye hakkı yok. Eğer o bakanlardan birinin yerinde ben olsaydım yemin ediyorum yargıda aklanmayı seçerdim.

Bakın, Suat Hayri Ürgüplü, Sayın Bakanım da çok iyi bilir, tarihte, eskide, 1940'lı yıllarda küçük bir ithalat nedeniyle hakkında suistimal iddiası olunca görevini bırakıyor, 1944 ya da 1945'lerde; yargılanıyor, aklanıyor, bu millet daha sonra onu Başbakanlık mevkisine taşıyor. Yani, Türkiye siyasetinde örnek alınacak pek çok olay varken siz örnek alma yerine kapatmayı ve belki geçmiş dönemlerde de zaman zaman buradan -artık olmadıkları için söylemeyeceğim- birtakım kirli ya da toplumun vicdanının kabul etmediği olayları örnek gibi buraya getirerek aklanma yolu seçmenizi ben ahlak anlayışımla bütünleştiremiyorum yani söylüyorum. Yani, şimdi, "Ne istediyse verdik." dediğiniz yapı için "Darbe idi bize, darbe yaptılar." Sanki yatak odasına getirip o parayı paralel yapınız koydu.

BAŞKAN - Arkadaşlar, reddetmiyorlar ki yani Sayın Çetin, hep dönüp dönüp aynı şeyi söylüyorsunuz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yok, hayır, olur mu, hep değişik şeyler diyor. Orada sohbet ediyor, dinlemiyorsun, dönüyor buraya sataşıyorsun.

BAŞKAN - Ben orayı, hepsini aynı anda dinlerim.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi, biraz sonra geleceğim.

Arkadaşlar, yani, Kızılay gibi... Demin ben size söyledim. Burada örtülü ödenek hariç, sadece geçtiğimiz yılın ilk dokuz ayında 902 milyon 529 bin lira, bunun üçte 1'i kadar miktar daha koyarsak buraya nerdeyse 1,2 milyar lira bu derneklere vermişiz. Şimdi, bir de buna KDV getireceğiz, Kızılaya, oraya ilave ediyoruz Yeşilay ve Yeşilay Vakfını da, bir sürüsünü daha ekleyeceğiz. Arkadaşlar, bu para sorgulanmayan para, bu para denetlenmeyen para. Yani, burada, biraz evvel Ayaydın söyledi, kendi kaynaklarıyla fakir fukaraya, üstelik de partizanca değil, benden senden ayrımı yapmadan yoksul çocuklara, yoksul yurttaşlara yardım yapan kurumlar var, kişiler var, Darüşşafaka da bunlardan birisi, "Ya, bunu koyalım." diyorlar. Ben bunun koyulmasını elbette isterim, Darüşşafaka girsin ama bu kuruluşlar kimlerse tek tek bilelim. Milletvekili olarak, bakın, bütçe kaleminde biz görmedik arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak. Ne bu rakamları gördüm çünkü bunlar dördüncü kalem harcamalar olduğu için bütçede gözükmeyen kalemler. Milletvekili olarak isteyin, alın. Bu kalem harcamalar bize verilen bütçe kitapçıklarında falan yok. Yani, o nedenle bu rakamlar afaki gelebilir. Bunlar devletin resmî rakamları. Şimdi, burada bir de "diğerlerine" var. Arkadaşlar, denetimden de kaçıyorsunuz, bunlar denetimsiz harcanan paralar. Yani, gerçekten, bu yolu açtınız, her yol yolsuzluğa gidiyor, her yol devletin kaynaklarını kişisel çıkarlar için kullanmaya gidiyor. Sayın Bakanım da -yani kişisel olarak saygı da duyarım ama- kalkıp da buna "Darbeydi." falan deyince tepem attırdı. Onun için, Darüşşafaka, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi derneklerinde ya buraya girmesini ya da maddenin tümden çıkartılmasını istiyoruz.