| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 15 .01.2015 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet, Sayın Başkan, şimdi bu anahtar teslim yap-işlet-devret modelinin, en son İstanbul'da yapılan 3'üncü havalimanında şanını şöhretini gördük ama şunu da ifade etmek istiyorum: Ulaştırma Bakanlığında yapılan tüm ihaleler, Devlet Demiryolları, Karayolları ve havalimanları, hiç fark etmiyor, hepsinde aynı şey var. Önce ihaleye çıkılıyor. Daha sonra firmalar ihaleyi aldıktan sonra -A firması, B firması fark etmiyor- ihale şartnamesinde birtakım değişiklikler yapılarak burada... Gerçi Sayıştayın raporunda ilave işler olarak düşünülmüş ama daha çok, firmalara kazanç sağlayacak değişiklikler yönünde değişiklikler yapıldığını hepimiz biliyoruz, ben biliyorum şahsen. Devlet Demiryollarının -onu da görüşeceğiz- Bursa'daki 75 kilometrelik güzergâhında 50 kilometrenin değişmesini sorduğumda dağ varmış, göl varmış yani masa üzerinde, A4 üzerinde proje çiziyorlardı, böyle çıkmışlar, tespitler yapılmadan.
Şimdi, yine, T26 tüneline baktığımız zaman sondaj çalışmaları yapılmamış, doğru. Çalışmaların nerede yapılacağı belirlenmemiş. Baktığımızda, yine ihale şartnamesi ihaleyi alan firmanın niteliği, kalitesi ve yakınlığına göre değişiyor. Bazılarında ek talepler geliyor ve iş artışları yoluyla o belirlenen iş artış yüzdesine girmediği için bunların bir kısmı karşılanamıyor, bir kısmı karşılanıyor ama asıl önemlisi, yapılan değişikliklerde ihaleyi alan firmaya sağlanan maddi katkılar diye bakmak lazım. Buna nasıl bakacağız? Bir tanesi şu, sormak istediğim: 90 kotuyla çıktı üçüncü havalimanı projesi. Sonra bu kotun ihaleden sonra 60'a indiğini öğrendik ve burada 30 metrelik bir kot farkının doğduğunu... Ben inşaatçı değilim ama burada 2 milyar TL'ye yakın bir hafriyattan müteahhit firmanın bir kazancının doğacağı ifade ediliyor inşaat işleriyle uğraşan arkadaşlar tarafından, böyle bir şey ifade ediliyor. Yine, bu, ihaleden önce, ihale şartnamesinde kredinin bulunması konusunda bir hazine garantisi verilmiyordu ama hemen ihaleden sonra... Hemen demeyeceğim, onun da nedenleri var. Bakın, bu ihaleye çıkıldığında beş şirketli bir konsorsiyum ihaleyi aldı ve bu beş şirketi aslında biz ihaleyle öğrenmedik, daha çok havuz medyasıyla öğrendik ve milletin anasına küfreden müteahhit olarak şöhretlenen bir müteahhitten yani Cengiz İnşaatın sahibi Mehmet Cengiz'den -ismini de vereyim, belki dava açar bana- öğrendik çünkü tapelerde milletin anasına küfrediyordu; anasını belleye belleye bu ihaleleri alacaklarını ifade ediyordu diğer iş ortağıyla beraber ve havuz medyasına milyonlarca doları aktaran bir şirketler grubuydu bunlar; farklı farklı şirketlerdi, 100'er milyon dolar, 30'ar milyon dolar... Hepsi bu ihaleyle ilgiliydi çünkü bu ihalenin karşılığında devletin almış olduğu rüşvetti. Devlet değil, Sayın Bakan Binali Yıldırım'ın bizzat talep ettiği ve koordinasyonuna getirildiği, bu paranın hangi medya grubunun alacağının da tanımlandığı, bir devletin aldığı rüşvetti bunun karşılığında. Ama hemen 17 ve 25 Aralık patlayınca ülkede -sadece iktidar grubu buna inanmıyor ama dünya da buna inanıyor, biz de inanıyoruz, bunun hesabı gün geldiğinde sorulacak, yeri burası değil ama- daha önce fizibilitesi yapılan, Japon ve Alman kredi kuruluşları, finans kuruluşları bu beş şirkete kredi vermeyeceğini ifade etti ve kredi vermeyeceğini ifade edince bu proje durma aşamasına geldi, yapılamama durumuyla karşı karşıya kalındı ve uyduruk bir ÇED mahkeme kararı çıkarttılar orada da. İşte "ÇED izni verilmiyor..." Orada Çevresel Etki Değerlendirme Kurulunun yapmış olduğu tespitlerde çevreyle ilgili problemler olduğunu ve yürütmeyi durdurma kararı aldılar. Daha sonra, devreye devlet girdi tekrar. Bunlara, bu kredilere hazine garantisi verileceğini açıkladı ve finansın önü açıldı. Finansın önü açılınca da bir üst mahkemede ÇED kararı iptal edildi ve tekrar işe başlandı.
Şimdi, burada sormak istediğim, bu 30 metreyle bir firmanın kazancı ne kadar olacak yani firmaların kazancı ne kadar olacak veya ihale alan konsorsiyumun hafriyattan kazancı ne kadar olacak? Biliyorsunuz, maliyet 10 milyar euronun üzerindeydi ve 22 milyar euroluk kira alacaksınız ama bu kazanç ne kadar olacak, bunu da talep ediyorum.
Yine, güvenlik anlamında bu 30 metre kotun neye göre tespit edildiği... Önce "90 metre" dendi kot, sonra 30 metre daha kot düşürüldü ve "60 metre" dendi. Biraz evvel arkadaşım da sordu, gerçekten önemli bir soru. Güvenlik anlamında başlangıçta 90 metre kabul edilen bir şey 60 metreye düşünce gelecekte zafiyet yaratmayacak mı? Bu da önemli bir şey.
Bu firmaları kredilendiren kredi kuruluşları, finans kuruluşları hangi kuruluşlardır? Hazine bunun ne kadarını garanti etmiştir? Tümüne mi garantör olmuştur, yoksa... Burada kötü bir örnek var. Niye kötü örnek? Yuvacık Barajı var bizim Kocaeli'nde, biz yaptık, bizim belediyemiz yaptı onu, Sefa Sirmen döneminde. Hatta, yargılanmak istediler, "Dokunulmazlığı var." dendi, sonra dokunulmazlığı kalktı, hâlâ dokunulmazlığı kalkmış vaziyette. Üç defa yargıladılar, beş defa yargıladılar ama Cumhurbaşkanının imzası, Devlet Planlamanın imzası olan bir projeydi. Pahalı yapılmış olabilir, eksik yapılmış olabilir, o tarafına da girmiyorum ama bir şey vardı o projede; hazine garantisi vardı. Hazine garantisi olduğu için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ne Sefa Sirmen zamanında ne de AKP döneminde, şimdi, on yıllık dönemde, on bir yıllık dönemde 1 lira hazineye para ödemedi ve şu anda hazineye Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin ondan dolayı 5 katrilyon borcu gözüküyor. Bu neden kaynaklanıyor? Nasıl olsa hazine benim adıma ödedi parayı, borcu bitti. Yap-işlet-devret modeli Türkiye'de ilk uygulanan modeldi. Hazine parayı ödedi, bitti. Biz o özel şirkete, o işi yapan şirkete, hatta Belediyeye devroldu şimdi baraj, beş kuruş borcu kalmadı ama Büyükşehir Belediyesinin şu anda 5 katrilyon sadece hazineye borcu var. Başarı sıralamasında 7'nci sıradaymış Kocaeli Büyükşehir ama Avrupa'nın da en borçlu belediyesi 14 katrilyonla. Bu arada tırnak içinde bunları da söyleyeyim ki başarı hikâyesi anlatıyor anlaşılmasın burada. Bu 5 katrilyon borcu ödemiyor. E tabii, sizin belediyeniz olduğu için yani -sizin demeyeceğim- iktidar partisinin belediyesi olduğu için de normal İzmir Büyükşehir Belediyesi aldığı borçlara karşı yüzde 30 kesilirken Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin aldığı devlet yardımından, İller Bankasındaki paydan sadece yüzde 9 kesilmiş ortalaması, aylık bazda, gelirinden. Şimdi, niye girdim buraya? Hazine garantisinin gelecekte ne kadar sıkıntılı bir durumu doğuracağını ben bildiğim için buradan da uyarıyorum, tutanaklara da geçsin diye söylüyorum. "Devleti dolandıran" diyorum bu şirketler için. Çünkü, kara yollarında var, hava yollarında var, yap-işlette var, elektrik dağıtım şirketlerinde var ve hepsi şaibeli bu ihalelerin, hepsi şaibeli. Tape'lerde, dinleme tutanaklarında hepsi mevcut ve bunlar yarın hepimizin başına iş açacak burada. Hem devletten ödeyeceği garanti parayı alacak ki 6 milyar euro civarında on iki yıl da devlet bir para ödeyecek bunlara, garanti yolcu parası. Diyeceksiniz ki: "Yolcu eksik olursa ödeyecek." ama bana göre Sabiha Gökçen örneğinden gördüğümüz gibi, bugün yetmiyor ama Sabiha Gökçen on yıl yolcu kapasitesinin, düşünülen kapasitenin yüzde 50'sine ulaşamadan, belki yüzde 30'larında, belki yüzde 20'lerinde çalıştı. Ama şimdi yetmiyor, ayrı konu. Bu da iyi düşünülmüş, bu şirketler burada da iyi kollanmış. Biliyor ki devlet de, siz de, herkes on-on iki senede veya daha kısa zamanda burası bu yolcu kapasitesine ulaşamayacak. Zaten maliyetlerin bir kısmını da, 6 milyar eurosunu devlet karşılamış olacak burada ve işin kötü tarafı da bütün parayı hazineye ödettirecekler, en çok korkum da bu, bunu da burada ifade etmek istiyorum.
Sorduğum soru zaten çok netti: 30 metrede kazancı ne kadar olacak bu firmaların ve güvenlik açısından tehlike arz edip arz etmediği. Bu yerin doğru olduğuna hâlen, siyasi baskıları umarım bir kenara bırakarak... Biz olması gerektiğini söylüyoruz. "Yapımına veya üçüncü havaalanına, üçüncü köprüye karşıyım ha, yapmayın, böyle bir yatırıma ihtiyaç yok." demiyorum, bu konu da yanlış anlaşılmasın ama yöntemi, yeri ve bana göre verildiği konsorsiyum Türkiye'nin tüm değerlerini hortumlayan bir konsorsiyum. O anlamda gelecekte başımıza iş açacağını düşünüyorum. Umarım benim düşündüğüm gibi olmaz, bunu da ilave ediyorum arkadaşlar, umarım bu benim düşündüğüm gibi olmaz. Sizlerin iyi niyetle -diyeyim- yaklaşarak hazine garantisi verdiğiniz, kodları indirdiğiniz ya da birtakım finansal imkânlar tanıdığınız bu şirketler bu işleri yaparlar ve devlet bu işten zarar görmez diyorum.
Teşekkür ediyorum.