| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Maliye Bakanlığı c)Gelir İdaresi Başkanlığı ç)Kamu İhale Kurumu d)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı e)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu f)Türkiye İstatistik Kurumu g)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ)Hazine Müsteşarlığı h)Sermaye Piyasası Kurulu ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi i)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2018 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bütçenizin Bakanlığınız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Bütçe görüşmeleri boyunca güvenlik harcamaları konusu sürekli gündeme getirildi. Biraz insaflı, biraz vicdanlı olmak lazım. Bunlar durup dururken olmadı. Son iki buçuk yılda yaşadıklarımızı unutmayalım. 15 Temmuz hain darbe girişimi, DEAŞ, PKK, YPG terör örgütlerinin saldırılarını, ekonomik saldırıları hep beraber gördük, yaşadık. Meclisin bombalandığını; Başbakanlığın hemen yanında, Ankara'nın göbeğinde bombalar patlatıldığını yine hep beraber gördük, yaşadık. Ülkemizi bölmek, vatanımızı parçalamak, birliğimizi bozmak isteyen küresel güçleri de yine hep beraber gördük, yaşadık. Yani ne yapacaktık? Küresel güçlere terör örgütlerine "Buyurun." mu diyecektik? Şunu hiçbir zaman unutmayın: Türk milleti, bağımsızlığı, vatanı, milleti için; bayrak inmesin, ezan dinmesin diye canını feda etmeye her zaman hazırdır ve feda da etmektedir.
Yine, ülkemizin her vilayetinde etnik kökeni, inancı, mezhebi ne olursa olsun gencecik evlatlarını toprağa veren şehitlerimizin elleri öpülesi ana ve babaları ne diyor? "Vatan sağ olsun." Tüm şehitlerimizi bu vesileyle rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.
Yani sanki gereksiz bir ödenek artmış, harcama artmış gibi bakmayalım, bunu samimi olarak ifade ediyorum. Yaşadıklarımızı asla unutmayalım. Ki eğer vatanımız yoksa, devletimiz yoksa, bağımsızlığımız yoksa zaten bütçe yoktur.
Sayın Bakanım, ülkemizin son dönemde maruz kaldığı, özellikle de ağustos ayında zirve yapan ekonomik saldırılara karşı kararlı bir şekilde verilen mücadele ve alınan tedbirler sayesinde ekonomik kuşatma yarılmış, "Dolar 10 lira olacak." diyenler; felaket tellalları, kriz havarileri duvara toslamıştır. Hazine ve Maliye Bakanlı olduğunuz günden beri yurt dışında ve içeride şahsınıza yönelik olumsuz kampanya ve algı operasyonu da boşa çıkmıştır. Sayın Bakanım, sizi kutluyorum.
Tabii ki ekonomi tozpembe değil, ekonomide çok ciddi sorunlarımız var; özellikle esnafımız, çiftçimiz, işsizimiz, çalışanlarımız ve emeklilerimiz büyük sıkıntılarla karşı karşıya. Ekonomide görülen yavaşlama, bu sıkıntıları da daha da artıracak. Ayrıca tehditler, riskler de henüz geçmiş değil.
Sayın Bakanım, döviz kurundaki gerileme ve Hazinenin 12 Kasım tarihinde yaptığı borçlanmada faiz düşüşüyle birlikte bankaların da uyguladıkları faizi düşürmesi gerekmektedir. Kamu bankalarında bir faiz indirimi yapılmakla birlikte özel bankalarda makas geniş tutulmakta olup mevduata düşük faiz uygulanırken kredi faizleri hâlen çok yüksektir. Reel sektörün zor günler yaşadığı bir dönemde bankaların kârları yüksek oranda artmıştır. Türkiye'de en fazla büyüyen, en yüksek parayı kazanan finans sektörüdür. BDDK verilerine göre bankaların dönem net kârı 2018 yılının dokuz aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,4 oranında artarak 42 milyar lira olmuştur. Kredi kullanıp borçlanan çaresiz vatandaş, faizin yanında ücret, komisyon, bankacılık hizmeti adı altında yüklü miktarda ödeme yapmaktadır. Bankaların faiz dışı gelirleri dokuz ayda 53 milyar lira düzeyine gelmiştir. Bu konularda gerekli tedbirler alınmalı, denetimler yapılmalıdır.
Sayın Bakanım, ayrıca rehavete kapılmadan ekonomideki yapısal sorunların çözümüne yönelik tedbirler kararlılıkla alınmalıdır. Ekonomide ciddi sıkıntılarımızın olduğu bir gerçektir. Bugün için en önemli sorunlarımızın başında enflasyon gelmektedir. Yeni Ekonomi Programı'nda yıl sonu enflasyon oranı yüzde 20,8 düzeyinde tahmin edilmişti. Ekim ayı enflasyon oranı son on beş yılın en yüksek rakamıdır ve yıllık bazda yüzde 25,2 olarak gerçekleşmiştir. Gıda enflasyonu yüzde 30'a yaklaşmıştır. Merkez Bankası da 2018 enflasyon tahminini yüzde 23,5'e yükseltmiştir. Anlaşılan o ki enflasyonla mücadele kapsamında binlerce firmanın yaptığı yüzde 10'luk fiyat indirimlerinin etkisi sınırlı olmuştur. Yıl sonuna kadar süreceği söylenen ve 6 ana başlıkta düzenlenen KDV ve ÖTV indirimlerinin nasıl bir sonuç vereceğini de önümüzdeki günlerde göreceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak dileğimiz, ekonominin hareketlenmesi, piyasaların canlanması, artan maliyet baskısının, Türk lirasındaki değer kaybının süratle telafi ve tamir edilmesidir.
Dolar 7 lirayı aştığında gecikmeksizin zam yapanlar, dolar gerilediğinde neden fiyatlarını indirmediler Sayın Bakanım? Stokçuluk, vurgunculuk, karaborsacılık yapanların üzerine etkili bir şekilde gidilemedi mi? Denetimler yetersiz mi kaldı? Hayat pahalılığı, geçim zorlukları, ekonomik sıkıntılar her insanımızı etkilemiştir, vatandaşımız borçlarını ödemekte zorlanmaktadır. Bu kapsamda vergi ve SGK prim borçlarıyla ilgili yapılandırma taksitlerini ödeyemeyen mükellefler bulunmaktadır. 7143 sayılı Kanun'a göre, yapılandırmada ilk iki taksitin tam ve süresinde ödenmesi şarttır. Bizlere gelen yoğun taleplerde 1'inci veya 2'nci taksiti ya da her iki taksiti ödeyemeyenler için yeni bir tarih belirlenmesi ya da 3'üncü taksitle ödeme imkânı verilerek yapılandırmalarının bozulmaması istenmektedir. Ekonomimizin içinden geçtiği şartlarda makul bir talep, takdirlerinize sunuyorum.
Diğer taraftan, ürettiği ürünü değerinde satamayan ve başta mazot ve gübre olmak üzere yüksek girdi maliyetleriyle beli bükülen, bankalara olan kredi borçları katlanarak artan çiftçimiz de perişan durumdadır. Eğer üreten ekonomi diyorsak, yerlilikten ve millîlikten söz ediyorsak can suyu, nefes gibi uygulamalar öncelikle çiftçimize yönelik uygulanmalıdır. Çiftçimize vergi ve prim indirimlerini, borçlarında yapılandırmayı içeren bir düzenleme acilen uygulamaya konulmalıdır.
Sayın Bakanım, vergi reformu konusunda, tabiri caizse, çok bakan eskittik. Önceki maliye bakanlarınca vergi reformu yapılacağı, vergi kanunlarının basit ve sade bir hâle getirileceği söylenmişti ama yapılmadı. İnşallah bu reformu gerçekleştirmek size nasip olur. Bilindiği üzere, devletin kamu giderlerini karşılamada en temel gelir kaynağı vergilerdir. Vergi, mükelleflerin ekonomik gücünde bir azalmaya sebep olmasının yanında psikolojik anlamda da bir yük olarak karşımıza çıkmaktadır. OECD verilerine göre 2002 yılında ülkemizde yüzde 24 olan toplam vergilerin gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı 2016 yılı itibariyle yüzde 25,5 seviyesine yükselmiştir. Bu artışa rağmen ülkemiz, OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 34,3'ün çok altındadır. Ülkemizin vergi yükü yüksek olmayan ülkeler arasında görünmesinin temel nedeni, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin ülkemizde çok düşük olmasıdır. Nitekim OECD verilerine göre ülkemizde gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin GSYİH içindeki payı 2016 yılı itibarıyla yüzde 5,4 olup 34 ülke içinde en düşük paya sahiptir. Ülkemiz gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler yönüyle vergi cenneti bir ülke niteliğini taşımaktadır. Dolaylı vergiler yönüyle ise vergi yükü yüksek olan ülkeler arasında bulunuyoruz. Nitekim OECD verilerine göre ülkemizde mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilerin GSYİH içindeki payı 2016 yılı itibarıyla yüzde 11,1 olup OECD ortalamasının üzerindedir.
Türkiye'deki vergi sistemi, ağırlıklı olarak tüketim ve işlemler üzerinden alınan vergilerin yer aldığı, tabana yayılmamış bir yapıdadır. Bu durum, bir yandan bazı makroekonomik hedeflerimize ulaşmayı zorlaştırmakta diğer yandan da vergi yükünün adaletsiz dağılması sonucunu ortaya koymaktadır.
Tüketim üzerinden alınan vergilere aşırı bağımlı yapıdan uzaklaşmak için vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payının azaltılması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) -...gelir ve kârlar üzerinden alınan vergilerin artırılması hem vergi adaleti bakımından hem de kamu maliyesi açısından bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu kapsamda, bir kısım rantiyeci azınlıkça elde edilen imar ve emlak rantı da mutlaka vergilendirilmelidir.
Türkiye'de yeterince vergi toplayamama ve vergideki adaletsiz dağılım kronikleşmiştir. Bugüne kadar sağlıklı bir vergi reformu yapılmadığı için, vergi adaleti sağlanmadığı için ve geniş bir kesimden vergi toplanmadığı için vergi yükü esnafın, işçinin, memurun, asgari ücretlinin, dar ve sabit gelirlinin sırtında kalmıştır. Çalışanlar üzerinde adaletsiz ve ağır vergi yükü bulunmaktadır. Çalışanların ücret ve aylıkları, vergi kesintileri nedeniyle yıl içinde aydan aya giderek azalmaktadır. Asgari ücretlinin bile vergi tarifesinden dolayı vergi oranı yükselmektedir. Vergi reformu bir an önce hayata geçirilmelidir. Herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sistemi tesis edilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Vergiye ilişkin düzenlemelerde, kamu finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal yönü birlikte değerlendirilmelidir.
Sayın Bakanım, ülkemizde başta SGK primi ve vergilerde muafiyet, istisna ve indirimler yoluyla çeşit çeşit teşvikler verilmekte, ancak "Teşviklerin sonucunda ne oldu?" diye bir değerlendirme yapılmamaktadır. 2012 yılında uygulamaya konulan teşvik sistemiyle ülkemizin ithalat bağımlılığının azalacağı ve buna bağlı olarak cari açığın aşağı çekileceği söylenmiş, teknolojik dönüşüm sağlayacak yüksek ve orta ileri teknoloji içeren yatırımlara süper destekler sağlandığı ifade edilmiştir. Ama sonuç ortada, tam tersine ithalat bağımlılığı arttı, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı azaldı.
Verilen teşviklerin getirisinin ne olacağı, ne ekonomik katkı sağlayacağı mutlaka irdelenmeli, teşviklerin sonunda ne beklendiğinin fayda-maliyet sonuçları ve bu elde edilmezse sonuçlarının ne olacağı açıkça tanımlanmalıdır. Aksi takdirde verilen teşvikler heba olmaktadır.
Bakınız, bütçeye eklenen vergi harcaması tahminlerinde vergi istisna, muafiyet ve indirimleri nedeniyle vazgeçilen toplam gelir ortaya konulmaktadır. Bakanlığınızca 2018 yılı Vergi Harcamaları Raporu açıklanmıştır. Buna göre, 2018 yılında tahminen 151 milyar liralık vergiden vazgeçileceği ifade edilmektedir. Bu tutar, 2018 yılı için tahmin edilen 72,1 milyar liralık bütçe açığının 2 katından daha fazladır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun prim indirim ve muafiyetleriyle ilgili vazgeçilen prim gelirlerinin de bu kadar, hatta daha fazla olacağı düşünüldüğünde çok büyük rakamlar ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla, verilen vergi ve prim istisna, muafiyet ve indirimlerinin getirisinin ne olduğu iyi analiz edilmeli, teşvik politikaları buna göre belirlenmelidir.
Sayın Bakanım, son olarak personelimizle ilgili bazı hususları gündeme getireceğim. Vergilerin toplanmasında görev yapan, katkı sağlayan, bu işin asıl yükünü çeken Maliye çalışanlarının yıllardır çözüm bekleyen sorunları var. Çalışanlar gerçekten mutsuz, motivasyonları azalmış ve çalışma barışı bozulmuş durumdadır. Maliye teşkilatında personel yetersizliği had safhadadır. Boş kadrolara atama yapılmadığı için çalışanların iş yükü oldukça ağır hâle gelmiştir. Personel ihtiyacı acilen giderilerek çalışanların iş yükü eşit hâle getirilmelidir. Maliye ve Gelir İdaresi çalışanları kurum içi gelir uzmanlığı sınavı açılmasını beklemektedir. Yıllardır yeni sınav açılmaması binlerce üniversite mezunu çalışanı mağdur etmiştir.
Geçen yıl, Maliye Bakanı tarafından yapılan açıklamada kurum içi uzmanlık sınavı açılacağı, sınavda başarılı olanların Maliye Bakanlığında defterdarlık uzmanı, Gelir İdaresi Başkanlığında ise gelir uzmanı kadrolarına atanacağı; sınava, sınavın yapılacağı tarih itibarıyla kurumda en az üç yıl görev yapan çalışanların katılabileceği belirtilerek bunun için gereken kanun tasarı taslağını hazırladıklarını ifade etmiştir. Ama bu düzenleme bugüne kadar maalesef yapılmamıştır. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığında kurum içi uzmanlık sınavları bir an önce açılmalı ve sınavlar sürekli hâle getirilmelidir.
Merkez-taşra uzmanı ayrımından vazgeçilerek gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının özlük hakları diğer kariyer uzmanlıklarla eşit hâle getirilmeli, 3600 ek gösterge ve makam tazminatından yararlanabilmeleri sağlanmalıdır.
Maliye ve Gelir İdaresi çalışanlarının özel hizmet tazminatları artırılarak diğer kamu kurumlarıyla eşitlenmeli ve adaletsizlik giderilmelidir. Aynı iş yerinde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliği giderilmeli ve ek ödeme oranları arttırılmalıdır. 657 sayılı Kanun'da "maliye hizmetleri sınıfı" oluşturulmalıdır. Görevde yükselmenin önü açılmalı, kadro yokluğu nedeniyle derece ve kademe ilerlemeleri yapılamayan personel için kadro tahsisi yapılmalıdır.
Daha sonra maddelerde ifade ederim diğer görüşlerimi, ben tekrar Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı ilgili kurumların bütçelerinin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum, saygılar sunuyorum.