KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2019 yılı bütçenizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Şimdi, zekânın mahiyeti konusunda tartışma var. Zekâ, biyolojik, genetik olarak mı geliyor; yoksa bu, sosyal çevrenin ürettiği bir değer mi? Ben şahsen her ikisinin de olması gerektiğine inanıyorum. Bunun genetik tarafı da var, biyolojik tarafı da var, sosyal çevresi de var. Bunu nereden biliyoruz? Bunu herhâlde şuradan ispat edebiliriz: Nobel ödülü alan Profesör Aziz Sancar'ın DNA'sı, biyolojisi, vesairesi dünyadaki ırklardan çok farklı değil. Bence bütün insanlar bu yönden eşit ama o sosyal çevredir ki, eğitimdir ki bu eşit olarak insanlara verilen, daha doğrusu, ırklara verilen bu yeteneği, sosyal çevre, eğitim, kültür geliştiriyor, farklılaştırıyor ve sizi bir adım öne çıkarıyor. Dolayısıyla, bilimsel araştırma yapabilmek için elbette biyolojik akli denge, biyolojik şartlar gerekli fakat bu, yeterli şart değil. Yeterli şart, akademik özgürlük, fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü, spekülatif düşünceye izin ve teşvik vermek. Üniversiteler, fikirlerin çarpıştığı bir yerdir, orada kalemlerle ve makalelerle savaş yapılır. Burada, bu makalelerle, spekülatif düşünceyle savaşmak, onları yasaklamak, onları toplumdan tecrit etmek bir ülkeye yapılabilecek bence en büyük kötülüktür. Dolayısıyla, şu anda akademik dünyada insanların farklı fikirlerinden dolayı oralarından uzaklaştırılmaları bence en büyük zarardır diye düşünüyorum. İnsanları serbest bırakalım, yazsınlar, makalelerini ortaya koysunlar; eğer içimizde bunu anlayabilecek, becerebilecek, karşı cevap verebilecek başka akademisyenler varsa da onlar buna cevap versinler. Ben toplumun ortalama zekasına güveniyorum, her iki tarafı da okuyup kimin haklı kimin haksız olduğunu oradan çıkarabilirler. Ama maalesef böyle bir şey şu anda bu ülkede yok. Dolayısıyla Sayın Profesör Aziz Sancar'ın başarısını acaba Türkiye'nin hanesine mi yazacağız yoksa Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunduğu üniversitenin hanesine mi? Kimde başarı? Aziz Sancar'ın DNA'sında, biyolojik aklında vesairesinde bir değişiklik olmadığına göre herhâlde bunu üreten kültürel ortam var. Bunu Türkiye üretmedi, oradaki üniversite üretti. Diyebilirsiniz ki: "Orada, laboratuvarda deney yapacak alet, edevat, aygıt vesaire çok daha fazlaydı, Türkiye'de bu yok." Ben o zaman şunu derim: Suudi Arabistan en fazla ekonomik gücü olabilen böyle bir laboratuvar donatabilir, yapabilir ama o laboratuvardan böyle bir bilim adamı çıkmaz çünkü Suudi Arabistan'daki atmosfer buna müsait değil. Türkiye'de, maalesef, son yıllarda geldiğimiz atmosfer de bu. Bilim, sanat, edebiyat, şiir, roman yetiştirmeye uygun değil; ülke giderek fikir açısından çölleşiyor. Sayın Bakanım, bunun önüne mutlaka geçmeniz lazım. Son on beş, on altı yılda bu ülkede değer üretilmiyor, değer tüketiliyor. Bu değer tüketiminin sonucu, bizi şu anda tam oraya varmasak bile çok yaklaştırdı, Gobi Çölü'ne yaklaştık yani bizim fikrî hayatımız tam bir çölleşme hareketinin içinde. Birincisi bu.

İkinci söyleyeceğim şey şu: TİKA'yla ilgili bir iki husus söylemek istiyorum. TİKA, 2017 yılında 304 milyon TL, 2018 yılında 317 milyon TL, 2019 yılında konulan ödenekte 465 milyon TL kendi bütçesinden harcıyor. Ayrıca, 2016 yılında 7,9 milyar TL harcamış, bunun 6,7 milyarı kamu kurum ve kuruluşlarından. Dolayısıyla, 2003-2017 arasında kendi çıkardığı raporlardan önemli bir kısmı son altı senede olmak üzere 34 milyar dolar harcamış. Bu iyi bir şey Türkiye'nin dışarıdaki imajı için; özellikle Balkanlar'daki ecdat yadigârı kalan eserlerin onarılması, bakılması; gittiğimiz zaman, gördüğümüz zaman içimiz, göğsümüz kabarıyor fakat bütçe hakkı olarak biz bu güzel işlerin yapılması için harcanan paranın nasıl etkin kullanıldığını bilmek zorundayız; 1 kuruşluk iş 10 kuruşa mı yapılıyor, 10 kuruşluk iş 20 kuruşa mı yapılıyor bunu da bilmek zorundayız. Dolayısıyla, sizden istediğimiz Sayın Bakanım, bu diğer kuruluşların TİKA üzerinden yaptığı harcamaları bütçelerinin ilgili yılı bütçesinde nerede gösterildiğini bizim takip etmemiz açısından lütfen bize yol gösterin, bunu bize söyleyin; biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak milletten aldığımız bütçe hakkı çerçevesinde bunu denetleyebilelim, bunu görelim ve yapılan bir yanlışlık varsa da bunu kamuoyuyla paylaşalım.

Sayıştay raporlarıyla ilgili bir iki şey söyleyecektim ama zamanım kalmadı, Başkan eminim ki sözümü kesecek. Orada söyleyeceğim şey şu: Sadece sizinle ilgili değil, şu ana kadar görüşülen bütün bakanlık bütçeleriyle ilgili olarak Sayıştayın ortaya koyduğu rapor, gerçekten ortada bir keşmekeş olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bütün personelin bu devlet muhasebesi konusunda yeniden bir eğitimden geçirilmesi, yeknesaklığın sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum. Sizin Bakanlığınızla ilgili Sayıştay raporlarında da bu tür bulgular var.

Son olarak şunu söylüyorum: Sayın Bakanım, Uşak'ın Ululbey ilçesinde Blaundus diye bir harabe var. Bu harabe, denildiğine göre, ikinci bir Efes. Bununla ilgili herhangi bir kazı çalışması var mı? Türk turizmine, yöre turizmine kazandırılmak için bir plan proje var mı, onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.