KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim.

Uzatmayacağım da...

Şimdi, birincisi şöyle bir şey var Sayın Başkan: Şahsınıza saygımız hepimizin sonsuz. Birlikte sizin üye olduğunuz komisyonları da izledik, üye olduğunuz komisyonlarda komisyon başkanlarıyla diyaloglarınız da tutanaklarda var ama başkan olarak yönettiğiniz oturumlarda sizin, muhalefet partilerini bir kere süre kısıtlamasına tabi tutmak gibi bir imkânınız yok. Kaldı ki gelişkin demokrasilerde "filibuster" diye bir şey var.

BAŞKAN - Vallahi, arkadaşlara karşı...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, hâlâ daha...

BAŞKAN - Bakın, iki saattir konuşuyoruz ya, bir tane maddeyi konuşuyoruz iki saattir ve benim kısıtlama yaptığımdan bahsediyorsunuz.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - İki saatte elli tane madde geçti!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, iyi niyetimizi göstermek için 5 maddede gerekçe okuttuk geçtik, tık tık tık diye, üzerinde konuşmadık bile. Ama bekledik ki maddeyi ilgili yerde işleme alın, almadınız "Yarına kalacak." dediniz, "Bugünden konuşalım." dedik. Yarın da konuşuruz bunu Hükûmetin önerisiyle beraber.

Kısa bir şey söyleyeceğim Sayın Başkanım, şimdi, her şey bir yana ama yasamada ahbap çavuş ilişkisi olmaz. Biz sizi seviyoruz, saygı duyuyoruz diye siz bizim konuşmalarımızda araya girip yorum yapamazsınız. Araya girip muhalefeti susturmaya yönelik "peki", "tamam", "hadi" falan gibi şeyler doğru değil. Bir kere bu muhalefet etme şeklimize müdahale ve Komisyondan beklediğimiz minimum demokratik standartların düşürülmesi anlamına gelir; buna karşı çıkarız.

Bütün dünya parlamentolarında, çok sayıda dünya parlamentosunda, gelişkin demokrasilerin birçoğunda "filibuster" diye bir şey var. Adam der ki: "Ben, yasama görevimi yaparken engelleme hakkım için sınırsız konuşacağım." Biz böyle bir şey yapmıyoruz, yaparsak da engelleyemezsiniz. Bu Komisyonda bu mümkün. Genel Kuruldaki süre sınırları ayrı. Açarsınız İç Tüzük'ü... Buna yönelik bir karar alacaksanız onun da usulünü musulünü konuşuruz elli türden ama bu Komisyonu İç Tüzük'e uygun yönetmek zorundasınız, bir.

İkincisi: Komisyondaki bütün muhalefet partileri Komisyona bir ara verilmesini talep ediyorsa sizin Komisyondaki çoğunluğunuzu kullanarak ara vermeme gibi bir lüksünüz yok, bu temayülen mümkün olan bir şey değil. Ara vermenin talep edilmesi bir uzlaşı aranmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşımız söyledi, ana muhalefet partisinin grup sözcüsü söylüyor ve siz diyorsunuz ki: "Hayır, oylatacağım." E, o zaman siz diyorsunuz ki: "Ben, bu Komisyonu uzlaşmaya kapatacağım." Açın, komisyon başkanlarının görevini okuyun. Sizin birinci işiniz, bu Komisyonun düzen içinde ve uygun bir şekilde sağlıklı yasama yapması ve sizin burada uzlaşmayı arama gibi bir göreviniz de var. Uzlaşma maksatlı ara verme talebine "Dakikalar önemli." diye bir söyleme sığdıramazsınız. Biz burada bir uzlaşma maksatlı ara talep ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Özel...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, bu arayı vermek Komisyon Başkanı olarak İç Tüzük'teki görevleriniz arasında. Aksi takdirde bizim de sizin yaptığınız gibi davrandığımız zaman çok ciddi sıkıntılar çıkar.

Bir de hassaten bir konuyu daha rica edeceğim bir cümleyle: Biz, bu Komisyon bizi görevlendirdi, alt komisyonda -bilmiyorum ama- kırk beş saat mi çalıştık, ne kadar çalıştık? Acayip çalıştık. Daha önce Sayın Domaç yaptı bunu, İsmail Bey inanılmaz derecede uzlaşmaya açık, "İsteyen istediği kadar konuşsun." dedi ve oturduk, takır takır takır konuştuk.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Yakma adamı, yakma adamı!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır.

Katkı vereceğimiz yerde katkı verdik, engelleme yapacağımız yerde engelleme yaptık, uzlaşma olan yerde uzlaştık, gerekli bir sürü yerde de onlarca önergemizi -elliye yakın önergemiz olabilirdi- geriye çektik.

Şimdi, siz burada bu Komisyonu, üst komisyonu öyle demir yumrukla falan yönetemezsiniz ve lütfen cümlelerin içinden cımbızlayarak... Böyle "Kırk dakika konuşuyorsun." diyorsunuz, kırk dakikanın içinde on binlerce kelime var, onun içinde bir tanesini, "şüpheli" kelimesini... Vay efendim, "Şüpheli diyemezsin...

BAŞKAN - Şüpheli diyemezsin, Sayın Özel, şüpheli diyemezsin, sayın milletvekiline şüpheli diyemez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ya, böyle bir şey söylemeyi... Şaka, şaka. Ya, der, der.

BAŞKAN - Diyemezsin kardeşim. Nasıl diyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Deyip diyemeyeceğine siz karar veremezsiniz.

BAŞKAN - Diyemezsin, diyemezsin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, onda bir hakaret düşünüyorsanız dava açarsınız. Yasama dokunulmazlığının dışındadır, bağımsız yargı karar verir. Deyip diyemeyeceğine siz karar veremezsiniz, böyle bir şey yok. Siz Komisyon Başkanısınız, ilkokul öğretmeni yapmıyor sizin yaptığınızı benim kızıma. Böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Çelebi'ye diyorum, size demiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ayrıca, benimle ilgili de şöyle, ben diyorum ki: Biz utanıyoruz bundan, siz ne düşünüyorsunuz bilmem veya siz utanmıyor olabilirsiniz. Vay efendim, "Bunu diyemezsiniz." Ben derim. Siz bunu diyemeyeceğimi düşünüyorsanız yasama dokunulmazlığı sınırları dışında hakaret davası açarsınız.

BAŞKAN - Siz dâhil, herkes kendine yakışan ifadeyi kullanır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynen öyle, bunu söylersiniz.

BAŞKAN - Herkes kendine yakışan ifadeyi kullanır. Siz yakıştırıyorsanız...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aynıyla iade edebilirsiniz, "Herkes kendine yakışan ifadeyi kullanır." dersiniz . Ben bunda hakaret düşünüyorsam ben karşı çıkarım ama siz... Komisyonun herhangi bir üyesi şunu diyebilir: "Ne hakla bunu bana söylersin?" Onu da onun söyleme hakkı var.

Bir de bakın, bütün tazminat davalarını okuyun. Daha geçen gün bir arkadaşınıza ben "Meğersem paralel ilişkisi varmış." dedim diye tazminat davası açtı, davayı kazandım, ekini yollayacağım hepinize. Bir de tuttu kendinin paralel olduğunu ispatlattı bağımsız yargıya. Ama şunu söyleyeyim, diyor ki: İktidar sorumluluğu, bakanlık sorumluluğu, eleştiri, ağır eleştiri, hakaret, bu arada ince bir çizgi vardır ve bu her zaman muhalefetin lehine yorumlanır. Burada söylediğimiz hiçbir söz ne şahsınızadır ne Komisyon üyelerinin şahsınadır ve çoğunlukla da... Örneğin şüpheli, Komisyonda da bu laf söylendiği zaman bu sizin anladığınız manada şüpheli demez. Ben utanıyorsam siyaseten utanıyorumdur, yoksa diğer bir konuda utanç duyacağım bir şey yok ki burada. Ondan hep bu terimleri siyasi terimler olarak alınız, orada hakaret kastımız olmadığını biliniz. Siz Komisyon Başkanı olarak...

BAŞKAN - Siz Komisyona hitap edin Sayın Vekilim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır, size hitaben söylüyorum.

BAŞKAN - Burası bizim şahsi malımız değil ki ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Komisyonun kendi içinden seçtiği Başkana hitaben söylüyorum: Lütfen, Komisyonda kimsenin dikkatini çekmemiş bir kelimeyi cımbızlayıp Komisyon Başkanı olarak bu süreci de provoke etmeyiniz. Biz bu konularda ne dediğimizi biliyoruz ne duyduğumuzu biliyoruz.

BAŞKAN - Ben Komisyon üyelerinin haklarını korumak zorundayım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ondan önce Komisyonun uyum içinde çalışmasına mezunsunuz, görevlisiniz.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.