| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 03 .02.2015 |
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokrat arkadaşlar, demokratik kitle örgütleri ve sendikaların temsilcileri; hepinize saygılar sunuyorum. Öncelikle bu dönemde bütün baskılara rağmen, bütün olumsuzluklara rağmen, bütün antidemokratik yasalara rağmen ve muhtemelen de yarın çıkarılmaya çalışılacak yeni yasaya, güvenlik yasasına rağmen Türkiye'nin dört bir yanında 15 bin üyesiyle greve çıkmış olan, gerçek sendika olan BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikasını buradan saygıyla selamlıyorum, bütün işçilerine başarılar diliyorum, mücadelelerini desteklediğimizi söylemek istiyorum. Daha önce Hükûmetinizin başardığı çok önemli bir şey vardı bu konuda, KRİSTAL-İŞ'in yani bardak üretiminin ve cam üretiminin Türkiye'de millî güvenliği nasıl zedelediğini halka söylemiştiniz, anlatmıştınız. KRİSTAL-İŞ'in grevini ertelerken de Millî Güvenlik Yasası'na sarılmıştınız. Yine bu yasayla, yine bu kanun hükmünde kararnameyle bu BİRLEŞİK METAL-İŞ'in grevini ertelediniz. Bunun şundan kaynaklandığını düşünüyorum: MESS içinde dört fabrikanın ilk başta grevin başında işçilerle anlaşmaya yanaşmasının sonucunda oldu. MESS'in içindeki dağılma MESS'i paniklettirdi, korkulu rüya görmeye başladılar ve Hükûmete yaptıkları baskının da sonucunu aldılar. Yoksa MESS gerçekten işçilerin istemiş olduğu sadece insani şartlarda yaşama ücretlerini yani 1.500 lira asgari ücreti kabul ettirmek için birçok fabrika, dört fabrika kabul etmişti açıktan, diğer fabrikalar da kabul etmeye yakındı ama MESS bunu engelledi. Daha sonra da, ben görmedim ama teşekkür mektupları yayınlanmış, ilanlar yayınlanmış. Doğru teşekküre şayan bir iş yaptınız sermaye açısından. Bu erteleme nedeniniz 12 Eylül faşist yasalarında olan ama orada bile çok kullanılmayan bir haktan kaynaklanıyor. Sürekli 12 Eylül Anayasası'na karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Özgürlükler ve sendikal haklar konusundaki 26 maddelik Anayasa değişikliğini Türkiye'nin dört bir yanında çıktınız savundunuz, hatta bir ara ağzınızdan kaçırdınız, "Acı ilacın üstünü şeker buladık." dediniz sendikalar ve özgürlükler için ama görüldüğü gibi sendikalara da hiçbir avantaj getirmediniz. 12 Eylül öncesinde dünyanın en önemli örgütlü yerlerinden birisi olan Türkiye, gerçek sendikaların olduğu Türkiye sayenizde 12 Eylül ve diğer arkasından gelen sizlerin sayesinde 1 milyon civarında sendikalıya ve birçoğu da sarı sendika olan sendikalıya düştü. Sizin istediğiniz sendikalar bu tür sendikalar. Yüzde 3 verdiğiniz zaman "Teşekkür ederiz efendim çok iyi yaptınız, Allah razı olsun çok bile oldu." diyen sendikalar. Buna razı olmayan sendikaları istemiyorsunuz. Ama korkunun ecele faydası yok. İnsanlar örgütleniyor. İnsanlar sendikalaşıyor. O sendikalaşmanın, gerçek sendikaların önüne geçme şansınız mümkün değil. Tabii hatırladığınız bazı şeyler var. Bu ekonomik krizle birlikte Türkiye'de asgari ücretin 946 liraya çıkmış olması sizin, toplumun da buna razı olmamış olması, yüzde 3'e razı olmamış olması sizleri panikletti. Birden aklınıza MADEN-İŞ'in büyük Zonguldak grevi ve yürüyüşü geldi. GENEL MADEN-İŞ'in büyük yürüyüşü ve mitingi aklınıza geldi. Soğuk terler döktünüz. Onu hatırladınız ama bir şeylerin değişmeyeceği konusunda da içinizde hep bir şey de var. O yüzden bizim şu önergemizi gerçekten okudunuz mu bilmiyorum. Şu önergeyi okumuş olsanız "Ya bunda hakikaten ne var?" diyeceğiniz birçok konu var. Yani burada "hayır" diyebileceğiniz ne var? Hakikaten aklımız almıyor. Şurada söylenen şeyler gayet basit. Burada eğer güvenlikle ilgili ve genel sağlığı bozucu nitelikte bir şeyse Danıştay karar versin, bunun dışında bir şey söylenmiyor. Eğer gerçekten böyle sıkıntılı bir iş varsa buna Danıştay karar versin. Bütün atamaları sizin yapmanıza rağmen, bütün değişiklikleri de bu mahkemeleri, sizin güvenmediğiniz mahkemelere biz yine güveniyoruz, yine buralardan olsun istiyoruz ama buna rağmen sizler bu mahkemelere güvenmiyorsunuz. Hadi, kendi milletvekillerinizi yollamıyorsunuz Anayasa Mahkemesine ama Danıştaya da güvenmiyorsunuz, Yargıtaya da güvenmiyorsunuz. Bunların atamalarının da birçoğunu Anayasa değişikliğinde gösterdiğiniz gibi bu Meclis yaptı, Cumhurbaşkanı yaptı, Hükûmet yaptı yani hâlâ anlamış değiliz. Bu teklifimizi lütfen bir ara verip bir okuyun, gerçekten buradaki üyeler önüne alsın, bir okusun, bunda ne zarar olduğunu bize anlatsınlar, biz de kabul edelim, "Evet, bizim de düşünemediğimiz şeyler varmış." diyelim. Lütfen sizlerden rica ediyoruz, bundan sonraki bir baskılı dönem daha gelecek, işte çıkartabilirseniz, becerebilirseniz, bu güvenlik yasasını da çıkaracaksınız. O yasaya da güvenerek "Nasıl olsa bu bundan sonra hiç kimse greve de gidemez, biz, şimdilik bunu erteleyelim, bundan sonra kimse de cesaret edemez." diyerek düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz. Hatırlıyorsanız, birçoğu sizin üyeniz olan Tekel işçilerinin direnişi vardı. O eksi 10 derecede bir oğlunun adı Recep, bir oğlunun adı Tayyip olan işçiyi yerlerde süründürmüştünüz hem de tazyikli sularla. Onlar bile -birçoğu sizin üyeniz- belli bir direniş sergilediler çünkü karınları açtı çünkü iş güvenlikleri yoktu. Bu insanlar çoluk çocuklarıyla onurlu bir yaşam istiyorlar. Grev de bu onurlu yaşamın, bu emek hakkının ayrılmaz bir parçası ve aracı. Eğer, hayır "Sadece lokavt yapılsın, grev yapılmasın." diyorsanız, bu Anayasa değişikliği için yine sokaklara çıkacaksınız ya hani "Başkanlık sistemi istiyoruz." diye. Açık açık söyleyin: "Ya, geçen sefer biz size bu acı ilacın üstüne şeker bulayıp vermiştik, kandırmıştık sizi, yanlış söylemiştik, böyle bir şeyin olmadığını söylüyoruz. Başkanlık sistemini de getiriyoruz. Başkan baba bunlara karar verir, sizin hakkınıza başkan karar verin." deyin, grevi de kaldırın, "Sadece lokavt vardır bu ülkede." deyin, bu işi bağlayın. Sokaklara çıkacaksınız yani 30 ile çıkacakmış Cumhurbaşkanı. Bunları da söyler, olur biter. Bu 12 Eylül faşizmine de nasıl karşı çıktığınızı anlamış değiliz.
Az önce arkadaşlarımın dediği gibi de YÖK'e karşıydınız, olmadı. Siyasi Partiler Yasası'na karşıydınız, en iyi şekilde yararlandınız, YÖK'ten en iyi şekilde yararlandınız, barajdan en iyi şekilde yararlandınız. İşçi hakları konusunda bu ertelemelerden de en iyi şekilde yararlanıyorsunuz. İşçi sınıfının haklarını, kul hakkını yerken biraz daha vicdanlı olmaya çalışın. Bu konuyu da sizlerin vicdanına bırakıyorum. Yarın bir gün bu Hükûmet değişecek. Bu tutanakları okuduğunuz zaman "Ya, biz ne yapmışız orada?" diyeceksiniz. Muhtemelen de şunu söyleyeceksiniz -hani paralel sizi kandırmıştı ya- "Ya, bizi kandırmışlar. Bürokratların oyununa geldik, MESS'in oyununa geldik." diyeceksiniz, "İşverenlerin oyununa geldik." diyeceksiniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şimdi sizi mi kandırıyor paralel?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Efendim?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Paralel sizi mi kandırıyor?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Paralel bizi kandırıp kandırmadığını...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yüzde 52 oy almış bir Cumhurbaşkanına bu şekilde hakaret etmenizin hiç gereği de yok, anlamı da yok. Konumuz grev, Cumhurbaşkanı falan değil burada.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, toparlayın lütfen.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - İsmail Bey, yine hakaret konusunda anlaşamıyoruz. Galiba Cumhurbaşkanına "Sayın"sız bile Cumhurbaşkanı dense hakarete giriyor. Yani Mecliste hiçbir hakaret olmadan sizlere neler söylüyoruz, hiçbir şey...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kabul etseniz de etmeseniz de halkın yüzde 52 oyunu alan karşınızda bir Cumhurbaşkanı var.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Birileri çıkıp "tuzluk" diyor, bir şey söylemiyorsunuz. Biz burada sadece ve sadece bir öneride bulunuyoruz. "Tuzluk" deniyor, bir şey demiyorsunuz. "Millî irade seçti sizi, konuşamazsınız." diyorsunuz, bir şey demiyorsunuz. "Sağlam irade sizi tayin etti, konuşamazsınız." diyorsunuz, bir şey demiyorsunuz. Biz burada diyoruz ki birazcık vicdanınıza sarılın. Yarın bir gün "Yine bizi birileri kandırmış." demeyin diyoruz. Yani siz söylüyorsunuz "Paralel bizi kandırmış on iki yıldır." diye. Biz bunu söylüyoruz, bizi kimse...
NESRİN ULEMA (İzmir) - Siz nasıl geldiniz buraya? Bizden farklı mı geldiniz?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Yani tamam, insanlık için söylüyorsunuz "Biz kandık, siz kanmayın." diye de onu söylemek istiyorum. Yani yarın bir gün yine bu... Tamam, "Biz yandık, siz yanmayın." diyorsunuz, gazoz meselesi galiba ama...
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
Önergemizin kabul edilmesini istiyorum. Yarın bir gün çoluk çocuğunuza bu tutanakları göstermemeniz açısından, görmemeniz açısından bunu söylemek istiyorum.
Çok kısa bir şey söyleyeyim bu tutanaklarla ilgili, özür diliyorum Başkanım. Fi tarihinde bu Meclisin bir görüşmesinde "Fay hattının değiştirilmesi." diye önergelerde bulunan arkadaşlar olmuştu.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - Bu Meclis değil o, bir belediye meclisi, bu Meclis değil.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - "Bir Mecliste" dedim. Tamam, yanlışlıkla...
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Türkiye Büyük Millet Meclisi demedi.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) - "Bu" dediği için...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Tamam, özür diliyorum, "Bir meclis" diyelim. Bir mecliste bu tutanaklara on beş-yirmi yıl sonra geçti. O gün Halkçı Partinin de burada deprem konusunda savunduklarını tutanaklar yazıyor yani o isimleri herkes unutuyor ama o partinin neler yaptığını yazıyor.
Tekrar saygılar sunuyorum beni dinlediğiniz için.
Teşekkür ediyorum.