| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı c)Orman ve Su İşleri Bakanlığı ç)Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu e)Orman Genel Müdürlüğü f)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü g)Meteoroloji Genel Müdürlüğü ğ)Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2018 |
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyelerimiz, çok saygıdeğer Bakanım, Bakan yardımcılarımız, değerli bürokratlar, basınımızın çok değerli mensupları; ben de hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. İnşallah Bakanlığımızın bütçesi hayırlı ve bereketli olur.
Tabii iki büyük bakanlığın birleşmesiyle çok büyük bir bakanlık teşekkül ettirildi. Dolayısıyla Bakanlığımızın yükü arttı bu anlamda fakat toprakla suyun buluşması da Türk tarımı açısından gerçekten çok önemli. Ben bir iki hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Özellikle Orman Bakanlığımız döneminde işte çok ciddi anlamda kayda değer şeylerin yapıldığını ve öyle sektörler, öyle alanlar var ki tabii bunları dünyada bile sıralamaya koyduğunuzda birincilik kürsüsüne çıkan bir bakanlığımızın bölümleri var. Barajlarla ilgili, işte göletlerle ilgili, orman alanlarının artırılmasıyla ilgili, içme suları, sulama sularının, bal ormanlarının, işte mesire alanlarının yapılması, meteorolojik servislerin ayarlanması ve özellikle -az önce bir konuşmacımız da ifade etti- gerçekten yangınlarla ilgili çok büyük bir gelişme gösterdik. Şu an bizim sistemimizdeki yangınla mücadelenin ben dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kanaatinde ve kanısındayım, bunu ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, ben bu vesileyle Tarım ve Orman Bakanlığımızın özellikle orman ve su işleriyle ilgili birimindeki arkadaşlarımıza burada öncelik tanıyarak hepsine, emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
Tabii, tarım ve hayvancılık bölümüne geçecek olursak eğer değerlendirmemin büyük bir kısmını bu konuyla ilgili yapmak istiyorum. İktisatın en önemli tanımlarından birisi -tabii burada hepimiz zaman zaman değiniyoruz- işte, kıt kaynakların en iyi şekilde kullanılması. Belki de bu tanım tarım için yapılmış çünkü çok eski bir tanım. Aynı zamanda, tarım sektörü esnek olmayan bir sektör, mukayeseli üstünlüklerin de kullanılmaması gereken bir sektör çünkü bugün vekâlet savaşlarının, ticaret savaşlarının yaşandığı bir ortamda siz mukayeseli üstünlükleri kullanırsanız yarın başınıza farklı şeyler gelebilir. Aslında bunların hepsine baktığımızda tarım sektörünün stratejik bir sektör olduğu açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Stratejik bir sektör ama aynı zamanda hem esnekliğin olmaması hem de diğer alanlarla ilgili farklı düşüncelerin ortaya atılmış olması nedeniyle biraz dezavantajlı da bir sektör. Tabii, konuşmalarda da ifade edildi, zaman zaman da ifade ediliyor, işte "Dünyanın 7 ülkesinden biriydik tarım açısından, hayvancılık açısından, yeterlilik açısından." diye. Aslında bu bir şehir efsanesi yani o diğer 6 ülkeyi ya da 5 ülkeyi bugün birisine sayın dediğimizde hiç kimse sayamıyor, dolayısıyla ben bunun üzerinde çok fazla durmayacağım ama biz bu noktaya nasıl geldik, bunun tespitini yapmakta fayda var. Sayın Tatlıoğlu'nun konuşmasını takip ettim, özellikle biraz bu konuya girdi, değindi.
Değerli arkadaşlar, biz bugünkü bu noktaya -eğer muhalefetin eleştirilerinin bir kısmını kabul edersek- birden bire gelmedik. Tabii, 19'uncu yüzyılda özellikle sanayileşme trenini kaçırmış olan bir ülkeyiz biz. Dolayısıyla, 60'lı, 70'li yıllara kadar... Tabii, 70'li yıllarda birtakım göçler yaşandı Almanya ve yurt dışına, ondan sonra 80'li yıllarda tabii Özal'lı hükûmetler döneminde 2000'lere kadar çok ciddi bir göç yaşandı, bir şehirleşme söz konusu oldu ülkemizde. Tabii, 80'lerde aşağı yukarı 40-45 milyon nüfusa sahip bir ülkeydik. Bir de o süreçte nüfusumuzun çok büyük bir kısmı tarımdan iaşesini temin ediyordu ve tarım açısından istihdam söz konusuydu. Turist sayısına baktığımız zaman, o gün için turist sayısı belki 1-2 milyon falandı, şu an 35 milyona dayanmış bir turist sayımız var. Nüfusumuza baktığımızda şimdi çok ciddi anlamda bir nüfus artışı söz konusu. Tabii, o yıllarda tüm aileleri, işte, küçük çiftliklerle, aile tipi işletmelerle istihdam edilen bir yapıya sahiptik. 80'li yıllardan sonra, özellikle 2000'li yıllarda geldiğimizde, işte, o dünyanın gelişmiş ülkelerinin yaşadığı tüm serencemeden, süreçten bizler de geçtik. Tarımdan sanayiye geçiş süreci yaşandı Türkiye'de. Tabii özellikle -az önce ifade ettiğim- tarımdan sanayiye geçerken oradaki o istihdam açığı diğer ülkelerde de gerçekleşmişti. Orada istihdam açısından farklılıklar yaşanmış olabilir. Çok hızlı bir şekilde şehirleşmenin olmuş olmasıyla ve şehirleşmeyle birlikte... (Uğultular)
BAŞKAN - Arkadaşlar, çok yoğun gürültü var, lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - ...tüketim alışkanlıklarının değişmiş olmasıyla ve tüketim alışkanlıklarımızın artmış olmasıyla iletişim çağında yaşadığımız için üretim toplumunun sanki birdenbire tüketim toplumu hâline gelmiş olduğu gibi bir görüntü de ortaya çıkıyor. Tabii, bunların hepsini göz önünde bulundurmak, değerlendirmek gerekiyor. O dönem, işte, tarım sektöründen boşalan bir kısım istihdam hem hizmet sektörüne hem de sanayi sektörüne aktarılmış oldu. Tabii, bu arada özellikle 90'dan sonraki süreçte o köylerin, tarım alanlarının göçle birlikte terk edilmiş olmasında terörün de kısmen etkisi olduğunu burada özellikle hayvancılık açısından ifade etmek istiyorum.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Çok uğultu var ya, ben duyamıyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biz duyuyoruz buradan, siz yanındasınız da onun için.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama şuradan çok fazla geliyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Gürültünün ne kadar çok olduğunu anlatmaya çalışıyor Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yankı yapıyor, yankı, buradan duyuluyor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Değerli arkadaşlar, tabii biz bu noktaya bu süreçleri yaşayarak geldik ve gelişmekte olan ülkeler de bugün gelişmiş olan ülkeler de bu süreci yaşayarak bu aşamaya geldi. Tabii, benim ifade etmeye çalıştığım süreç yaklaşık elli altmış yıllık bir süreç. Bunu böyle tespit etmek lazım. Bazı konuşmacılar, işte "Eskiye, otuz kırk yıl önceye geri dönelim." gibi... Yani, nasıl köylerimize geri... Ancak bu şarkılarda olur işte "Fadime'nin düğününde gidelim halay çekelim." diye bu sadece şarkılarda güzel yani şu an kalkıp da bizim nüfusumuzu geri götürmek gibi bir durumumuz...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Acayip bir laf ettin ya, müthişsin ağabey.
BAŞKAN - Arkadaşlar, bugün ne oldu bu kadar gürültü, ben anlamıyorum ya!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Acayip konuşuyor ya, dinlemiyorlar.
AYHAN BARUT (Adana) - Fadime'yi dile getiriyor da onun için...
BAŞKAN - Arkadaşlar...
AYHAN BARUT (Adana) - Fadime'ye hayranlık var herhâlde.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum müdahalen için.
BAŞKAN - Ben Fadime kim, onu anlamadım bir kere, başka bir yerle meşguldüm ama...
AYHAN BARUT (Adana) - Biz de onu anlamadık.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Şarkı var ya Sayın Başkanım, o. "Hadi gelin köyümüze geri dönelim." Evet.
Şimdi tabii bunlar aşağı yukarı özet olarak bir tespit yani elli altmış yıllık bir süreçte gelmiş olduğumuz noktayı ifade etmek için ben bunlara girdim. (Uğultular)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen! Gerçekten lütfen!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Tabii, Bakanlığımızın, Sayın Bakanımızın ben sunumunu dikkatli bir şekilde dinledim. Bu tespitlerden sonraki süreçte, işte, nasıl bugünkü noktadan daha ileri bir noktaya gidebiliriz. Havza bazlı tarım ürünlerini destekleme -bu çok önemli- ve ne kadar arazi toplulaştırılabilir, bununla ilgili çalışmalarımız mutlaka önümüzdeki süreçte olacak. Özellikle bu alanda tarımsal sit ilan edilen tarım arazilerimizin korunmasının üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğine ve bu havza bazlı tarım sistemine geçişimizde özellikle Türkiye'deki yer altı ve yer üstü su haritalarının da mutlaka çıkarılmasına... Biz bu tarımı desteklerken hangi ürünlere destek vereceğimizi ve hangi ürünlerin hangi havzada yetiştirilebileceği hususunda, konusunda gerçekten ciddi çalışmaların yapıldığını ben biliyorum ve bunu destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kırkpınar, toparlayın lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ülkemizin tarımla ilgili geleceğinin de burada olduğuna inanıyorum. Özellikle Sayın Başkanım, tarıma dayalı ihtisas organize bölgeleri hem hayvancılıkta hem seracılıkta hem bitkiyle ilgili ve tarıma dayalı sanayinin geliştirilmiş olması bu tarıma dayalı ihtisas organize bölgelerini eğer başarabilirsek -inşallah Türkiye'de biz bunu başaracağız- gerçekten Türkiye'de biz özellikle seçim bölgelerimizde dolaştığımızda kooperatifleşme öneriyoruz vatandaşlarımıza fakat Türkiye'de bunun örnekleri olmasına rağmen ciddi anlamda bir kooperatifleşememe söz konusu. Ama burada devlet eliyle, işte, tarım ihtisas organize bölgelerinin teşekkül ettirilmesi, bu bölgelerde çok ciddi anlamda arazi yardımı, kredi desteği, vatandaşların organize edilmesi, sevk ve idare edilmesi, ihtiyaçların belirlenmesi, Türkiye'deki ihtiyaçların belirlenmesi ve bu ihtiyaçlara yönelik de üretimin olması, tabii Pazar garantisinin olmuş olması, bu söylediklerimiz tabii tarım sektörü böyle kısa vadede, orta vadede çözebileceğimiz, palyatif çözümlerle işin içinden çıkabileceğimiz bir sektör değil, mutlaka uzun yıllara sari sorunları olan bir sektör. Dolayısıyla, Sayın Bakanlığımızın bu vizyonuyla ilgili çok büyük başarı elde edeceğimize inanıyorum ben. Ayrıca, hem kırsal alanda hem de terk edilmiş bazı bölgelerde ve birimlerde de tarımın kredilerle ve farklı yönlerde desteklerle desteklenerek bu bizim beklentilerimizin çok ciddi anlamda karşılanacağını da bu sayede ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, bizim geçmiş olduğumuz, yaşamış olduğumuz bu süreci Avrupa Birliği ülkeleri de geçtiler, yaşadılar ama onların şöyle bir avantajı var: İşte, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası. Bugün siz Avrupa Birliğine araba satabilirsiniz, silah satabilirsiniz ama öyle bir sıkı tarım politikaları var ki bir litre süt satamazsınız, bir kilo peynir satamazsınız. Doğal olarak da, onlar açısından baktığınızda bunu satamamanız normal çünkü esnekliği olmayan bir sektör, vazgeçilmemesi gereken bir sektör, stratejik bir sektör. Dolayısıyla, bizim de, inşallah, önümüzdeki süreçte korumacı bir politikayla bu sektörün stratejik olduğunu algılayarak, topyekûn bir şekilde bu sektör üzerinde Bakanlık olarak gerekli çalışmaları yapacağımıza ben inanıyorum.
Konuşmama son verirken, Tarım ve Orman Bakanlığımızın bütçesinin bir kere daha hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.