KOMİSYON KONUŞMASI

CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğer, böyle bir haber veya böyle bir resim, böyle bir hakaret vuku bulmuşsa ben bunu burada şiddetle kınıyorum, o arkadaşlarımıza yapılan haksızlığı da kınıyorum ve devlet görevlilerinin, emniyet güçlerinin bir an evvel bu haksızlığın önüne geçmesini, oradaki protesto hakkını kullanan kardeşlerimizin de güvence altında istediklerini söyleyebilmesinin sağlanmasını istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın bu maddesi hem üzüntü verici hem de utanç verici bir maddedir, gerçekten üzüntü verici ve utanç vericidir. Yani böyle bir maddeyi bu tasarının içinde düzenlemeyi ancak haktan, hukuktan, adaletten söz edemeyecek kişilerin yapması gereken bir düzenleme olarak görüyorum. Eğer siz kendinizde o sıfatları görüyorsanız bu düzenlemeye, bu utanç verici düzenlemeye, bu haksız düzenlemeye onay verirsiniz. Ne yapılmak isteniyor? Bu düzenlemeyle polis kolejleri kapatılıyor, bu düzenlemeyle ülkemizin tek güvenlik -bir sonraki maddede bunu göreceğiz- bilimleri fakültesi kapatılarak polis yöneticisi eğitimi lisans seviyesinden sıradan bir kurs seviyesine indiriliyor. Ayrıca, Polis Akademisi Başkanı sıradan bir lise müdürü seviyesine indiriliyor. Yılların köklü bir geleneği olan bir akademi bir lise müdürlüğüne indiriliyor ve masum insanların haklar gasbediliyor. Şimdi, bu nasıl başladı? Bu, burada aramızda olmayan Değerli İçişleri Bakanımız Sayın Efkan Ala bir konuşmasında polis koleji ve Polis Akademisinin kapatılmasıyla ilgili çok skandal bir açıklama yapmıştı, demişti ki: "Polis koleji ve Polis Akademisi kapatılırken öğrenci ve öğretmenlerin hakları korunacak." Niçin kapatıyoruz diye gerekçesinde de "Bu düzenlemeyi yapmak zorundayız. Eğer Paralel Yapı ile mücadele edeceksek bu gerekli çünkü oradaki öğrencilerin büyük bölümü paralel yapıya mensup." Bakan bu cümleyi yalanlamadı.

Şimdi, ilkokulu bitirmiş bir çocuğumuz gitti oraya, hemen paralel yapı oldu. Biraz evvel Hasan Hüseyin Türkoğlu, değerli kardeşimiz, Milletvekilimiz uzun uzun anlattı, ben tekrar olmasın diye anlatmıyorum. 11 yaşındaki bu çocukların paralel yapıyla irtibatını neyle kurdunuz, hangi saikle kurdunuz bunu anlamak, bunu izah etmek mümkün değil. Yani akıllara sığmaz böyle bir davranış. Aklı olan, mantığı olan bir insanın böyle bir yorumu yapmasını sağlayabilmesi için elinde bir bilgisi, belgesi olması lazım. Eğer bilgi, belgeniz varsa disiplin işlemi uygulamayan Polis Akademisi Başkanından polis kolejinin müdürlerine kadar, öğretmenlerine kadar herkes suçludur. Eğer bunlar gerçekten böyle bir yapıya mensup idiyse bugüne kadar o yöneticiler orada ne iş yapardı? Mahalle bekçisi veya muhtarı değildi, niye bakmadılar, niye soruşturmayı yapmadılar? Sayın Polis Akademisi Başkanı burada, cevaplasın yani bunların hepsi paralel yapı idiyse yaklaşık bir buçuk, iki yıldır orada. Niye onların hakkında işlem yapmadınız, hangi suçları işlediklerine dair disiplin işlemlerini niye uygulamadınız yani bunun bir savunulur tarafı var mı?

Değerli arkadaşlar, gene ben üstüne basarak söylüyorum ve bu tasarının gerekçeleri olarak gösterilen bir sözü var Sayın Bakanın, diyor ki: "Bu tasarıyla insanların hak ve özgürlüklerini her türlü otoriteye ve şiddete karşı garanti altına alan, onların rahatlıkla kullanılmasını sağlayacak ortamı sunabilen kapsamlı bir pakettir, ayrıca bu bir reform paketidir." yani Türkiye'de reform yapıyor "Biz reform yapan bir ülkeyiz, güvenlik hizmeti vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini özgür bir biçimde, kaliteli biçimde, gelişmiş ülkelerin standartlarında yaşayabilmelerine imkân tanımak için bir düzenleme yapıyoruz." diyor. Zaten konuşmalarımızın başından bugüne kadar söylediklerimizle de bu özgürlükleri nasıl kullanacaklarını hepimiz görüyoruz, özgürlük diye bir şeyin zerresi kalmıyor, bunu da biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, düzenlemeyle polis kolejinde okuyan öğrencilerin kanunla kendilerine verilmiş, kazanılmış hakları ellerinden alınmaktadır. Daha önceki yıllarda polis akademisinde maaşlı olarak polis memuru statüsünde okuyan polis koleji mezunlarının 1980'li yıllarda polis akademisindeki eğitimlerinin öğrenci statüsüne dönüştürülmesi uygulaması özlük haklarının kaybolmaması ve hukuktaki en temel ilkelerden biri olan kazanılmış hakların korunması açısından darbe döneminde dahi polis kolejinin hazırlık sınıfındaki öğrenciyi dahi kapsam dışı tutacak şekilde düzenlenmiştir. Altını çizerek söylüyorum, böyle bir düzenleme, ki ta 1980 darbe yıllarında bile bırakın polis kolejinin son sınıfına gelmiş, bırakın polis akademisinin son sınıfına gelmiş, üç ayı kalmış şurada hayata atılacak, polis akademisinden mezun olacak insanların haklarını daha hazırlık sınıfına başlamış insanları bile kapsam dışı tuttular. Dediler ki: "Bundan sonra okullara, akademiye alınacak öğrencileri kapsamaktadır." Siz, mezuniyetine üç ay kalan insanları bile sokağa atarak, haklarını ellerinden alarak böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu tasarıda darbe dönemindeki kadar hukuka saygı gösterilmemektedir değerli arkadaşlar. Sınavlara girerek sınavları da kazanan ve polis kolejinde okuyan öğrenciler ve aileleri mağdur edilmektedir. Onların psikolojik veya hayatta beklentileriyle ilgili hiçbir sıkıntısına çare olacak bir düzenleme bu tasarı metninde yoktur. Polis koleji öğrencilerinin sınavlarda almış oldukları yüksek puanlarla birçok seçkin öğretim kurumuna girme hakları olmalarına rağmen tercihlerini polis koleji için kullanmışlardır bu öğrenciler çünkü talepleri dikkate alınmadan yıllarca eğitim gördükleri bu okullardaki bu eğitim hizmetleri veya tecrübeleri heba edilmektedir, bu çocukların hakları gasbedilmektedir. Bu çocuklar -biraz evvelki arkadaşlarımız da söyledi- başka okullara nakledilse bile onların zaten şurada kalmış dört ay uyum sağlayamayacaklar. Bu öğrenciler ideallerinden uzaklaştırıldıkları için -çünkü emniyet mensubu olmak istiyorlardı- yaşayacakları ruhsal çöküntü hiç mi dikkate alınmadı, niçin almıyorsunuz bu çocukları? Peki, bunların başarıları nasıl olacak? Bunlar üniversiteye hazırlık sınavlarından geçmediler, bunlar kolejde okuyorlar, birinci, ikinci, üçüncü sınıflarda bu çocukların hiçbirisi üniversiteye gireceğiz diye bir çalışma içinde olmadılar çünkü beklentileri direkt koleje geçecekti, eğitimlerini oraya göre yönlendirdiler, hazırlıklarını ona göre yaptılar. Peki, bu çocukları siz getirdiniz sıradan Ankara'nın bir okuluna naklettiniz, bu çocukları üç senedir hazırlık kurslarına gidip üniversiteye hazırlanan çocuklarla aynı şartlarda nasıl yarıştıracaksınız? Bu çocukların biraz evvel gene söylendi 60 lira gibi bir bursla bile yaşayan insanlar var bu çocukların içinde, bunlarla nasıl çözeceksiniz bu sorunları? Bu öğrencilerin mezuniyetine kadar bu okulların kapatılmaması, insan haklarına ve hakkaniyete daha uygun olmaz mıydı? Bu soruyu vicdanlarınıza sormanızı bekliyorum.

Değerli arkadaşlar, polis koleji için öğrencilerin sınavda almış oldukları yüksek puan heba edilmekte, ruhsal çöküntüleri dikkate alınmamakta. Peki, şöyle bir düzenleme yapamaz mıydınız? Okulların kapatılmaması birinci öncelik olmalıydı, ki 12 Eylül darbesinin bile yapmadığını siz yapıyorsunuz, bu yüzden arkadaşlar "darbe" dediler, ben de katılıyorum, bu bir darbedir. O aileler için, o veliler için, o öğrenciler için. Bir: Peki, kapatılacaksa ülke menfaatleri açısından bu kapatma önem arz ediyorsa kapatmak zorunlu hâle geldiyse yeni eğitim öğretim yılında öğrenci almayarak bu okullardan çocukların mezun olmasını sağlayamaz mıydınız? İkincisi: Mevcut öğrencilerin mezun olmasına kadar bu okulların devamında ne sakınca gördünüz? O çocukları sizin istediğiniz öğrencilerle sizin istediğiniz şekilde yetiştirme imkânınız yok muydu? Peki, mesleki ilerlemelerine yardımcı olacak vazifeleriyle ilgili yükseköğretim kurumlarına -polis akademisi için söylüyorum topyekûn- onları yönlendiremez miydiniz? Peki, bir diğer konu bu çocuklara -bu maddede hiç göremiyoruz- eğitim hayatları süresince kredi, burs ve bu şekilde maddi destek sağlayacak herhangi bir düzenleme görüyor musunuz, var mı? Ben göremedim, varsa siz söyleyin. Öğrencilerin tüm ideallerini ve hedeflerini alt üst eden düzenleme nedeniyle yaşadıkları ruhsal çöküntüyü giderecek, onların velilerinin de bu sorununu çözebilecek herhangi bir düzenleme var mı bu tasarıda, bunu sizlere soruyorum. "Yok." diyeceksiniz, o zaman nasıl bir darbeyle karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlıyorsunuz ve anlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi tasarıya bir madde eklenerek deniyor ki : 3.200 emniyet üst düzey görevlisi üç ay içinde zorunlu emekliliğe sevk edilecek, bir madde ekleniyor burada. Bunları saymış, belli sınıflarda olan birinci sınıf emniyet müdürü rütbesinden bulananlardan diyor, işte, dışında kalanlar, saymış bazı maddeleri, detayını zaman almasın diye okumuyorum. "Dışında kalanlar ile ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürü rütbesinde bulunanlardan emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için gerekli şartları haiz olanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç içinde Yüksek Değerlendirme Kurulunun teklifi ve Bakanının onayı ile resen emekliye sevk edilirler." diyor. Tasarının bu maddesiyle hâlen müstakil birim amiri görevlerinde bulunan bütün birinci sınıf emniyet müdürleri ile iki, üç ve dördüncü sınıf emniyet müdürlerinin üç ay içinde zorunlu emekli edilebilecekleri uygulama ile bütün polis başmüfettişlerinin, merkez emniyet müdürlerinin, özel güvenlik müfettişlerinin emekli edilebilmesine ilişkin hükümler haksız bir şekilde bu tasarıyla getirilmektedir ve bu tasarının bu maddesi -altını tekrar çizerek söylüyorum- sürekli uygulanacak olan bir madde. Birim amirleri görevler haricinde görevlendirilen altı yıl kıdemi haiz bütün birinci sınıf emniyet müdürler zorunlu olarak emekliye sevk edilecektir. Bu sürekli devam edecek bir uygulama olacak. Ancak idareye sadece ikişer yıllık dönemler hâlinde bu süreyi uzatma yetkisi veriliyor. Ayrıca ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürleri de beş yıl içinde terfi edemeyenler zorunlu olarak emekliye sevk edileceklerdir. Peki, bu emekliye sevk edilenler, bu düzenlemeyle neler olacak? Bu düzenlemeyle değerli arkadaşlar, personel 800 lira ile 2 bin Türk lirası arasında maddi kayıplar yaşayacaktır. 800 lira ile 2 bin lira, o personel derecelerine göre. Anayasa'ya aykırılığı birçok karar ile sabit olan bu durumun yani zorunlu emekliliğin AKP Hükûmetleri zamanında TRT, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ziraat Bankası ve -biraz önceki maddede söyledim- diğer bazı kurumlarda yapıldığı gibi emniyet teşkilatından beklentileri kalmamış emniyet müdürlerinin emeklilik ikramiyeleri ve maaşlarını yaş haddi ne kadar cezbedici bir oranda artırılması ile isteğe bağlı emekliliğin özendirilmesi suretiyle yapılmayıp herhangi bir kriter olmadan dilediği personele yapılması, size soruyorum, tasfiyeden başka ne amaç taşımaktadır? Açıkça bir tasfiye olduğunu, polis teşkilatında açıkça bir darbe olduğunu söylüyoruz.

Bu maddeyle bağlantılı olarak, kolaylaştırılmış disiplin cezası verme ile terfi ettirilmeme ve kadrosuzluk gerekçesiyle tüm rütbelerdeki emniyet müdürlerinin aşamalı olarak, zorunlu ve istekleri dışında emekli edilmesi de gene bu hükümlerle sağlanmış olacaktır. Nitekim, kapsamı aynı olan emniyet müdürlerinin zorunlu emekliliğine ilişkin düzenlemeyi içeren 4638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi tarafından 2003 tarihinde Anayasa'ya aykırı bulanarak iptal edilmişti, Sayın Türkoğlu da bunlardan bahsetti konuşmasında.

Aynı şekilde, gene Anayasa Mahkemesi 2003 yılında, başka bir kararında bazı üst düzey yöneticilerin zorunlu emeklilik yaşının 65'ten 61'e düşürülmesiyle ilgili 4919 sayılı Kanun düzenlenmesini de bir tasfiye olarak gördü, bunu hepimiz yaşadık ve Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti, bu örnekler de var önümüzde.

Zorunlu emeklilikte rütbelere göre oran belirlenmesi çok ciddi oranda mali hak kaybına neden olmaktadır. Biz biraz evvel verdiğimiz önergelerde bunu bir standarda bağlayıp yüksek oranda verilmesini istemiştik. Arkadaşlardan ne kadar yük getireceğini sordum, maliyeci arkadaşlar hesap edecekler, bu bizim devletimize o kadar büyük bir mali yük getirmeyecek ama o insanların en azından hayatlarının bundan sonra kalan bölümünü huzur içinde yaşayabilmeleri için katkı olacaktı.

Değerli arkadaşlar, zorunlu emekliliğe sevk etmede kriterler ve göstergeler belirlenmemiştir. Değerlendirme kurulu kararı... Bu değerlendirme kurulu neye göre karar verecek, hangi kriterlere göre karar verecek, bunlar belirsiz. Bunun da vereceği karar belli, siyasi kriterlere göre verecek. Kendi kriterlerine uymayan, kendi dediklerini yapmayan, kanunu uygulayan, tarafsız uygulama yapan ne kadar emniyet müdürü, polis amiri varsa bunların emekliliğe sevk edilmesi sağlanacaktır. Dünyada ve Türkiye'de oysa bildiğimiz bir gerçek var: Emeklilik yaş oranları artırılmaktadır değerli arkadaşlar yani bu sizin zamanınızda da çıktı. Emeklilikte yaşa takılanlar diye bir grup var, her gün gelip Meclisin önünde toplantı yapıyorlar, bunları siz de görüyorsunuz, yaşıyorsunuz. Peki, madem böyle bir uygulama var, geç emekli etmek istiyorsunuz, burada niye bunun aksini yapıyorsunuz. Hani, adama sorarlar, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Başka yerde emeklilik yaşını uzatıyorsunuz ama sizin işinize gelmedi, operasyon yaptı diye size bu insanların tümünü aynı kefeye koyup emekli etmeye çalışıyorsunuz ki kendi kadronuzu kurabilesiniz. Bu bir hukuk devletine yakışmayacak uygulamadır değerli arkadaşlar.

Gene, insanların yaşam süreleri artmakta, ölüm yaşı oranı ise yükselmektedir. Siz bunları genç yaşta emekli edip sokağa atmakla ne kazanacaksınız. Akılcı bir politika mı bu, akılcı bir kamu politikası mı? Bu insanların bilgi birikiminden niçin yararlanmıyorsunuz? Polis Akademisini kapatarak güvenlik açısından Türkiye'nin bir hafızasını yok ediyorsunuz. Polis Akademisini kurs seviyesine düşürerek siz bundan sonra kaliteli amir mi yetiştireceğinizi zannediyorsunuz? Yok böyle bir şey. Bu, sadece siyasi makamların emriyle görev yapacak ve onlara ne kadar yakın durup onların görüşlerini, onların dediklerini ne kadar iyi uygulayan kişiler terfi ettirilerek yandaş bir polis teşkilatı kurmaya çalışıyorsunuz. Ben bundan önceki konuşmalarımda da belirtmiştim, emniyeti de kendi partinize dönüştürüp ak emniyet yapmak istiyorsunuz.

AKP Hükûmetinin önceki hükûmetlerinde sosyal güvenlik sisteminin 1 emekliyi 4 çalışanın finanse etmesi yönünde aktüeryal bir denge kurma hedefiniz vardı sizin, ne oldu bu hedefleriniz? Yani, erken emekliliğe karşı çıkıyordunuz, diyordunuz ki: "4 çalışan, 1 emekli olacak." E, siz şimdi bu tasarıyla neredeyse 10 bine yakın insanı emekli edeceksiniz, hem de hayatlarının en verimli çağlarında, değerlendirmeyip emekli edeceksiniz.

İşgücü kaybı olmayacak mı? Olacak. Prim kaybı olmayacak mı? Olacak. Çalışmadan gene de fazladan ödenen bir tazminat veriyorsunuz, az ama bir tazminat veriyorsunuz. E, kamu zararı ve verimsizlik olmayacak mı burada? Bunlar da var. Madem atıyorsunuz sokağa, bizim dediğimiz teklifi kabul edin, hiç olmazsa biraz tazminatlarını yükselterek adam gibi yaşayabilecekleri, huzur içinde gidip evlerinde kalabilecekleri şekilde emekliye sevk edin, madem yapacaksınız, zorunlu görüyorsanız kamu güvenliği açısından. Ziraat Bankasında bunu yaptınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinde yaptınız, burada da yapın, burada niye yapmıyorsunuz? Bu insanlar uzaydan gelmedi, bunlar yıllardır sizin "kahraman" dediğiniz polislerdi işte. Sizin işinize geldiği gibi hareket ettiğinde hepsi birer kahramandı, şimdi ne oldu birdenbire? Sizin bir kısım Hükûmet üyelerinizin yaptığı yolsuzlukların üzerine gidince bunların hepsi birdenbire tu kaka oldu, hepsi birden paralelci oldu, hepsi birden darbeci oldu, yok böyle bir şey arkadaşlar.

Zorunlu emeklilikle siz devletin güvenlik hafızasını sıfırlıyorsunuz. Bakınız, bu çok önemli bir şey, güvenlik hafızası sıfırlanıyor. Dün ve evvelsi günkü konuşmalarda arkadaşlarımız söyledi, gerçekten Türkiye'de kilit görevlerde bulunmuş, oranın tecrübeli elemanlarını dağıtarak -kaçakçılıkta olsun, uyuşturucuda olsun, diğer cinayet çözmede olsun- her konuda yetkin kişileri uzaklaştırarak siz Türkiye'nin güvenlik hafızasını da sıfırlıyorsunuz, bu devlet ve kamu güvenliği açısından büyük sakıncalar doğuracak. Anayasa'nın birçok hükmüne aykırı kanun çıkarılması sizin iktidarınızın ısrarını da ortaya koyuyor. Defalarca biz bunu söyledik. Her ısrarınızda Anayasa'ya aykırı hükümler getirerek bunu koruyorsunuz. Şimdi, bu maddelerle de gene Anayasa'ya aykırı düzenlemeler yaparak bu ısrarınızı sürdürüyorsunuz, hukuk tanımaz ısrarınızı sürdürüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum: Utanç verici bir madde bu. Türkiye'de gerçekten hızlandırılmış kurslar döneminde yetişmiş öğretmenlerimiz vardı bir zamanlar, Türk millî eğitim camiası bunun acısını çok çekti, şimdi siz de hızlandırılmış kurslarla kendi polis kadronuzu kuracaksınız, amir yetiştireceksiniz ama Türk emniyet teşkilatı ve kamu güvenliği bundan çok zarar görecek. Yazık ediyorsunuz bu birikime, yazık ediyorsunuz oradaki emeklere, yazık ediyorsunuz oradaki insanlara ve o insanların ailelerine; onların ahı, onların bütün size söyleyecekleri, yaptığınız bu günahlar, hepsi sizden teker teker çıkacak, ona inanıyorum, bunun altına imza atan herkesten bu çocukların ahı çıkacak.

Tekrar ediyorum, böyle bir düzenlemenin bu tasarı metninden çıkarılması en büyük dileğimiz. Bu tasarının bu haliyle geçmesi ise sizin en büyük ayıbınız olacaktır.

Teşekkür ediyorum.