KOMİSYON KONUŞMASI

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Bakanlığımızın değerli çalışanları, değerli basın; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığın 2017 yılı kesin hesapları ile 2019 bütçesini görüştüğümüz bugün, bu çalışmaların ve bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.

Biliyoruz ki dünya artık küçücük bir köye dönüşüyor. Ülkeler arası ilişkiler, dostluk veya düşmanlık çizgisinden belki daha da ötede tamamen çıkar, beklentiyi öne çıkaran bir yapıya evriliyor. Bulunduğunuz yer, mıntıka, mahal, coğrafya biliyorsunuz ki sizinle ilgili mutlaka bir hesap ve plan yapılabilecek özelliklere sahip. Coğrafya kaderdir, amenna. Kaderinizi güzelleştirme adına ne yaptığınız son derece önemli olmaktadır.

Dışişleri Bakanlığının bütçesini konuşurken elbette rakamların diliyle neler yapılabileceği de konuşulacaktır, konuşulmalıdır da. Ama sizin dış dünyaya açılan pencereniz olma özelliğini taşıyan yüzünüz hasebiyle ve hatta sizi dış dünyada temsil edecek bir tüzel kişilik olarak da tam anlamıyla neler yapabildiği, yapması gerektiği de bugün masada olacaktır mutlaka. Her zaman ve her yerde ifade edildiği gibi, ifade ettiğimiz gibi, dış politikayı oturttuğumuz "Yurtta sulh, cihanda sulh." formülasyonu Dışişleri Bakanlığının bütçe görüşmeleri aşamasında da önümüze koyacağımız değerlendirme kriteri olmaya devam edecektir.

Dünyanın en güzel coğrafyasına sahip bir ülkenin fertleriyiz. Atalarımızın şehit kanlarıyla bize emanet ettikleri bu ülkeyi aynı güzellikte gelecek nesillere aktarabilme adına bakış açımızı, en geniş anlamıyla perspektifimizi, o yarınlara projektör tutabilecek çalışma gayretini de gösterebilmeliyiz.

Tam da burada, cumhuriyetin 100'üncü kuruluş yılında, 2023 yılında, gelişmiş, daha müreffeh bir ülkenin ferdi olabilmek bir arzu değil, bir gerçek olarak yakalanabilmelidir.

Avrupa Birliği üyesi olma yolunda gösterilen gayret, kriterlerin bizi ilgilendiren olumlu yanları için bir tercihtir.

Komşu ülkelerle olan ilişkileri asla bir ülkenin bütünlüğüne halel getirecek bir eksende değerlendirmemiş bir anlayışı dünden bugüne taşıdık, yarınlara da taşımaya devam etme düşüncemiz aslolandır. Ama komşu ülkelerde cereyan eden kargaşa, kaos, terör, bilinmezlik handikapları sınırlarınızda kesin ve keskin tedbirler almaya sizi zorlayacaktır. Bugün belki de en basitiyle izah edilmesi, söylenmesi gereken budur. Ülkeler arası sıkışan ekonomik paradigmaların getirdiği ve dayattığı süreçler, aynı zamanda ülkeler arası dış politika efsanelerini de dostluk kavramıyla ifade edilen sahte duruş ve tutumları yerle bir etmeye devam ediyor. Paktların kendi âleminde tartışılır hâle geldiği günlerden geçiyoruz. Stratejik ortaklıkların, uluslararası teşkilatların, zayıfın uğradığı taciz, saldırı ve zulme karşı nasıl aciz, ilgisiz ve seyirci kaldığını görüyoruz. Evrensel değerlerin güçlüden yana nasıl evrildiğini gören tarihin canlı şahitleriyiz. Ülkeler üzerindeki menfaatlerin, hedeflerin sadece silahla, ekonomik ambargoyla elde edilmediği, hatta bunun için dış politikanın en soft anlamıyla nasıl kullanıldığının her gün yeni bir örneğini yaşıyoruz. Ulusal menfaatlerimiz bütün bu söylediklerimizi ihmal etmeden, kenara koymadan bir yenilenmeyi, bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Afganistan'da, Irak'ta, Kudüs'te, Suriye'de, Arakan'da yaşanan olaylar, ölen milyonlar sizin mecburi ilgi alanınıza girmekte; inanç, vicdan, komşuluk, zulme karşı durma adına yeni hareket alanları belirleme ve yöneliş için sizi mecburi istikamet olarak bugünkü tercihlerinize yönlendirmektedir.

Bakanlığın görev, yetki ve sorumluluklarını burada tekrarlamak istemiyorum. Vizyon olarak önümüze konulan ulusal menfaatlerimiz ile evrensel değerler, özgürlük ile güvenlik arasında gözettiğimiz denge doğrultusunda yapıcı, ön alıcı, gerçekçi ve sorumlu bir dış siyaset uygulamak suretiyle Türkiye'nin ve Türk milletinin hak ve menfaatlerini ileriye taşırken, tüm ülkelerin halklarının ve bireylerin insan hakları ve demokratik değerler temelinde, güvenlik içinde yaşama hakkını savunmak, güç kullanımından ve gerginliği tırmandırıcı uygulamalardan kaçınmak, özellikle yakın çevremizde tarihî ve kültürel bağlarımız bulunan bölgelerde siyasi diyalog zeminini güçlendirmek, bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkileri pekiştirerek tüm tarafların yararına olacak şekilde karşılıklı ekonomik bağımlılık yaratmak, farklı kültürler arasında hoşgörüyü teşvik etmek yoluyla barışçıl ve istikrarlı bir düzenin kurulmasına katkıda bulunmak, kıtasal ölçekli açılımlarla dünya üzerindeki tüm ülkelerle ilişkiler geliştirmek, küresel düzeyde iş birliğinin güçlendirilmesini teminen, çok taraflı örgüt ve platformlarda etkin bir diplomasi üretmek, hedef ve strateji çizgilerimizi belirleyici olacaktır. Bakanlığın bu vizyon çerçevesinde neyi yapıp yapmadığı elbette değerlendirilmelidir. Ülkeler arası ilişkilerin günlük bozulup düzeldiği bugünün ilişkilerinde tüm sahte, yapay ilişkileri ters yüz edecek, daha tutarlı, daha sağlıklı hâle getirmeye çalışacak yeni kaldıraç ve programların hayata geçirilmesi önemli olacaktır.

Milyonlarca göçmene ev sahipliği yapmanın sadece insani, vicdani duygularla izah edilemeyeceği aşikârdır.

Yanardağ misali altından kaynamaya başlayan bir dünyanın üstünde oturduğumuzu biliyoruz. Sizin için düşman konumunda olan bir örgütün müttefikiniz için nasıl dost olabileceğini görüyorsunuz ve hatta size karşı, yarın, bire bir onu kullanmayacağından emin de değilsiniz. İçeride teröre karşı verdiğiniz mücadelenin artık simetrik bir yansımasının dışarıda da olacağını bilmek durumundasınız. Belki barınak, sığınak, yığınak temizlerken yurt dışında oluşturulan barınak, sığınak, yığınaklarla mücadele için yeni modeller, yeni çalışma sistemleri geliştirmek zorunda olacaksınız. Kendinizi iyi anlatamazsanız, anlatmazsanız, o ayak dışarıda güçlenmeye, destek bulmaya devam edecektir. El Bab ve Afrin o ayağın kirli izlerini temizleme adına yapılması mecburi harekâtlardır.

Yurt dışı temsilciliklerimiz, yurt dışıyla yoğun temas hâlinde olan iş adamlarımız, öğrencilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız hem tanıtım hem temsil kabiliyetlerini kullanma noktasında teşvik edilmeli, desteklenmelidir. Uluslararası bilgilendirme kapasitemiz dünden daha iyi olmak zorundadır.

Dünya barış harekâtına verdiğimiz desteğin sadece silahlı kuvvetler gücü olmadığı, bunun aynı zamanda bir dış işleri faaliyeti olduğu gözden ırak tutulmamalıdır. Güney sınırlarımızda oluşturulmak istenen yapının sadece bizi ilgilendirmediği, dünyanın parselasyonuna kalkışmış emperyalist kafa yapısına sahip ülkeleri bölme operasyonunun bir varyasyonu olarak biliniyor ve kabul ediliyor. Burada ülke olarak duruşunuzun silahlı güce dayanan bir yanı kadar, dış politika performansınız, başarınız ülkeler arası sağlayacağınız ilişki denkleminde de belirleyici olacaktır.

İktidarlar yaptıklarının hesabını her daim halka vereceklerinin bilinciyle icrai faaliyet ederler. Dış politikada keskin duruş, kesin sınırlar çizme şansınız yok. Uzun vadeli programlarınız, sizin dahliniz olmasa bile yanı başınızda cereyan edecek anlık bir olayla ters yüz olabilir. Aslolan, hangi durumda olursanız olun doğruyu yapma niyet ve gayretiniz olmalıdır ki bugünkü dış politikamızın da bundan farklı olmadığını biliyoruz.

Dış ilişkilerde, son zamanlarda, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin hem silahlı gücüne hem de ekonomik gücüne bağlı olarak dünyaya yeni bir şekil ve yön verme niyeti ve bu niyeti gerçekleştirme adına hiçbir girişimden kaçınmayacağı izahtan varestedir. Trump'la birlikte okyanusta çalkalanan bir kayık gibi dünyanın akıbetini endişeyle takip ediyoruz. Piyasada korku senaryoları anlatılıyor. Ülkelerden haraç alınıyor, vermeyenler ambargoyla, kotalarla, vergilerle tehdit ediliyor. Ne yapalım? Bu durumu görmeyelim mi, gözlerimizi kapatalım mı? Kudüs'ü başkent kabul etme girişimi, İran'a ambargo, plan ve programı, Türkiye'yi bir papaz üzerinden terbiye etme girişimi, Rusya'nın sıkıştırılmak istenilmesi -ki Rusya'nın emperyal hedeflerini de atlamadan- sadece bir tesadüf programı olabilir mi? İşte, Dışişleri Bakanlığı tüm bu süreçten tarihin verdiği bilgi ve tecrübeye dayalı bir kıvrak dış politika pratiğiyle çıkmasını başarmalıdır diye düşünüyorum, başaracağına da inanıyorum. Onun için bugün burada söylenenler, söylenecekler, değerlendirmeler, eleştirilerin tamamı bu amaca, bu çıkışa katkı sağlayacak konular olarak tutanaklara geçecek, tarihin malzemesi olacaktır. Ülke bazlı bir değerlendirme doğru olmaz, biliyorum ama bugün birileri "Dünya 5'ten büyüktür." ifadesini bir yere oturtmaya çalışıyorsa, milyonlarca insana kucak açan bir ülkeyi anlamak istemiyorsa, siz, sizin eksikliklerinizi konuşmaktan onları düzeltme çabası elbette tehir edilmemeli, daha öte başka şeyleri haykırma durumundasınız. Dünya nereye gidiyor? İşte, burada vicdanınızın sesi sizin için yön belirleyici olmaya devam edecektir. Dünyanın bu şartlarını görerek ihmal etmeden yapılacak her çalışmanın yarınlara güzellik adına bir şeyler aktaracağı muhakkak.

Bu dileklerimle, 2019 yılı bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.

Değerli arkadaşlar, diğer Komisyon üyesi olmayan milletvekillerimizden isimlerini yazdıranları okuyacağım. Burada olup da ismi yazılmamış olan varsa yazdırmasını rica ediyorum çünkü bu okuduğum listenin dışında hiçbir milletvekiline söz vermeyeceğim.

Mahir Polat, Bayram Yılmazkaya, Süleyman Bülbül, Utku Çakırözer, Serkan Topal, Mehmet Güzelmansur, Burcu Köksal, Özkan Yalım, Okan Gaytancıoğlu, Fikret Şahin, Türabi Kayan, Gökan Zeybek, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Özgür Karabat, Ednan Arslan, Hasan Baltacı, Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, Murat Emir, Vehbi Bakırlıoğlu, Özkan Yalım, Bekir Başevirgen, Uğur Bayraktutan, Ahmet Yıldız, Tuma Çelik, Tulay Hatımoğulları, Ömer Fethi Gürer, Yunus Emre.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bedia Özgökçe, Dilan Taşdemir.

BAŞKAN - Peki.

Bedia Özgökçe Ertan, Dilan Taşdemir.

Başka var mı arkadaşlar?

Bakın, varsa yazdırın yoksa sonrasında söz vermeyeceğim.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Yazdırmak istiyorum.

BAŞKAN - Size söz verdik zaten, konuştunuz.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Ama ben grup adına konuştum.

BAŞKAN - Yok, öyle bir usulümüz yok.

Teşekkür ediyorum.

İsmail Özdemir...

Dışişlerinin vermiş olduğu nezaket içerisinde istedi Sayın Sezgin, bir değerlendirilebilir belki.

Değerli arkadaşlar, birleşime 14.15'e kadar ara veriyorum.