KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Öncelikle teşekkür ediyorum, hem Genel Müdürümüze hem de bütün bürokratlara teşekkür ediyorum verdiğiniz bilgiler için.

Yani, tabii, çok soru var bakın, bana on günde gelen mektuplar bu kadar yani cezaevinden sadece bana gelen mektuplar. Birçok soru da var ama ben bir kısmını çok zamanınızı almamak amacıyla hem Sayın Başkanımıza hem de size vereceğim yazılı olarak bana gelen sorulardan derledim, yazılı hâle getirdim. Ancak şunu öncelikle merak ediyorum: Bir, ona tam bir yanıt alamadım, tutuklular neye göre tutuklandığı andan itibaren başka cezaevlerine gönderiliyorlar? Çünkü bu çok büyük bir sorun ve yakınlarını büyük bir masrafa ve büyük bir eziyete sürükleyen bir durum. Yani işte, mesela İstanbul'da oturan ve İstanbul'da tutuklanmış, yargılaması orada olan, davası orada olan birisi neden Zonguldak'a her hafta gitsin görüşmek için. Beş dakika geç kaldıklarında da görüşme yapamıyorlar bunlar herhangi bir vesileyle. Dolayısıyla, buna kim karar veriyor ve nasıl önlenebilir böyle bir şey. Bir de SEGBİS'le bunu açıkladınız. Tabii, ona mahkemeler karar veriyor ama SEGBİS sonuç itibarıyla adil ve dürüst yargılama ilkelerine aykırı bir durum. Yani önemli olan duruşmasında sanığın olması ve hâkimle yüz yüze gelmesi. Yani SEGBİS tutuklu ve hükümlülerin iadesine rağmen ve neredeyse Türkiye'nin icat ettiği bir uygulama yani neredeyse. Çünkü aslolan sanığın kendi mahkemesinde olma hakkıdır, bizzat yüz yüze gelme hakkıdır, hâkimin tanıkların gözüne bakabilmesi hakkıdır. Dolayısıyla, bu imkân yine altını çizerek söylüyorum, adil ve dürüst yargılama ilkelerine aykırıdır. Muhtemelen de şey çıkar.

Birinci sorum şu: Hâlen tutuklu olan geçen dönem milletvekilliğimizi yapmış olan ve parti meclis üyesi olan arkadaşımız Eren Erdem'in bir talebi vardı. Kendisi Alevi inancına mensup bir yurttaşımız ve cezaevinde yani kendisi bir Alevi dedesiyle görüşmek istemişti kendi inancı gereği. Ancak Silivri Cezaevine yaptığı başvurular maalesef reddedildi. Bunun yasal dayanağı var mı? Neden bir Alevi dedesiyle buluşma yani onunla inanç temelinde bir görüşme imkânı neden yaratılmadı? Yani sonuçta cemevleri, Alevi inancına mensup insanların gidip geldiği, o inanca mensup din adamları yani sonuçta Alevi dedeleri. Neden bu engelleniyor veya eğer bir yasal engel yoksa neden gönderilmedi? Birinci sorum bu.

Bir de cezaevlerinde uzun zaman, hükümlü olmadıkları hâlde yani ağırlaştırılmış müebbet hapis almadıkları hâlde tutukluyken tecrit koşullarında kalan veya tek başına koğuşlarda kalan çok sayıda tutuklu var, hükümlü değil bunlar. Mesela Keskin Cezaevinde 200'e yakın hâkim savcı var yüksek yargı mensubu ve bugüne kadar yaklaşık iki yıldır, iki buçuk yıldır tutuklular ve tecrit koşullarında kalıyorlar. Bazılarının bir kitap okumak için ya da bir şey yazmak için masası dahi yok bazı koğuşlarda falan yakınlarına ilettiklerine göre. Mesela Osman Kavala yaklaşık bir yıldan fazla tutukludur Silivri Cezaevinde ama yanına kendi pozisyonuna uygun bir tutuklu neden bugüne kadar verilmedi ve tek başına neden kalıyor ki bu örnekler çoğaltılabilir. Selçuk Kozağaçlı var Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı, kendisi de bir yıldır tutukludur ama tek başına koğuş veya hücrede kalıyor, hücre değil ama koğuş diyelim. Havalandırma koşulları, tek kişi kalınca havalandırma koşulları, spor yapma koşulları falan da en aza inmiş durumda, bizlere aktardıklarına göre. Bunların nedeni ne? Özel mi seçiliyorlar? Güvenlikleri nedeniyle mi seçiliyor veya güvenliklerine halel gelmeyecek şekilde tutuklu kimliği yok mu yanlarında bir avukat arkadaşı veya başka birisini bırakabilecek tutuklu olarak? Neden bu tercihler yapılıyor? Bu, ayrıca bir cezalandırma yöntemi değil mi yani bir mahkeme kararı olmadan?

Bir de, ben size yazılı olarak vereceğim, epey sorum var, belki burada yanıtlayamazsınız ama bana gelen sorulardan bunları derledim, Başkana da takdim ediyorum kayıtlarda kalsın diye, size de gönderiyorum. Yalnız, hızla, bana gelen birkaç soruyu da okuyacağım özetle. Mesela, Denizli D tipi cezaevinde Kocabaş Cezaevinde 3, 4 kişilik koğuşlarda 11 kişi kalıyormuş, revire ancak iki haftada bir çıkılabiliyormuş. Sincan Kadın Cezaevinde -bunlar birkaç gün içerisinde bana gelen talepler ve şikâyetler- sevkleri verildiği hâlde üç haftadır hastaneye gidemeyen mahkûmlar varmış Sincan Cezaevinde ve müdürü asla görmeleri mümkün değilmiş.

İzmir Buca Cezaevinde koğuşlarda tahtakuruları var, tuvaletler çok kötü durumdaymış. Hücre cezası sık sık verildiği için hücrelerde 2 3 kişi kalıyormuş, dar yani küçük hücrelerde, neyse.

İzmir Menemen ve Buca cezaevlerinde zorla okutulmaya çalışılan kitaplar ve itiraz hâlinde verilen disiplin cezaları varmış.

Maltepe Cezaevinde yüzde 56 engelli bir mahkûm ancak yerde yatabiliyor, 20 kişilik koğuşta da 45 kişi kalıyormuş. Engelli olduğu için tuvalet sıkıntısı çekiyor ve tuvalete çıkabilmesi için de ortası delik seyyar bir sandalye, neyse, onun verilmesi lazım ya da verilmiş mi?

BAŞKAN - Not alabiliyor musunuz arkadaşlar?

CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ ŞABAN YILMAZ - Alabiliyoruz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Osmaniye Cezaevinde son bir yılı açık cezaevine sevki çıkan mahkûm 4 aydır aynı cezaevinde yatmaya devam ediyormuş.

CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ ŞABAN YILMAZ - İsmi var mı?

BAŞKAN - Bunların isimlerini verseniz iyi olur.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - İsimlerini takdim ederim, bana gelen var yani isimleriyle. Ben şey yaparım. Bunlar somut şikâyetler çünkü hepsi.

BAŞKAN - Tamam, ona göre araştırma yapsınlar varsa bir şey.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ama sorsalar cezaevinde belli zaten. "Osmaniye Cezaevinde dört aydır açığa gidemeyen" diye sorsalar anında cevabını verir Osmaniye Cezaevi.

CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ ŞABAN YILMAZ - Osmaniye'de üç tane ceza evi var.

BAŞKAN - "Osmaniye'de hangi cezaevi?" diyorlar.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Onu da ben kayıtlardan çıkartırım, böyle not aldım. Tamam.

Silivri Cezaevinde mahkûmlara yatırılan paralar ancak on gün sonra kendilerine veriliyormuş.

İki, üç tane kaldı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Kayseri Gültepe Cezaevinde 22 kişilik koğuşlarda 47 kişi kalıyor. Sakal yasağı var. Kantinde tarihi geçmiş ürünler satılıyor, ısıtıcılar çalışmıyor, dilekçeler dikkate alınmıyormuş.

Tarsus 3 No.lu T Tipi Cezaevinde verem olan mahkûmların olduğu söyleniyor.

Aliağa Şakran Cezaevinde revire çıkarılmayan çok sayıda mahkûm varmış.

Tarsus Kampüs Cezaevinde ısınma, kalorifer ve ısıtıcı sorunu.

Tabii, cezaevleri sonuçta cezaevi, ev ortamı değil ama bunlar asgari standartların çok altına düştüğü için bunları söylüyorum, çok soru var yoksa.

Ağrı Patnos L Tipi Cezaevinde üç aydır sıcak su yokmuş. Yemekler yenmeyecek kadar kötü ve görüşler de bir saatten kırk dakikaya indirilmiş.

Konya'da -Sayın Yokuş da söyledi- 16 kişilik koğuşlarda 40 kişi kalıyormuş. Bu gibi sorunlar var. Ayrıca yazılı olarak da size takdim ettim, daha sonra onları -çünkü epey soru var bunlardan çıkardığım benim- tekrar konuşuruz. Bunlar somut sorunlar, kayıtlara geçsin diye söyledim. Tabii, ağırlıklı olarak da cezaevleri doğası gereği insan hakları ihlallerinin, bu şikâyetlerin en yaygın olduğu yerler. Zaten verdiğimiz istatistiklerden çıkan sonuç o. Sadece 2017 yılı bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 54 başvuruyla ilgili olarak soru sormuş olması önemli bir gösterge aslında yani oraya kadar gidebilmiş başvurulardan 54 tanesinin soru aşamasına gelmiş olması muhtemel ihlal noktasına da gideceğini de gösteriyor. Benim tecrübem, eğer soru sorulmuşsa ihlal kararı da çıkar yani. Dolayısıyla, 54 sayısı bir yıl bakımından da oldukça yüksek bir sayı, Avrupa ülkelerinin standartlarına falan baktığımız zaman bu. Dolayısıyla bunlar en aza nasıl indirilir? Hep beraber bunu indirmeye çalışacağız.

Teşekkür ediyorum.