KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Sayın Bakanım, Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sağlık Bakanlığımızın bütçesinin memleketimize hayırla getirmesini temenni ediyorum.

Tabii "sağlık" deyince, evet, ifade etmiş olduğumuz gibi, Türkiye'de sağlık sorunlarını bir 2002 yılı öncesinde bir de 2002 sonrasında değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.

2002 yılı öncesindeki Türkiye'nin sağlık sistemini aslında hatırlatmak isterim çünkü "Hafızayı beşer nisyanla maluldür." diyoruz. Bunun anlamı, çok çabuk unutuyoruz. Bunu ifade etmekte fayda var diye düşünüyorum.

2002 yılı öncesinde hastaneler ayrıydı. Özellikle SSK hastanelerinde uzun kuyruklar, yine bir hastayı muayene etmek için geceden 3 kişi gider, birisi doktor sırası, diğeri ilaç sırası, diğeri de laboratuvar ve tetkikler sırasına bağlı kalırdı. Bir hasta gittiğinde üç gün öncesinde de çıkamazdı. Orada doktorlar çok yoğunluktan dolayı ister istemez hastalarını 10'ar kişi alır, daha şikâyetlerini ifade etmeden reçetesini yazar, gönderirlerdi. Alabilirse sıraya girer, o da yazmış olduğu ilaç varsa var, yoksa "Daha sonraki günlerde gel." diyerek gönderilirdi. Her SSK'lının evinde çantalar dolusu ilaçlar olurdu. Benim de doktorluk yaptığım dönem içerisinde SSK'lı hastalardan bana böyle çantalarla ilaçlar getirilip bunu fakir hastalara vermem çok istenmişti.

Ben uzun süre genel cerrahi uzmanlığı yaptım. O dönemde devlet hastanesinde yer yoktu, yatırabileceğim hastaları -yeşil kartlı hastalar, özellikle bıçak parası almadan müdahale edilmeyen durumlar- üzmemek adına bir yatakta 2 hastayı yatırdığımı çok iyi hatırlıyorum, defalarca ama. Öyle olurdu ki tüm hastane bu şekilde devam ederken 2002 yılından sonra, 2003'te Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla tüm hastaneler birleştirildi, tek çatı altına alındı, özellikle de genel sağlık sigortası çıkarıldı. "Genel sağlık sigortası" deyip geçmeyin, öyle kolay yapılabilecek bir şey değil, çok pahalı bir sistem, tıp pahalı bir sistem, baş döndürücü bir hızla ilerleyen bir teknoloji. Bu teknolojiyi ister istemez transfer etmekte de çok sıkıntılı dönemler vardı. Hastaları üniversite hastanesine sevk etmek için doktorlar âdeta birbiriyle yarışır, paralar alırdı. Hastalar hastanede rehin kalır, hatta cenazeleri bile verilmezdi, unutmayalım.

Bunları hatırlattıktan sonra, 2002 yılından sonra Sağlıkta Dönüşümle ne oldu? Hastaneler tek çatı altında birleştirildi, genel sağlık sigortası çıkarıldı, özellikle artık doktorlara daha çok değer verildi ve onların aldığı ücretler mümkün olduğu kadar artırılmaya çalışıldı.

Burada özeleştiri yapmak istiyorum sadece. Sıkıntı nedir? Sıkıntı, doktorlara verilen bu ekstra ücretlerin SSK'ya yansıtılmaması, bunu bir özeleştiri olarak alıyor ve burada da ifade etmek istiyorum. Alınabilecek o ekstraların da, SSK'lı priminin kesilerek ileride Emekli Sandığına yansıtılması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

Tabii, çok şey değişti. 112 acillere baktığımız zaman, 680'lerdeki ambulans sayıları 5 binlere, 6 binlere kadar çıktı. Hep ifade ediyorum, diyorum ki: Doktorluğumda, özellikle asistanlığım döneminde Erzurum Araştırma Hastanesinde bir Fransız hastayı ameliyat ettik.

HABİP EKSİK (Iğdır) - İsviçre'de yaşıyor hissi veriyorsunuz İsmail Bey.

BAŞKAN - Sayın Eksik, müsaade edin.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Daha sonra, Fransa'dan uçak gelip bu hastayı götürmüştü. Hayal etmiştim "Acaba ne zaman olur?" diye. Ama güzellik şu oldu: Benin başhekimliğimde, Türkiye'de ilk defa 2003 yılında Kayseri Devlet Hastanesine hava ambulansı almak için girişim yaptım, hatta pazarlığını yaptım; 5,5 euroya eurocopter 135'le de pazarlık yaptım fakat bir baktım ki bir hayal kırıklığı çünkü altyapı eksik, kanun yok. Bakanımız Recep Akdağ'a geldim. Sayın Bakanımız o zaman şöyle ifade etti: "Biz Bakanlık olarak çalışıyoruz, sen ondan vazgeç, bizim yanımızda çalış." Birlikte, beraber Türkiye'nin 19 tane hava ambulansının kazandırılmasında deniz ambulansının kazandırılmasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Başkanım, hemen toparlayalım eğer müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Şirin Ünal konuşma süresinin beş dakikasını size verdi, beş dakika daha vaktiniz var, buyurun.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Çok teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle bir şey yok Sayın Başkan. Nereden çıktı?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Arkadaşlar, dinleyin ki güzellikleri görün. Anlatacağım çok güzel şeyler var.

BAŞKAN - Herkese veriyoruz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Sayın Başkan, bu tarafa hiç vermiyorsunuz o tarafa veriyorsunuz.

BAŞKAN - Bugün, Sayın Hüseyin Kaçmaz'ın süresini başka bir arkadaşına verdik. Siz de kullandınız. Sürekli yapıyoruz bunu, herkesin bu hakkı var.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - İstemediğine basıyorsun.

BAŞKAN - Benim yerime şu konuşacak diyor, ben de ona süre ekliyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tüm bunların sonucunda Türkiye artık hava ambulansıyla tanıştı. Rusya'daki, Moskova'daki bir hasta artık Fransa'da olduğu gibi Türklerin de artık uçak ambulansı gitti, hastayı Türkiye'ye getirdi. Evde bakım ön plana çıktı. Nereye bakarsanız bakın, sizin hep eleştirdiğiniz şehir hastaneleri bugün için artık tüm dünyaya örnek bir proje hâline geldi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dünya artık kaldırdı bunu.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hiç önemli değil.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dünya bunu kaldırdı, sen örnek veriyorsun.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Siz oradan geçin, geç onu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kaldırdı dünya.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Dünya başaramadı da kaldırdı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 4 bin yataklı hastane yok artık dünyada. Yok öyle bir şey.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bakın, hidrolik yatak 2002'de 6 bin taneydi, şu anda 70 bine geliyor, 2023'te yüzde 100'ünü nitelikli yatak hâline getireceğiz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 5 bin yataklı hastane yok dünyada.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Nedir biliyor musun nitelikli yatak? 30 metrekare bir odada hasta başı monitörüyle, hastanedeki refakatçisiyle, televizyonuyla ve lavabosuyla insan gibi yaşayan, yapabilen bir hastaneye geldik.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Metro yok hastanede, metro yok!

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, rahatsız olma.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bekaroğlu, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hastanede metro yok!

BAŞKAN - Yahu sen rahatsız olma.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Git, sen psikiyatrist olarak devam et ya, bırak sen, geç onları.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne oluyor psikiyatrist olunca?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - O zaman, işte... Kliniği çok iyi bilmediğini söylüyorum ben.

BAŞKAN - Canım psikiyatrist olarak metro da isteyebilir, ne var, hayret bir şey.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hiç önemli değil, isteyebilir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kime bakıyorlar?

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Lütfen sözümü kesmeyin, siz kendiniz şey dediniz, onun için. Bakın, zamanım geçti.

BAŞKAN - Geçsin, bir şey olmaz, yeter, son üç dakikanız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bakın, arkadaşlar, nitelikli yataklarla birlikte... 2023'de Türkiye'deki tüm hastaneleri nitelikli yataklar hâline getireceğiz. Aslında buna göre yok ama... O açıdan, şunu ifade ediyorum: Türkiye dünyada gelişen ülkelerin otuz yılda alacağı mesafeyi on yılda kat etti. Nedir mi bu? Bakın, Türkiye'de biz iktidara geldiğimizde bebek ölüm hızları binde 34'ler civarındaydı, bugün bakıyoruz binde 8,6'lara inmiş. Bu bir ara 7'lere indi ama Suriyelilerin gelmesiyle tekrar bu oran yükseldi. Anne ölüm hızına bakıyoruz -bir ülkenin gelişmişliğinde Dünya Sağlık Örgütünün bakmış olduğu özelliklerden bir tanesi anne ölüm hızı- o kaçtı? Yüz binde 64'ken bugün yüz binde 14'lere gelmiş. Bunu kaç senede yaptık biliyor musunuz? Diğer ülkeler otuz yılda yaparken biz on yıl içerisinde gerçekleştirmiş olduk. Artık ülkede sağlık açısından...

Ben 1996'da Kayseri'de kalp spazmı geçirdim, anjiyo yoktu, anjiyo. Buraya, Yüksek İhtisas Hastanesine anjiyo yaptırmaya geldim. Bugün değerli bir kardeşimiz, milletvekili arkadaşımız oradan Ağrı'daki anjiyodan bahsediyor, Ağrı'nın ilçelerinde anjiyonun yapılmasından bahsediyor. Türkiye nereden nereye geldi. Eczanelerde ilaç kuyrukları vardı.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ağrı merkezde yapılmıyor zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Merkezde yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bakın, ben, SSK ile devlet hastanesini başhekimliğim zamanında birleştirdim, arada bir duvar vardı, bir buçuk metre duvar, üzerinde de bir buçuk metre tel örgü vardı, neyi neyden saklıyorduk ya?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Vekilimiz "Ağrı merkezde yok." diyor.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bu öyle bir şey ki ben orayı yıktım. Sağlık Bakanımızın "Berlin duvarlarını yıktık." dediği şey işte orasıydı. O zaman Kayseri'de bir yerel televizyon bir vatandaşa mikrofon tuttu, dediği şey şuydu: "Nasıl buluyorsunuz?" O kadar çok güzel ifade etmişti ki: "Ben bu duvarların yıkılması değil, ne zaman T.C. kimlik numaramla istediğim hastaneye gidersem işte duvarlar o zaman yıkılır." diyordu. Biz o duvarları yıktık değerli kardeşlerim. Onun için, çok teşekkür ediyorum Değerli Bakanım.

BAŞKAN - Son bir dakikanız.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bitiriyorum.

Şunu ifade ediyorum: Sağlıkta hayalinize eremeyeceğiniz yere geldiniz. Bırakın siz şehir hastanelerini, o güzellikleri yaşayın. Bakın, herkes ilçesine, ilini şehir hastanesi yapılsın istiyor. Tabii ki yapılacak. Bugün Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de, Amerika'da böyle güzel hastaneler, bu şekilde hizmet veren, beş yıldızlı otel konforundaki hastaneler yok denecek kadar az.

O açıdan, Değerli Bakanımıza, kendisine "2019 bütçemiz ülkemize hayırlı uğurlu olsun." diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Hayırlı günler diliyorum.