KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN - Bu konuda çok enteresan bir örnek gördüm ben Roma'da. Sizlerle paylaşmak isterim. Kadın sığınmaevi, işte "Güvenliği nasıl sağlıyorsunuz?" dedik. "Mahalle sağlıyor." dediler. Gizli değil. İsim, adresi ortada çünkü ulaşamayan erkeğin daha da asabileştiği, daha da kontrolden çıktığı ama bilirse ki eşi veya her kimse o kadın orada ve istediği zaman gidip görüşebiliyor, o zaman bu şiddetin daha da azaldığını tespit etmişler ve Roma'daki benim ziyaret ettiğim sığınmaevi adresi bilinen, kamuya açık bir yerde. Sadece böyle iki kademeli bir giriş yapmışlar, bir kademeden giriyorsunuz ziyaretçi olarak, orada duruyorsunuz, çağırılıyor, şu alandan içeri geçemiyorsunuz. Buraya geliyor ve birtakım insanların, görevlilerin nezaretinde istediğiniz zaman, eğer kişi kabul ediyorsa görüşüyorsunuz. Aykırı bir şey olduğu zaman polis zaten bu konuda alarma çok yakında bir karakol ve mahalleli bir iki tane böyle içip gelip bağıran falan olduğunda da millet böyle inmiş sokağa "Buyur, birini mi istiyorsun?" falan gibisinden ve o geleni de caydırmışlar. Yani belki bu da bir model, bunun üzerinde de tartışılabilir. Yani bir insanı topyekûn ortadan yok etmek mi, arayan kişiyi iyice panikletip kızdırmak, iyice hasım etmek mi yoksa başka bir model mi? Bu doğru demiyorum, yani Komisyon üyelerimizden rica ediyorum yanlış anlaşılmasın.

Dünyada bu konuyla mücadelede muhtelif örnekler var. Biz belki bunların üzerinden bakıp kendi kültürümüze, bu ülkenin kendi sosyolojik, ekonomik ve manevi gerçeğine uygun olanlar ne olabilir, işte çözüm kısmında bunu çıkarabilirsek ben bunu çok önemseyeceğim.

İkincisi: Ben başlamıştım ama nefesim yetmedi, bitiremedim. Şiddetin, kadına karşı şiddetin, aile içi şiddetin devlete ve topluma maliyetinin ölçümlenmesi. Bununla ilgili bir metodoloji çalışması başlatmıştık biz. Örneğin, bunu yaklaşık sekiz sene kadar önce Amerika yaptı. Devlete maliyetini 12 milyar dolar olarak hesapladı ve bir yılda kadına karşı şiddetin Amerikan devletine ve topluma ekonomik bir finans maliyeti de var. Yani bu sağlık, adalet, iç işleri, birçok alanda belki biz bir Komisyon olarak bu modelin çalışması üzerinde de bir öneri getirebilmek için buraya da bir bakabiliriz. Özellikle akademisyenlerimiz, değerli hocalarımız var. Bununla ilgili ben çıkarmıştım bir referans listesi ve Türkiye'de bu konuda çalışma yapabileceğini söyleyen bir kamuoyu araştırma grubuyla da -başında bir hoca vardı- görüşmüştüm. Belki, mesela, bunu hesaplatıp bunu hep birlikte birbirimize söylememiz, yani biz bununla ilgili ne kadar bir kaynak, iş gücü kaybı dâhil, yani bunun topluma maliyetinin, manevi ve maddi maliyetlerinin de belki artık ortaya konması gerekiyor.

Bir şey daha vardı, Tomografi diye bir çalışma yapmıştık. Arzu ederseniz paylaşılır. Bugüne kadar kadına karşı şiddetle ilgili yapılan araştırmalarda sorulan sorular hep aynıdır. Kadına sorulan bellidir, "Eşin seni dövüyor mu? Niye dövüyor? Yaş grubu ne? Gelir grubu ne? Diploma durumu ne?" Erkeklere de buna benzer klasik şeyler sorulur. Biz ilk defa İstanbul'da bir ilçe bazında mikro ölçekte bir çalışma yaptık, adına da o yüzden Tomografi dedik yani iyice girip sormak. Örneğin, bir erkeğe, eşini döven bir erkeğe "Damadın kızını dövüyor mu?" ve "Sen bu durumda ne hissediyorsun?" sorusunu sormak. Belki artık başka sorular sormak. Yani "Baban anneni dövüyor mu? Dövdüğü zaman ne hissediyorsun?" bunları sormak.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - "Kadına şiddeti kabul ediyor musun?"

BAŞKAN - Tabii ki.

Yani biz orada bir model ortaya çıkarmıştık ve bunun "focus" grupları da oluştu, o "focus" gruplarda çok enteresan beyanlar da var. Yani bunların hepsini tutanağa da bağlamıştık o zaman ve oradan da bir özel metodoloji, yeni bir kamuoyu araştırma formatı oluşturmaya baktık ve bir dil. Yani bir erkeğe gidip de sadece eşini dövüp dövmediğini, dövüyorsa niye dövdüğünü sorup ondan sonra da "Ha, öyle mi, iyi o zaman. Artı bir tane daha ilave ettik." deyip oradan ayrılmak buna çok çözüm de getirmiyor. İsterseniz o çalışmalar da paylaşılır, belki onun üzerinden seçilmiş özel bir il ya da ilçede bir araştırma yaparız ve onu da ek olarak koyabiliriz. Yani bu soru formatı, bu soru şekliyle karşılaşılan sonuç ne?

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Türkiye çapında da yapılamaz mı?

BAŞKAN - Yapılabilir ama benim imkânlarım buraya kadardı, yani maddi olarak ancak bu kadar finanse edebildim.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hayır, hayır...

BAŞKAN - Ha, tabii, o büyük, yani bunu çok geniş kapsamlı yapmak lazım. Belki il il yapıp ondan sonra da Türkiye diye. Hatta bizim de hedefimiz oydu, bunu bu şekilde yapıp sonra billboardlarda bu sonucu bütün Türkiye'yle paylaşıp bu probleme iyice dikkat çekip oradan da çözüm önerilerimize geçmekti. Yani buna farkındalık kampanyaları dâhildir, buna seferberlik dâhildir, her neyse onlar zaten zaman içinde çıkar. Ama özel bir araştırma metodunun da artık bence Türkiye'de yeri ve vakti geldi. O standart "Dövüyor musun? Dayak yiyor musun?" soruları dışında.