KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım ve heyeti, sayın milletvekilleri, değerli basın mensupları; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. On dakikada toparlamaya çalışacağım Sayın Başkanım.

Şimdi, bütün bu dokümanlara baktığımızda, alanda aşağı yukarı yirmi beş yıldır da çalışan biri olarak aslında şunu öncelikle söylemek ihtiyacı duyuyorum: AK PARTİ döneminde sosyal devlet anlayışında bir paradigma değişikliğine gidilmiştir. Anayasa'nın "sosyal devlet" ilkesi ilk defa bu dönemde, son on altı yıllık dönende vücut bulmuştur; bunu iddiayla söylüyorum.

Bazı arkadaşlarımız burada da söylediler, başka yerlerde de söyleniyor "Sosyal yardım bütçesi ya da alanlar artıyor." verisi sık kullanılan bir argüman ama şunu ifade etmem lazım: AK PARTİ iktidara geldiğinde, bu ülkede günlük 1 doların altında yaşayan insanlar vardı, günlük 2 doların altında yaşayan insanlar vardı ve hiç azımsanacak rakamlar değildi, hatta şöyle bir veri vereyim: Günlük 4,3 doların altında yaşayan toplumun yüzde 30'luk bir kesimi vardı yani nüfusun yüzde 30'u AK PARTİ iktidarından önce günlük 4,3 doların altında yaşıyordu. Bugün, 1 doların ve 2 doların altında yaşayanlar kalmadığı gibi 4,3 doların altında yaşayanlar da yüzde 30 küsurlardan yüzde 1'lere inmiştir.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen uğultuyu keselim.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - "Ne yapıldı sosyal yardımlar, sosyal devlet?" dediğinizdeki en büyük argüman budur, bunun gözden kaçırılmasının hakkaniyetli olmadığını düşünüyorum.

Bir diğer konu: Tabii, kişi başına millî gelir, devletin gayrisafi millî hasılası arttıkça sosyal devletin -doğaldır- harcama kalemleri artar çünkü sosyal yardım kalemlerindeki tematik programları artar.

Sürecini çalıştığım için biliyorum, eşi vefat eden kadınlar desteği daha önce olmayan bir uygulamaydı. Bugün, son üç yıldır yılda yaklaşık 280 bin kadın bu desteği alıyor, bunu eklerseniz "Artıyor." diyebilirsiniz ama bu, aynı zamanda toplumun toplam refahının da arttığının bir göstergesidir.

Diğer taraftan, yine bu kalemin içinde çoklu gebeliklerde, ikiz, üçüz gebeliklerde aile yardımları aile başına 150 lira -yeni bir temadır bu- yine kronik hastalığı olanların elektrik faturalarının ödenmesi için 200 TL, yine bu tematik bir başka kalemdir. Kalemlerimiz ve tematik programlarımız arttığı için, evet, sosyal yardımlar bütçemiz artmıştır. Bu, aynı zamanda devletin zenginleştiğinin de bir göstergesidir.

Diğer yandan, çok uzun yıllardır kadın hakları mücadelesi veren biri olarak, sahada olan biri olarak bunu söylüyorum, 6284'ün yasa yapım sürecinde bilfiil içinde bulunmuş biri olarak da söylüyorum: Kadın hakları mücadelesinde AK PARTİ'nin bakış açısı -şunu net ifade etmem lazım- bir defa, ayrıştırıcı değil bütünleştiricidir. Kadın hakları ve aile bütünlüğü birbirinin hasmı, rakibi ya da alternatifi değildir. AK PARTİ'nin perspektifi budur. "Kadın hakları" dediğimizde aileyi yok sayamayız "aile" dediğimizde kadın, çocuk, yaşlı, engelli, aile içindeki bireylerin haklarını yok sayamayız. AK PARTİ'nin baktığı perspektif ve paradigma budur ve politikalarını bu paradigma üzerine oturtmuştur AK PARTİ.

ŞÖNİM'lerle ilgili çok şey söylenebilir ama şunu söyleyeyim: ŞÖNİM'ler 6284 sayılı Yasa'nın en önemli uygulama kalemidir. Yeni bir kurumdur. Sayıları ve uygulama alanlarıyla ilgili eleştiriler yapılıyor ama bunun yeni bir kurum olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiğinin özellikle altını çizmek istiyorum çünkü 6284 sayılı Yasa'yla gelen bir kurumdur bu, şiddet önleme ve izleme merkezleri. Bugün, 76 ilde, 317 bin kişiye -ağırlıklı kadına- hizmet vermektedir.

ŞÖNİM'le ilgili bir başka veri paylaşayım sizinle: Aslında şiddetle mücadelede şiddet gerçekleştikten sonra yapacaklarımızdan öte şiddet gerçekleşmeden önce koruyucu, önleyici tedbirleri konuşuyor olmak gerekir ama biz, karakola, kolluk kuvvetlerine geldikten sonraki aşamasıyla daha çok meşgul olduğumuz için koruyucu, önleyici tedbirleri ne yazık ki gündem yapamıyoruz ama şunu söylemem lazım, ŞÖNİM'lerden bir veri bu: Öfke kontrolü, 6284'le gelen, hâkimlerin verdiği bir koruma tedbir kararıdır. Bir ŞÖNİM'in verisini vereceğim size, Ankara'da faaliyet gösteren bir ŞÖNİM'in verisini: Öfke Kontrolü Programı'na gelen -ağırlıklı erkekler- 120 kişinin -Ankara'daki ŞÖNİM için söylüyorum- hiçbiri tekrar kadına yönelik şiddet suçunun muhatabı olmamıştır. Bu demektir ki koruyucu önleyici tedbirleri bizim daha çok konuşmamız gerekiyor.

Diğer yandan, konuşacak çok konu var, ben, Çalışma Bakanlığı kısmına da girmek isterim ama bu arada öncelikle şunu söyleyeyim Çalışma Bakanlığı demişken: Bakanlığınız bürokratlarına, size ve sizden önceki bakanlara özellikle bu taşeron düzenlemesinden dolayı, artık taşeronun gündemden kalkmış olmasından dolayı buradan şükranlarımı da ifade etmek istiyorum.

Diğer yandan, engellilerle ilgili... Ben, mesleğe 1989 yılında başladığımda engellilerle ilgili bir yayında başlamıştım ve yurt dışında, BM'den misafirlerimiz geldiğinde bize şunu söylerlerdi: "Ne güzel, Türkiye'de engelli yok." "Bunu niye söylüyorsunuz?" Çünkü sokakta görmüyorlardı. Ya aileler utanırdı, çocuklarını sokağa çıkaramazlardı ya da fiziki şartlar uygun olmadığı için çıkaramazlardı. Bugün, evde bakım ödeneğinden tutun, ücretsiz servisiyle evinden alınıp ücretsiz eğitim ve rehabilitasyonunun verilmesinden tutun -rakamları burada rakama boğmamak adına söylemiyorum, zaten Sayın Bakanın sunumunda da rakamlar var- devrim niteliğinde düzenleme yapılmıştır.

Özellikle şu rakamı paylaşmak istiyorum: Aile ve Çalışma Bakanlığı olduğu için, her iki bakanlık birleştiği için, engellilerle ilgili söylenmesi gereken en önemli şey -ailelerle çok uzun süre çalışmış biri olarak söylüyorum- "Benden sonra çocuğum ne olacak?" kaygısı ailelerin ve bunun için, mesleki beceri, mesleki yeterlilik ve istihdam edilebilirlik engellilerimiz için son derece önemli. 2002 yılında sadece kamuda 5.777 engelli istihdam edilmişken bugün meslek eğitim programları, rehabilitasyon uygulamaları, açılan yeni kadrolarla beraber 2018 yılında 53.964 engellimiz sadece kamuda istihdam edilmektedir. Özel sektör verilerini ayrıca ifade edebiliriz.

Şunu burada tekrar söylemem lazım: 2005'ten bugüne kadar engellilerle ilgili oluşturduğumuz mevzuat devrim niteliğindedir ama artık yeni ihtiyaçlarla beraber tematik programları konuşmak zorundayız. AK PARTİ'nin politikası, Bakanlığın politikası buna evrildiği için ilk çalışılan programlardan biri -benim de biraz çorbada tuzum olduğu için çok mutlu olduğum bir program- Otizm Eylem Planı'dır. Artık engellilik temalarına uygun tematik programlar ve ihtiyaçları konuşan bir ülke durumuna geldi Türkiye. Engellisini sokağa çıkaramayan Türkiye'den geldiğimiz noktayı ifade etmek istiyorum.

Diğer yandan, tabii, şunu da söylemem lazım: 183 çağrı hattı çok güçlendirilmiş bir program, Aile Bakanlığında, sürekli, merkezlerinde çalışan sayısının artırıldığı bir program. Burada bazı eleştiriler -başka mecrada da geliyor- bugün de geldi. "Niye ayrı hatlar oluşturulmuyor?" Dünya bu anlamda uzmanlaşmaya gidiyor ve tekleşmeye gidiyor çünkü ormanlarla ilgili ayrı hat, polisle ilgili ayrı hat, jandarmayla ilgili ayrı hat; aklınızda tutamıyorsunuz, dünyada bugün 911'i yerleştirilerek, akılda tutulabilir tek hat üzerinden tüm acil durumlarda ulaşılmaya giden bir yönelim varken, doğru olan da buyken, bizim bunu tekrar ayrıştırmamız...Akılda tutulması açısından zor olduğunu düşünüyorum. 183'ün birleştirilmesi noktasında... Çünkü aynı zamanda, sosyal yardımların 144'ü vardı. Bunların hepsinin birleştirilmesi noktasında o dönem çok konuşuldu bu konu, benim Bakan Danışmanı olduğum dönemde çok konuşuldu ve bildiğimiz bir konu. Onun için, bunun tekleşmesi aslında hizmetin daha çok kişiye ulaşması noktasında -rakamları muhtemelen Sayın Yılmaz da söyledikten sonra, Bakan Hanım'da da vardır- çağrının hizmet verdiği kişi sayısının arttığını düşünüyorum. Bu konuda, bizim olduğumuz dönemde rakamlar o şekildeydi çünkü.

Bir konuya daha değineceğim: Yaşlı nüfus... Biz, bunu ne yazık ki biraz az konuşuyoruz kamuoyunda ama Türkiye'nin nüfus projeksiyonlarına baktığımızda nüfusumuz hızla yaşlanıyor. 2018'de nüfusumuzun yüzde 8,7'si yaşlı nüfusu oluştururken -65 yaş üstünü kastediyorum- 2060 projeksiyonunda bu 22,6.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keşir, bir dakika...

Buyurun lütfen.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Toparlayacağım Başkanım.

Bu bizim daha çok huzurevi, bakımevi... Çünkü demans ve alzaymır -artık ortalama yaşam ömrünün artmasıyla beraber daha çok görülen hastalıklar oldu- ve geriatri hizmetlerinin artırılması ve yaygınlaştırılması noktasında bir projeksiyona ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bugün, sivil toplum kuruluşları, kamuoyu belki çok gündemde görmüyor bu konuyu ama kişisel kanaatim, bu konuda gelecek dönemin sosyal devlet anlayışının en önemli problemlerinden birinin yaşlı hizmetleri olacağı kanaatindeyim çünkü hızla bir artış var, diğer yaş gruplarına oranla hızla artıyor 65 yaş üstü nüfusumuz. Onun için, bu hizmetlerin bütüncül bir şekilde ele alınıp hem ailesinin yanında... Çünkü şöyle bir veri var araştırmalarla: Yaşlılarımızın yaklaşık yüzde 60'ı ya kendi evinde ya da çocuklarıyla birlikte yaşamak istiyor, kız ve erkek çocuklarıyla. Bu, yüzde 60'a tekabül ediyor. Yaşlı tek başına olduğunda değil, çocuklarıyla birlikte yaşarken de devletin bakım hizmetleri, evde sağlık hizmetleri gibi hizmetlerini de ayağına götürecek programları artırmamız gerektiği kanaatindeyim, beraberinde huzurevi ve bakımevi. Alzaymır çağımızın bir gerçeği, bunun evde bakım imkânı çok büyük oranda yok ve bunun mutlaka bir kurumsal bakım desteğinin alınması gerekiyor, aynı zamanda diğer geriatri hizmetleriyle birlikte önümüzdeki dönemin önemli çalışma alanlarından biri olduğunu düşündüğüm için bunun özellikle altını çizmek istedim.

Diğer yandan, şunu da söylemem lazım: Sosyal devlet demek sadece sosyal yardım, engelli hizmetleri, kadına yönelik şiddete yönelik politikalar demek değil; asgari ücretin artırılması, taşeronun kaldırılması yani Çalışma Bakanlığının alanına giren pek çok alan aslında sosyal devletin ve sosyal politikaların bir parçası. Onun için, bu alana bütüncül yaklaşılması gereğiyle bakanlıkların birleştirilmesinin önümüzdeki dönem uygulamalara ve politikalara çok daha etkin yansıyacağını düşünüyorum.

Tüm katılımcılara ve Bakanlık temsilcilerine buradan tekrar teşekkürlerimi sunuyorum, bütçemizin de hayırlı olmasını diliyorum.