KOMİSYON KONUŞMASI

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi öncelikle sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, eğitime dair birikiminizi biliyoruz. Ancak bunlarla ilgili uygulamayı ne zaman yürürlüğe koyacaksınız, bunu da merak ediyoruz. Özellikle manşetlik sözleriniz sürekli konuşuyorlar ancak sarayın onay verdiği kadar uygulamaya koyduğunuz da bir gerçek. Sesinizin eğitimcide yankı bulmadan tarikatların süzgecinden, tek adamın izninden geçemediğini de görüyoruz. Eğitimin içinden gelen, felsefesini, pedagoji ile politikasını bilen özel eğitimcilerin yaşadığı zorlukların farkında olan bir isim olarak etrafınızda yaratılan olumlu havanın sizin üzerinizde bir baskı kurduğu da bir gerçek. Eğitim Vizyon Belgesi'ni açıkladığınız toplantıda dediğiniz gibi Türkiye'nin en sorunlu, hatta en çok sorun üreten bakanlığında göreve gelmek, belki de özel sektörde ve akademideki meslektaşlarınızın birçoğunun en son isteyeceği şey olsa gerek. Biz cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde yeniden hayat bulacak cumhuriyet ideallerinin...

(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen sessiz, Sayın Çelebi...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Salonda nerede oturacağımıza...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, bu nasıl bir usuldür? İktidar partisi milletvekilinin lütfuyla mı oturacağız biz bu salonda?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hayır, yok öyle bir şey.

BAŞKAN - Efendim, hatip konuşuyor, lütfen.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - "Niye buraya oturdunuz?" diyor?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz önünüze bir döner misiniz. Önünüze bakın, işinize bakın.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ben karar veririm ona.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bana yönelemezsiniz, önünüze bakın.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ben size söylüyorum, ona ben karar veririm.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben de buna karar veriyorum, burada oturuyorum. Önünüze bakın.

BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen... Arkadaşlar, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Alın bunları ya, bunlar ne ya?

BAŞKAN - Öyle bir şey olmaz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ne biçim konuşuyorsunuz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sen ne biçim konuşuyorsun?

BAŞKAN - Sayın Aydoğan...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ne gerek var "Alın bunu." falan?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sen bana dönüp "Burada oturamazsın." nasıl diyorsun?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ben sana derim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sen önüne bak, önüne bakacaksın.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Eleştirebilir.

BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben vekilim, eleştiririm. Sayın Bakan tahammül edecek. Seni ilgilendirmez.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bakanla ilgisi yok onun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Seni ilgilendiren hiçbir şey yok, sen yürütmenin üyesi değilsin.

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Önüne bak.

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, bu ne ya? Sağlık Komisyonunda bu, burada bu; biz ne yapacağız?

BAŞKAN - Ama lütfen, siz de sakin olun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben çocuk muyum ya? Önüne dönsün.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Komisyonun otoritesi sağlanamıyor ya.

BAŞKAN - Yer değişelim isterseniz, buyurun.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Demokrasiden bahsediyorlar, kimseyi dinlemiyorlar.

BAŞKAN - Ya nasıl? Yönetmeye çalışıyoruz işte, arkadaşlarımızı kırmadan, üzmeden yönetmeye çalışıyoruz. Siz niye müdahale ediyorsunuz ki?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Kimseyi dinlemiyorlar. Aynı şey demin bana da yapıldı.

BAŞKAN - Allah Allah! Yani burada oluşmuş usuller, teamüller var. Komisyon üyelerimiz biliyor.

(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar...

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - İktidar partisinin üyeleri bunu istismar ediyor.

Sayın Arslan, buyurun, size ek süre vereceğim.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Biz cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde yeniden hayat bulacak cumhuriyet ideallerinin, laik ve çağdaş eğitim düzeni olan bir eğitim politikasının peşinde gidiyoruz. Dünya bilgisayarda kodlamayı 4 yaşına düşürürken biz gençleri ideolojisine, yaşam tarzına göre kodlayan, bir tek adam siyasetinin eğitime egemen olmasının da karşısında duruyoruz. Bu yeni eğitim politikasının da özel sektör eliyle değil, kamucu bir bakışla sunulmasından yanayız. Parasız eğitimin bir hak olduğunu, devletin de bunu yapmak zorunda olduğunu savunmaya da devam edeceğiz. Dünyadan kopmuş "Ben yaptım, oldu." anlayışıyla eğitimi geri götürmüş, donanımlı eğitimciler yaratmaktan ziyade tarikat kadrolaşmasıyla adından söz ettiren bir bakanlık yerine, liyakati, bilimi, eğitim felsefesini yeniden egemen kılacak, eğitimcisini toplumda yeniden saygın bir mesleğe kavuşturacak bir millî eğitim anlayışından tarafız. Sizin de bu anlayışla söylemlerinizi duymak bizi zaman zaman memnun etse de hâlâ uygulamada eğitimin en kritik sorunlarının katlanarak sürdüğünü de gözlüyoruz.

Sayın Bakan, artık zaman geçirmeden adım atmanızı bekliyoruz. Evet, bakanlıklar yeni sistemde son derece silik konumdadır. Eğitim gibi çok temel bir alanda kamuoyuna verdiğiniz nitelikli mesajların asıl karar alıcı kademesindeki saray ve onun dar ofis kadrolarına sirayet etmesini de talep ediyoruz. Aksi hâlde başını ve ortasını eğitimcilerinin belirleyemediği, eğitim şûralarının etkisinin iyice düşeceği bir eğitim politikası sürecine bir siyasi parti müdahil olacak, bakanlık katlarında tarikatlar bilimi budayacak, kreşten üniversiteye kadar uzanan zincire eğitim dışı herkes karışacaktır. Siz de eğitimcileri uzun zaman sonra ilk kez dinleyen ama gerisini getiremeyen ve uygulamaya sokamayan bir bakan olarak anılacaksınız. Bunu da belirtmek istiyorum.

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Sayın Arslan, toparlarsanız lütfen...

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, dört dakikam geçti benim, ben demin konuşamadım.

BAŞKAN - Öyle mi?

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Tabii.

BAŞKAN - Bitirin o zaman süreyi, buyurun.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta katıldığınız son televizyon programında köy enstitülerinin kapatılmasının bir hata olduğunu, kırsal eğitimde bir milat olan bu aydınlanma devriminin o dönemin şartlarında aslında devam edebileceğini, 1951 sonrası izlenen yanlış eğitim müfredatının bizi çağdaş eğitimden koparmakta bir milat olduğunu anlattınız. Peki, şimdi birçok köy ve mahalle okulları kapalıdır. Bu okulları yeniden müfredata açmayı ve taşımalı eğitime son vermeyi düşünüyor musunuz? Binlerce sayıdaki o okullar, gerçekten hem köylülerin hem o mahallede oturan insanların katkılarıyla, millî eğitimin imkânlarıyla yapılan okullar bugün gerçekten çok kötü durumda ve boş hâlde bekliyor.

Televizyon programında 12 Eylül sonrası kurulan YÖK'ün işlevsizliğinden, dönemin ürünü olan eğitim politikalarının amacını yerine getiremediğinden bahsettiniz. Peki, YÖK'ü kaldırmayı düşünüyor musunuz? YÖK'ün işlevsizliğiyle ilgili olarak biz de aynı görüşteyiz. Peki, düzeltmek için hangi tür değişiklikleri yapmayı düşünüyorsunuz? Üniversite eğitiminde ihtiyaç fazlası olan bazı bölümlerin kapatılmasını, bazı bölümlerde kontenjan azaltılmasını düşünüyor musunuz? Teorik ağırlıklı değil, uygulamalı eğitime geçilmesini düşünüyor musunuz?

Ayrıca üniversitelerin özerk olması konusunda bir çalışma yapacak mısınız? Bunu yapmadığınız takdirde yine 500 dünya üniversitesinin içine giremeyeceğimizi de bilmeniz gerekiyor.

Sayın Bakan, eğitimde felsefe olmayışından yakınıyorsunuz, haklısınız. Size uzun vadeli hedefler yerine öğretmenlerin, öğrencilerin kadro, derslik, kitap, yol, masrafı dertleriyle gelinmesinden de yakınıyorsunuz. Eğitimde en çok bu dönemde ulusal politika kalmadı. Eğitim kamuda ve özelde büyük ölçüde bu iktidar döneminde FETÖ'cülerin eline bırakıldı. Onlar da eğitimin canını okudu, gitti. Unutmayınız siz köy enstitüleri deneyimini kötüleyen bir iktidar döneminde bakan oldunuz. "YÖK'ü kaldıracağım." diye söz verip şimdi de rektörleri seçimsiz atayan bir tek adamın liderliğinde eğitim vizyonu belgenizin güçlü ilerleyeceğini de beklemiyoruz. Siz Millî Eğitim Müsteşarına yeni makam bulabilmek için bir ayda 3 kez karar değiştirip üç aylık profesörü rektör yapabilen, adamına göre makam uyduran bir lider anlayışından millî eğitimi düzeltebilecek misiniz?

Sayın Bakan, eğitim ve adalet en ağır sorunlarımızdan. Son bir yılda Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan eğitim ihlali konulu şikâyetler yüzde 569 artmış. Eğitimin hem uzun vadeli yapısal hem de acil çözüm bekleyen sorunları ve bu uzun vadeli hedeflere bakarken asla ıskalamamanız gereken somut sorunları var. Eğitimin fen ve teknik ağırlıklı yürütülmesi gerekirken sizin döneminizde imam-hatip ağırlıklı eğitimin sürdürülmesindeki amaç nedir? Ayrıca...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)