| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı d)Yükseköğretim Kalite Kurulu e)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2018 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli eğitim emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben Sayın Selçuk ile mesai sarf etmiş, öğrenci merkezli eğitim ve çoklu zekâ kuramının uygulanmasında proje okulunda çalışmış bir eğitim emekçisiyim ve aynı zamanda o dönemde yazmış olduğum kitap da beş yıl okullarda okutulmuştur. Eğitimin son derece tanığı, aynı zamanda sanığı ve aynı zamanda da yargılananıyım değerli dostlar.
Sayın Bakan, sizi kutluyorum ama sizin için üzülmeme izin verin; işiniz o kadar zor ki.
Şimdi, eğitim için gerekli koşulları sağlama anlamında sivil toplumun, eğitim iş kolunda örgütlü sendikaların, velilerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, eğitim bilimci akademisyenlerin, eğitimle ilgili çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin, bakanlığın ve bakanlık yetkililerinin taraf ve paydaş olduğu sekizli bir yapıdan söz ederken, şimdi sadece 2023 vizyonu için beyan edilmiş iyi niyet de içeren, birtakım şeyler yapmayı da taahhüt eden bir anlayış üzerinden geneli değerlendirip sorun çözüldü dersek doksan yıllık sorunları da ve şu anda devam eden sorunları da ıskalamış oluruz.
Bir; bu zorunlu din dersi hâlâ niye vardır? Ben bir Alevi yol erkan yürütücüsü olarak ve bir Alevi olarak soruyorum: Hemen her gün okullarda Alevi inancı kastedilerek öğrencilere hakaret edilirken, hemen her gün okullarda kimi din dersi öğretmeni adı altında atanmış ama öğretmen olup olmadığı tartışmalı olanların, örneğin daha on gün önce İstanbul'da "Alevilerin elinden yemek yenmez." diyecek kadar etik değerlerden, eğitim değerinden yoksun yaklaşımı söz konusu iken biz nasıl demokratik, laik, bilimsel eğitimden söz edebiliriz.
Değerli dostlar, söylediğimin çok spekülatif yorumlanacağını düşünüyorum ama biraz önce Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi ifade edildiğinde görülüyor ki, Diyanet İşleri Başkanlığı aslında kaldırılan Başbakanlığın yerine ikame edilen bir pozisyona gelmiş ve Alevilik konusunda hemen her gün içtihatlar, fetvalar vermekte değerli dostlar ve bütün bunlar göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili tartışmalar gerekli, gereksiz vesaire hepsi bir yana onun tümünü aşalım, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı şu anda Türkiye toplumunun Cumhurbaşkanı mıdır? Evet. Peki, Külliye'de cami varken niye cemevi yoktur? Niye kilise yoktur? Niye havra yoktur? Mademki Türkiye halklarının, Türkiye toplumunun, Türkiye insanının Cumhurbaşkanı neden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir cemevi yoktur? Ben bunu sistemin mantığı içerisinde soruyorum, biz Aleviler talep ederiz etmeyiz o başka bir şey.
Diğer başka bir şey değerli arkadaşlar, bizim eğitim emekçiliği yaptığımız süre içerisinde karşılaştığımız sorunlar saymakla bitmez. Okul yaptırdım okulsuz yerde, yolu olmayan yerde. Otuz iki yıl eğitim emekçiliği yaptım ve çok yakın zamanda emekli oldum, 2.300 lira gibi komik de bir emekli maaşı alıyordum.
Siz bağlamadan söz ettiniz Sayın Bakan. Biz bağlamaya "Telli Kur'an" deriz ey sevgili hazırun, biz bağlamaya "Telli Kur'an" deriz. Bağlamayla Pir Sultan Abdal'ın, Aşık Veysel'in, Virani'nin, Yemini'nin nefeslerini dile getiririz ve şöyle deriz: "Şu adem dedikleri ayak ile baş değil, adem manaya derler suret ile kaş değil." Niye manaya inmiyorsunuz sevgili dostlar? Değerli arkadaşlar, bilim insanları, manaya inin. Bakın, ne diyor Veysel: "Tevrat'a bak, İncil'e bak, dört kitabın dördü de hak. Hakir görüp ırk ayırmak insanlıkta yüz karası."
Bu programda biz hakir görüldük. Bir Kürt olarak, bir Alevi olarak bu programda benim yerim yok, dilim yok, inancım yok, tarihim yok, kültürüm yok. Sevgili Türk kardeşlerim, birlikte yaşadığımız sevgili Türk dostlar, bizim olmamamız size bir şey kazandırmaz ki. Hani eşitlik? "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz." Bu sevme ve sevilme işini beceremiyoruz ve beceremediğimiz gibi hâlâ da beceriyormuşuz gibi rol yapmaya çalışıyoruz.
Sevgili Bakanım, siz de biliyorsunuz, bürokratlar eğitimden çok iyi anlamazlar hatta eğitimcilik yapamadığı için bürokrasiye gelirler. Ne oldu biliyor musunuz? İçler acısı bir şey. Benim engelli çocuğum, evim Dikmen'de ve çocuğumun okulu Mamak'ta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Çocuğumun okulunu Dikmen'e aldıramadım, yıllarca uğraştım. Bu kabul edilebilecek bir şey değildir ve tekrar şunu söylüyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda Aleviliğe dair düzenlemeler yapılmalı, Alevi inancı kabul edilmeli, Alevi inancına dair eğitim programına gerekli süreçler konulmalı ve bununla ilgili bizden görüş alınmalı. Yol, erkan yürütücüleri olarak Hakk'a, hakkaniyete hizmet edenler olarak, Hacı Bektaş'ın torunu olarak, Hak Muhammed Ali yolunu hizmet edenler olarak bizden görüş alınmalı; alınmıyorsa bu program demokratik değildir, bu uygulama antidemokratiktir.
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.