KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; Millî Eğitim Bakanlığının 2019 bütçesini incelediğimde eğitimin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ve eksikliklerini gidermekten oldukça uzak olduğunu görüyorum, siz de görüyorsunuz. Çünkü personel masrafları, genel giderler, sosyal sigortalara ödenen, güvenlik kurumlarına yapılan ödemeler ve zorunlu cari ödemelerden sonra yatırımlara yüzde 4 civarında bir pay kalıyor ki bu daha önce AKP iktidara geldiğinde yüzde 17,8'miş, şimdi 4,88'lere kadar gerilemiş.

Eğitim yatırımlarına ayrılan pay AKP'nin gerçek eğitim politikasını ortaya koymakta. Ne kadar iyi niyetli de olsak bu bütçeyi artıramadığımız sürece yenilikten, gelişmeden bahsetmemiz son derece güç.

Bir şeyinizi takdir ettim: Özel okullara sürekli destekler verilirken devlet okulları kendi sorunlarıyla baş başa kalmıştı. Siz özel okullara yapılan ödemeleri kaldıracağız dediniz. İnşallah bu sözün arkasında durursunuz, yerine getirilmesini ve tasarruf edilen bu bütçenin de devlet okullarına aktarılmasını sağlarsınız.

Doğrudur, az önceki arkadaşımız söyledi, 81 ilde üniversite açıldı. Ben de bir akademisyendim, doçenttim, taşra üniversitesinden de gelmiyorum ama şu anda 200'ü aştı üniversite sayısı. Gecekondu yapar gibi her ile bir üniversite açıldı ama üniversitelere genel bütçeden ayrılan paylar son derece azaltıldı. İktidara geldiğinizde üniversitelere gayrisafi millî hasılanın yaklaşık yüzde 1'i ayrılırken şu anda bu rakam binde 7'lere kadar gerilemiş durumda.

Yine, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü bütçesi 2018 yılına göre yüzde 25,3 azaltılmış. Niye yurt yapmıyoruz, niye öğrencilerimizi yurtlarda barındırmıyoruz?

Yine, Kredi ve Yurtlar Kurumu özel bütçeli kurumken Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı bir Genel Müdürlüğe dönüştürüldü. 790 tane yurt var. Bunlarda 4 milyona yakın öğrenci var ama birçok öğrenci de yüzde 20'si aşağı yukarı yurtlarda barınıyor, birçok öğrenci de dışarılarda, şahıs yurdunda, kimi vakıf ve derneklere ait yurtlarda kalıyorlar. Ayrıca birçok tarikat ve cemaatin binlerce, on binlerce yurdu var. Bunun yanı sıra binlerce kaçak ev ve yurt var. Bu kaçak ev ve yurtların tamamı cemaatlerin kontrolünde. Bu konuda yani yurt konusunda eğitimi devletin elinden biraz daha çıkaran kritik bir yönetmelik değişikliği yaptığınızı düşünüyorum.

Bu değişikliklerle kamu yararına çalışan dernek statüsünde olan sivil toplum kuruluşlarına karşılıksız kamu arazileri ve taşınmazlarının verilmesinin önü açıldı. Hangi derneklerin kamu yararına dernek statüsünde olacağına da siz karar veremiyorsunuz, tek adam karar veriyor. Birçok tarikatın dernek ve vakıf adı altında faaliyet yürüttüğü göz önüne alınırsa söz konusu yönetmelik değişikliği yeni Ensar skandalları ve yeni Aladağ facialarına zemin hazırlayacağa benziyor.

Öngörülen Millî Eğitim Bakanlığı bütçesiyle okul öncesi ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde okullaşma oranını yukarılara çekmek olanaksız gözüküyor. Öğrenci sayısının artmasıyla birlikte okul, derslik ve öğretmen açığı çığ gibi büyüyor. Bugün Türkiye'de hâlen öğretmeni olmayan okullar, okulu olmayan yerleşim merkezleri bulunmakta. Türkiye'deki okulların yarısında ikili eğitim yapılıyor. Birleştirilmiş sınıflarda eğitim ve taşımalı eğitim uygulamasına devam ediliyor. 17 bin tane köy okulunu kapattınız, birçoğunu ben dolaşıyorum. Köyler bundan dolayı ıssızlaştı, boşaldı. Hâlbuki 1 tane bile öğrenci olsa buradan tasarruf etmemek lazım, öğretmeni olması lazım.

Okullardaki altyapı ve donanım eksiklikleri nitelikli bir eğitim politikasının yürütülmesinin önünde büyük bir engeldir. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında acil çözüm bekleyen en önemli sorun öğretmen açıklarıdır. Bunu her konuşmacı dile getirdi. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen açığını aynen mevsimlik işçi istihdamına benzer bir anlayış üzerinden kadrosuz ücretli öğretmenlerle kapatma yoluna gidiyor. Kalıcı çözümlerin uzağında kalıyor. Eğitimde ve eğitim kadrolarındaki süreklilik sekteye uğruyor. Kısacağı bu bütçe eğitimi özelleştiren, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme bakışıdır.

Bir de bugün bir gazetede okudum -Sayın Başkan, sözümü kesmezseniz çok memnun olurum- atanamayan öğretmenler intihar edip iş cinayetlerinde hayatlarından olurken Bakanlık 900 tane Suriyeli öğretmen ataması yapmış. Bu doğru mudur? Bunu da çok merak ettim.

Teşekkür ediyorum.