KOMİSYON KONUŞMASI

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Bakanlığımızın değerli çalışanları, basınımızın kıymetli mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığının 2017 yılı kesin hesapları ile 2019 yılı bütçesini değerlendireceğiz, görüşeceğiz. Öncelikle, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

"Millî" ifadesiyle başlayan iki bakanlıktan biri Millî Eğitim Bakanlığı. Savunma Bakanlığının başındaki "millî" ifadesinin hangi anlamı taşıdığını burada izah etmeyeceğim. Eğitimin başında bu ifadenin hangi anlama geldiği, niçin "millî" denildiği, daha da önemlisi eğitimin bir millî özellik taşıması gerektiği hususunu sözlerimin hemen başında vurgulama ihtiyacı hissettiğimi ifade etmek istiyorum.

Toplum hayatında sürekliliği kesin kabul görmüş bir alanın, doğumdan ölüme kadar insanı ilgisi dâhilinde tutan bir bakanlığın çalışma-performans başarısı, başardıkları, başaramadıkları, tahsis edilen bütçenin yeterliliği, kullanım kalitesi elbette bugün burada tüm detaylarıyla dile getirilecek, eğitimi daha sağlıklı hâle nasıl getirebiliriz noktasında katkı sağlayacaktır.

Konuşmama Millî Eğitim Bakanlığının misyonunu ifade ederek devam etmek istiyorum. Düşünme, anlama, araştırma ve sorun çözme yetkinliği gelişmiş, bilgi toplumunun gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanmış, millî kültür ile insanlığın ve demokrasinin evrensel değerlerini içselleştirmiş, iletişime ve paylaşıma açık, sanat duyarlılığı ve becerisi gelişmiş, özgüveni, özsaygısı, hak, adalet ve sorumluluk bilinci yüksek, gayretli, girişimci, yaratıcı, yenilikçi, barışçı, sağlıklı ve mutlu bireylerin yetişmesine ortam ve imkân sağlamak deniliyor.

İşte bu misyon çerçevesinde bakanlığın faaliyetlerinin değerlendirilmesi doğru tespit ve özü yakalamada faydalı olacaktır. Burada yapılacak değerlendirmelerde aksaklıkları, eksikleri gündeme taşıma gerekliliği kadar yapılan iyi ve güzel şeyleri de zikretmenin doğru olacağını da hatırlatmak faydalı olacaktır. Bugüne kadar yapılan uygulamalarda özellikle bütçe rakamları itibarıyla hep en iyisini yapma niyeti olduğu inkâr edilemez.

Tüm çocukların hakları olan kaliteli eğitime erişimlerini güvence altına alacak ve Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik gelişimini üst düzeylere taşıyacak eğitim politikalarının oluşması için çağın gereksinimlerini de göz önünde bulundurarak hizmet üretme mecburiyeti devam edecektir. Bakanımızın alanıyla ilgili bir geçmişe sahip olması elbette bir avantaj olacaktır. Yıllara sari eğitim sorunlarına, taleplere yabancı değil elbette. Bakanlık sorumluluğuyla birlikte kamu yükünün getirdiği yeni yaklaşımlarla beraber geçmişi harmanlayarak ve kurumun tüm verileriyle yeni iş ve projeler üretilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Özellikle ikili öğretime son verme hedefine adım adım yaklaşıldığını görmek sevindirici. Kaliteli bir eğitim sürecinin sağlanabilmesi için eğitimde altyapının tamamlanması gerekmektedir. Bu kapsamda derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması yönünde atılan adımları önemsiyoruz. Her güzel çalışmayı da takdir ediyoruz.

Eğitimin sadece bir dönemin zorunlu geçiş alanı veya yarının ekonomisine insan yetiştirmek olmadığını, bir felsefe, bir kültür olarak toplumun bir bütün olarak bunu içselleştirmesine bağlı olarak yürünmesi gereken bir yol olarak görmesini sağlayabilirsek başlangıç olarak ilk düğmeyi doğru iliklemiş olacağız demektir.

Sayın Bakanımızın da göreve geldikten sonra ifade ettiği gibi "Veliler sürpriz kararlarla karşılaşmayacaktır." sözüyle bugün için en acil konu olarak kararlı bir eğitim politikasının gerekli olduğu vurgusudur. Belki burada bu kararlılığın eğitim şûralarında oluşacak ortak bilgi, beceri, teknik donanım, ortak faydasının sağlanmasına bağlı olarak bakanlık programlarına yön verecek hâle gelmesini temin etmek önemlidir. Böylece şûralarla ilgili piyasada oluşan farklı yaklaşımların giderilmesi, etkisizliğiyle ilgili oluşan kamuoyu algısının düzeltilmesi de sağlanabilecektir.

Eğitim ve öğretim hizmetlerinin devlet eliyle yürütülmesi düşüncesi ilk kez II. Mahmut döneminde gündeme gelmiş, bu döneme kadar vakıflar tarafından yürütülmüş eğitim ve öğretim hizmetleri 17 Mart 1857 tarihinde Maarifi Umumiye Nezareti uhdesinde verilmiştir. Belki o tarihten bu tarafa yapılan değişiklikler, çıkarılan yasalar, uygulanan politikalarda farklılıkları da beraberinde getirmiştir. Yeni sistemle birlikte bakanlık çalışma ve programlarının hayata geçirilmesinde sağlanan pratik ortam, bu politikalarda esneklik, bilimsellik ilkelerinin yanı sıra açıklık ve anlaşılabilirlik, tutarlılık ve süreklilik ilkelerini de göz önünde bulundurarak bunlara uygun politikalar olması önemli olacaktır.

Okullarımız çocuklarımızın ikinci evi gibidir. Aile yapımız çocukları okula gönderirken -şimdilerde biraz değişse bile- onu okula teslim etmiş gibi bir düşünceyle hareket etmektedir. Aslında bu eğitim ve öğretime verilen önemin yanında, daha da önemlisi bir güvenin ifadesidir de aynı zamanda. Böyle olunca siz eğitimi tahtaya, sıraya, fiziki mekânlara sığdırıyor olamazsınız. Elbette bunların yeterliliği, kalitesi, imkânların güzelliği inkâr edilemez ve fakat aslolan, belki de yoğunlaşmamız gereken öğretmeninden müdürüne, hatta hizmetlisine kadar o müessesenin ehliyet, liyakat, beceri performansıyla temsil edilip edilmediği olmalıdır. Personel kalitesini araştırdığımız, sorguladığımız kadar özlük haklarının sağlıklı ve yeterli olup olmadığı da değerlendirmemiz gereken bir husus. Bu eğitimci ordusunun dikkate alındığı, değer verildiğinin de işareti olacaktır.

Öğrenme duygusu ve ihtiyacının karşılanması adına hareket eden bakanlık faaliyetlerinin denetlenmesi, incelenmesi aslında kamuoyunun beklentisini karşılayacak ve ona cevap verecek bir tarzda hem bugün Plan Bütçe Komisyonumuzda hem de Sayıştay raporlarında ele alınmış olması son derece önemlidir.

Genel bütçeden ciddi bir pay alan Millî Eğitim bütçesinin toplumsal eşitsizliklerin azaltılmasında etkin bir rol oynaması sağlanabilmeli, dünya ve ülkemizin ekonomik şartları da göz önünde bulundurularak kamu kaynaklarının sağlıklı kullanılması ve ilave kaynak aktarımının zorluğu da dikkate alınarak bütçesin kullanımında azami hassasiyetin gösterilmesi önem arz etmektedir. Bakanımızın bu anlamda vurgusu önemlidir.

Eğitim kalitesinin ekonomik gelişmeyle, ekonomik kapasiteyle ilgisi inkâr edilemez. Bütçelerin ve ayarlamaların bu anlamda değerlendirileceğini de tahmin edebiliyoruz. Modern dünya uygulamalarında olduğu gibi çocuğu kapasite, heves ve idealine uygun yönlendirmeyi başarabilirsek sonraki yıllarda oluşabilecek yığılmaları, iş hayatı memnuniyetsizliklerini ortadan kaldırmış olabilecektir. Bu çerçevede, özellikle meslek okullarının gözden geçirilmesi ve okulların canlandırılması ve yine özellikle iş hayatında oluşan ara eleman ihtiyacı ve eksikliğinin giderilmesi de temin edilmiş olacaktır.

Bütün bu söylenenlerin, bu ideallerin sistemin iyileştirilmesi süreçlerini takip edebilir hâle getirilmesi durumunda sağlanabileceği anlaşılabilir bir husustur.

2018-2019 yılı eğitim yılı başladı. Bir milletin geleceğini yüklediğimiz eğitim kurumlarında yaklaşık 17,5 milyon öğrenci ve 1 milyonun üzerinde eğitimci görev yapacak. Bu aynı zamanda milyonlarca veliyi de ilgilendiren bir husus. Devasa bir organizasyonu döndürmek, millî, manevi, insani, ahlaki, kültürel değerleri canlandıracak, gelecek nesillere aktaracak yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz. Bilgiye ulaşma, bilgiyi doğru yerde doğru zamanda kullanacak bir yükleme anlamı taşımadan kişilikli, donanımlı, üretken, sorgulayan, toplumun değerleriyle barışık bir eğitim arayışı dünün sorunuydu, bugünün yapılabilir işi olmalı diye düşünüyorum.

Medeniyet köklerimiz ilme verdiği değerle tarihin sayfalarında not düşülebilmeyi başarmış, "Beşikten mezara ilim tahsil edininiz.", "İlim Çin'de olsa bile talip olunuz.", "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." inanışıyla asırlar öncesinden bir inanç motifi olarak bugünlere ışık tutmuş, yarınlarda uygulanacak modeli işaret etmiştir.

İnsanın eğitme, eğitilebilme özelliği taşıyan bir varlık olması insanın düşünce dünyasıyla ilgilidir de. Eğitimli insanda davranış değişikliği sağlanabildiği için önemi inkâr edilemez bir alanı tartışmak, onun üzerine konuşmak, bir çalışma modeli istişaresi olacak en önemli konulardan biridir.

Güzel bir söz var "Çocuklarınızı kendi yaşam zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı zamana göre yetiştirin." Bu ifadenin çok kaliteli bir anlatımı ifade ettiğini kabul ediyoruz. Ama bu uyarının pratikte çok yanlış yerlere çekildiğini de görebiliyoruz. Bu, geçmiş, bugün ve yarınla ilgili hiçbir şeyi atlamamayı gerekli kılmakta, bağ kurma, ders çıkarma ve aktarma yapma tercihine yöneliş olarak kullanılabilir olmalıdır.

Bakanımızın bir konuşmasında ifade ettiği PNS, parlayan nesneler sendromu, tüm kuşatıcılığıyla gençlerimiz üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Bu uyarının gereği çocuklarımızın, gençlerimizin elimizden kayıp gitmesine engel olacak tedbirleri almaya toplum olarak gayret etmeliyiz.

Eğitim üzerine söylenecek her sözün önemini kabul ettiğimi tekraren ifade etmek istiyorum ancak ne söylersek söyleyelim veya sözü dinlenebilecekler ne söylemiş olurlarsa olsunlar iş bu sözleri hayata geçirebildiğimiz kadar başarılı olabileceğiz.

Birkaç deyiş terennüm etmek istiyorum. "Rab" ifadesi terbiye etmek, yetiştirmek, ıslah ve tamir etmek anlamıyla bir manada öğreticiliğe çıkan yanıyla Hazreti Ali'nin tabiriyle "Öğretmenlik bir tanrı sanatıdır." ifadesiyle anlatılmış olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Başkanım, müsaade eder misiniz...

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili İsmail Faruk Aksu geçti)

BAŞKAN - Sayın Çakır, toparlar mısınız...

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Cemil Meriç'in "En çok sevilen öğretmen, en çok seven öğretmendir." sözü, öğretmen, öğrenci iletişiminin zirvesi olsa gerek. Oscar Wilde "Eğitim insanı yükselten kanatlardır. Biz ise bu kanatları yerli yerinde, zamanda takmayı başarmakla mükellefiz" diyor. "Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır, boş bir kabı doldurmak değildir." diyor Sokrates. "Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmaktır." diyor Roosevelt. "Eğitimli insanlar yapabileceklerinden fazlasını söylemezler." diyor Konfüçyüs. "Eğitim sisteminin belirli bir düzene göre işlemesine karşılık yaşam okulu düzensiz ve karışıktır." diyor Einstein. "Ekmekten sonra eğitim bir milletin en büyük ihtiyacıdır." diyor Lord Byron. "Kime eğitimli diyeceğim ben? Öncelikle koşullar tarafından yönetilmek yerine onlara egemen olan, her fırsatı yiğitçe karşılayan ve zekice hareket eden, tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan, huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, ayrıca zevklerini kontrol altında tutan ve talihsizliklere boyun eğmeyen, başarıyla şımarmayan insanlara eğitimli derim." diyor Seyyid Kutub.

Bu özlü ve güzel sözler anlayışına uygun bir eğitim yılı temenni ediyorum. Bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, hazirunu saygıyla selamlıyorum.