KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, bakan yardımcıları, YÖK Başkanım, Millî Eğitim Bakanlığımızın, Sayıştayın, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli bürokratları, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, size ve bakan yardımcısı arkadaşlarıma yeni görevlerinin hayırlı olmasını diliyorum, başarılar diliyorum. İlk bütçemiz. Bütçemizin eğitim camiamıza, ülkemize, milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, görev aldığınız ilk günden bu yana yaptığınız açıklamalar milletimiz tarafından takdirle karşılanmıştır. İnşallah uygulama imkânı bulursunuz. Bir vizyon belgesi ortaya koydunuz, 2023 eğitim vizyonu. Üç yıllık dönemde yapılacakları belirttiniz. Kısaca bakarsak, bu üç yıllık süre zarfında okullar arası farklılıkların azaltılması, okulların çocuklar için yaşanabilir alanlar hâline dönüştürülmesi, sınav baskısının azaltılması, meslek liselerinin tercih edilebilir hâle getirilmesi, çocuklara yeni çağ becerilerinin kazandırılması, öğretmen ve okul yöneticilerinin mesleki tatmin duygusunun yükseltilmesi, erken çocukluk eğitimin yaygınlaştırılması ve özel ihtiyaçları olan çocuklara hak ettikleri eğitim olanaklarının sunulması vizyon belgesinin temel hedefleridir.

Buradan açıkça ifade ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda yapacağınız tüm çalışmalarda destekçininiz. Gerekli düzenlemelerde de gereken desteği vereceğimizi buradan ifade ediyorum.

Millî Eğitim Bakanlığımızın bütçesiyle ilgili genel anlamda ben de şunu söyleyeceğim. Baktığımız zaman gerek toplam bütçe rakamına oranı gerekse de gayrisafi yurt içi hasılaya oranında 2019 yılında bir düşme görülüyor. Yatırım ödenekleri açısından baktığımız zaman sunum kitapçığınızdan aldığım rakamlar 2018'de 7,7 milyar, 2019'da 5,5 milyar yani yüzde 28,2 oranında yatırım ödeneklerinde bir azalma var. Bu bir yatırım ödenekleri kısıtlanmasından dolayı mıdır yoksa yeterli altyapımız var artık, yatırım ödeneğine bu kadar gerek duyulmadı mı, onu bilemiyorum ama şu temel bir ilkedir: Yani eğitimden tasarruf olmaz, eğitim bütçesinden tasarruf edilmemeli. Başka alanlarda elbette tasarruf olmalı ama eğitime dair yatırım ödeneklerinde eğer ihtiyaç varsa mutlaka gerekli ödenek konulmalı.

Sayın Bakanım, Sayıştay raporlarına da kısaca değineceğim çünkü konuşma süremizi tümüyle Sayıştay raporlarına ayırsak yetmez. Çok önemli, üzerinde titizlikle durulması gereken bulgular var Sayıştay raporlarında. İşte, mevzuata aykırı uygulamalar, usulsüzlükler, 20 milyar liranın üzerinde ödenek üstü harcama tespiti var yani bu konularda daha önceki bütçe görüşmelerimizde de hep dile getirdiğimiz bir önerimiz var, kesin hesapların ve Sayıştay raporlarının ayrı bir komisyon kurularak orada görüşmesinin daha doğru olacağını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevini bu şekilde daha uygun şekilde yapacağını tekrar burada da ifade ediyorum.

Sayın Bakanım, eğitim politikamızın temel amacı, Türk milletine mensubiyetin gurur ve şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi önemsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, yeni gelişmelere açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, kültürlü, erdemli ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi olmalıdır. Çocuklarımıza dinî inanç, etnik köken ve felsefi düşüncelerine bakılmaksızın eğitim ve öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlanmalı, toplumun bütün fertlerinin ilgi, eğilim ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi esas olmalıdır. Eğitim politikaları yüksek medeniyet perspektifine dayanan bir anlayışla kurgulanmalıdır. Din kisvesi altında pazarlanmaya çalışılan sapkın akımlara karşı çocuklarımızı korumak için Anadolu irfanını öne çıkaran bir din öğretimi benimsenmelidir. Bilgi ve aklın ışığında İslam geleneği genç kuşaklara öğretilmeli, radikal grupların gençlerimizi terör örgütüne yönlendirmesinin önüne geçilmelidir. Öğretim programları düşünme ve öğretmeye odaklı, bilgiye erişen, bilgiyi analiz edip işleyerek değer süreçlerine aktarma yetenekleri geliştirilmiş, ekip çalışmasına uyumlu bireylerin yetiştirilmesi hedeflerine dönük olarak ele alınmalıdır. Eğitimin her kademesinde müfredatın millî ve çağın gereklerine uygun bir şekilde planlanması ve uygulanması esas olmalıdır. Yine, eğitimin bütün kademelerinde müfredat ve sınav sistemi gibi temel konulara istikrar kazandırılmalıdır.

Eğitim-istihdam ilişkisinin kurulamaması en önemli sorunlarımızdan biridir. Bir yanda ihtiyaç duyulan alanlarda eğitimli insan gücü bulunamazken diğer yanda iş arayan, iş bekleyen milyonlarca gencimiz bulunmaktadır. Ekonominin ihtiyacı olan ara insan gücünün yetiştirilmesi amacıyla örgün ve yaygın mesleki teknik eğitime ve beceri kazandırıcı eğitime ağırlık verilerek eğitim programları meslek standardına dayalı olarak yeniden düzenlenmeli, istihdam edilebilirliği artıran mesleki eğitimin ortaöğretim içindeki payı mutlaka yükseltilmelidir. Gençlerimiz sınav karmaşasından kurtarılmalıdır. Her gelen bakana göre değişen sınav sistemleri hem öğrencilerimizi hem de aileleri çok olumsuz etkilemiştir. Gençlerin fırsat eşitliği çerçevesinde eğitim imkânlarından yararlanmaları sağlanarak eğitim düzeyi yükseltilmelidir. Gençler ilköğretim, ortaöğretim kademesindeki yönlendirme çerçevesinde ve yetenekleri ölçüsünde istedikleri bölümde yükseköğretime devam etme imkânına kavuşturulmalı, aldıkları eğitimle çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanabilmelidir.

Üniversitelerin ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yaparak bilim ve teknoloji üreten, toplumsal gelişmeye önderlik eden, bilimsel yöntemlerle meselelere çözüm üreten, dünya üniversiteleriyle yarışan eğitim kurumları hâline getirilmesi sağlanmalıdır. Üniversitelerin eğitim, araştırma ve geliştirme, toplumu bilgilendirme gibi geleneksel fonksiyonları yanında bilgiyi sanayileştiren ve ticarileştiren bir yapıda olmaları da temin edilmelidir.

Sayın Bakanım, eğitim politikalarınızdaki açmaz ve arızalar doğrudan doğruya öğretmenlerimize yansımakta, bunun yankıları her alanda hissedilebilmektedir. Özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe kalkışmasıyla birlikte Millî Eğitimin kimlerin eline düştüğü, nasıl bir esarete mahkûm olduğu iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bildiğimiz kadarıyla şimdiye kadar 30 bini aşkın öğretmen memuriyetten çıkartılmıştır. Gerek Millî Eğitim Bakanlığımızda gerekse YÖK'te ne kadar ihraç edilen personel var FETÖ gerekçesiyle ve diğer terör örgütleri gerekçesiyle, bu bilgiyi verseniz bizlere memnun olurum.

OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle 2011'de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına tekrar geçilmiştir. Bunun tekrar başlatılması geçmişte yaşanan mağduriyetlerin tekrardan yaşanmasına sebep olmaktadır. Öğretmenlik mesleği özel bir ihtisas mesleğidir. Asli ve sürekli kamu hizmetinin öncelikli olarak kadrolu memurlar eliyle görülmesi esastır. Bunun yerine sözleşmeli personel istihdamı tercih edildiğinde ise aynı görevi yerine getiren kamu personeli arasındaki statü farklılığından dolayı farklı uygulamalara ve farklı özlük haklarına tabi olunmaktadır. Bu ayrım, eğitim öğretim hayatındaki çalışma barışını olumsuz yönde etkilemektedir. Sözleşmeli öğretmenler dört yıl çakılı olarak çalışmakta olup dört yıl sonra aynı görev yerinde kadroya alınabilecek, kadroya geçildikten sonra iki yıl daha aynı yerde çalışmak zorundadır. En son yapılan açıklamaya göre öğretmenlerin atandıkları yerlerde üç yıl görev sürelerini doldurdukları tarih itibarıyla kadrolu öğretmenliğe atanacakları ve aynı yerlerde bir yıl daha kadrolu öğretmen olarak görev yapacakları, sözleşmeli öğretmenlerin atandıkları yerlerde dört yıllık görev sürelerini doldurdukları tarih itibarıyla diğer kadrolu öğretmenlere tanınan yer değiştirme haklarından aynı şekilde yararlanacakları açıklanmıştır. Söz konusu süreler zarfında mazeret durumu da dâhil hiçbir şekilde görev değişikliği, görev yeri değişikliği hakkı verilmemektedir, böyle bir uygulama hem Anayasa'mıza hem de insan haklarına aykırıdır. Özellikle aile bağlılığı bozulmuş birçok öğretmenimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Kalaycı, buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Yoğun bir şekilde bu konuda başvuru var yani aile birliğinin bozulduğu yönünde, bu konunun mutlaka dikkate alınması lazım. Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir sistemdir. Sözleşmeli öğretmen istihdamıyla amaçlanan kalkınmada öncelikli yörelerdeki öğretmen ihtiyacının karşılanması ise, bu sorunun çözümü, sözleşmeli öğretmen istihdamı yerine ekonomik teşvik ve benzeri yöntemlerle bu bölgelerde çalışma cazip hâle getirilebilir. Aynı öğretmenler odasında özlük hakları farklı öğretmenler oluşturuluyor. Bu yöntem geçmişte de denendi ve verim alınamadığı gerekçesiyle vazgeçildi. Bu sebeple sözleşmeli öğretmen istihdamından derhâl vazgeçilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerimizin tamamının kadroya geçirilmesi, kadroya geçiş süreci tamamlanana kadar kadrolu öğretmenlerin yararlandığı tüm mali ve özlük haklarından yararlandırılması gerekmektedir. Öğretmenlerimizin çalışma şartları iyileştirilmeli, ek göstergeleri 3.600'e yükseltilmelidir. Bu konuda tüm siyasi partilerin bildiğim kadarıyla vaadi de var, bu konuyu bir an önce yasal bir düzenlemeyle çözelim. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli teklifleri de veriyoruz.

Tayin, terfi ve yer değiştirmelerde liyakat, hakkaniyet ve adalet prensiplerinden ayrılınmamalıdır. Öğretmenlere ödenen ek ders ücretleri vergiden muaf tutulmalı, her yıl eğitim öğretim yılbaşında ödenen eğitim öğretime hazırlık ödeneği bürüt bir maaş tutarında ve hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan Millî Eğitim Bakanlığı ve yükseköğretim personelinin tamamına ödenmelidir.

Sayın Bakanım, ataması yapılamayan öğretmenler üniversite öğretimi sonrasında açıkta bırakılan, yok sayılan, ezilen ve görmezden gelinen genç eğitimcilerdir. Bu sorun "Öğretmen açığımız yok." şeklindeki gerçek dışı söylemlerle çözülemez. Öyle ki atanamayan öğretmenler kendi eğitim alanı dışında iş bulamaz, tam gün kadrolu iş güvencesinden yoksun, "ücretli öğretmen" adı altında düşük aylıklarla devlet okullarında ve dershanelerde âdeta köle gibi çalışır hâle gelmiştir. Atanamayan öğretmenler çaresiz bir şekilde maddi külfet altında bırakılmakta, hayatlarını düzene sokamamakta, evlenememekte, atanamamaları sebebiyle mahalle baskısıyla karşı karşıya kalmakta, çeşitli psikolojik veya fiziksel sorunlar yaşamakta, hatta intihar yolunu bile seçmektedir. Atama bekleyen öğretmenlerimizin atanabilmesi noktasında mali ve gerekli kadroların oluşturulması anlamında derhâl somut politikalar üretilmelidir.

Sayın Bakanım, sunumunuzda göremedim, Sayıştay raporundan tespitime göre öğretmen ihtiyacı 153 bin, öğretmen fazlası 41 bin yani kabaca 110-120 bin civarında bir öğretmen açığımız olduğu açık. Bir de ücretli öğretmen olarak şu anda çalıştığımız sayı kaç, o konuda da bir bilgi göremedim. Bir de öğretmenlerin sayısını yıllar itibarıyla tablosunda göremedim kitapçığımızda, sadece mevcut 920 bin öğretmen olduğu tespiti yapılmış, bir de 2003'ten bu tarafa yapılan toplam atama verilmiş ama yıllar itibarıyla karşılaştırma göremedim. Ya, bize göre atanamayan tek bir öğretmen kalmamalıdır, bu çile artık kökten bitirilmelidir. Atanamayan öğretmen sorununun bütünüyle çözümü için gerekli planlama ivedilikle yapılmalı ve uygulamaya konulmalıdır.

Son olarak, bu mülakat sistemiyle ilgili, Sayın Bakanım, görüşümüzü ifade edeceğim. Bu mülakat sistemi, sözleşmeli öğretmenlerin mülakat sistemiyle alınması KPSS'den yüksek puan alan çok sayıda öğretmenimizi mağdur ediyor. Eğer amaç illegal yapıların sızmasını engellemekse, Sayın Bakanım, takdir edersiniz ki kimsenin alnında FETÖ'cü, PKK'lı olduğu yazmaz yani bunu mülakat yoluyla tespit etme imkânı mümkün değil. Bu, gerekli güvenlik araştırmaları ve soruşturmalarıyla tespit edilecek bir konu.

BAŞKAN - Sayın Kalaycı, toparlarsanız...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - O nedenle bu mülakat sisteminin kalkması gerektiğini düşünüyoruz yani kul hakkına girmeyelim, bu mülakat sistemini kaldıralım diyorum.

Tekrar Bakanlık bütçemizin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.