KOMİSYON KONUŞMASI

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan, kıymetli Komisyon üyeleri, sayın milletvekilleri, sayın bakan yardımcıları ve kıymetli hazırun, uzmanlar; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Tabii, yasama faaliyetimizin en önemli temel taşlarından komisyon çalışmalarımızı icra ediyoruz. Sağlıkla ilgili bir yasal düzenlemede Anayasa ve hukuk eksenli bir tartışmayı gerçekleştiriyoruz. Tabii, çok konuşma oldu, bunların hepsine ayrı ayrı cevap vermek durumunda değiliz ancak buradaki bütün milletvekillerinin temsil ettiği aziz milletimiz adına burada bu tartışmaları yürütüyoruz. Ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik, anayasal bir hukuk devleti olduğunu aslında buradaki kıymetli hatiplerin, sayın milletvekillerinin konuşmaları açıkça gösteriyor. Demokrasiye olan güvenleri ve inançları var ki milletimizi ikna etmek için burada herkes çalışıyor. Hukuk düzenimize olan saygıları var ki, yargımıza olan güvenleri var ki burada yapılan yasal düzenlemelerle ilgili Anayasa Mahkemesine dava açılıyor ve Anayasa Mahkemesi de bunları da kabul ediyor. Parlamentoya olan güvenleri var ki bugüne kadar -işte, biraz önce Sayın Tanal'ın ifade ettiği- 1'inci ve 2'nci...

HABİP EKSİK (Iğdır) - OHAL İnceleme Komisyonu olmasaydı zaten bireysel olarak gideceklerdi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakın, lütfen, daha temel değerlendirme yapıyoruz.

BAŞKAN - Az müdahale etme, az sabır, az sabır Habip Bey.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Daha durun bakalım ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Onu da mı söylemesin arkadaşlar, hep siz mi konuşacaksınız?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Hayır ama beşinci kez söyledi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ya, müsaade ederseniz, bakın...

BAŞKAN - Beyefendi, Sayın Eksik; ben üç gündür sizi yirminci kez dinliyorum ve sabrediyorum, lütfen siz de sabredin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani bunu nereden çıkartıyorsunuz? Şimdi, eğer, burada yani biz...

BAŞKAN - Ben üç gündür yirminci kez sizi dinliyorum ve sabrediyorum, lütfen, siz de sabredin, bekleyin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Dediğim gibi, yasama düzeni, yargı ve Hükûmetine güven, aslında muhalefet partilerinin bile varlığını görüyoruz. Çünkü iptal davası açılıyor, yargıya müracaat oluyor ve yapılan müracaatlarda da davacıların lehine karar veriyor mahkeme. Bu da bağımsız ve tarafsız yargımızın en güzel göstergesidir. Aynı zamanda, demokrasimizin, millî iradenin tecelligâhı olan Parlamentoya olan güven de var. Nereden biliyoruz? Bakınız, bu yasal düzenlemeler demokrasimizin yaklaşık yüz elli yıllık gelişimi çerçevesinde bugüne kadar -ben yaklaşık üç yıllık milletvekiliyim, burada eskiden beri milletvekilli olan arkadaşlarımız var- yapılan yasal düzenlemelerde geçmişte komisyon ve Genel Kurul aşamasında pek çok yasal düzenlemeyi, teklif veya tasarıyı muhalefet partilerinin katılımıyla, uzlaşısıyla birlikte yaptık. Demek oluyor ki Parlamentomuz sadece birinci partinin iradesiyle değil, bütün milletvekillerinin, parti gruplarının katılımlarıyla yasama faaliyetini gerçekleştiriyor ve "de lege ferenda" dediğimiz olması gereken ideal yasaları gerçekleştirmeye gayret ediyoruz.

Onun için, biz de AK PARTİ Grubu olarak, birinci grup olarak, birinci parti olarak Mecliste on altı yıldan beri hamdolsun anayasal ve hukuk düzenimizde yaptığımız anayasal ve yasal reformlarla demokratik hukuk devletinin kurumsallaşması, yargımızın tarafsız ve bağımsız yargı olarak yoluna devam etmesi ve güçlenmesi, tahkim olması açısından çalışmalar yapıyoruz. Ben şimdi on altı yılın geçmişine giderek o günden bugüne siyasi partiler mevzuatında yapmaya çalıştığımız, yargıda ve İç Tüzük'te, Parlamentoda yaptığımız yasal düzenlemelerle ilgili tek tek örnek vermek durumunda değilim. Ancak biraz önce özellikle grubumuza karşı ithamlarda bulunulduğu için genel bir değerlendirme olarak ifade etmek istiyorum.

Bakınız, şu anda bilindiği üzere Komisyon çalışmalarına bütün konunun tarafı olan sivil toplum kuruluşları davet edilebilir, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakan yardımcıları, bakanlar katılabilir, komisyon üyesi olmayan milletvekilleri de katılabilir ve komisyon üyelerinin elbette katılma hakları vardır, katılacaklardır. Demek oluyor ki buraya bir grup başkan vekilinin gelmiş olması veya Komisyon üyesi olmayan milletvekillerinin gelmiş olması buradaki Komisyon üyesi milletvekillerimizin yetkinliğini ve etkinliği tartışılır hâle asla getiremez.

Bakınız, bize sataşıldı, buraya kıymetli Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekili de geldi, bu Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin yapılan, görüşmesi devam eden yasal düzenlemeyle ilgili yetkinlik ve etkinlik noktasında yetersiz olduğu sonucuna asla gelmez. Burası yasama faaliyetinin, ideal yasaları hayata geçirmek için tüm milletvekillerinin, hatta konunun tarafı olan sivil toplum kuruluşlarının katılımına açıktır.

Bakınız, anayasal hukuk düzenimizle ilgili bir an için bir itiraz olsa bile, Türkiye, Avrupa Birliği müzakere sürecindedir, Avrupa Konseyi üyesi ülkedir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraftır, 1987'den bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargılama yetkisini tanımaktadır, aynı zamanda Uluslararası Adalet Divanının yargı yetkisini de tanımaktadır. PYD'ye, YPG'ye silah gönderenlerin bugün bu Uluslararası Adalet Divanının statüsünü tanımadığının da altını çizmek gerekir. Bunu da bir insan hakları, bir soykırım, bir faşizm uygulaması varsa o faşizm uygulamasını ileri süren tarafların takdirine ve milletimizin takdirine sunmak isterim. Onun için şunu yapmamak gerektiğini düşünüyorum, hamdolsun biz AK PARTİ olarak bunu yapmıyoruz ve bütün diğer siyasi partilerin de yapmadığını düşünmek istiyoruz: Bir kapalı alana girip dışarıda bir bahar havası varken güllük gülistanlıkken kapalı alanda panjurları kapatıp içeride, efendim, fanlarla buzdolabından karlar püskürterek kurt ulumalarıyla dışarıda bir kızılca kıyamet, fırtınanın olduğunu iddia etmenin ve bütün dünyaya da bu gerçeklik, bu perspektif ve bu gözlükle bakmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Bakınız, şu anda bir an için kendi anayasal düzenimizi kabul etmeyin, yargınızı kabul etmeyin, Hükûmetinizin ve Parlamentonun yaptığı çalışmalara saygınız olmasın ama dışarıda bütün uluslararası sözleşmelere, küresel ve bölgesel insan hakları sözleşmesine taraf olan bir Türkiye Cumhuriyeti d,evleti var.

HABİP EKSİK (Iğdır) - "Tanımıyorum." dediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bugüne kadar Türkiye'de yaşanan pek çok insan hakları ihlalleri ve sağından solundan, şu kesiminden bu kesiminden, sosyalistinden komünistinden bütün çevrelerin zarar gördüğü darbe uygulamalarının ve darbe ürünü Anayasa'nın...

HABİP EKSİK (Iğdır) - Bırakın AİHM'e gitsinler.

RECEP ŞEKER (Karaman) - Bir dinle ya, bir dinle ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, kıymetli hocam ne kadar dikkatli dinliyor, bakınız.

Bakın, bunları konuşuyoruz, ne kadar dinlerseniz bakınız gözlüğü bir kenara atıp özgürleşebilirsiniz.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ama doğru düzenleme yapmıyorsunuz.

RECEP ŞEKER (Karaman) - Hâlâ konuşuyorsun ya.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım sayın vekiller.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kendinizin sadece gerçeklik olarak gördüğü gözlüğü bir kenara bırakırsanız gerçekçi görebilirsiniz.

HABİP EKSİK (Iğdır) - AİHM'e gitsinler, bırakın.

BAŞKAN - Sayın vekiller... Habip Bey.

RECEP ŞEKER (Karaman) - Dinle bir. Maşallah her şeyi biliyorsun.

BAŞKAN - Habip Bey, ben seni görüyorum, kollarını sallamaya gerek yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geçmişte idari pratik olarak gördüğü ve "Hiçbir şekilde Türk iç hukuk yollarına gitmeyin, doğrudan bize gelin, biz sizin yargınıza bakarız." dediği o uygulamalar geride kaldı. Bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti devleti yargısının demokratik bir yargı olduğunu kabul ediyor ve hukuk devleti ilkelerine uygun, tarafsız ve bağımsız yargılama yetkisini haiz olduğunu kabul ediyor ve onun için 1990'lı yılların idari pratik hâlini almış, "İç hukuk yolları tüketilmeden bana getirin." davasını bir kenara bırakıyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Uluslararası Af Örgütü rapor yayınladı, rapor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için şu anda uluslararası toplum, İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini tarafsız ve bağımsız yargılama yaptığı tezini kabul ediyor ve bu anlayışla iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini düşünüyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Bırakmıyorsunuz insanlar AİHM'e gitsin. "On yıl nasıl süründürürüz, yirmi yıl nasıl süründürürüz." onun hesabını yapıyorsunuz burada.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, biraz önce burada konuşmalar oldu. Yahudilere o Nazi soykırımını gerçekleştiren Almanya'yı, Almanya uygulamalarını... Bakınız, Yahudi vatandaşlarımız var. Yahudileri âdeta FETÖ'cülerle, terör örgütü mensuplarıyla bir tutan söz ve eylemlerde bulunuldu.

Bakınız, şu anda...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Onu siz yapıyorsunuz, siz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Onu siz yapıyorsunuz. Hayret bir şey ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ama bakınız...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Onu mu anladınız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yok, sizin dediğinizden direkt o anlaşılıyor.

Bakınız, bu ülkede Yahudi'siyle, Ermeni'siyle, Hristiyan'ıyla, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Türk'üyle, Kürt'üyle, Alevi'siyle, Sünni'siyle 81 milyonun kardeşliğini kabul etmek zorundasınız. Bizim bugün Türkiye'de yapmış olduğumuz uygulamalar gelişmiş demokrasilerin, Batı uygulamalarının ürünüdür, altını çizerek ifade ediyorum.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Diğer halkları anmanız çok güzel.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkanım, herhangi bir sataşmada bulunmuyorum.

BAŞKAN - Sayın Vekil, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Çok da uzun tutmayacağım, hemen keseceğim.

Bakınız, şu anda Türkiye'deki bütün anayasal reformlar, yasal reformlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin dünden bugüne hem anayasal hukuk düzeninin sivilleşmesini, demokratikleşmesini, hukuk devleti ilkeleri standartlarına kavuşmasını sağlamıştır hem de devletimizin hukuk standartlarının evrensel hukuk standartlarına yaklaşmasını sağlamıştır. Bu benim tezim değil; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin yaklaşımı da bu istikamettedir.

Tabii, çok ifadeler oldu. Bakınız, altını çizerek ifade ediyorum, bugün Türkiye'de FETÖ'yle mücadeleyi sadece 17-25 Aralık sürecine değil daha gerisine götüren...

HABİP EKSİK (Iğdır) - Siz yaptınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - ...AK PARTİ hükûmetleri, bugün FETÖ'nün Türkiye'yi ele geçirme, darbe teşebbüsüyle zapturapt altına alma girişimlerini başarısız bırakmıştır.

Bakınız, yıl 2011.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siyasi ayağı da var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hepsine geleceğim.

2011'de MİT Kanunu'yla ilgili bir düzenleme yaptık, burada hukukçular var, eski, o dönemde Parlamentoda olan hukukçular var. Acaba MİT Kanunu'ndaki düzenlemeyi neden yaptık? Çünkü devletin içerisine yaklaşık kırk yıldır, 1960 sonrası, o 1960 darbesiyle o günden bugüne sızan terör örgütü Emniyet İstihbaratta ve askerîye içerisindeki yapısını MİT'e kaydırmaya çalışıyordu ve dedik ki: "Kardeşim, MİT'i ele geçirmene müsaade edemeyiz." Burada yargılama süreçleri itibarıyla olaya tanık olan insanlar var. Hrant Dink cinayetinin arkasında da, Türkiye'de yargı kumpasları üzerinden yapılan suikastlerin, cinayetlerin de arkasında bu vardır. Onun için yapılan mücadele, bakınız, 2010 sonrasını söylüyorum: MİT Kanunu, özel yetkili mahkemelerin statüsüyle ilgili 2012'de yeniden yapılan düzenleme ve Yargıtay üye seçilme yaşının artırılması, haksız tutukluluk... Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde çok ciddi anlamda Ergenekon mağduru milletvekilleri var. Onların tahlisiyle ilgili de 4 ayrı yargı paketi yine bizim gayretlerimizle çıktı. (Gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Nasıl çıktı ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için sadece 17-25 Aralık süreci değil, ondan öncesine de...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - "Savcısıyım." diyordunuz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, tarih kitapları böyle büyük fotoğraf görerek yazılacak, yüzyılı bir kalemde ifade edecek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yanlış, yanlış, dersini çalışmamışsın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, bu ülkede AK PARTİ hükûmetleri öncesi...

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Ya, Allah aşkına, siz "Savcısıyız." diyordunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakın, çok güzel bir şey söylüyorum, bakın, dinlerseniz, bakınız, müsaade ederseniz.

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Araya girmek istemiyorum da, siz "Savcısıyım." diyordunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - AK PARTİ hükûmetleri öncesinde...

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Bak, biz o zaman da bunu anlatmaya çalışıyorduk.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ya, müsaade edersen, bak, kardeşim. Ya, müsaade edin arkadaşlar.

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Ama o zaman da dinlemediğiniz için oldu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz...

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Sağlığa gel.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sağlığa geliyorum, bu mücadeleyi ifade edeceğiz ya, mücadeleyi ifade edeceğiz. (Gürültüler)

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Sayın Özkan, bir cümle gireceğim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şimdi, 2002 öncesi dönemde FETÖ'nün devlet içerisindeki yapılanmasıyla ilgili ne var ne yok biliyoruz.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayalım lütfen. Lütfen karşılıklı konuşmayalım.

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Bak, o zaman da anlatıyorduk, dinlemiyordunuz.

BAŞKAN - Size söz verdim efendim, size söz verdim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tabii, gerçekleri söylüyorum.

BAŞKAN - Söz verdim, konuştunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben de söz istiyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz, bakın, biz sizleri dinledik.

ERKAN BAŞ (İstanbul) - O zaman da anlattık, dinlemediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sen savunuyordun ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - 2002 öncesi dönemde devlet içerisinde bu terör örgütünün ne kadar yerleştiğini ifade eden bir rapor var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siz yerleştirdiniz, kim yerleştirdi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade et.

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Ya, biz söyledik, siz dinlemiyordunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sen savunuyordun ya.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru söylüyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, karşılıklı konuşmayalım, lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, gerçekleri duymak acı olabilir ama bu gerçekleri duymak zorundasınız, gerçekler acıdır ama bunları mutlaka duymak zorundasınız.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sen savunuyordun, sen ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - 2002 öncesi dönemde Türkiye'de devlet içerisindeki FETÖ terör örgütünün...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Kanal kanal geziyordun ya.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, karşılıklı konuşmayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hoşunuza gidecek şeyler var, dinleyin bakın ya, faydalanacaksınız.

2002 öncesi dönemde devlet içerisinde FETÖ terör örgütünün ne kadar yapılandığına ilişkin elimizde bir rapor var. Kim yazdı o raporu? Bakınız, hiçbir zaman AK PARTİ Hükûmetlerini görmedi, AK PARTİ Grubunu da görmedi; Necip Hablemitoğlu "Köstebek" isimli kitabında ayrıntılı bir şekilde yazdı. Necip Hablemitoğlu'nun o yazdığı kitap henüz daha bu kadrolar hükûmete, partiye ve Meclise gelmeden önce devletin içerisine hâkim olduğunu ifade ediyor. (Gürültüler)

Şimdi, ifade ediyorum müsaade edersen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Siz o zamanlar...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Tanal, size çok sözüm var, bekleyin.

Bakınız, şu anda ifade ediyorum.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanımız...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanlık yaptığın derneğin tüm üyeleri cezaevinde ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hoşunuza gidecek.

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen, oturur musunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki: "Bu ülkede FETÖ terör örgütünün..."

BAŞKAN - Lütfen...

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Hayır, bak, bak. Şimdi burada herkes duyamaz diye, Sayın Tanal, burada herkes duyamaz diye Genel Kurulda açıklayacağım onları -sizin iltisakınız- bakın, bunları Genel Kurulda açıklayacağım

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanlık yaptığın derneğin üyeleri cezaevinde...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Burada biz konuya bağlı kalalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - ...sen burada Meclistesin ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şu anda biliyorsunuz Pelsinvaya'daki FETÖ terör örgütünün elebaşı bir kişiye dedi ki: "Şefaat hakkım olsa şefaat ederim." Kime dediğini aklınızda tutun siz, bana söylemeyin.

Ve hamdolsun Sayın Cumhurbaşkanımıza, ak kadrolara da bedduaların tamamını gerçekleştirdi. Demek oluyor ki biz hamdolsun o şeytanın beddualarını kazanmakla bu millet için ne kadar doğru işler yaptığımızı biliyoruz.

Bakınız, şu anda yapılan bu yasal düzenleme, bugüne kadar Türkiye'de ve dünyada millî birlik, beraberlik, ulusal bütünlüğümüz, devletimizin bekasına yönelik tehlike ve tehditler karşısında başkaca gelişmiş bir demokrasi ne yapması gerekiyor idiyse onu yapıyor.

Bakınız, Cumhuriyet Halk Partili eski milletvekili söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya yapmayın ya, kimin aklıyla alay ediyorsunuz ya siz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili eski milletvekilimiz söyledi, "Ben Avrupa Parlamentosunda toplantıdaydım." dedi.

Hocam, size gerçekten hürmet ediyorum. Yani biz burada ideal yasanın, "de lege feranda"nın peşinde koşuyoruz ve Genel Kurula kadar da bu yasa tekemmül edecek.

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Bu mu ideal yasa?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Zulüm yasası ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Dedi ki: "Efendim, bize dediler ki: 'Yahu, bu Parlamentoda aldığınız kararlar nedir? Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini beraberliğini ta Pensilvanya'daki birisi mi tehdit ediyor?'" Cumhuriyet Halk Partili eski milletvekilimiz de bakınız -takdir ettim, tebrik ettim, öptüm- "'Yahu, 11 Eylüldeki o saldırıları ta Afganistan'da peştamalla dolaşan adam gerçekleştiriyor da Pensilvanya'da sizin koltuğunuzun altında o ihaneti gerçekleştirenler Türkiye'yi tehdit edemez mi?' dedim, sustular." dedi. Bakın, burada da sustuk. Yani demek oluyor ki birisi...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ne dediğini anlamadık ki, ne anlatıyorsun?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İşte o gözlükleri attığın zaman anlarsın Sayın Şeker.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Benim gözlüğüm yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, özetle ifade ediyorum; bakınız, düşünce ve ifade özgürlüğü... Biraz önce "dinî pratiklerin mağduriyetini yaşayan" dedik. Sosyalizm de güzeldir saygı duyana, inanana. Herkes kendi gittiği yola gidecek; biri sosyalist, biri liberal olacak, biri konservatif olacak; biri dinine inanacak, biri çenesini tutacak ama kimse bir başkasının dinî uygulamalarını, inancını dinî pratik mağduriyeti olarak gösterip oradan kendi inancına saygı duyup başkasının inancını töhmet altında bırakamaz.

Özetle ifade ediyorum, şu anda yaptığımız yasal düzenlemeye katkısı bulunan bütün milletvekillerinin, Komisyon üyesi olsun olmasın, hepsinin ideal yasalar peşinde tekâmül edecek, tekemmül edecek bu yasal düzenlemeye katkı verdiğine, vereceğine inanıyorum. Genel Kurul aşamasına kadar, son ana kadar bu Parlamentoda -tek adam, tek rejim nereden çıkıyorsa, nereden çıkarıyorsanız- son ana kadar...

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) - Nereden çıkarıyoruz acaba?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, ben size sayısını vereyim, o zaman saygı duyun. Bugün Parlamentoda sadece 24 Hazirandan sonra yaptığımız yasal düzenlemelerde 26 tane madde komisyon ve Genel Kurulda değişikliğe uğramış. Kaç madde yaptık zaten? 80-90 madde yaptık, 26 tanesini komisyonda ve Genel Kurulda değiştirmişiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Hangi kanunda?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Demek oluyor ki ya, bütün milletvekillerinin katılımıyla gerçekleştirilen bu komisyon çalışmaları ve Genel Kurul çalışmaları demokratik hukuk devletinde, demokratik anayasal düzende, demokratik bir şekilde gerçekleştiriliyor. Burada birbirimizi ajite ederek değil, birbirimize saygı duyarak ve sözümüzü dinleyerek, sonuç alıcı katkı sunmamız gerektiğini düşünüyor, bunu ifade ederek sizleri saygıyla muhabbetle selamlıyorum.