| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 05 .11.2018 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, öncelikle yönetim biçiminizi bir kez daha eleştirdiğimi ifade etmek istiyorum. Yani bu şekilde İç Tüzük'e aykırı bir biçimde, Anayasa'ya aykırı bir biçimde Komisyon yönetilmez. Ancak maalesef hiçbir uyarıyı dinlemeden Komisyonu bu şekilde yönetmeye devam ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, yani Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine özellikle seslenmek istiyorum. Yani partinin kuruluşu olan 2001 tarihi, 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara geldiniz yani o tarihten sonra da hepimiz izledik sonuç itibarıyla. Yani kuruluş tarihinden sonraki yıllar ile bugünü karşılaştırdığımızda yani gerçekten yani böyle zalim miydiniz, gizlediniz mi yoksa yani şimdi mi zalim oldunuz, anlamak mümkün değil gerçekten. Şimdi, bu düzenlemenin ne anlama geldiğini ve yıllar sonra teker teker bu milletvekillerine birer sabıka kaydı olarak geri döneceğini kimse bilmiyor mu gerçekten bu tekliflerin altında imzası olanlar bakımından? Bakın, 70'lerde, 80'lerde bazı tekliflerde imzası olan milletvekillerini, el kaldıran milletvekillerini bugün geriye dönüp baktığımızda lanetliyoruz. Bununla bu ülkenin göz nuru olan birçok hekimini sivil ölü hâline getiriyorsunuz yani yargısız infaz ediyorsunuz bu yasayla ve bu kadar bir zalim ortamda bunu yapıyorsunuz. Yani hiçbir biçimde insan bedeniyle bağdaşmayan, insan hakkıyla bağdaşmayan bir ortamda bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Neden? Neden yani gerçekten hangi saikle bunu yapıyorsunuz? Yani hiç mi akıl kalmadı bizde? Hiç mi kalmadı akıl? Hiç mi sağduyu kalmadı hepimizde? Bu kadar çok uyarmaya çalışıyoruz sizleri. Değerli arkadaşlar, ya lanet olsun darbeye, lanet olsun, bin kere lanet olsun o darbeyi yapanlara ama her itirazımızı, her doğru itirazımızı 251 şehit üzerinden gerekçe koyup karşı çıkmanızın bir anlamı yok ki. Onlar bu ülke için şehit oldular, başkaları zulüm görsün diye olmadılar suçsuz günahsız insanları. Yani gerçekten Sayın Fakıbaba sizi tanıyorum ya, bunlara imza attınız gerçekten. On yıl sonra, on beş yıl sonra çocuklarınıza bunu mu miras bırakacaksınız? Bu metni mi miras bırakacaksınız? Dönüp demeyecekler mi size çocuklarınız, torunlarınız "Ya dede sen nasıl buna imza attın?" Biraz sağduyu rica ediyoruz ya, biraz sağduyu. Hiçbir mahkeme kararı olmamış, almamış insanları, hekimleri, profesörleri, hekim adaylarını, buradan çıkaracağımız, Komisyondan çıkaracağımız yasayla, Genel Kurula göndereceğimiz yasayla ölüme mahkûm edeceğiz. Bir yerde çalışamayacaklar, herhangi bir yerde çalışma imkânları olmayacak fiilen, yurt dışına gitme imkânları yok. Yani neden, hangi zorla bunu yapıyorsunuz? Güvenlik soruşturması... Ya bu güvenlik soruşturması ne zaman mevzuatımıza girdi, biliyor musunuz? Sayın Fakıbaba sen çok iyi bilirsin, 12 Eylül darbesinden sonra geldi bu. Yıllarca mücadele etmediniz mi? Ben biliyorum dostlarınızdan ve arkadaşlarınızdan mücadele ettiğinizi güvenlik soruşturmasına karşı. Ne davalar açtık. Danıştayda ilk davayı açan avukatlardan biri benim 1402'liklerle ilgili olarak, güvenlik soruşturmasıyla ilgili olarak. Danıştay içtihadi birleştirme kararı çıktı, 94'te yasa çıktı, yasayla hakları iade edildi. E şimdi aynı şey. Kırkyıl sonra o faşist uygulamanın, faşist darbenin uygulamalarının aynısını bu Parlamentoda yapıyoruz ve bir darbe girişiminden sonra yapıyoruz, bir darbe girişiminin boşa çıkarılmasından sonra yapıyoruz. Bunun sonuçlarının ne kadar ağır olduğunu... Şimdi diyorsunuz ki "282 bin kişi mi..." Ya bir kişiye bilerek sivil ölü hâline getirmek bir kişi olsa bile zalimlik değil mi ya? Bizler milletvekiliyiz, aklıselim insanlarız ya. Nasıl akıldan yoksun hâle bir gelerek bu kanunları buraya getiriyoruz? Yani birileri, birileri, birileri gerçekten bunu arzulamış olabilir. Yani Adalet ve Kalkınma Partisine yapılacak en büyük tuzak bu kanunlardır, en büyük tuzak. Bundan daha büyük bir tuzak yok. Eğer bu sizin aklınızsa dışarıda akıl aramayın. Bundan daha büyük bir tuzak olamaz Adalet ve Kalkınma Partisine, kendi partinize ve kendinize, kurumsal olarak bu devlete. Bu kanunun kendisi büyük bir tuzak. İnsanları düşmanlaştırarak, kutuplaştırarak nereye varacağız? Kendi yurttaşlarımız... Bir mahkeme kararı yok. Bakın, bir mahkeme kararı olmadan... Herhangi bir insan, üniversite öğrencisi, bir toplantıya katılmış diyelim, Kürtçe ana dil eğitimi için, tıp eğitimi 3'üncü sınıfında, Bilgi Üniversitesinde bir toplantıya katılmış, hekim olmuş, şimdi atamasını yapamıyoruz. Bunun gibi kaç tane örnek sayacağım size, hakkında bir mahkûmiyet kararı yok, bir kovuşturma yok, bir dava yok, güvenlik soruşturması, 2 polisin tuttuğu tutanak, Emniyet kayıtları; bununla adamı hekim yapamayacağız, okumuş, girmiş, altı yıl emek vermiş, yapamayacağız. Bir mahkeme kararı da yok. Karşı çıktığınız bütün uygulamalar bunlar değil miydi? Baş örtüsü nedeniyle, irticacı diye insanları bir şekilde fişlemedi mi? Şimdi daha beterini yapıyorsunuz yahu çok daha beterini, 10 kat daha beterini yapıyorsunuz ve yasa olarak yapıyorsunuz bir de uygulama falan filan değil, yasayla ve kendi elimizle yapıyoruz.
İnanın bakın size söylüyorum, bugünden söylüyorum, çıkaracaksınız bu yasayı yani kendi rüştünüzü, egemenliğinizi falan bunun üzerinden test etmeye çalışıyorsunuz bütün Parlamentoya, bütün Türkiye'ye. "Biz muktediriz, her şeyi yaparız, Anayasa'ya da aykırı yaparız, burada da konuşturmayız, bitimine kadar çalıştırırız, bunu da çıkarırız, iki günde de Parlamentodan çıkarırız." Evet, çıkarırız, çoğunluğunuz var ama bakın, bunlar sizin sabıka kaydınız olacak, Sezgin Tanrıkulu olarak burada söylüyorum, inanın hepinize bu yasalar tek tek sabıka kaydı olacak, inanın bakın. Bakın, beş yıl sonra, altı yıl sonra bunların geri alınması için yasa teklifleri gelecek, mağdur ettiğiniz insanların tüm özlük haklarının iadesiyle ilgili yasa teklifleri gelecek ve siz "Ya biz nasıl böyle yanlış yaptık? Ne olmuştu bize? Niye gözlerimiz kapanmıştı? Niye duymadık?" diyeceksiniz. Ben de buradayım, herkese uzun ömürler diliyorum, eğer bunu demezseniz ben Sezgin Tanrıkulu değilim ve diyeceksiniz. Yani danışmadan, konuşmadan, tartışmadan nasıl bunları buraya getiriyorsunuz? 3 bin doktor var bu şekilde. Daha kaç bin tane hekim adayı var bilemiyoruz. Her yıl mezun olacaklar bu yasa burada durduğu sürece ve onların boynunda Demokles'in kılıcı gibi sallanacak bu yasa. Üniversite ortamını güvenlik soruşturmalarıyla mı hizaya çekeceksiniz? Bunun için mi iktidara geldiniz? Bakın, size yapıldığınız sandığınız zulmün 10 katını şimdi yasayla yapıyorsunuz yahu yasayla. "Yazıklar olsun." diyorum gerçekten, hakikaten yazıklar olsun yani bu kadar sağduyudan uzak bir ortam..." Yazıklar olsun." diyeyim, diyecek başka bir şey yok.
Teşekkür ederim.