| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 05 .11.2018 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şu anda birçok arkadaşın ifade ettiği gibi Komisyon yönetim şekli başta olmak üzere bu dayatmanızın devamıyla kesinlikle siz sadece çoğunlukçu, tek taraflı, dayatmacı ve faşist bir zihniyetin yansımasını burada yansıtıyorsunuz. Faşizm ne demek biliyor musunuz? Tam da bu demek işte. Çoğunluğun, diğer kesimin, azınlık üzerindeki tahakkümü. Kendi düşüncelerinin kim ne derse desin aynen yürürlüğünü devam ettirmesi. Biz, evet, on üç saat oldu, burada oturuyoruz ve doktorlar bile artık isyan etti. Önergeyi sözlü de verebiliriz, şimdi imzalıyoruz, veriyoruz ama bunu söylerken kastınız şu: "Biz çoğunluğuz, siz önerge verin, biz reddedeceğiz." Nasıl olsa sizin konuşma derdiniz yok. Sizin yasayı tartışma derdiniz yok, bu yasayı onaylayanların bunun ayrıntılarını öğrenme derdi hiç yok. Zaten iki defa söz alındı. Biz, sabahtan beri diyoruz ki: "İktidar partisi milletvekilleri bu yasa teklifiyle ilgili gerçekten neyi öneriyorlar, bunu öğrenmek istiyoruz. Neden bu yasa teklifi şu anda önümüzde? Neden gecenin bu saatinde biz bunu tartışmak zorundayız?" Burada gülüşmeler, Sayın Bakan burada, Bakan Yardımcısı burada, grup başkan vekilleri burada, biri gidip biri geliyor, Grup Başkanı Sayın Bostancı geldi. Biz, burada oyun oynamıyoruz! Biz burada yüz binlerce insanın hayatını, diri diri öldürülmesini konuşuyoruz. AKP iktidarı tıp fakültesi mezuniyeti vermedi, onlara uzmanlık vermedi, ceza almayan, yargılanmayan, hiçbir şekilde suçluluğu kanıtlanmayan insanları görevden atmak ne demek ya! Bunu bir tek Hitler yapmıştı biliyor musunuz, Yahudi doktorlara. Tarihte bunun en önemli örneği odur. Şu anda, AKP iktidarı "Benden değilseniz sizin ekonomik özgürlüğünüz yok, sizin yaşama hakkınız yok, sizin çalışma hakkınız yok. Ben, sizi istediğim gibi istediğim yere gönderirim." diyorsunuz. Bunun bir izahı yok.
Bize şunu söyleyin; deyin ki: "Biz, baskıyla, zorla, zaten her türlü hileyle iktidara geldik." Yüzde 42 oy almışsınız ya! Yüzde 58 ne olacak? Yüzde 58'in haklarını kim koruyacak? Şunu deyin bize: "Yüzde 42'yle biz iktidardayız ve her istediğimizi parmak sayısına göre geçiriyoruz." Bunu açıklayın, Sayın Bakan burada, açıklasın, biz de susalım. Diyelim ki: "İlan edin, biz artık bir hukuk devleti değiliz." deyin -Bakana söylüyorum- "Biz Anayasa'yı yürürlükten kaldırdık." deyin "İç Tüzük diye bir metin yok." deyin. Bunları söyleyin, biz de bunun gereğini yapmayı biliriz. Parlamentoda olmamızın bir anlamı yok. Biz kendimize de eziyet ediyoruz, bekleyen insanlara da eziyet ediyoruz.
Sayın Bakana sesleniyorum, çıkıp desin ki... Ben de arkadaşlarım gibi yirmi beş yıl avukatlık yaptım, otuz yıldır hukukçuyum ve bildiğimi sanıyorum, -ukalalık yapmayayım- istediğiniz zeminde gelin, bunu tartışalım. Siz bir profesör doktoru, bir uzmanı, buradaki genç arkadaşımızı, bu kadar emek vermiş, bu kadar okumuş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yoklukla, yoksullukla ya da zenginlikle -hangi koşullarda olursa olsun- bir şahıs üniversiteyi bitiriyor. Doktorluk yapmaya hak kazanıyor ya da doktorken görevden alınıyor. Siz o doktora diyorsunuz ki: "Seni yargılayacak delil yok elimde, seni soruşturacak delil yok elimde, seni suçlu ilan edecek hiçbir malzeme yok elimde ama ben senin iltisaklı olduğunu düşünüyorum." Kiminle iltisaklı? Nerede senin delilin?
HABİP EKSİK (Iğdır) - İltisak ne bu arada?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İltisak nedir? Bunu bir açıklayın bize. Yok efendim, ablası milletvekilidir; yok efendim, kardeşi PYD'ye katılmıştır; yok efendim, ailesinde 3 kişi bilmem nereden ceza almıştır. Siz neyi anlatıyorsunuz bize ya! Çıkın, açıklayın. Bu saatte bize açıklayın, deyin ki: "Biz bu gece karar aldık, şuraya kadar geleceğiz çünkü biz buna karar verdik, birileri bize bunu dayattı." ama bize böyle demokrasicilik oynamayın. Yok "Söz veriyorum. yok, "Beş dakika." yok "On dakika." yok "Önergeyi oyladık." Yok "Dışarıdaydınız, önerge üzerinde söz vermedik." Bizimle oyun oynamayın. Biz, aklımızla alay ettirmeyiz! En az sizin kadar zekiyiz, En az sizin kadar bu ülkeyi seviyoruz. En az sizin kadar biz vicdan sahibiyiz ama artık sizin vicdanınızdan söz edemeyiz. Adaletin bittiği yerde vicdan ölür, insanlık ölür. Siz, diri diri ölümü dayatıyorsunuz bu topluma. Nedir elinizdeki veri?
Şimdi, bize diyorsunuz ki: "Sabaha kadar çalışalım." Ben söyledim, arkadaşlarım da söylediler, biz, burada oturmasını biliriz ama biz istiyoruz ki karşımızda monolog olmasın, diyalog olsun. Çıkın, karşımızda savunun ya şu kanunu! Savunun 5'inci maddeyi! Neye göre savunacaksınız? Hangi hukuk ilkesine göre savunacaksınız? Madde gösterin bize, evrensel bir ilke gösterin, bir dayanak gösterin, hepimiz kabul edelim. Bizimle tartışmadan biz boş duvarlara konuşuyoruz, efendim, usulen önümüze bir tane şey konuyor, İç Tüzük'müş... Biz İç Tüzük'ü ezbere biliyoruz ya; Anayasa'yı yuttuk. Biz mazlumuz, mazlum; biz ezilenleriz; biz, sizin bitirmeye çalıştıklarınızız ama biz bu ülkenin siyahları değiliz. Biz, bu ülkenin yurttaşlarıyız. Ben bu ülkede doğdum, büyüdüm, okudum.
Sayın Başkan, sizin kadar benim de hakkım var. Şu anda iktidardasınız ama yarın olmayacaksınız, unutmayın. Bunun hesabını verirken emin olun, bu haksızlığın size yapılmasına karşı çıkacağım eğer yaşarsam. Böyle bir adaletsizlikle karşı karşıya olursanız yine biz sizi savunacağız. Doktorların AKP'li olması ne demek ya! Ayrıca, bunların AKP'li olup olmadığını da bilmiyoruz.
Hâkimi, savcıyı attınız, öğretmeni attınız, polisi attınız, jandarmaya attınız. "Herkesi temizliyoruz." diyorsunuz. Kimi, nereden temizliyorsunuz? Haşa, Allah mısınız siz ya! Bu yetkiyi nereden alıyorsunuz siz? Neticede, aynı oylarla çıktık. Bu nedenle, şunu talep ediyorum, çok somut: Ya Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı olarak çıkın deyin ki: "Biz, bugün, şu kararı aldık, bunu geçiriyoruz, kararımız budur. Siz ne derseniz deyin, biz bunu uygulayacağız." biz bunu değerlendirelim kendi aramızda; ya da derhal ara verin, bu eziyete son verin. Şu anda işkence yapıyorsunuz ama işkence yapmayı iyi biliyorsunuz. Sizin işkenceci geleneğinizi cezaevlerinden biliyoruz. Tek başına kapattığınız hücrelerden biliyoruz, bunu itiraf edin.
İki seçenek sunuyoruz, rica ediyoruz, istirham ediyoruz. Artık hepimiz şu anda başka bir durumdayız yani. Bunu açıklamanızı istiyorum, talep ediyorum.