| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 05 .11.2018 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2'nci maddeyle ilgili söz aldım, değişiklik önergesi de var. Söylendi ama ben de söyleyeyim: Dili konusunda büyük sorun var yani yasanın kendisi 1927 tarihli, o zamandan bu zamana yaklaşık doksan yıl geçmiş, 20'nci madde 2008 yılında da değişikliğe uğramış baktığım kadarıyla. O zaman da dili güncellenmemiş. Para cezaları güncellenmiş ama madem maddeyi yeniden yazmışız ya da yazılmış ya da yazılacak, dili konusunda daha anlaşılır, daha bugüne dair bir üslup ve dil kullanılabilir bunda dolayısıyla buna yönelik bir eleştirim var.
İkinci eleştirim de suçta ve cezada kanunilik ilkesi yönünden. Ben bir avukat olarak, hukukçu olarak suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hâkimlere yani karar verici mercilere, ikinci olarak da ceza kesecek idari makamlara geniş takdir alanları tanınmasına karşıyım. Yani burada suç tanımı konusunda bir esneklik var, bir idare makama tanınan suç tanımı noktasında bir tanım yok. O tanımın daha net hâle getirilmesi lazım çünkü bugüne kadar ceza konusunda yaşadığımız önemli sorunlardan bir tanesi de idari makamlara ve yargı makamlarına suç tanımı konusunda tanınan geniş takdir yetkisi. Yani torba ceza maddesi dediğimiz maddeler var, oraya hâkimleri koymuşuz veya idari makamları koymuşuz, istediği gibi takdir edebiliyor. Yani ortalama yurttaşın dediği gibi "Kanun lastiktir, çektiğin yere gelir." maddesi gibi halk deyimiyle. Bu madde o şekilde ele alınmış, o şekilde yazılmış bir madde. İdare makamlara geniş takdir yetkisi veriyor suçun tanımı konusunda. Son derece yanlış.
Üçüncü olarak da büyük bir yozlaşmaya ve suç işlemeye teşvik edici bir düzenleme var. Yani sonuçta hepimiz bürokraside büyük bir yozlaşmanın olduğunu biliyoruz. Yani "Benim memurum işini bilir." ondan sonra, "Memurun rüşvetini önceden vereceksin." falan gibi dilimize yerleşmiş, kültürümüze yerleşmiş büyük tanımlar var, sözler var. Şimdi, burada para cezası 2 bin liradan 20 bin liraya kadar yani 2 bin liradan 20 bin liraya kadar bir yetkiyi bir idari makama veriyoruz. 2 bin lira ile 20 bin lira arasında 18 bin liralık fark var yani 10 kat fark var, 10 kat. Yani bir memur bir cezayla ilgili olarak 2 bin lira da verebilir, 20 bin lira da verebilir. Hepimiz bunu biliyoruz, hayatımızdan, bize gelen bilgilerden falan biliyoruz. Velev ki suç tanımı konusunda, tamam, bir sorun yok ama cezanın miktarı konusunda bir sorun var. Memur gitti, tamam, bir ceza kesecek, o arada 2 bin lira mı verecek, 20 bin lira mı verecek? Ölçüsü ne bunun? Ya "20 bin lira vermem ama 2 bin lira keseceğim, gerisini de bana ver." derse. Bunun ölçüsü ne? Burada yasa yapıyoruz yasa koyucu olarak. İdari makamlara böyle geniş takdir alanı içerisinde nasıl böyle bir düzenleme yaparsınız? Son derece yanlış. Bakın, şöyle diyebiliriz: 15 bin liradan 20 bin liraya kadar veya 2 bin liradan 5 bin liraya kadar, ölçüsü neyse ama bir idari makama, yargı yetkisi kullanan, ceza yetkisi kullanan bir makama bu kadar geniş aralıklı yetki "Benim memurum işini bilir." zihniyetinin bu yasaya taşınmasıdır. Son derece yanlıştır. Biz kendi yasama yetkimizi ve ceza koyma yetkimizi, millet adına, halk adına, halkın egemenliği adına atanmış memurlara, yargıçlara falan devredemeyiz. Bu maddenin bu hâli, suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırıdır, geniş takdir yetkisi tanınmıştır, son derece yanlıştır. Dolayısıyla, maddedeki ceza oranının mutlaka ama mutlaka yeniden gözden geçirilmesi lazım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Çok önemli bir şey söylüyorum.
BAŞKAN - Biz de teşekkür ediyoruz efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Teşekkür etmeyin lütfen, düşüncenizi söyleyin lütfen. Önemli bir şey söylüyorum gerçekten, bence önemli bir şey söylüyorum. Bakın, rüşveti, zimmeti, sahtekârlığı sonuçta bu düzenin bir parçası hâline getirdik. Ben bunu bu maddede görüyorum, burada görüşüyoruz, birisi bir söz söylesin yani.
BAŞKAN - Sayın Bakanımız cevap verecek.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Anlatabildim mi? Birisi bir söz söylesin. Bakın, rüşvetsiz iş yapılmayan bir mekanizma yok. Şimdi, bu maddenin kendisi rüşvete, sahtekârlığa, zimmete izin veren bir madde. 15 ile 20 bin lira diyelim, 2 bin liradan 5 bin liraya diyelim "2 bin liradan 5 bin liraya" diyelim, bunu söylemeye çalışıyorum, iyi anlaşılsın diye söylemeye çalışıyorum.
Bakın, son derece yanlış. Bu yasama organının kendi yetkilerini ceza maddeleri bakımından yargıçlara, savcılara, idari cezalar bakımından da idari makamlara devretmesi son derece yanlış ve şimdi kendimiz yapacağız. Bakın, burada kendimiz yapıyoruz. Hiç olmazsa bunu yapmayalım. "2 bin liradan 5 bin liraya" diyelim, ondan sonra güncelleme yetkisini Bakanlar Kuruluna veya Cumhurbaşkanına verelim. Her yetkiyi veriyoruz zaten, Cumhurbaşkanı dünya lideri değil, bu işlerle uğraşan birisi hâline getirdiniz, kendi liderinizi. Vallahi billahi size söylüyorum, şimdi yazılmış. İlaç ruhsatıyla ilgilenen bir dünya lideri var mı? Şimdi bunu da verelim. Verelim, diyelim ki 2 bin liradan 5 bin liraya kadar her yıl bilmem ne değerlendirme oranlarına göre, bilmem neye göre, yetkisi Cumhurbaşkanında, 1 kat arttırır, 2 kat artırır diyelim ama bu kadar geniş bir takdir yetkisini memurlara vermeyelim.
Bu kadar basit, bunu söylemeye çalışıyorum.