| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b)Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç)Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü d)Türkiye Atom Enerjisi Kurumu e)Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü f)Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü g)Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 02 .11.2018 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın değerli personeli, sayın basın mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hepimiz ifade ediyoruz, Türkiye enerjide ithalata bağımlı bir ülkedir. Türkiye'nin 2017 yılında 37,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşen enerji ithalatının yeni ekonomi programına göre bu yıl 46 milyar dolar seviyesine yükselmesi beklenmektedir. Enerji ithalatı faturası 2019 yılı için 43 milyar dolar, 2020 için 44,3 milyar dolar ve 2021 için 45,2 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Brent petrol varil fiyatı ekim sonu itibarıyla 75,6 dolardır. Yeni ekonomi programında 2018 yılında Brent petrol 72,8 dolar, 2019 yılında 73,2 dolar, 2020 yılında 69,7 dolar, 2021 yılında da 67 dolar öngörülmüştür. Orta Doğu'da artan belirsizlikler ve jeopolitik riskler dikkate alındığında bu öngörüler iyimser kalmaktadır.
Türkiye'de birincil enerji kaynaklarında ithalatın oranı yüzde 74 düzeyindedir. Yine birincil enerji kaynakları tüketimi içerisinde yenilenebilir kaynakların payı -son yıllarda önemli oranda artmakla birlikte- yüzde 13 seviyelerinde olup hâlen çok düşük düzeydedir. Aslında, yenilenebilir enerji alanında özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi Türkiye ekonomisi açısından önemli fırsatlar sunuyor. Avrupa'da en yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip ülkelerden biri olan Türkiye, bu potansiyeline göre düşük üretim yapmaktadır her ne kadar son yıllarda artış görülse de.
Birincil enerji kaynakları içerisinde doğal gazda yaklaşık yüzde 98, petrolde ise yaklaşık yüzde 91 oranındaki dışa bağımlılık önemli bir arz güvenliği riski oluşturmaktadır. Arz güvenliği hususu ve mevsimsel talep dalgalanmaları doğal gaz depolama kapasitesinin artırılmasını zorunlu kılmıştır. Avrupa ülkelerinin depolama kapasitelerinin yıllık tüketimi karşılama oranı ortalama yüzde 20 düzeyinde iken ülkemizde bu oran yaklaşık yüzde 5 seviyesindedir.
Sayın Bakanım, sunumunuzda bilgi de verdiniz, yapımına 2011 yılında başlanan Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi hâlen bitirilemedi, hedef 2023 olarak belirtilmektedir. Hâlbuki Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi'nde Ocak 2017 itibarıyla birinci grup deponun, 2019'da ikinci grup deponun tamamlanmasının hedeflendiğini 2017 yılı bütçe sunuş konuşmasında dönemin Bakanı açıklamıştı. Enerji yatırımlarındaki gecikme ekonomimize daha ağır sonuçları beraberinde getiriyor. Bu konularda gerçekleştirmeleri sağlamanız gerektiğini ifade ediyorum.
Enerjinin her alanda verimliliğinin artırılması, israfın önlenmesi ve enerji yoğunluğunun azaltılması önem arz etmektedir. 2000-2015 yılları arasında Türkiye'nin birincil enerji yoğunluğu yıllık ortalama yüzde 1,5 oranında azalmakla birlikte OECD ortalamasına kıyasla hâlâ yüksek düzeyde bulunmaktadır. Türkiye'nin cari açığında önemli bir paya sahip olan enerji ithalatını belirli bir seviyede tutabilmesi için hem arz üzerinde hem de talep yönlü tedbirleri arka arkaya hayata geçirmesi zorunluluk arz etmektedir. Talep tarafında, enerji verimliliğinin yükseltilmesi, bunun için kapsamlı programlar yürütülmesi gerekmektedir. Arz tarafında ise yerli kaynakların enerji üretimindeki payının artırılması, ayrıca yurt içi ve yurt dışında fosil yakıt arama çalışmalarına ağırlık verilmesi temel politikalar olmalıdır. Bu çerçevede, ekonomik yarış, dış politik tutum ve istihbarat mücadelelerinde enerjinin önemli bir bileşen olduğunu düşündüğümüzde Türkiye'deki dış politika yapıcılarının, enerji teknokratlarının, güvenlik bürokrasisinin ve ekonomi aktörlerinin konvansiyonel olmayan kaynaklarla da daha yakından ilgilenmesi önem taşımaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisine göre millî bir enerji politikası oluşturulabilmesi için enerji ham maddelerinde dış bağımlılığın azaltılması, bunun için kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin sağlanması, etkin bir talep yönetimiyle enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi, çevreye dost ve duyarlı bir anlayışla gelişmiş atık kontrolü ve bertarafına, havza ve kaynak planlamasına dayalı bir yaklaşımla enerjinin çevre ve insan sağlığına zarar vermeden üretilmesi, enerji verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesi, nükleer başta olmak üzere yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılmasını gerekli görüyoruz.
Kayıp kaçak sorunuyla ilgili olarak: Bu sorunun çok boyutlu bir sorun olarak algılanıp çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Enerji Piyasası Kanunu'nda getirilen düzenlemeyle salt tarife araçlarıyla çözülmeye çalışılmasının, oluşan zararın vatandaşa yüklenmesinin hakkaniyete uygun olmadığını değerlendiriyoruz.
Sayın Bakanım, ardı ardına gelen zamlarla elektrik faturaları epeyce kabardı. Bu yıl konutta yüzde 45'e, sanayide yüzde 70'e varan zam yapıldı. Sanayiciye dünyanın en pahalı elektriğini kullandırıyoruz, hiç değilse sanayi elektriğinin kalitesini artırıcı çalışmaların da yapılması gerekmektedir. Sanayi elektriğinde meydana gelen kesintiler ve voltaj oynamaları CNC gibi hassas cihazlara zarar vermektedir.
Tüketiciler elektrik tüketim bedelinin yanı sıra dağıtım bedeli, iletim bedeli, kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, Enerji Fonu, TRT payı, elektrik tüketim vergisi ve KDV ödemektedir. Kayıp kaçak bedeli ve sayaç okuma bedelinin elektrik faturalarına yansıtılmasının hukuka uygun olmadığına yönelik birçok yargı kararı var ancak 2016 yılında yapılan düzenleme sonucu daha önce elektrik faturalarında ayrı ayrı gösterilen teknik ve teknik olmayan kayıpların maliyeti, iletişim ve sayaç okuma bedelleri dağıtım bedeline eklenmiş olup faturalarda ayrı bir kalem olarak görülmez hâle getirilmiştir. Kayıp kaçağın oluşmasında hiçbir sorumluluğu bulunmayan tüketicilerin dağıtım sisteminin kayıp ve kaçağına muhatap kılınması Anayasa'mızın hukuk devleti, sosyal devlet, adalet ve eşitlik ilkelerine ve evrensel tüketici haklarına aykırıdır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21 Mayıs 2014 günlü kararında elektrik enerjisinin nakli sırasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerini kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleriyle bağdaşmadığını, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip bedeli ondan tahsil etme görevinin de bizzat enerjinin sahibine ait olduğunu belirtmiştir ama yapılan düzenlemelerde maalesef, hep dağıtım şirketlerini koruyucu düzenlemelere gidilmiştir.
Bu arada, fiyat konusunda bir sorum olacak Sayın Bakanım. TEÜAŞ elektriği ne kadara mal ediyor, dağıtıcı şirketlere kaç kuruşa satıyor, dağıtıcı şirketlerin vatandaşa satışı kaç kuruş üzerinden? Yani bize gelen bilgiler dağıtıcı şirketlerin çok yüksek bir kâr marjının olduğu yönünde.
Yine TETAŞ, bildiğim kadarıyla, EÜAŞ'ın içerisine alındı. Dağıtım şirketlerinin TETAŞ'a olan borçlarının da ödenmediği söyleniyor. Bu rakam ne kadardır, birikmiş borç, bunu da öğrenmek isterim.
Geçmiş yıllarda yapılan düzenlemeler o günün şartlarında bazı fon, pay, vergilerin elektrik faturalarına konulmasını gerçekleştirdi ama bu uygulama öyle bir hâl aldı ki artık kalıcı hâle geldi. Bunlara örnekler verebilirim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kalaycı, buyurun, devam edin.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - TRT payı yani zamanında bir mantıkla o günün şartlarında konmuş ama bunu devam ettirmek artık bunu bir vergi hâline getirmektir. Yine Enerji Fonu, 2001 yılında aslında kaldırılmış kanunla. 2001 yılına kadar yürürlüğe girecek Elektrik Enerjisi Fonu anlaşmaları uyarınca taahhüt edilen yükümlülükleri karşılamak üzere katkı payı alınması öngörülmüştür. Yani geçici olarak konulan bir hüküm, bugün on yedi yıl geçmiş yani kalıcı hâle gelmiş.
Yine malum geçmişte elektrik konusu belediyeler tarafından tahsil ediliyordu, takip ediliyordu. 1981 yılında çıkan Belediye Gelirleri Kanunu'na göre de bu elektrik tüketimlerinde -hatta verginin adı "Elektrik ve Hava Gazı Tüketim Vergisi" kanundaki adı- vergi alınması öngörülmüştü ama artık yani bugünkü şartlarda bize göre bunun da kaldırılması gerekir. Yani artık belediyelerin doğrudan bu işin içinde bir hizmeti söz konusu değildir. Belediyelerin bütçeden kaynaklarını artıralım, buradan bu verginin kaldırılması gerekmektedir. Bir de bunların üzerine KDV alıyoruz. Tabii, bu fon, vergi ve paylarının üzerinden de KDV alınması verginin de vergisi alınması anlamına geliyor. Bu da elektrik faturalarını kabartıyor. Bu payların ve vergilerin kaldırılması görüşündeyiz. Ben bakanlığımızın bütçesinin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.